bildirgec.org

efsane hakkında tüm yazılar

Bir zamanların efsane Web tabanlı strateji oyunları

Cold Fusion | 05 November 2010 12:44

Bu yazımızda internet dünyasının bir zamanların popüler, şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş oyunlarını konu alacağız.

Bilenler bilir doksanlı yılların başlarında bir süre sosyal iletişim formları zirve yapmış ve internet dünyasının altını üstüne getirmişti. bunların en bilinen örnekleri superonlineclup, itiraf.com vb oluşumlardı, sonrasında Ogame denilen bir web tabanlı oyun tüm internet dünyasını tabiri caiz ise sarstı, haberlere konu oldu, insanlar gece yarıları alarmlarını kurup uyanıp uzay gemilerini vurup düşmanlarını gafil avlamaya çalışıyorlardı. sonradan birçok benzeri çıksa da kendisi de dahil bir çoğu unutulmaya yüz tuttu. şimdilerde popüler olan oyunların neredeyse tamamı Facebook denilen sosyal ağ üzerinde benzer şaşalı dönemlerini yaşarken biz unutulmaya yüz tutmuş bu oyunları tekrar hatırlayalım istedim.

İşte zamanın en gözde Web tabanlı oyunları:

Ogame

Ogame bir zamanların efsane oyunu
Ogame bir zamanların efsane oyunu

Neredeyse bilmeyen yoktur, size verilen bir gezegen ve bir miktar kaynak ile oyuna başlıyorsunuz. önce kaynaklarınızın miktarını arttırmak için madenler kuruyor ve bunları çalışır durumda tutmak için de enerji reaktörleri kuruyorsunuz. siz madenlerin seviyesini yükselttikçe kaynak üretiminiz artıyor ve diğer yapıları kurmanız için gerekli kaynağa sahip olabiliyorsunuz. sonrasında Savaş Fabrikası, Bilim Labı, Radar gibi gerekli yapıları kurduktan sonra da savaşacak ünitelerinizi üretiyor araştırmalar bölümünde de İyon topu, İçten yanmalı Motor teknolojisi gibi fantastik araştırmalar ile ünitelerinizin gücünü arttırıyorsunuz.

Ogame’de amaç hızla gelişip düşmanlarınıza saldırarak onların kaynaklarını ele geçirmek ve puan tablosunda en üstlere çıkmak. bir süre sonra amaçsız bir hal alan oyundan sıkılıp bırakmak da kaçınılmaz ama bu süre ciddi anlamda 6 – 9 ay sürebiliyor. Ogame oynamış biri olarak açıkça söyleyebilirim ki oyun benim 2 yılımı almıştı.

Hala diğerlerine göre popülerliğini korusa da zamanla güç kaybetmiş ve oyuncu sayısı epey azalmış olan Ogame’nin üreticileri sonrasında benzer oyun motoruyla farklı konularda farklı oyunlar geliştirdiler.
www.ogame.com.tr

Ebu Cafer Taberi, İslam Mitolojisi ve Dünya Tarihi

bionik amele | 29 September 2010 15:45

Dünya tarihi kendi içinde, dünya tarihini tek kitapta toplamaya çalışmış tarihçileri bulundurur. Onlardan biri de Ebu Cafer Taberi‘dir. Yani tam ismi ile Ebu Cafer Muhammed ibn Cerir et-Taberi. Taberi ve onun benzeri olmayan tarih kitabı Taberi Tarihi yazımızın konusunu oluşturuyor.

Tarih-i Taberi Tercemesi
Tarih-i Taberi Tercemesi

Ebu Cafer Taberi tahminen 838 – 923 yılları arasında, yani islami ilimlerin zirveye ulaşmaya başladığı yıllarda yaşamış ve sayfalarca eser vermiştir. Taberi küçük yaşta almaya başladığı ve daha sonra ünlü ilim merkezlerini gezerek tamamladığı eğitimi, kıvrak zekası, güçlü anlatımı ve çalışkanlığı ile adını en ünlü islam alimlerinin yanına yazdırmıştır. Neredeyse tüm islam ilimlerinde eserler vermiştir ve bu eserler arasında en ilgi çekici olanlardan biri de Taberi Tarihi‘dir.

Fantastik bir anlatım tarzı ve inanılması güç hikayelerle bezenmiş bu kitabın, bin yıl önce yazılmış bile olsa insanı içine çeken bir yapısı var. Peygamber Adem’in yaradılışından halifeler zamanına kadar geçen uzun süreci ilgi çekici başlıklar halinde toplamış olan bu kitaba islami bir mitoloji kitabı demek yalnış olmaz sanırım. Ancak içinde bulundurduğu fantastik öğeler yüzünden kitabın bütünüyle inanılır olduğunu söylemek elbette güç.

