bildirgec.org

felsefe hakkında tüm yazılar

vandal’mı estetik’mi?

koza 68 | 02 March 2007 16:24

Fikir ve sanat hayatını hukuk zeminine oturtan kanun 2004 yılında yürürlüğe girdi. Kanun etkin bir biçimde ,fikir ve sanat ürünlerini “özel ve uzman “ mahkemeler yoluyla teminat altına almayı hedefliyor…

Ödüllü yönetmen, Ömer Kızıltan’ın çekimlerini yaptığı “yaralı yürek” filmi Urfa’da ki çekimler sırasında saldırıya uğruyor…
Yönetmen , filmde bölgedeki kadına yönelik şiddeti ve töre cinayetlerini sorguluyor…
Amaç; Şiddeti güçlü imgelerle sinema diline çevirmek,sanata dönüştürmek…

Hiç beklenmedik bir şey oluyor ve film seti basılıyor…
Vandal kafası,ortalığı kasıp kavuruyor,yönetmeni dövüyor!
Saldırı nazilerin kristal gecelerini andırıyor…
Kimin yaptığı umurumda bile değil, ülkücü, türkücü, dinci…Her kimse
!
Beni dehşete düşüren, belediye başkanı ve ticaret odası başkanının da film setini yağmalayan bu gaddar düşünceye çanak tutmalarıdır…Bu çok vahim ve düşündürücüdür…

Felsefî Sorunsallar Dilbilimse midirler?

Ahmet Meliksah | 01 March 2007 14:34

Dil, durağan olmayıp, sürekli değişen ve gelişen bir yapıya sahiptir. Dilin bu hareketli yapısı, acaba dilin ifade ettiği şeylere de şamil midir, yoksa dil, gelişken yapısıyla, sadece “varolanları” ifade etme olanakları bulma çabası içinde midir?

Wittgenstein, dilin, kişinin dünyasının sınırlarını belirlediğini ileri sürerek, felsefi sorunsalların dilbilimsel problemlerden öte bir anlam ifade etmediklerini ileri sürmekle, farklı bir noktaya vurgu yapmıştı. Popper, buna şiddetle karşı çıktı. Analitik önermeleri felsefenin temel taşları olarak kabul eden Viyana Okuluna mensup olmayan Popper’in, Wittgenstein’e karşı çıkması normaldi. Bireysel nedenleri de, ona “saldırmak” için uygunluk arzediyordu. Ancak, burada bize düşen, şu sorunun cevabını bulmaktır: Popper’in düşünceleri, “felsefece düşünme” anlamında ne kadar ciddi anlamlara sahiptir? Bunu söylemek elbette zor, ancak biz iyiniyet gösterisi yaparak, onun düşüncelerinde Wittgenstein’e duyduğu öfkenin ve sair nedenlerin etkilerinin bulunabileceği iddiasını ciddiye almıyoruz.

İLETİŞİM YAZILARI 3: MSN, YAHOO MESSENGER’DA VEYA SANAL ÂLEMDE KONUŞMANIN İNCELİKLERİ

Radyocu | 08 February 2007 20:35

SANAL ÂLEMDE KONUŞMAK, BİR BECERİDİR
SANAL ÂLEMDE KONUŞMAK, BİR BECERİDİR

İletişim konusuna meraklı birisi olarak, size bu yazımda sanal âlemde iletişim kurmanın inceliklerinden söz etmek istiyorum. Ben daha çok yazarak konuşmak üzerinde duracağım. Mikrofonla konuşmak, telefonla konuşmaya benzer ve size başka bir yazı önereyim.

MSN de ve benzeri ortamlarda sık sık iletişim kuran birisi olarak, bazı şeyler dikkatimi çekti ve sizlerle paylaşmak istiyorum.

NaDa felsefesi

LORDoftheNADA | 28 January 2007 10:00

İnsan ister istemez düşünüyor bir noktadan sonra…ben neyim,nereden geldim ve belkide en önemlisi nereye doğru gidiyorum.Oldum olası hayatı bir sürükleniş olarak görmekten kaçınmışımdır…Bunun için hiçliği arayıp durduğumuzdan ya da bilmediğimiz bir şeylere doğru sürüklendiğimizden bahsetmeyeceğim…Benim iddiam aslında kendi varoluşumla ilgili…Başlangıçta nihilizm olarak anlaşılacağını biliyorum ama değil…Ben kendimi NaDa olarak tanımlıyorum.İspanyolca da Hiçlik,hiçlik duygusu,hiçbirşey demek.Gariptir ki Rusça da ihtiyaç duymak anlamına geliyor,ama şimdilik bunu gözardı edeceğim.Evet..benim anlatmak istediğim şey hiçlik…Yani aslında varoluşum…Dünya üzerinde belirli bir süreden beri nefes alıp vermekteyim.Varoluşum dediğim senaryoyu birşeylerle süslemekte ve insanların önüne,işte bakın,bu benim diyerek umarsızca sunmaktayım..Oysa ki gerçeği sadece ben biliyorum.Herhangi birşey olmadığımı yani.Bir çoğumuz yer kabuğu üzerinde geziniyor ve birşeyler olmakla övünüyoruz.Peki aslında biz neyiz?Fight Club adlı kitapta inanılmaz hoş bir cümleyle açıklamış yazar bunu…Bizler hiçbirşey değiliz,bizleri diğerlerinden farklı kılan hiçbirşey yok…Bizler herkes gibi çürüyen sıradan organizmalarız..Şimdi devam etmesi gereken yazıyı burada kesiyor ve bir soru soruyorum;Bizler aslında neyiz?Yazının cevabı sizlere kalmış…

