bildirgec.org

evlilik hakkında tüm yazılar

yürü lan evleniyoruz:)

| 02 January 2011 14:10

“Beni dinle öyle git” dedim ona“yaşamak için yaşaman için yaşamamız için gitme” dedim.“Kahvemi bitireyim gidiyorum “ dediRuhumu ısıtan adam nereye giderdi nasıl giderdi,inanamıyordum, bir türlü..“masal bittimi ?”“tek mevsimlik bir kadın mıydım ben?”Hiç bağlanır mıydım hiç bağlanır mıydım allahım nasıl bir adam nasıl bir adam?
Gönlüm sıkılıyor,boynum bükülüyor..Oturduğu yerden bana öylecene bana bakıyor sadece bakıyor..İçime kor kor alevler düşerken sadece bakıyor ve kahvesini içiyor..Yavaş yavaş ölüyorum,kül kül kül oluyorum,utanıyorum kendimden…Daha düne kadar” aldığım her nefeste sen varsın” diyen adam gitmiş karşımda taşlaşmış bir yabancı var sanki..Ben onun bu git gel hallerine alışkındım ama bu sefer hiç konuşmayan gitmeye kararlı bir adama ne yapacağım ne yapabilirim tanrım..Yan odaya geçtim gözyaşlarım ve ben yalnızız. Aynaya bakıyorum hala çok güzelim hala canlıyım hala ona tapıyorum hala attığı her adıma gözü kapalı ortak olurum..hala ölürüm yoluna ne istersen nereye istersen ne şekilde istersen gelirim, bana neden öyle bakıyordu sanki bir yabancı sanki bir yabancı kadın varmış gibi karşısında..İstemiyorum istemiyeceğim senden sonra hiç kimseyi hiç kimseyi gideceğim işte yolumu kestiğin amerikaya gideceğim seni ordan da seveceğim ordan soracağım sağlığını soracğım merak edeceğim gel tamam hadi gel dediğin an geleceğim köpeğin olacağım koşa koşa geleceğim hep gelmedimmi hep gittin ben hep gelmedimmi? Kimin emeği daha fazla kimin ? allahım ne olur kapı açılıp kapanmasa ölürüm ölürüm dayanamam gidişine salonda hala biliyorum ama yanıma gelmez evet gelmez .
O da ne saçma sapan bir keman sesi.. gel de gülme kemanımla oynuyor içerde iki nota bilse bari.. koca adam çocuk adam bilge adam hayran olduğum taptığım yolunu gözlediğim emekler verdiğim yoluna her şeyi göze aldığım mınışım kedim gözbebeğim gitmeeeeee.Kapı çalınıyor! Bakamam bu halimle.
O da ne bir gürültü bir patırtı annemin babamın perlinin bizim ortak çocukların sesleri çığlıklar gülşmelerrrrr m……….ni! m……..i! bebeğimmmmm biz geldikkk.
Tam o sırada aşkım yanıma geliyor içeriye kimseyi almıyor kapıyı kapatıyor ıslak yüzümü nefesi ile kurutuyor.. “ herkes bizi bekliyor aşkım yürü lan evleniyoruz yürü köpek “ diyor..
Bayılmışım..
Seni seviyorummmmmm..
deli gibi mutluyumm..

