bildirgec.org

güvensizlik hakkında tüm yazılar

Karamsarım…

admin | 04 March 2009 15:01

İnsanlara karşı yaşadığım güvensizlikten, hayatım üzerine yaptığım kurgulardan, kurduğum senaryolardan sıkıldım .Yok yere tantana yaratıp can sıkmak, ufacık bir şeyi günlerce sürdürmekten bıktım.Rahat, sakin ,huzur dolu bir şekilde kafamı yastığa koymak istiyorum artık.Bu bir hastalık mı, takıntı mı , geçmişte yaşadığım kötü olayların şimdiye yansıması mı bilmiyorum.Tek bildiğim artık dayanılmaz olduğu bu işkencenin.Her neyse bana nasıl bulaştıysa düşsün artık yakamdan.Mutsuzum, huzursuzum, kırıcıyım , öfkeliyim hayata ve insanlara… Güvenmek istiyorum sormadan sorgulamadan.Her cümlenin altında açık aramak, her hareketin bir yanıltmaca olduğunu düşünmek istemiyorum.Hiç bir şeye olumlu tarafından bakamamaya başladım.Hayat hep negatif.Bu şizofren hallerim ilişkimde patlak verdi günler önce.İlişkimi sorgulamaya başladım.Erkek arkadaşım” bugün mesaiye kalıyorum dediğinde” inanmalımıydım? . Oysa bildiğim bir gerçekti bu.Her zaman yaptığı gibi mesai çıkışı servisteyken arardı beni.Kendi kendime sürekli yazmaya başladım.Oysa onu o kadar iyi tanıyordum ki ve o kadar bağlıydı ki bana bunları bile bile nasıl onu yargılardım böyle saçma sapan senaryolarla.Üstelik iki seneyi aşkın güzel giden bir birlikteliğin içindeyken.Benim için bütün hayatını değiştiren ,benimle ağlayan benimle gülen biriyken söz konusu olan.Ne onu ne de başkalarını kırmaya hiç hakkım yok biliyorum ama beynimi yiyip bitiren bu kuşkulardan bir türlü kurtulamıyorum.Daraldım, bunaldım…

ÖZGÜVEN

teacher07 | 06 January 2009 09:23

Gerek toplum yaşamında, gerek çalışma dünyasında başarının temeli, kişinin kendine güvenidir. Üstün yetenek, kişi bunu kullanacak güvenden yoksunsa yeterli olmaz. Ancak, herkes kendine olan güveni artırabilir. Herkesin övgüye değer nitelikleri vardır. En utangaç, en çekingen kişiler kendi kendine güvenir duruma nasıl gelirler acaba?

Kendine güvenir biri olma isteği çağımızın olaylarındandır. Teknolojik toplum içinde, kendine güvenme konusu kaygılar yaratmaktadır. Kişi, kendini insan olarak kabul ettirmek gereksinimi duymaktadır. Toplum, küçük, dağınık tarım toplumu olduğu çağlarda, bireyler yerlerini bilmenin güveni içindeydiler. “Üstün” ve “Aşağı” ların kimler olduğunu biliyorlardı. Sanayi merkezleri, modern şehirlere dönüşmeye başladığında, söz konusu rahatlık kayboldu. İlk bakışta çok kolay görünen, insanın ne isterse olabilme durumu çekiciydi. Ancak bu o kadar kolay değildir. Kişinin bir takım yetenekleri olmalı, bunları ortaya koyabilmek için kendine inanması gerekmektedir.

İNSANLARIN SEKS YAPMA NEDENLERİ?!

behman | 19 December 2008 16:09

Kaynak‘taki ingilizce makaleden çevirip özetlemeye çalıştım. Durum kısaca şöyle açıklanıyor;

Araştırmalar sonucu David Buss and Cindy Meston 237 neden bulumuş. insanların sebepleri en sıradan, dünyevi olanından (“sıkıntıdan” mesela) en duygusal, ruhani olanına (“Kendimi allaha daha yakın hissetmek istediğimden” gibi) kadar ve en “özgecil”, başkalarını düşüneninden (“karşıdaki kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlamak istedim” gibi) en benciline, çıkarcısına (“kendimi ödüllendirmek istedim” gibi) sıralanmış.

