bildirgec.org

hastalık hakkında tüm yazılar

kar tanesi

siirimsi | 20 March 2008 22:17

Bir küçük kar tanesiydi, bulutların arasında, özgürdü, her gün açıp kapattığı gözünün önünde serilip giden bir yaşamın içindeydi sadece… Nerede olduğunun, nasıl olduğunun önemi yoktu… Özgürlüğün, kar olup yağmanın ne olduğunu bilmeden yaşıyordu… Henüz düşmemişti toprağa, kokusunu bilmiyordu… Soğuk bir mevsimin parçasıydı, çimenlere düşmeyi düşünemezdi bile, görmemişti ki hiç, yaz nedir, sıcakta terlemek,baharda papatyalar arasına konmak nedir, anlayamazdı, düşleyemezdi bile… Yeryüzü onun için uzaktı, çok uzak, sadece bakıyordu, bakmanın anlamını düşünmeden seyrediyordu dünyayı… Koşuşturan insanlar, uçurtmasını savuran bir çocuk, evlerinin beyaz ışıkları içinde kararan yüzler… Hepsini yukarıdan izlemek hoşuna
gidiyordu.Dokunmadan yaşamak, seyretmek, onun için en güzeliydi… En çok sevdiği de, güneşin doğuşunu bulutların arkasından gülümseyerek, sıcaklığını hissetmeden ışıltısını görebilmekti… Ne kadar doğasına ters de olsa, güneşi seviyordu, ayrı bir aşktı onun için ışığında kaybolmak, kızıllığında kendini bulmak, kaybedeceğini bile bile güneşe karşı bir kumar oynamak istiyordu sanki…Bulutların arasında, milyonlarca kar tanesinden sadece biriydi, küçücüktü, aralarında kayboluyordu, kimse farketmemişti güzelliğini…Beyaz bir yüreği vardı, yüzüne yansıtmıştı rengini… Zaten başka renk de tanımamıştı, bir kendi beyaz saf rengi, bir de güneşin kırmızısı…

Soğuk bir kış günüydü, rüzgar titretiyordu bulutları, aşağıya baktı, sokaklarda insanlar üşüyordu, hepsi de bir an önce evine ya da sıcak bir ortama gitmek için acele ediyor, şapkaları , atkıları rüzgarda savruluyordu… Güneş saklanmıştı bir kara bulutun arkasına, baktı, baktı, göremedi… Soğuğu içinde hissetti, daha bir sertleşti yüreği…

şimdi hasta

siirimsi | 27 February 2008 07:50

Dağ gibiydi, taş gibi ,dünyaya hükmeder gibiydi, aleme ben de varım diyenlerdendi, çok koşardı,çok yürür, çok çalışır, çok hırslanırdı.Yakışıklıydı , etrafını parasına ve yüzüne gülen çok kadın sarmıştı iyi günlerinde.Işıltılı günlere hayrandı, ışıltılı sevmelere, parlak günlerin insanıydı…Sönmüş yıldızlar onun harcı değildi zaten…Zamana kandı, hiç bitmeyecek sandı, hep aynı kalacak… Evinin duvarlarına kendi resimlerini sıraladı boy boy, askerlik resimleri, gençlik resimleri, taptığı babasının resmi, vesikalık mustafa resimleri…Duvarlara sıraladığı kendi resimlerine hayrandı, kendine, başardıklarına, yapabildiklerine, yaşayabildiklerine deliydi…

Çok sevilirdi etrafındaki insanlar tarafında bir ayrı cephe oluşturmuştu , bambaşka bir kişilik sergiliyordu dışarda…Evinin dışında adam gibi adamdı çünkü… Saygınlığı parası oldu sürece vardı hep.Ayaktayken hiç dostsuz kalmamıştı, kardeşleri, sevenleri çepeçevre sardıkça büyüdü, büyüdüğünü sandı, ben kralım derdi… Kendi krallığını kurmuştu küçük akdeniz ilçesinde, bencil yakınları arasında, kendince bir krallıktı.Kral olduğunu sandı, halbuki herkesin gözünde madeni bir madde olduğunu göremedi… Evinde de olmaya çok çabaladı, sadece bir aslandı, kükremesinden korkulan, asla başı okşanmayacak… Korkutmanın, ürkütmenin sevgiyi getireceğini sandı yıllarca…. Aslında hiç tebası olmayan bir kraldı, bilemedi…