Evlilik Üzerine

vatanda | 11 December 2010 12:59

Evlilik yaşamımızın belkide en önemli kararıdır. Attığımız adımla birlikte bambaşka bir dünyaya farklılıklara herşeyden öte değişik bir kimliğe bürünürüz. Yaşamın belirli dönemlerinde farklı şekillerde ortaya çıksa’da bolca yanlışı olsada olmazsa olmaz bir durumdur evlilik. İster resmi olsun ister dini hatta kalbi şekillerde de olsa evlilik yaşanan birşeydir. Burda genel algı olarak Resmi evliliklerle birlikte duygusal ve dini evliliklerden de söz etmek istiyorum sonuçta biz insanlar çok farklı evliliklerden söz edebiliriz. Mesela duygusal evlilikler çok daha iyidir çoğu konuda çünkü her iki tarafta birbirinden her an ayrılabilecek bir durumdadır. Ve bağı sadece sevgi bağlılık ve aşk sağlar. Resmi evliliklerde ise zamanla alışkanlıklar çevre baskısı ve yaşam koşulları etkilemekte. Dini evliliklerde ise olay çok daha başka hem dini etkiler hemde örfi ananeler etki etmekte. Aslında olması gereken en önemli şey duygusal evliliğin oluşması ve gelişmesi daha sonra zamanla resmi evlilik olur ama burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var ki buda cinsi evliliğin belirli bağlardan sonra oluşması. Sonuçta ülkemiz özellikleri itibariyle en büyük hatalardan birisi önce cinsi evlilik sonra duygusal yada resmi evlilik olması hatta cinsi evlilikten sonra hiçbirşeyin olmaması ve taraflardan sadece bayan olanın zarar görmesi. Daha sonrada çok daha vahim ve kötü sonuçlar doğurması. Sözün özü hatta kısası ilk önce yürekte sonra belirli bağlarla bağlandıktan sonra cinsi ve resmi evliliğin olması. ( Burada cinsi ilişki belirli bir noktaya kadar evlilik öncesinde bilinmesi gerekmektedir. Sonuçta resmi evlilikte cinsellikte önemli bir rol oynamaktadır.)

Üniversite olayları ve Son dönemde yaşananlar üzerine.

vatanda | 10 December 2010 10:58

Son dönemde aynı 1980 dönemindekine benzer bir şekilde yönetime ve olaylara tepki gösterileri yapılmakta. Yanlız zamansal farklılıklar ve bazı degişik durumlardan olsa gerek hareketler çok daha değişik bir şekilde başlatıldı. Dikkat ederseniz bütün bu olaylar hep birbiri ardına yapılmakta. önce güneydoğudaki insanlar kışkırtıldı ve gösteriler yapıldı ardından hatay bölgesinde ülkücüler ve doğulular birbirine düşürüldü, son dönemde ise bu sefer devreye üniversiteler sokularak kışkırtmalar yapılmakta. Özellikle dikkat ederseniz bu üniversiteli öğrencilerin çoğunun üzerlerindeki kıyafetler aynı 1980 dönemindeki gibi yeşil ve askeri kıyafetleri andıran kıyafetler. Ve gösteriler sürekli sol görüşteki kişiler tarafından yapılmakta sürekli aynı düşünce anlatılmakta ve hep aynı tip kişileri görmekteyiz. Öğrenciden başka herşeye benzeyen ve okumak yerine tamamen belirli politikalar için orada bulundukları düşünülen insanlar. Bunların özellikle son dönemde düzelmekte olan ekonomi ve uluslararası güç dengelerinin bizden yana değişmesiyle artması ise işe oldukça farklı bir boyut kazandırmakta. Sürekli komplo teorileri yapmakla suçlanan halkın bakış açısında da aynı düşünceleri görmek mümkün. Belirli kesimler yapılanlardan rahatsız olduğundan sindirmeye yada devirmeye çalışmakta. Sürekli yapılan bu hareketler ve tepkiler pekte doğal yada normal görülmemekte. Halk arasında olmayan husumet sanki varmış gibi gösterilmeye çalışılmakta insanlara korku ve endişe empoze edilmeye çalışılmakta Sürekli insanlara eziksiniz susarak bir yere varamazsınız denilmekte ama aynı zamanda yöneticilere de sizler suskun kalarak böyle yapıyorsunuz denilmekte. Bence bu düşüncelerinde en tepesinde bu yapılanlar su anki yönetimi devirme çalışmaları hatta şunu da ekleyebiliriz ki yönetimi devirmek için çok ciddi bir çalışma da yapılmakta son dönemde ortaya çıkan siyasi partiler de aynı şekilde sırf bazı seyleri yöneticilerin elinden almaya ( Meclisteki çoğunluğu) yönelik adım olarak görülmekte. Ama bilmedikleri yada bildikleri ama değiştiremedikleri birşey var ki bizler aptal değiliz görüyoruz ve yapılanların genelinden memnunuz. Ne yaparlarsa yapsınlar bunlarla bizleri değiştiremezler.

internetten evlilik

thewhite | 29 November 2010 22:29

evlilik
internette evlilik

Sosyal hayatın internet ortamına kaymasıyla birlikte internetten tanışan ve evlenen kişi sayısında önemli ölçüde artış oldu.