güvenmek mi?çok zor artık

secretzone | 01 December 2008 09:41

Bir insanla bir ömür geçirmeye sebeb olan sevgi, saygı, güven değilmidir?
Güvenmek aslında çok zordur. Ama işin içine sevgi girdiğinde çoğu zaman gözümüz kapalı güveniriz. Çünkü seviyoruzdur ve seviliyoruzdur. Sonuna gelinceye kadar neredeyse hiç düşünmeyiz. Sevdiğimiz insan bizim güvenimize layıkmı yaşıyor? Oda gerçekten sizin onu sevdiğiniz gibimi seviyor? Bir insanla beraberken aşkınız gözünüzü kapatmışken kaç defa düşündünüz bunları. Yada düşündünüzmü?
üst üste hatalar yapılmasına karşı kaç defa görmezden geldiniz? kaybetmekten kaç defa korktunuz çoktan kaybetmiş olmanıza rağmen?
hayat öğretiyor insana. bu hayatta sevdiğinize bile güvenmemeniz gerektiğini.

Kıskançlık üzerine…

adoxxoda | 16 October 2008 10:42

Karakter olarak kıskanç bir erkeğim. Kıskançlık herkese göre değişir. Ama benim içimde olan bir şey kimse bunu değiştiremez. Neden kıskanmayı güvensizlikle aynı kefeye koyuyorlar onu da anlamıoyrum. İkisi bambaşka şeyler. Ben sevdiğimi kızı kıskanırım hep yanımda olsun isterim. Öyle tanımadığım insanlarla gezmelere tozmalara göndermem. İşim olmaz. Ama nedense yanlış anlaşılıyorum. Bunun açıklamsaını da yaptım tane tane anlattım ama nedense olmuyor. Heralde üste çıkmak için akla gelen en mantıklı şeyi söylüyorlar. Güvensizlik…Nedir yahu bu güven meselesi bir insana ona güvendiğimizi nasıl ispatlayabiliriz ki. Başka insanlarla bir yerlere mi göndermeliyiz. Anlamıyorum anlayamıyorum. Sinirden patlayacak bir haldeyim. Hep aynı mevzu yeniymiş gibi ısıtılıp ısıtılıp önüme konuyor. Bıktım artık yahu daraldım. Burdan bütün herkese sesleniyorum kıskanmak başka birşey güvenmek başka birşey. Allahım yarrabbim sen bana akıl fikir ver. Ya beni al kurtar bu ikilemden. Ya da millete akıl fikir ver.

Aşk Sessiz, Sevgi Dilsizdir…

EDVARENTE | 02 September 2008 13:15

Çok sevdiğin insan tarafından aldatılmak ve anlatıldığını bilmek ne kadar acı verir yüreğe. Aldatan pişman bile olsa artık çok geçtir. Açılan yara ile yaşamak ise imkansızdır.Yaralar, yaraları dağlar. Kalıcı izleri olmuştur, silinmez, unutulmaz. Her yeni ilişkide aldatıldığını bildiği ya da gördüğü anlar gelir gözünün önüne ve güvenemez olmuştur.Yeni boşanan bir arkadaşıma “daha gençsin yeniden yuva kurabilirsin” diyerek teselli veremeye çalışıyordum. Bana verdiği cevap ile suspus oldum kalakaldım.“bir kere aldatıldım, ikinci kez beni kimsenin aldatmasına izin vereceğimi sanmıyorum” dedi. Anladım ki aldatılmanız izleri onda çok derindi. Ben bile teselli edemedim. Belki de teselli etmemeliydim. Kendimi onun yerine koyarak düşündüm de ya aldatılan ben olsaydım. Beni de çok yıkardı, ben de karşı cinsten nefret edebilir ve onlara olan güvenimi tamamen kaybedebilirdim.Yara açmak ne de kolay! Bu kadar sorumsuz yaşamak, sevdiğinin güvenini derinden sarsmak kimin hakkı acaba? Herkes birlikte olduğuna sıkıca sahip çıksın. Arkadaşım üç yıl boyunca aldatıldığından habersiz yaşamış belki de acısının derinliği bu yüzden…