Bu yapıt sadece peygamberler tarihini değil, uzak tarihe damga vurmuş ünlü hükümdarların hikayelerini de barındırıyor. Onlardan biri de bilinen tüm dünyayı fethetmiş ünlü Zülkarneyn, yani nam-ı değer Büyük İskender. İçeriği oldukça geniş olan bu kitaptan daha ayrıntılı bir şekilde bahsetmeden önce Ebu Cafer Taberi ve hayatı hakkında birkaç önemli noktaya değinelim.

Miladi takvime göre 839, hicri takvime göre 224 yılında doğduğu tahmin edilen Taberi’nin ismi doğduğu bölgeden gelir. İlk eğitimini doğduğu yerde, Tabaristan’ın Amol şehrinde almaya başlar ve dönemin ilim merkezlerini gezerek kendi kişisel öğrenimini sürdürür. Eğitimine çok küçük yaşlarında bağladığını kendini anlattığı şu satırlardan anlayabiliriz; “Yedi yaşımda hafız oldum. Sekiz yaşımdayken insanlara namaz kıldırdım. Dokuz yaşımdayken hadisleri toplayıp yazmaya başladım. “

Yılanlar Şahı: ŞAHMERAN (Bir Tarsus Efsanesi)

sinjob | 15 March 2010 10:55

Tarsus‘ta anlatılagelen ilginç bir hikayedir Şahmeran’ın Hikayesi.

Binlerce yıl önce Tarsus şehri civarında yerin yedi kat altında yaşayan ve mağaralardan yeryüzüne çıkan yılanlar varmış.Oldukça akıllı ve iyi yürekli olan bu yılanlara Meran denirmiş.Bu yılanlar için doğruluk,iyilik ve sır saklama çok önemliymiş.Her koloni gibi bu yılanların da bir şahı varmış ve adı Şahmeran‘mış.Kimilerine göre genç ve güzel bir kadın,kimilerine göre de insan başlı ve yılan gövdeli bir yaratıkmış.Devrin bütün ilimlerini bilen Şahmeran,hiç yaşlanmazmış.
Efsaneye göre Şahmeran’la karşılaşan ilk insanoğlu Camsab (bazı kaynaklarda Camasp),kimi kaynaklara göre fakir bir ailenin oğlu,kimi kaynaklara göre de Tarsus‘ta yaşadığı bilinen ve hala mezarı burada olan Danyal Peygamberin oğludur.Odunculuk ile geçinen Camsab,bir gün arkadaşları ile ormanda ağaç keserken çok şiddetli yağmur yağmaya başlar ve bir mağaraya sığınırlar.Bu mağarada bal dolu bir kuyu görürler ve içlerinden birinin kuya inip yukarıya bal taşımasını isterler.Camsab‘ın inmesine karar verilir ve bal yukarıya taşınır.Bulduklarının sevinci ile arkadaşları Camsab‘ı kuyuda unuturlar ve giderler.Kuyunun içinden çıkmak için çare arayan Camsab,gördüğü bir deliği bıçağı ile büyütür ve içinden geçer.Öyle bir dünya’ya geçmiştir ki gördükleri karşısında şaşırır kalır.Bu sırada etrafını yılanlar sarar ve alıp Şahmeran‘ın yanına götürüler.Arkadaşlarının açgözlülüğünü ve başına gelenleri anlatır.Şahmeran,Camsab‘ı ülkesinde misafir eder ve bildiklerini ona öğretir.Ancak ailesinin yanına dönme isteği bu genci yakıp kavurur.Gencin haline dayanamayan Şahmeran,onun yeryüzüne çıkmasına izin verir ve ona asla hamamda yıkanmamasını öğütler,aksi takdirde yılanlarla yaşadığını belli edecek pullar vücudunu kaplayacaktır.