Teknoloji alışılagelmiş evlilik anlayışını değiştirdi. Her ne kadar orta yaş ve üzeri olanlar internetten evlenmeye sıcak bakmasalar da yeni nesil kısmetlerini artık internette arıyor. Türkiye’de evlilik çeşitlerineinternetten evlilik” tanımını da ekleme zamanı geldi.

ÇOKTAN GİTTİM

mavilikler | 10 October 2010 15:34

Kadın elma soyuyordu. Adamsa bomboş gözlerle televizyona bakıyor ama muhtemelen onun yerinde koca bir duvar görüyordu.

Bu bakışı tanırdı kadın. Görünmez ederdi baktığı şeyi. Kendisine de yönelmişti defalarca. Yerine bir boşluğu koyarak…

Kadın soyulan elmaları doğrayıp iki tabağa böldü. Adamın önüne koydu tabaklardan birini. O duvarın önünde ne vardı kimbilir?! Geride kalan gerçeğin yerine neyi koyuyordu adam? Biri mi vardı yoksa orda? Bir kadın belki… Kendisi değil ama… Mümkün değil! Yoksa böyle görünmez hissetmezdi kendini.

Birbirinden Eğlenceli Online 3D Oyunlar

Busenur41 | 29 September 2010 15:03

secondlife(ikinci hayat)

Second Life
Second Life

isminden de anlaşıldığı gibi secondlife‘ta ikinci hayatınızı kurabilirsiniz.

gerçek hayatta yapamadığınız bir çok şeyi burada yapmak mümkün.

evlenebilir, hatta çocuk bile yapabilirsiniz. evet yanlış duymadınız belkide hayatınızdaki kadını/adamı oradan bulabilirsiniz.

secondlife ta tanışıp ailelerini kuran çok kişi var.

second life ta amaç diye birşey yoktur. ne level atlamak ne de tecrübe puanları kazanmak. hiçbir amaç yoktur.

secondlife tahmin edemeyeceğiniz kadar değişik bir platform.

ÇOK DAHA FAZLASI

mavilikler | 06 September 2010 15:47

“Mutluyum.” dedi. “En azından şimdilik…” diye ekledi ardından.

Neden hep aynı şeyi sorup dururlardı ki?! Bekledikleri cevabı vermeye, hissetmesi gerektiğini düşündükleri hisleri duymaya neden zorlarlardı?

Sevdiği erkekle evlenmiş bir kız… mutlu olmalıydı! Telefon açıp hatırını soranlara, kelimelere dökmesine bile gerek kalmadan cevabı anlatmalıydı, sesinden taşan duygular.

Tıpkı mutlu sonla biten filmlerdeki gibi olmalıydı her şey. Birbirini seven kızla erkek evlenmeli ve bununla da bitmeliydi tüm mesele. Mutluluk denen o son’da nefes almaktan bile korkarak sonsuza dek çakılıp kalmalıydı.

bebek..

taha3045 | 29 August 2010 17:34

Çocuktum ilkokul bire gidiyorum , yavaş yavaş bana annen sana kardeş getirsin mi sorularına maruz kalmaya başladığımda anlamamıştım, bunlar benden izin istiyor ama bebek çoktan yola çıkmış zaten, bari bana sormayın.

Annemin karnı büyüdükçe daha çok tepesine binme isteğim oluyordu, zavallı kadın beni mi üzmesin, kendini ve bebeği mi korusun bilemiyordu.

Bir gün gidip kucaklarında kızkardeşimle geldiler, sonraki günler her sabah yastığımın altında çikolata, gofret gibi yiyecekler bulmamla geçti, neymiş efendim bunları bana kardeşim hediye ediyormuş, bende yedim .(gerçek anlamda yiyordum, farazi anlamda ise yemiyordum) Bir gün kalktım baktım ne çikolata var ne gofret, sakıza bile razıydım o bile yok, hemen koşa koşa gittim anneme bağırdım: Anne, yastığımın altına yiyecek koymayı unutmuşsunuz.