SİNEMA YAZILARI 2: CÜNEYT ARKIN, MATRİX VE KEEANU REEVES ÜÇLÜSÜ

Radyocu | 24 January 2007 19:00

NEO UÇAR DA, KARA MURAT UÇAMAZ MI?
NEO UÇAR DA, KARA MURAT UÇAMAZ MI?

TRT’deki sinema programlarından birinde Matrix filmi, Neo ile Trinity arasındaki bir aşk hikâyesi olarak sunulup, “love story” tadında bir hikâye haline getirilmişti. Bundan sonra da Cüneyt Arkın ağabeyimin “Benim filmlerime laf atanlar, Neo’nun ne uçmasına ne de kaçmasına ses çıkarmadılar. Bu adalet mi?” tarzı soruları o zamanlar konuya tuz biber ekmişti. Ben hep bu konuda yazmak istemiştim. Nasip bugüneymiş.

400 kadar film çevirdiği söylenen Cüneyt ağabeyimizin, filmin çıkış noktasını görmeyip veya göz ardı edip böyle bir sitemde bulunmasına şaşırmadım desem yalan olur.

Adam olmaya dair!…

koza 68 | 24 January 2007 11:07

Yazmaya çalıştıklarım çok kısa bir zaman dilimi içinde aklıma gelenlerdir.Sizler de ilaveler yapabilirsiniz…Nasıl mı, adam oluruz?…

.Bozulan dokumuzun “ özal devrimi” ile başladığını anladığımız zaman…
.Kitlelerin,unutkanlığına ve budalalığına güvenen,siyasetçileri ve şakşakçılarını tasviye ettiğimiz zaman…
.Sorunların çözümünü,bizden sonraki kuşaklara bırakma alışkanlığından kurtulduğumuz zaman…
.Borçlanmasam “ölürüm” korkusuyla İMF’nin önünde diz çökmediğimiz zaman…
.İç ve dış “sermayenin” işlerine geldiği zaman milletimizi “ikincil” meselelerle oyaladıklarını anladığımız zaman…
.Genlerimizdeki “kurtarılma” sendromunu ,,içimizden söküp attığımız zaman…
.Avrupa’nın,3.büyük ekonomisi olmamıza rağmen,neden hala gelişmişlik sıralamasın da 62.sırada bulunduğumuzu sorguladığımız zaman…
.İletişim,enerji,bankacılık gibi sektörlerin,yabancılara satılmasına izin veren politikacıların “vatanı” sattıklarını anladığımız zaman…
.Milli ekonomideki refahın,bireysel mutluluğumuzun ve refahımızın “ön şartı” olduğunu anladığımız zaman…
.”Darbe anayasası” ile yönetilmenin,onur kırıcı sonuçlarının farkına vardığımız zaman…
.Darbe yapanların,neden hala yargılanmadıklarını sorguladığımız zaman…
.”Medyanın” gücünü, kirli ittifaklardan ve sermaye guruplarından aldığını anladığımız zaman…
.”Küreselleşme” olgusunun,siyasi açıdan bir”Balon” olduğunu,milli bütünlüğümüzü korumanın “üniter” devlet yapısını muhafaza etmekten geçtiğini anladığımız zaman…
.Aydın olmanın ve aydınlanmanın,” aykırı”fikirlerin ifade edilebildiği,geleceğe “yön” verebilen düşüncelerin ortaya çıkabileceği gerçeğinden yola çıkarak,yeni düşüncelere ve yeni kavrayışlara “açık” olmayı becerebildiğimiz zaman…
.”Milliyetçilik” kavramının, her okulda,her mahallede “ Reis-başbuğ” hiyerarşisine bağlı,sokak çeteleri yetiştirmek ve “aykırılıkları” yok etmekten ibaret olmadığını anladığımız zaman…
. Toplumsal dönüşümün, sağlıklı ve kalıcı olabilmesi için, “statükocu” devlet aygıtının parçalanması gerektiğini anladığımız zaman…
.İnsan olabilmenin tadına varabilmenin,”felsefi” boyutta da farkında olabilmekten geçtiğini anladığımız zaman…

CÜNEYT ARKIN, MATRİX VE KEEANU REEVES ÜÇLÜSÜ

Radyocu | 11 January 2007 17:51

NEO UÇAR DA KARA MURAT UÇAMAZ MI?
NEO UÇAR DA KARA MURAT UÇAMAZ MI?