Ülkesine dönen Camsab hiç kimseye bir şey demez ve hayatına devam eder.Fakat ülkenin kralı hastalanır ve doktorlara göre onu iyi edecek ilaç sadece Şahmeran‘ın kanında vardır.Şahmeran‘ı mutlaka bir gören olmalı derler ve nasıl bulacaklarını da kralın kahininden öğrenirler. Ülkedeki herkes bir bir hamama götürülür ve bakılır.Uzun süre saklanan Camsab,sonunda yakayı ele verir.Apar topar hamama götürülür ve vücudunu yılan derisi kaplar.Şahmeran‘a söz verdiğini ve asla söylemeyeceğini söylese de ailesinin öldürülmesi ile tehdit edilir.Tek çareyi söylemekte bulur ve tekrar kuyudan giden Camsab, Şahmeran‘ı yeryüzüne davet eder.Dışarıya çıkan Şahmeran,kendisi dönene kadar ülkeden kimsenin, yeryüzüne çıkmamasını ister.Tuzağa düşürülüp, yakalanır ve öldürülür.Kanı, krala sunulur ve kral iyileşir.Camsab,bu davranışından dolayı ödüllendirilir ve kralın yardımcısı olur.
Efsaneye göre,ihanetten haberi olmayan yılanlar şahlarının yeryüzünde Camsab ile yaşadığını sanarlar ve hala onu beklemektedirler.Ve eğer şahlarının öldüğünü öğrenirlerse Tarsus‘u istila edecekler ve yaşayan bütün insanları öldüreceklerdir.
KAYNAKLAR:

Tempra ‘Bir Efsane’

Jafar | 21 February 2010 17:21

90’lı yılların başlarıydı Tempra’nın hayatımıza girişi. Daha dün gibi hatırlıyorum o Tempra’lı ama Tempra’sız yılları.Peki ama neydi bu Tempra? İtalyan firması Fiat’ın 1990-1999 yılları arasında ürettiği, başka ülkeleri bilmem ama Türkiyede o dönemlerde efsane olmuş bir otomobildi…Benim için otomobilinde ötesindeydi. Caddelerimizde görmeye alışkın olduğumuz; toros’lar,brodway’ler ve tofaşın kuş serisi arabalarından sonra bir devrim niteliğindeydi Tempralar.Bir çok çeşidi vardı bu otomobilin(S, SX, SX A…) .O dönemlerde bu otomobile ait özellikleri tam olarak bilmesemde şu bir gerçektir ki otomatik camlarını unutmam imkansızdı. Bu otomobilin düşünü kurduğum zamanlar da küçümsenmeyecek kadar fazlaydı.

Birde döneme damgasını vurmuş sloganları ağızdan ağıza dolaşmış, babasının kızına direksiyonu serçe parmağıyla bile çevirebileceğini söylediği bir de reklam filmi (Babam Öyle Diyo) vardı bu efsane otomobilin. Ne zaman televizyonda o meşhur reklamı izlesem, heyecan içinde babamın yanına koşarak biz neden almıyoruz? derdim. Babamın çok paramız olduğunda alacağız cevabından sonra umutsuzluğa kapılır, ama kendimi alacağımız hissine kaptırmaya çalışırdım…Her akşam kardeşimle Tempra’ları olan okul arkadışımızın muhabbetini eder, ona imrenirdik…

Ve yıllar geçti daha sonraları çok daha iyi arabalar aldık belki ama hiç bir zaman Tempra alamadık…Ve hala içimde tatlı bir uktedir…Naçizane sizlerle paylaşmak istedim bu efsaneyi…

kapılar–1

admin | 13 February 2010 13:00

Kabe kapısı
Kabe kapısı

Kapı kelimesi bana teyzemi hatırlatır oda kapısını açık unuttugum zaman kapısız yerden çıktıgı ne belli ardından beş kardeşi daha olmuş diye . Kapı bir korunma aracıdır, sadece evlere değil gönüllere de kapıyı çalmadan giremeyiz, bu dünyanın ve öteki dünyanın kapıları ise bizim isteğimiz dışında bize açılan kapılardır. Kapılar hayatımızda büyük yer kaplar, girişte, çıkışta, tekrar girişte tekrar çıkışta. Doksan kapının tokmağını çalıyor derler çok gezen kişilere. Hayat iki kapı arasındadır denir.( Israrla çalınan kapı,
elbet bir gün açılır-Ahmet Hulusi)

Kapamak fiilinden türeyen kapı sadece kapanmıyor aynı zamanda açılıyor da, ama ismi kapı işte. Korku filmlerindeki tüm kapılar nedense gıcırdar, evlerin giriş kapıları ise hiç kilitli değildir. Umutsuz hallerde ”üzülme bir kapı açılır, bir kapı kapanır” deriz.