GÜVENSİZLİK PROBLEMİ

Ahmet Meliksah | 25 August 2007 03:51

GÜVENSİZLİK PROBLEMİ

Olmak istediğim biri var aslında. Kirli ve yaşanılması zor olarak algıladığım bu dünyada kendimi korumak için olmak istediğim, olmak hayalini kurduğum diyeyim, biri var aslında. O kişi ki, bütünüyle benim varoluşsal kimliğimle çelişen bir karaktere sahip. Kendimle olan sert mücadelemde bir türlü onun tarafına geçmeyi ve kendimi değiştirmeyi başaramadım.
Ahlaki yargılarım ve ahlak anlayışım, temel anlamda hayatı yaşama ve ideal olarak gördüğüm hayatı tanımlama biçimimi de etkiliyor, bu bir gerçek. Ancak değerlerin sıfırlanmaya başladığı modern dünyada pek işe yaramayan ahlaki yargılarım, aslında işe yaramamasının nedeni de benim hayatım ile hayata bakış şeklim, onu tanımlayışım arasındaki uçurumdur, beni acı çekmeye eğilimli bir ruh haline bürünmeye zorluyor.
Mutlu olmak için kutsal bir aşk, sevgi ya da bunun gibi soyut özelliklere sahip algılarımın bir şekilde izole edilmesi gerektiğini bilmeme rağmen, bu izolasyon sonucu olmaya doğru gideceğim kişi benim öyle hoşlanabileceğim bir kimliğe sahip olmayacağı için bir ikilemde kalıyorum. Bunun sonucunda olan şey ise şu: iki arada bir derede kalmış bir kişilik ve umuda lanet etmesine rağmen inadına umut etmeyi bırakmayan iradesiz ve güçsüz bir karakter.
Bencillik denen cevheri yeterli dozda almalı insan. O zaman belki mutlu olabilir. Bir arkadaşımın deyimiyle “ben olmadan biz olamayız” düşüncesi her ne kadar kulağa hoş gelse de “sen olmadan biz olamayız” düşüncesinden de kurtulamıyorum. Sevdiğim insanlardan beklediğim, onlara vermeye çalıştığım şey, ama onlar bunu anlamakta çok güçlük çekiyorlar. Bana, onlara verdiğim şeyi vermekten kaçınıyorlar ve içgüdüsel olarak ilişkiyi siyasi bir düzleme çekmekten kaçınmıyorlar. Bunun sonucu güvensizliktir. Güvensizlik ise bir ilişkinin dibine dökülecek olan kibrit suyu, sevgiyi havaya uçuracak olan TNT kalıbıdır.
İlişkiler, doğaları gereği güvensizliği içinde barındırıyor. İnsanlar bu güvensizlikten kurtulmanın yollarını arıyorlar mı, bilmiyorum, ancak bildiğim bir şey var ki: insan, kendisi de dahil birilerine güvenmekte oldukça zorlanıyor. Freudyen bir bakış açısıyla, belki çocukluktan kalma bir sorun, oyuncakları ya da oyun arkadaşları ile ilgili bir problem vardır ki, hala onu çözmekten aciz kalmıştır. Ya da mutluluk denen şeyin karşıdaki insanın kendisine köle olmasından, itaat etmesinden öte bir anlamı olmadığına inanıyordur. Böyle midir bilinmez, ama güvensizlik zehirinden kurtulamadığımız da bir gerçek. Öyle ki, iki kişi arasındaki ilişkilerden tutun da, aile içi ilişkiler, anne-baba ve çocuklar arasındaki ilişkiler, aileler arası ilişkiler, partiler-görüşler arası ilişkiler, devletlerarası ilişkiler, ilişki kurabilecek araya sahip olan herkes ve her şey bu acıdan ve mutsuzluktan nasibini almış durumda.
Nasıl kurtulacağız, kurtulmalı mıyız? Öncelikle bu durumu benim gibi bir hastalık semptomu olarak görenler bu durumdan kurtulunması gerektiğini düşünecekler, ancak yine benim gibiler bu durumdan kurtulmak için partnerlerine daha fazla köle olacağı için bu olumsuz duruma herkesten daha fazla maruz kalacaklar, acı çekecekler ve mutsuz olacaklar.
Fakat bu durumu mutlu olmak için kullanılması gereken bir ilaç olarak algılayanlar, bu durumdan şikayet etmedikleri sürece mutlu olacaklar. Bu kısırdöngüsel durumda bu sorundan kurtulmak mümkün olmayacak, hatta bu durum bir sorun olarak dahi algılanmayacak.
Alışmaya çalışmak lazım…