TRT’deki sinema programlarından birinde Matrix filmi, Neo ile Trinity arasındaki bir aşk hikâyesi olarak sunulup, “love story” tadında bir hikâye haline getirilmişti. Bundan sonra da Cüneyt Arkın ağabeyimin “Benim filmlerime laf atanlar, Neo’nun ne uçmasına ne de kaçmasına ses çıkarmadılar. Bu adalet mi?” tarzı soruları o zamanlar konuya tuz biber ekmişti. Ben hep bu konuda yazmak istemiştim. Nasip bugüneymiş.

400 kadar film çevirdiği söylenen Cüneyt ağabeyimizin, filmin çıkış noktasını görmeyip veya göz ardı edip böyle bir sitemde bulunmasına şaşırmadım desem yalan olur.

(x^y+z) karekök sıkıştırma algoritması ne zaman hayat bulacak !?

taninmayan-68170 | 04 January 2007 12:36

(x^y+z) karekök sıkıştırma algoritması ne zaman hayat bulacak !?
bilinen veya bilinecek en uzun rakamı sayıyı
bilimsel olarak en kısa haliyle matematilsel olarak ifade etmek istenirse ki
“15241578753238669120562399025” değerinin karekökü : “123456789012345” yani formulasyon olarak kayan ve devreden sayılarınıda baz alırsak
X^Y+Z formulasyonu ile hiç bir şekilde zip rar ve diğer sıkıştırma formatlarının 1kb bile sıkıştıramadığı bir dosya foramatını kaba tabirle yukarıdaki örneğe göre 29 haneli bir sayıyı 15 haneye indirmekki
kaba tabiri ile düşük seviyede bir sıkıştırma ile
herangibi bir dosyayı 2:1 oranında sıkıştırmak mümkün bu arada diğer idialar ise pek yabana atılacak cinstende değil örneğin 1 DVD yi bu şekilde
defalarca kez sıkıştırarak 1mb a kadar düşürülebiliniyor yanlız kötü tarafı bu işlemin uzun sürebileceği için ne kadar küçük olursa açılmasıda
okadar zaman alacağı yönünde ve ön görülen tahminlere göre güncel bir pc nin 1mb lık bir DVD açması için 1 saat e yakın süreği öngörüsü var
şu an sadece teoride mümkün ama pratikte ne zaman hayat bullacağı tartışma konusu , konu ile ilgili kaynak site arayanlara Google dan
karakök ile binary dosya sıkıştırma diye aratırlırsa bu konuda yurtdışındaki belli üniversitelerin çalışmaları hakında yorumlarını bulabilir , bir çok yorum şu anki hardware sistemlerinin bu işlem için yeterli olamayacağı gibi birçok akademik geyik cevaplarlada karşılaşmak olası , ama eninden sonunda olacak gibi 🙂

Felsefi Futbol Maçı

dogukansavas | 05 December 2006 17:25

Felsefe ile biraz ilgisi olanların bildiği üzere; felsefe denen bu akıl-eylem oyununda işi göğüsleyen iki ana damar vardır. Almanlar ve Antik Yunan. İşte bunu ele alan Monty Python, zamanında The Philosophers’ Football Match adında bir skeç hazırlamış. Konumuz ise bir tarafta Alman bir tarafta Antik Yunan felsefecilerinin kapıştığı bir futbol maçı. Maçın videoları şuralardan izlenebilir (Google Video UK: 1.bölüm, 2.bölüm; Youtube:Tek bölüm). Maç anlatımın tam metnini buradan, ilginç detayları ise ekşi sözlük‘ten geven‘in şu entrysinden bulabilirsiniz.

tanrı ve zaman

| 17 November 2006 23:08

Tanrı ve zaman
Bir gece -uykunun bende pek tutmadığı bir gece-, oturdum birkaç beyaz sayfayı düşüncelerimle kirletmeye karar verdim. Ortaya çıkan kirlilik her zamanki gibi beylik geniş zamanlar içerdi ve aslına bakarsanız ben bundan pek hoşnut değilim. Çünkü bence geniş zaman düşünüldüğünde ilk akla gelenin tersine, kesinlik arz etmez. Geniş zaman gelecekten daha sıvı değildir. Beynimizdeki en kesin zaman olan geçmiş zamanın yanında pek bir yalan kalır geniş zaman. Çünkü geniş zamana baş kaldıran bir çıkıntı, tepkiyi, kaynağından aldığı kadar, geniş zamanın göreli kesinliğinden de alır. Bunu örnekle açıklamak isterdim ama yazının geri kalanındaki tutumumun da göstereceği gibi her basit saptamayı örnekle açıklamayacağım. Kurulan geniş ve basit zamanlı cümleler teker teker değil, bir bütünün parçaları olarak anlam kazanacaktır. O yüzden her ne kadar ben her cümlenin yüklemini sanki tek doğruymuş gibi geniş çatıyla kurduysam da -siz okursanız- okurken bunu o kadar önemsemeyin.( yazının başlarındaki basitlikten tiksinmez ve okumaya devam edebilirseniz, sonlarda belki de yeni soru işaretleriniz olacak hayata dair. Bir gecelik yazma krizinin bu sıkıcı çıktısına dayanırsanız sevinirim:))
1.
Zaman, insan için geçmiş, şimdi ve gelecekten oluşur ve zaman mutlaka mekanla birleştirilerek anlamlandırılır.