bildirgec.org

elif şafak hakkında tüm yazılar

Aşk renk değiştirdi

kahramancayirli | 14 July 2009 16:55

Aşk renk değiştirdi
Kahraman Çayırlı

Olayın özü şu: Elif Şafak’ın pespembe Aşk’ı şimdi gri. Neden? Çünkü erkek okurlar yanlarında pembe roman taşıyamıyorlarmış. Rahatsız oluyorlarmış. Şafak ne yapmış, yayıncısıyla birlikte aldığı karar dahilinde “erkekler de yanlarında rahatça taşıyabilsinler” diye romanın gri kapakla yeniden basımına izin vermiş. Aklım almıyor.

gazeteturka.com adresinden alınmıştır
gazeteturka.com adresinden alınmıştır

Bir sanat eseri halkın önünde eğilip bükülmemeli. Sanat eseri insanlara yol göstermeli. Bu hataya Elif Şafak nasıl düşer? Bunca çok okunan bir yazarın “biraz tiraj kaybı”nı göze alıp, kitabın renk değiştirmesine engel olması gerekmez miydi?Şehrin Aynaları ve Siyah Süt hariç tüm romanlarını büyük bir hayranlıkla okuduğum bir edebiyatçı, Elif Şafak. Romanlarında onca karakteriyle toplumsal kalıplara hayır dedikten, toplumsal cinsiyet meselelerine dair güzel ve önemli cümleler kurduktan sonra oldu mu şimdi bu? Sanatçının bir adım önde durması gerekmiyor mu?Diyelim yeni bir roman daha yazdı, Şafak. Romandaki karakterlerin kimi diyalogları bazı kadınları ya da bazı çocukları utandırdı, onları da mı değiştirecek “okurlarını kırmamak adına”? Bu, romana çok büyük bir saygısızlık değil mi?Yazarın canı ister, kitabın kapağı, rengi değiştirilir, ona lafım yok. Ama siz bir romanı piyasaya sunduktan sonra, erkek okurlarım dışarıda yanlarında taşıyamıyorlarmış diye bir kitabın kapağını değiştirmemelisiniz. Bu çok kırıcı. Bırakın yanlarında pembe kitap taşımaya çekinen adamlar okumasınlar kitaplarınızı, ne çıkar?Pinhan, Araf gibi nefis, derinlikli romanların kalemine bu renk değişimini, sadık bir okuru olarak, hiç yakıştıramadım. Aşk renk mi değiştirdi şimdi?

domatessuyu.com adresinden alınmıştır
domatessuyu.com adresinden alınmıştır

Renkler çok önemlidir. Okuyabilene öyle ince şeyler söylerler ki..Çok fena ve derin bir taviz bu. Toplumsal cinsiyet mevzusu her yere elini, kolunu uzatmışken, şimdiye dek romanlarında kalıplarla mücadele eden bu büyük ve genç romancımızın düştüğü hatayı fark etmesini dilerim. Erkek gri, kadın pembe olmasın bu topraklarda artık. Yeter.

Meta – edebiyat

kahramancayirli | 26 May 2009 12:26

Meta-edebiyat
Kahraman Çayırlı

Modernleşme bütün dünyayı etkisi altına alırken, yalnızlaşan bireye tek bir şey vaat ediyordu: Daha fazla para! Gitgide daha fazla nesneye sahip olmalı, maddi-manevi tüm değerlerimizi öğütmeliydik. Öğüttük de. Modernleşmenin yozlaştırıcı değneğinin dokunduğu her ülkenin kültür ve sanatı, bu kurutucu etkiden nasibini aldı. Gerçek anlamda sanat yapmak, üretmek isteyenlerin yerini günübirlik, görsellikleriyle ayakta durmaya çalışan neo-sanatçılar kaptı. Her şeyin metalaştığı bu dönemde, yazarların edebi niteliklerinden ziyade onların özel yaşamlarından, son sevgililerinden haberdarız. MediaCat dergisinin HTP Exclusive’e yaptırdığı “yaşayan en popüler Türk yazarları” anketine katılanların yüzde 64’ünün herhangi bir yazar ismi belirtememesine şaşmamalı. Anket sonucunda hazırlanan “en marka(!) yazarlar” listesinde Orhan Pamuk’un yüzde 20’lik oranla birinci sırada yer almasına ne demeli peki? Pamuk’un ismini kaza bela telaffuz edebilenler, milliyetçilik polemikleri vesilesiyle mi yazarın ismini zikrettiler yoksa aralarında “Cevdet Bey ve Oğulları”nı, “Kara Kitap”ı veya “Benim Adım Kırmızı”yı okuyan, en azından yazarın kitaplarından herhangi birinin ismini duyan var mıydı?Gelişmekte olan bir ülke olarak sürekli okumamız, düşünmemiz; düşündüklerimizi özgürce ifade etmemiz gerekirken, magazin ağırlıklı, bol resimli / sansasyon haberli gazeteler günlük bir milyon tirajı rahatlıkla aşıyorlar. Fikir gazetelerimizse ancak otuz-kırk bin eve giriyor. Kitap satışlarında da durum farklı değil. Yeni bir beyaz eşyanın veya süpermarket raflarını süsleyen herhangi bir gıda maddesinin tanıtımı yapılıyormuş gibi kitapların, yazarların reklamı yapılıyor etrafımızda. Böylece görece daha çok düşünsel değeri olan, daha edebi nitelikte, okura daha fazla birikim katabilecek eserler kitabevlerinde tozlanırken, geniş kitleler bol reklamı yapılan “kof” kitapları alıyorlar.

