bildirgec.org

düzen hakkında tüm yazılar

haksızlık bu…

vareste[pilli_silinen_hesap] | 02 December 2007 17:27

Bakırköy Prof.Dr. Mazhar Osman Uzman’ın yaptığı ilginç bir araştırmanın beni nekadar etkilediğinden bahsederek başlamak istiyorum ilk yazıma…

Hayat bazen insanın istediği yönde ilerlemeyebiliyor.Kimimiz kötü bir çocukluk geçirmiş,incitilmiş olabiliriz.Bize öğretilen kimseyi hor görmemek,insanları anlamaya,onların yaralarını sarmaya çalışmak değil miydi? Öyleyse neden etrafımızda eğitimli olsun,cahil olsun insanları kırmaya,eleştirmeye hatta yargılamaya çalışanlar var?

bildirgeçten gerçekten para kazanabileceğime inanamaya başladığım an ! :)

taninmayan-68170 | 24 November 2007 08:32

o gün hesabıma girdiğimde resmen şok olmuştum
yani günde 3,5$ nedemek !? yani ayda 30×3,5=105$ demek gibiydi ama malesef papaz her zaman pilav yemez misali ! 🙁 dahası bizde papaz değiliz ! 🙂 ama genede
100bin üyesi olan bir sitede günlük ortalam %1
bile almak , ailesine maddi yönden bağımlı bir öğrenci için her ay ttnete verilecek internet erişim masrafına bir noktada sargı bezi oluyor.

ama ben yinede kesinlikle bildirgeçe yazı yazarken
diğer arkadaşlar gibi alıntı haber veya konu başlığı olayına fazla bulaşmadan , daha doğrusu benim yapmak istediğim pc ile ilgili teknik projeleri zaten
başkaları çok daha önce maddi olanaklarla yaptıkları
için bir noktada olayın tamamen felsefi açıdan değerlendirilmesi ve bu şekilde bir teknik içerikli bir yorumumun ortaya çıkmasıki bu da yapılan işin kalitesini ve kalitede beyeniyi artıran bir faktördür.

Pitbull vahşeti

makaleci | 29 August 2007 16:17

Bir anda sahibinin elinden kurtularak sokak köpeğine saldıran Pitbull, üzerine dökülen sıcak suyla durdurulabildi.

Yani iki türe de yazık… İnsanlara yazık, bu kaçıncı saldırı, kaçıncı kurban…Kurban derken illa ki ölmeleri gerekmiyor insanların, bu çağda köpek tarafından ısırılmanın dayanılmaz hafifliğini (!) yaşıyorlar…

Ve en son gelinen nokta; olaya bakın köpeği sıcak su dökerek durdurmak…Haklı mı bulmak lazım, vicdan azabı çekip, bu ne! Hiç yapılır mı hayvancağıza demek mi?

Ofis Halleri – 2/2

pilli pati | 26 June 2007 17:31

tidy
tidy

Bu hikayenin birinci bölümünde de belirttiğim gibi, hayat bize kanıksamayı öyle bir öğretmişti ki artık güvenlik görevlilerine telefon açarak “yine aynı gümbürtüyü duyduk” demekle yetiniyorduk. Ben hep merak ediyordum. Acaba güvenlik görevlileri, yaptığımız işlerden sıkılıp kendileriyle dalga geçtiğimizi falan mı düşünüyorlardı? İlk günlerin panik havasını da bir mizansen, bir kurgulama şeklinde tasarladığımıza mı kanaat getirmişlerdi?

Bu anlamsız ve ürkütücü gümbürtüler başladığından beri yaklaşık 2 hafta geçmişti. Bir akşam evime dönmek için ofisimden ayrılmış 12.nci katta asansörün gelmesini bekliyordum. Aynı gümbürtü dizlerimi sarstı. “Delirmeden bu bina dışında bir yerde iş bulabilsem ne güzel olurdu” diye düşünürken aynı katta bulunan diğer şirketin kapısından yine bir “fazla mesaici” koşa koşa çıkıp “Asansöre yetiştim, neyse ki!” diye yanımda soluklandı. Sonra da hızla geri dönüp şirketine tekrar girerken ve elindeki tıka basa evrakla dolu çantayı savura savura koşuştururken “Lütfen asansörü bekletir misiniz? Bir şeyi kontrol edip hemen döneceğim!” diye ricada bulundu.

Ofis Halleri – 1/2

pilli pati | 18 June 2007 12:34

untidy
untidy

Yine günlerden birgün, “ofur-pofur” sesler çıkararak fazla mesaiye kalmış çalışıyorduk. Geçmeyen günlerin ağırlığı omuzlarımıza; ofis pencereleri dışında kaçan hayatın göz kırpışı ise yüreklerimize iyice yükleniyordu. Yönetim Kurul raporları bilmem kaçıncı kez gözden geçiriliyor, ama ne hikmetse görüntüye dair ayrıntılar üzerindeki bitmek bilmeyen tartışmalar, kanımca, asıl bütçe detaylarına harcanandan daha fazla zamanı yiyip bitiriyordu.

Öte yandan, ofisin diğer bir ucunda zaten obezliğin sınırlarına dayanmış iş arkadaşlarımızdan biri, artık bu fazla mesai hapisliğinin kanıksanmışlığı içinde “Ne yiyoruz arkadaşlar?” diye gelişigüzel sorusunu sorarken zaten kişilerden alacağı cevapları, kimin neyi sipariş edeceğini, sanırım, adı gibi biliyordu.

masa üstü toplayıcısı

pamukdoktor | 16 May 2007 13:42

eğer masanızdaki ataçları,etiketleri,kalemleri,bantları nereye fırlatayım diye düşünüyorsanız önce sakin olun ve bu ürünün satıldığı sayfaya bir göz atın

BIKTIM!

| 01 March 2007 09:55

animasyon filmlerin dublajında (“memedalibey”i de es geçmeyelim tabii) o, reklam filmlerinin “dış ses”
imparatorluğunun önemli figürü o, magazincilere savaş ilan etmiş ve uzun boylu, endamlı sevgilileriyle seksüel haberlerin
duayeni o, “sosyal sorumluluk projesi” olarak adlandırılan organizasyonların sunuculuğunu üstlenen o…
o, o, o… ooooo piti piti karamela sepeti de, o!

o, kim mi? okan bayülgen. “karizmasına” ayılıp bayılan bayanların programına telefonla bağlandıklarında, o. b.’nin ağırladığı konuklarına sorulan soruların düzeyini beğenmeyip, ha babam aşağıladıkça, ha babam seyircisiyle dalgasını geçtikçe “entelektüel” ve “karizmatik” aurası yayım yayım yayılan da o!
ne kadar dalga geçerse telefonun öbür ucundaki bayanla (erkekler arayamıyor onu, işte öylesine farklı biri o!)
arayanın hayranlığı ve ağzının suyu o kadar artıyor bu “farklı”
kişiye.
mazohistlik bu ülke insanının damarlarında akıyor…