baba

siirimsi | 27 February 2008 00:31

Dağ gibiydi, taş gibi ,dünyaya hükmeder gibiydi, aleme ben de varım diyenlerdendi, çok koşardı,çok yürür, çok çalışır, çok hırslanırdı.Yakışıklıydı , etrafını parasına ve yüzüne gülen çok kadın sarmıştı iyi günlerinde.Işıltılı günlere hayrandı, ışıltılı sevmelere… Parlak günlerin insanıydı…Sönmüş yıldızlar onun harcı değildi zaten…Zamana kandı, hiç bitmeyecek sandı, hep aynı kalacak… Evinin duvarlarına kendi resimlerini sıraladı boy boy, askerlik resimleri, gençlik resimleri, taptığı babasının resmi, vesikalık mustafa resimleri…Duvarlara sıraladığı kendi resimlerine hayrandı, kendine, başardıklarına, yapabildiklerine, yaşayabildiklerine deliydi…

Çok sevilirdi etrafındaki insanlar tarafında bir ayrı cephe oluşturmuştu , bambaşka bir kişilik sergiliyordu dışarda…Evinin dışında adam gibi adamdı çünkü… Saygınlığı parası olduğu sürece vardı hep.Ayaktayken hiç dostsuz kalmamıştı, kardeşleri, sevenleri çepeçevre sardıkça büyüdü, büyüdüğünü sandı, ben kralım derdi… Kendi krallığını kurmuştu küçük akdeniz ilçesinde, bencil yakınları arasında, kendince bir krallıktı.Kral olduğunu sandı, halbuki herkesin gözünde madeni bir madde olduğunu göremedi… Evinde de olmaya çok çabaladı, ama sadece bir aslandı, kükremesinden korkulan, asla başı okşanmayacak… Korkutmanın, ürkütmenin sevgiyi getireceğini sandı yıllarca…. Aslında hiç tebası olmayan bir kraldı, bilemedi…

Bilim Adamları Üç Ebeveynli Embriyo Yarattı.

mturkmen | 10 February 2008 12:50

Newcastle üniversitesi bilim adamları üç ebevenynli bir embriyo yaratmayı başardılar. Bu metodun birgün Mitokondriye bağlı hastalıkların tedavisine yardım edeceğini umut ediyorlar.
Ekip bu tekniğin, bazı epilepsi türleri dahil, ırsi hastalıkların ortadan kaldırılmasında büyük rol oynacağı inancında.

Embriyo laboratuar testlerinde bir erkek ve iki kadının DNA’ları kullanılarak yaratıldı.
Genetik hastalıkları olan kadından çocuklarına geçmemesini sağlıyor.
Mitokondriye bağlı DNA hataları bazıları ölüme kadar gidebilen bilinen 50 kadar hastalığa sebep oluyor.
Her 6500 insandan biri; diyabet, sağırlık, körlük, ölümcül akciğer rahatsızlığı, kalp krizi vb. rahatsızlığından etkileniyor.
Şu anda Mitokondriye bağlı rahatsızlıklar için herhangi bir tedavi yok.
Kaynak

Anoreksiya nervosa

makaleci | 05 January 2008 22:14

Yazıyı yazmamda hareket noktası anoreksiya yayılıyor şeklindeki haber oldu…Üzücü olan; kız çocuklarını incecik olmak gerektiği, bunun tersi olursa karşı cins tarafından pek beğenilmeyeceği ve hatta evde kalacağı konusunda (!) kapalı devre (bazı aile ve çevreler açık açık) mesajlar verildiğidir. Obez olsun, katı katı margarinli poğaçaların içinde
geçen bir hayatı olsun da olmamalı hayal elbette bir ana-baba için ama, bu ince kalma hakkındaki bunalıma sevk edici tutumlardan nefret ettiğimi eklemeden geçemedim. Bu bakımdan; Anoreksiya nervosa’ nın özelikle genç kadınlarda görülmesi bir tesadüf değil…

Belirtiler muhtelif; aşırı kilo kaybı, giderek içe kapanma, abartılı egzersiz yapma… Tümünü burada bulacaksınız.
Sadece çocukların bilhassa genç kız adaylarının yeme-içme konusundaki kötü yönlendirmeler değil, buradaki kaynağın üzerinde durduğu gibi Ailede asiri geçimsizlik, tartismali ortamda bu ölüme götüren sinsi sürece katkıda bulunuyor.