ihsan oktay anar

kahramancayirli | 07 May 2009 14:40

Aslında her gün Pasaport vapuru ile geçiyorum karşıya, dünse Konak vapuruna bineceğim tuttu. İyi ki de binmişim.
Vapurdan indiğim yerde bulunan kafede oturan bir adamı İhsan Oktay Anar’a benzettim. Önce o değildir herhalde dedim, utandım çekindim geçip gittim. On saniye sonra geri döndüm. “Affedersiniz, sizi bir yazara benzettim, İhsan Oktay Anar’a” dedim. “Evet, ben İhsan. Buyrun oturun karşıma” dedi. Erdal Öz Edebiyat Ödül Töreni’ndeki fotoğraftan kendisini tanıdığımı, Suskunlar hariç tüm romanlarını beğenerek okuduğumu, en çok Puslu Kıtalar Atlası ve Kitab-ül Hiyel’i sevdiğimi, karşısında çok heyecanlandığımı, herkesin bir an daha ekranda, fotoğraflarda görünebilmek için bunca uğraş verdiği bir zamanda hiçbir yere röportaj vermemesinden, hiçbir yerde görünmemesinden söz ettim. Medyatik olmanın kimseye bir zararı olmadığını, ama hiçbir yerde görünmemesinin kendi tercihi olduğunu söyledi. Ben de sıradan bir insanım, sıradan biri gibi yaşıyorum, dedi. Ne kadar bilgili ve derinlikli olduğu nasıl belli halinden, anlatamam, orada bulunup hissetmeniz gerekiyor. Nasıl ağırbaşlı, nasıl mütevazı. Onun kitapları kadar ilgi gören, satan, okunan ve beğenilen başka bir günümüz yazarı olsa havasından yanına uğranmazdı herhalde. Nerede çalıştığımı sordu. Ceketimin cebindeki kitaba bakmak istedi. Bu devirde pek rastlamadığımız bir durum, diye tanımladı yanımda kitap taşımamı. Nahid Sırrı Örik’in Kıskanmak romanı vardı cebimde. Bu kitabı okumadığını söyledi. Bu kitabı şu anda Zeki Demirkubuz’un Kastamonu’da filme çektiğini, Demirkubuz’u bir yönetmen olarak çok beğendiğimi söyledim. Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde akademisyenliğe devam ettiğini söyledi, ben sorunca. Çok teşekkür ederek, onca mutluluk ve heyecanlar içinde, yanından ayrıldım.
Elif Şafak, Anar’ın etrafta hiç görünmeyen tavrını biraz olsun kendine örnek alırsa Şafak’ın tüm romanlarının hayranı biri olarak çok mutlu olacağım.

çorba iki

kahramancayirli | 09 March 2009 17:40

www.turkjapan2003.org adresinden alınmıştır, portre - neş'e erdok
www.turkjapan2003.org adresinden alınmıştır, portre – neş’e erdok

murathan mungan’ın son öykü kitabı kadından kentler’in kapağı bilmem dikkatinizi çekti mi. o güzel kapak, yılların ressamı neş’e erdok’un bir resmi aslında. mungan, öykülerinin içeriğine en uygun resmi seçmek için epeyce taramalar yapmış erdok’un tüm ürünleri arasında. ne kadar yerinde bir seçim yaptığını, bilmem söylemeye gerek var mı…