HİÇ YAŞANMAMIŞ GİBİ

mavilikler | 13 August 2010 17:40

Geldin nihayet. Kapıyı açtın anahtarınla… İçeri girdin. Aynı koridorda ilerledin ağır ağır.

Hiç şaşırmadın her şeyin bu kadar aynı olmasına. İstediğin an kaldığın yerden devam edebilirdin çünkü. Onca zaman hiç geçmemiş gibi aradan, daha dün ayrılmışsın gibi açıp kapıyı girebilirdin içeri.

Odanın kapısından girdin. Fasulye ayıklıyordum ben. Televizyon açık… Bir kadın feryat figan bağırıyor ekrandan. Canını acıtan biri var çünkü. Susmak bilmiyor.

Ben hiçbir şey söylemiyorum ama. “O kadar zaman nerdeydin?!” bile demiyorum. Sen kapıda dikilmiş, benden bir şeyler söylememi bekliyorsun. “Onca gün hiç yaşanmadı.” dememi… “Çocuklar her zamanki gibi kavga ettiler kahvaltıda. Okula geç kalacaklardı nerdeyse. Küçüğün ayakkabısı delinmiş. Bütün gün top koşturmaya ayakkabı mı dayanır?” Böyle şeyler söylememi istiyorsun sana. Henüz dün kapıdan çıkmışsın gibi…

BİR PAZAR GÜNÜ

cememr2000 | 09 August 2010 14:59

BİR PAZAR GÜNÜ
Pazar günleriyle ilgili sıkıcı, karamsar düşüncelerimi sizlerle paylaşarak, içinizde belki güzel bir Pazar kahvaltısı sonrası biriken azıcık yaşama sevincini de yok edecek değilim.Yine de samimi olmak adına; Pazar günlerini sevmediğimi, bu sarı sayfaların, kırmızı defterin, bej rengi masanın, soğuk gri kasvetli havanın, kendisi siyah, yazdıkları mavi pilot kalemin şahitliğinde ilan ediyorum.
Yazdıklarımdan da anlaşılabileceği gibi; kendime dost tuttuğum nesnelere dikkat edilirse yahut şöyle söyleyeyim; kendime nesneleri dost tuttuğuma -insanları değil- (bu tire çizgilerini de pek severim parantezleri hiç sevmem. Çünkü parantezler bana, biri konuşma yaparken, kinayeli fısıltılarla birbirlerinin kulağına bir şeyler söyleyen, seyirci kalabalığından iki kişiyi hatırlatır. Özetle parantezler; hain, sinsi, dedikoducu ve düşman gelir bana. Tire çizgileriyse daha çok edebiyatçılarca tercih edilen, anlatılmak istenen şeyi daha da iyi anlatmak kaygısıyla kullanılan masum, yardımcı -belki de boyuneğici- dostane noktalama işaretleridir.) Konumuza dönersek nesneler, özellikle yazma nesneleriyle, beslediğim bu yalnızlık, hayatımın büyük bir bölümünü kapladığından, eskiden pek sevdiğim, şimdilerdeyse çokça hazzetmediğim bir eski dost…
Hele hele Pazar günleri bu eski dost, hiç çekilmez olur çünkü Pazar günleri aile günleridir. Pazarlar aileye ayrılır. Hava güzelse sabah erkenden –erken demekle dokuz on sularını kastediyorum-eşofmanlar giyilir, saçlar atkuyruğu yapılır, spor ayakkabılar ayağa geçirilir, güneş gözlükleri takılır ve bahçeye inilir. Bu süreçte; bagajı açık bekleyen bir araba, aile sakinlerine öfkelenen, uflayıp puflayan bir baba, “Hadi, geç kalıyoruz” diyen bir anne, sıklıkla görülen figürlerdendir. Böyle bir günü anlatan bir öykü ya da roman yazmak isterseniz- belki de ben istiyorum ama sanırım cesaret edemiyorum-bu figürleri çekinmeden kullanabilirsiniz.