çok hastayım çok

mansonilized | 25 December 2007 15:31

Hipokondriazis terimi yunanca bir sözcük. Kaburganın altındaki bölge yani hypocondriumdan geliyor. Terimi ilk olarak hipokrat kullanmış. Günümüzde bu terim halk arasında hastalık hastası anlamına geliyor.

Hastalık hastalığı psikiyatrik bir rahatsızlık olarak ele alınıyor. Hastaneye başvuran hastaların % 4-6 gibi bir aralığını kapsıyor. En çok 20-30’lu yaşlarda görülüyor. Bu hastalar hastaneye en çok karın ağrısı, karın bölgesinde batma – şişlenme, gerginlik, bulantı gibi şikayetlerle geliyor. Yapılan fizik muayene ve tahlil sonuçlarına göre hasta sayılmamalarına rağmen ve hekimin görüşünün aksine hasta olduklarını iddia ederler. Teşhis koymak çok zordur.

Özel insanlar

linet | 25 December 2007 11:27

Bu akşam bir yılbaşı yemeğine katılacağım, eskiden günler önceden hazırlıklar yapar, içimi bir telaş sarardı… Şimdi herşey öylesine sıradan, öylesine boş ki…Neyse aslında bahsedeceğim bu değildi, size arkadaşlarımdan bahsetmek istiyorum aslında hayatımda iz bırakan, her zaman görüşmesemde en zor zamanımda yardımıma koşacaklarını düşündüğüm benimde onlar için aynı hisleri beslediğim özel insanlardan..

Uzun zamandır kendi kabuğumda yaşıyorum, iş ve ev döngüsünde, yukarıda bahsettiğim ruh durumundan dolayı sadece misafir ağırlıyor, o da gelmek isteyenleri geri çeviremediğimden, birde arada bir sinemaya ve yemeğe çıkıyorum.. Eskiden bir sürü programlar yapan benden eser yok, işte böyle bir ruh haliyle kimseleri arayıp sormuyor ve sessizce köşemde yaşıyorum… Ancak geçenlerde seyrettiğim bir tv dizisinde yaşananlar arkadaşlarımı ve ilişkilerimi sorgulamama yol açtı. Dizide kanser olan kadın kemoterapi görüyordu, bu işlem sırasında yanında bulunan eşi fazlaca duygusallaşıyor ve kadının kendini kötü hissetmesine sebep oluyordu. Bu nedenle kadın arkadaşlarından bu işlemde kendine eşlik etmelerini istedi.. Durdum ve düşündüm, ben kimden böyle birşey isteyebilirim.. Kardeşlerimi elersem eğer, kalabalık bir ailem var arkadaşlarıma sıra gelmez ama olur ya onlar olmasaydı kimden isterdim böyle birşeyi, kim ben istemeden böyle zor bir görevi almak isterdi, yada ben kime koşardım böyle birşey için??

hasta ve yalnız bir adam ……

kelebeklerozgurdur | 18 December 2007 15:19

Soğuk…camıma yağmur damlacıkları hızla vuruyor, üşüyorum…Benim de düşlerim yağıyor camıma….Yasa bürünüyor gecem, en zifirisinden…İçime çöken hazanın etkisiyle yazıyorum, birkaç dakika ağlamışlığın ve göz yaşının üzerine..Hayat bu işte,bir varoluşun içinde kaybolmak

Bu yazıyı, X’ den eve geldiğimdeki iç sıkıntım ile yazmaya başladım.. Sabrımı taşıran son nokta, hazır çorba oldu, evet yanlış duymadınız bildiğiniz hazır çorba

X 2 gündür hasta…Soğuk algınlığına bağlı şikayetleri var. Cumartesi beraberdik. keyifsizdi ama, günümüz güzel geçti.Pazar günü bütün gün yattı.yalnız yaşadığı için aklım haliyle onda.mesaj ve konuşmalarımızda “ yedin mi,içtin mi,uyudun mu,öyle yap,bunu et vs” diyerek annevari bir endişe duyuyorum…