Fas kapılarıylada çok ünlü bir ülke, kapılar burada büyük önem taşıyor ve kapı tokmakları sanar eserini andırıyor. Bab Oudaia denilen ünlü kapıdan ise Kasbah’a giriliyor. Bu kapı Fas’ın en güzel şehir kapısıdır.Ülkede küçük evlerin haricindeki yapıların kapıları insanın atla girebilecegi yükseklikte. Fas’ın Fes kentinin tarihi kapıları çok sayıda turist çeker.

Fas’ta genellikle ev kapıları mavi oluyor bunun sebebi çöl akreplerinin burada fazla olması. Maviyi çöl kumu rengi kızıl olarak gören akrepler ev kapılarıyla çölü ayırt edemiyorlarmış. Bilindigi gibi akrepler akrepler mavi rengi ateş zannediyorlar . Tunus’ta da bu yüzden pencere ve kapılar hep mavidir.

Star Trek Efsanesine Web-Cam Üzerinden Devam

geceyazankedi | 16 January 2010 12:24

Star Trek efsanesinin ölümsüz olduğunu artık anlamamız gerekiyor. Teknolojide daha dial-up modemler yokken star-trek vardı şimdi ise internette hız rekorları kırıyoruz hala star-trek bizim için bir efsane. İşte bu hızlı internet günlerimizin en önemli gereci web kameraları. Bu efsaneyi hem bilgisayarınıza hem de şanına yakışır bir şekilde yaşatmak isterseniz bu web kamerası tam size göre.

Star ship tasarımına uygun tasarlanmış kameranın 640×480 çözünürlüğü biraz düşük olsa da internetten iletilen maksimum görüntü boyutunu karşılıyor, iki adet led ile desteklenen ışıklandırması yeterli ve klipsi sayesinde hemen hemen tüm ortamlara uyum sağlayan bir yapıya sahip.

2020 BÜYÜK BULUŞMA EFSANESİ

CihanTurK | 21 December 2009 23:21

Pers civi yazısı
Pers civi yazısı

Pers – 2020 – Büyük Buluşma

Pers Yazıtı – 2020 “Büyük Buluşma Efsanesi”

Pers Çivi Yazıtı – 2020 “Büyük Buluşma Efsanesi”
Pers Çivi Yazıtı Kalıntısında Büyük Buluşma Efsanesi Antalya bölgesi M.Ö. 546 – 336 tarihleri arasında Pers Dönemidir. Bazı pers kalıntılarındada Büyük Buluşma Efsanesi hakkında bilgiler mevcut. Pers Kalıntılarında M.Ö. 420 Büyük Buluşma hakkında yazıda şöyle der; büyüklerimiz bize öğüt vermek için anlatırlardı. Bizler hikaye gibi dinlerdik. Ama hikaye o gün(Büyük Buluşma günü) gerçekleşti. Çok kayıp verdik. Deniz, kara, hava birleşti bir oldu. İnsanlar ne yapacağını bilmiyordu. Deniz ölüm, kara kıtlık ve gök yüzü facia getirdi.’ der…
g.ü.e.m.

gerçek üstü efsaneler merkezi

2020 Efsane mi yoksa Gerçek mi?

CihanTurK | 16 December 2009 23:25

2020 Efsane mi yoksa Gerçek mi?

Her 100 yılda bir gerçekleşen büyük buluşma gerçek mi yoksa bir efsane mi? Bir önceki büyük buluşma 1920 yılında gerçekleşmiş. Kaynaklara göre tam yeri belli olmamakla beraber Akdeniz’in Antalya ili çevresinde gerçekleştiği sanılmaktadır. Son olarak 1920 de Antalya da meydana gelen denizdeki olağan üstü olaylarda bunun doğru olduğunu kanıtlıyor.
Bir İtalyan komutanın yazıya aldığı günlüğünde 1920 deki olağan üstü olayı şu şekilde dile almıştır.

  • Tarih: 11 Mart 1920 Saat: 02.50
    Sabah hava açıktı bir tek bile bulut yoktu. Tam bir bahar günüydü. Saat 02:00’yi geçinde bulut olmayan gökyüzünde birden bulutlar ortaya çıktı. Durgun deniz birden hırçınlaşmıştı. Karadan denize farklı 7 noktadan vahşi denizi daha da kızdırırcasına kırbaçlıyordu. Gökyüzü de ona destek verircesine hiç durmadan denizi daha da vahşileştiriyordu. Hiçbir zaman böyle bir doğa olayı görmemiştim. Tam 40 gün süren bu olay tüm denizcileri denizden uzak tutmuştu. Denizdekileri de karaya geri vermemek için denizin derinliklerine gömdü.