elif şafak’ın yeni romanı

kahramancayirli | 04 February 2009 12:07

berlin in berlin ve çiçek abbas filmlerini sevdiğim yönetmen: sinan çetin
berlin in berlin ve çiçek abbas filmlerini sevdiğim yönetmen: sinan çetin

bu yazı, elif şafak hakkındadır, uyaralım. elif şafak’ın yeni kitabı şubat ortası gibi kitapçılarda yerini alacak. üstelik kitaptan yola çıkarak sinan çetin bir film çekecek. şafak daha önceki romanları için de filme çekme konusunda muhtelif yönetmenlerden teklifler almasına rağmen hiçbirini kabul etmemişti. açıkçası, sinan çetin’in teklifini kabul ettiğini öğrendiğimde bozulmuştum. çetin’in çiçek abbas ve berlin in berlin filmlerini çok beğenirim, ama diğerlerini pek sevmem. bakalım nasıl bir iş çıkacak ortaya?
13. yüzyılda konya’da geçecek şafak’ın yeni romanı, üstelik hikayenin diğer iki ucu boston ve amsterdam’da; şafak’ın çoğu romanında olduğu gibi yine uluslar arası bir örgü okuyacağız anlaşılan. boston’da yaşayan, evliliğinden kırılmış sıkılmış bir kadın, bir kitap sayesinde mevlana’yı keşfeder,… devamını iki hafta sonra yeni romanından okuyacağız artık. tüm kitapları metis yayınlarından çıktıktan sonra hatırlarsınız siyah süt, doğan kitap’tan çıkmıştı. yeni kitabı da umarım metis yayınları’ndan basılır.
istanbul life’ın kasım 2008 sayısında bakın ne demiş şafak: “ben genellikle mutfakta yazmayı severim. keza fırınlarda ya da pastanelerde. oradaki ekmek, kek, tarçın kokusu bana o kadar iyi geliyor ki.”…

geleceğin edebiyat ustaları

kahramancayirli | 03 February 2009 11:09

bir maniniz yoksa annemler size gelecek'in yazarı: ayfer tunç
bir maniniz yoksa annemler size gelecek’in yazarı: ayfer tunç

notos öykü dergisinin yeni sayısına baktınız mı. geleceğin edebiyat ustalarını seçmişler. listenin en genci 1981 doğumlu kaya genç, sanırım en yaşlısı da –ki o da genç zaten- 1964 doğumlu ayfer tunç. yirmibeş isim belirlenmiş. bu isimleri seçenlerin listesi de yer alıyor dergide. benim itirazım tam da bu noktada başlıyor. seçici isimlerden, geleceğin edebiyat ustaları arasında yer alanlar var, yanlış okumadıysam. mesela öykü yazarı abdullah ataşçı seçiciler arasında yer aldıysa, usta isimlerin içerisinde yer almamalıydı bence. ve tam tersi. ama önemli olan notos’un edebiyat gündemi belirlemeye çalışması, hoş söyleşiler, işler başarması, o yüzden semih gümüş’e teşekkürümüzü edip listeye bir göz atalım. metis yayınları’ndan epey bir ismi listede görmek mümkün. öykü ve roman yazarı türker armaner, roman yazarı ayhan geçgin, listenin en popüler ismi elif şafak…. ayrıca şair küçük iskender, öykü ve roman yazarı karin karakaşlı (şimdi düzenli olarak radikal iki’de yazıyor)… liste bu şekilde devam ediyor. tüm isimleri burada saymayalım şimdilik, dergiyi alıp okumak isteyenler olacaktır. ama ben listede yer alan her ismi tek tek üzerinde durarak, yapıtlarını da dikkate alıp tartışmaya açığım. edebiyatla ilgilenen bir avuç insan hangi genç yazarları (burada bir kıstas 1960 yılı ve sonrası doğumlular diyelim) geleceğin usta adayları olarak görüyorlar, merak ediyorum. ve aslında sizin benim sayacağımız isimler bu listelerden daha önemli. çünkü orada 20 seçici yazar varsa biz burada çok daha fazla insanız. ve onlar da mutlaka kitaplar okuyorlar, edebiyatı takip ediyorlar ama okurun düşüncesi çok daha önemlidir. yazarlar bir kitabı edebi yönden beğenseler ne olacak, halk o kitabı okumamak için fellik fellik kaçıyorsa. bu arada seçimin üst sınırını 1985 yılı ve öncesi doğumlular diye kapatmakta fayda görüyorum.