Burada söz edilen “7 noktadan” sözü Antalya’daki 7 arık diye bilen Akdeniz’e dökülen 7 nehri söylüyor. 40 gün süren yağmurlarda kadı kaçıran yağmurları diye halk arasında söylenmektedir.

Tarihteki bir efsanenin gerçekleşmesine çok az bir zaman kaldı. Bende bu efsaneyi sizlere zaman içinde parça parça anlatmaya çalışacağım. Daha detaylı bilgileri çok kısa zamanda sizlerle paylaşacağım.

hızlı yaşamasalar efsane olamayacaklardı

nazokiraze | 20 November 2009 10:00

18 yaşındayken Oscar’a aday gösterildiginde, bu ödüle aday gösterilen en genç oyuncu kategorisinde 6. kişi ünvanını aldı (geçtiğimiz yıla kadar hala 6. kişi oydu, bu yıl ne oldu bilmiyorum)

Bahsettiğim kişi Gladyatör filminden tanıdıgımız Joaquin Phoenix’in de kardeşi olan (ölmeseydi ondan daha ünlü olacağına şüphe yok) River Phoenix.

Müzisyen ve oyuncu olan River Phoenix; Genç Astronotlar, Indiana Jones: Son Macera, Benim Güzel Idaho’m, Şifreciler, Dogfight, Little Nikita filmleriyle oldukça başarılı bulundu , küçük yaşta tanıştıgı kameralar sayesinde zaten gençliğin sevgilisiydi, yirmili yaşlara geldiğinde kendini o kabuktan sıyırmaya başlayarak önemli rollere imza attı. (Ölmeseydi Vampirle Görüşme filminde de oynayacaktı ve bu film ona adandı)

Abisi ve arkadaşlarıyla gittiği Viper Room adlı gece klübü (klüp o dönem Johnny Depp’indi ve bu olaydan sonra her yıl 31 ekimde orayı kapattı) genç aktörün yaşadığı son yerdir. Aniden nefessiz kalan ve kusmaya başlayan Phoenix hastaneye kaldırılsa da kurtarılamaz ve 23 yaşında hayatını kaybeder. Ölümü için uyuşturucu denen oyuncu için yakınları onun uyuşturucudan nefret ettiğini şeklinde açıklama yaparak ölümünü şüpheli bulmuşlardır.

”Hızlı Yaşa Genç Öl Cesedin Yakışıklı Olsun” denince ilk akla gelen kişi olan James Dean, sinema tarihinin efsaneleşmiş kişileri arasında en önemli yere sahip kişilerden biridir, çevirdiği birkaç filme ve yıllar önce ölmesine rağmen, her nesil tarafından bilinir. Hala en seksi aktörler sıralamasında üst sıralardadır.

Bugün yaşasaydı 78 yaşında olacaktı James Dean, ama o 24 yaşında ölerek efsane olarak tarihe kazındı.

güzel oyuncuların hayatlarının berbat senaryoları 1

nazokiraze | 12 November 2009 12:38

Romy Schneider ,İmparatoriçe Sisi‘nin hayatını içeren filmlerle dünya sinemasında yer alan, Avusturya’lı (sonradan Fransa vatandaşlığına geçti) film oyuncusudur. Fransızların Oscar’ı sayılan Cesar’ı iki kere alma başarısını gösteren Schneider Alain Delon ile yaşadığı ve yüzyılın aşkı olarak tasvir edilen birlikteligi ile o dönem oldukça akıllara kazınmıştır. Ancak bu başarılı ve güzel film yıldızının hayatı parlayan yıldızlar kadar güzel değildi.(Romy Schneider :senaryo gibi hayat)

Önce Alain Delon‘a aşık oldugu için Fransa’ya yerleşmesi yüzünden ülkesinde hain ilan edilen Schneider, sonra onu terkettiğini açıklama zahmetinde bile bulunmayan, bunu bir notla geçiştiren Alain Delon tarafından terkedildi. İki kere evlenen oyuncunun ilk eşi intihar etti, ikinci eşinden ise boşandı, başarısız aşklarına ek olarak 14 yaşındaki oğlunun ölümüyle yıkılan ve ruhsal bunalıma giren kadın alkole ve yatıştırıcılara teslim bir vaziyette insanlardan kaçarak bir köye yerleşti.

Sevgilisi tarafından masada yığılmış halde bulundugu zaman hekimler kalp krizi dedi ama aldıgı ilaçlardan dolayı öldügü aşikardı ve öldüğünde sadece 43 yaşındaydı.