2008 biterken. yılın en iyi kitabı?

kahramancayirli | 30 December 2008 10:58

bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk
bu yılın da en çok tartışılan edebiyatçısı: orhan pamuk

Yeni yıla girmemize tam bir hafta kalmışken geçen yılı değerlendirelim isterim. Geçtiğimiz yıl içinde en çok severek okuduğunuz kitap hangisi oldu?

esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak
esaslı okurlarının pek beğenmediği siyah süt ile: elif şafak

Bu yıl en çok satan kitapları biraz sayarsak değerlendirmemiz daha kolay olacak muhtemelen: Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi epeydir beklenen bir romandı ve elbette çok sattı. Murathan Mungan’ın Kadından Kentler’i de uzun haftalar boyunca listelerin üst sıralarında yer aldı.

okuma notları-bilmem kaç

kahramancayirli | 22 August 2008 11:01

en son okuma notlarımın üzerinden üç kitap okuyabildim: elif şafak-bit palas, perihan mağden-dünya işleri ve ahmet büke-alnı mavide…
perihan mağden’in şiir kitabını fellik fellik kaç zamandır aramadığım kitapçı kalmamıştı. almak izmire kısmetmiş. yetmişdokuz sayfalık dünya işleri’ndeki şiirler bana çok iyi geldi. çok dokunaklı, çok hüzünlü. radikal gazetesindeki köşesindeki o sopalı kadının altında meğerse küçücük bir kız çocuğu varmış. keşke romanla beraber şiire yeniden eğilse (yoğunlaşsa). hoş, belki de yazıyordur yeni şiirler, en kısa zamanda gün ışığına çıkarır inşallah..
elif şafak’ın bit palas’ı için söyleyecek pek bir lafım yok, müthiş çünkü. karakterler çok zengin, anlatımı çok iyi ve akıcı (genelde bu ikisinden birine sahip olur yazarlar, edebi açıdan yetkin olan yazar akıcı olamaz, akıcı olabilenler de edebi tarafı yetkin kılamaz). hiçbir edebiyatseverin kaçırmaması gereken bir romanmış. velhasıl, elif şafak’a devam. bit palas biter bitmez araf’a başlayacağım.
ahmet büke’nin alnı mavide’sine (hikaye kitabı) dün başladım. o da çok keyifli gidiyor, bakalım…
son olarak güzel bir haber: orhan pamuk’un masumiyet müzesi 30 ağustosta tüm kitapçılarda..

okuma notları-9

kahramancayirli | 29 July 2008 13:28

elif şafak’ın mahrem’i upuzun, ikiyüz küsur sayfalık bir şiir adeta. öyle akıcı, kafiyeli ve güzel. yazarın birçok okuru da mahrem’in şafak’ın en iyi kitabı olduğu konusunda hemfikir. konu, anlatım, dil tümü çok iyi. 28 yaşında böyle iyi bir kitabı kaleme alması, elif şafak’ın önümüzdeki yıllarda yazacakları hususunda heyecanlandırıyor beni. şimdilik şehrin aynaları’nı atlayıp elif şafak romanları okumaya devam etmem gerek.
furuğ’un şiirleri (yeryüzü ayetleri) çok güzel. kadın duyarlılığı içeren kırılgan, iyi, keyifli şiirler. içinde bulunduğu coğrafyayı, yaşadığı sosyo ekonomik koşulları göz önünde tutarak okumalı, şiirlerini.
yücel kayıran’ın çalgın’ı ise, altın portakal ödüllü şairin daha önce dergilerde yayımlanan şiirlerini bir araya getiriyor. çok derin ve felsefi şiirler, bunlar.. tekrar tekrar okumakta fayda var.
arada bir de öykü kitabı okuyabildim. usta öykücü tomris uyar’ın ilk öykü kitabı ipek ile bakır, yazarın 1965-1970 yılları arasında yazıp yine dergilerde yayımladığı kısa öykülerden oluşuyor. türk öykücülüğü denince ilk akla gelen isimlerden biridir tomris uyar, bu kısa öyküler bile uyar’ın bu payeyi ne kadar hak ettiğini kanıtlıyor. sıcak ve samimiler ayrıca.
orhan kahyaoğlu aynı zamanda müzik eleştirmeni. radikal kitapta şiir kitabı eleştirileri de yayımlıyor düzenli olarak. rahimdeki ot, yazarın dosya bütünlüğündeki son şiirlerini bir araya getiriyor. anlattığı hikaye, etkili ve güzel. bitirdiğinizde kitabı, aklınızda kalacak tat muhtemelen sizin de hoşunuza gidecek. ancak kahyaoğlu’nun şiirlerinin zor olduğunun altını çizmekte fayda var yine de.