bildirgec.org

doktor hakkında tüm yazılar

Eee Ölmedim ben !

toplumcu | 07 May 2007 21:57

http://www.netgazete.com/NewsDetail.aspx?nID=703984&winmode=pop&openerref=http%3A//www.netgazete.com/

Beni Bir Daha Böyle Şaşırtma!

deborahhh | 28 April 2007 03:06

İlk tanıştığımızda provanın ikinci günüydü. Oyunda bu rolü benden başka isteyen olmamıştı, işin kolayına kaçtığımı düşünen yönetmen bozuntusu bana daha ağır bir rol verme peşindeydi. Sanki asıl düşüncesini anlamayacakmışım gibi. Birlikte olmak istediği kızın en yakın arkadaşıydım. Etle tırnak, Oya’yla Bora gibiydik. Eğer bana oyunda büyük bir rol verirse hemen her gün provalara gelmek zorunda olacaktım. Tabii benimle birlikte yakın arkadaşım da gelecekti. Böylece ynetmen olası dedikoduların önüne geçerek sevgili adayını her gün görme şansını elde edecekti. İstediği de oldu. Başrolü bana verdi. Ben her gün en yakın arkadaşımı da alıp provalara gittim. En yakın arkadaşımın da ikinci perdede 5-6 dakikalık bir rolü vardı. Oysa benim aklım Agop’un aldığı roldeydi. Oyun bir otel lobisinde geçiyordu. Ben baş müşteriydim. Agop’sa otele bir kaç dakika yanlışlıkla yolu düşen turistti. Dil bilmiyordu, yön bilmiyordu. Yalnız üç beş kere “bravooo!” diye bağıracak ve bu işkenceden kurtulacaktı.

Bekleme Odası Sohbetleri

| 16 April 2007 22:02

Her zaman en ilginç diyalogların hastanelerde ve halk otobüslerinde geçtiğini düşünmüşümdür.Muhabbete en uygun yerlerdir bence.

Doktoru beklerken;
-Senin neyin vardı evladım?Vah vah bu genç yaşta bile doktor yüzü görüyor yeni nesil.
Otobüslerde de genelde ülkenin hali,bulundukları ilin kalabalığı,yaz aylarındalarsa sıcak havadan,kışsa eğer soğuk havadan şikayet eden bir dolu insan…
-Bu otobüslere de bir çare bulamadılar yahu!

Doktora gitmem gerekiyordu.Bu Almanların tatil yapmalarını aklımdan çıkarmış olacağım ki,aramadan çat kapı gittim.Derdimi anlattım,randevum olmadığını ama sadece çok kısa birşey soracağımı söyledim.Tek bir numaraydı almam gereken.Danışmadaki Alman bayan son derece kibar bir şekilde doktorun tatilde olduğunu,pazartesi günü belli saatler arasında gelebileceğimi,danışmadakilere de çok kısa birşey soracağımı söylersem beni bekletmeyeceklerini izah etti.Ne kadar boşuna gitmiş olsam da,kadının sevimli hali sinirlerimi germemişti.Sakin sakin çıktım.

“TUTUKLUSUNUZ !”

koza 68 | 21 March 2007 14:59

Başkent, korku verici bir düş görüyordu… Bahar bile, bahara benzemiyordu…
Kentin yeni makyajı ; Muhafız askerlerin tüfekleri ve sıra sıra dizili tanklardan ibaretti…
Gri ve haki tonları hakimdi şehre…
Kimilerine göre, kaybedilmiş umutları yeniden bulmak için boyun eğmek ve susmaktan başka yol yoktu…Ah’larla vah’ların birbirine karıştığı başkentte bir iç kararması ile bütün duygular ve canlılık bir gecede ucup gitmişti adeta….

Tutuklu “bakan”,, bütün gücünü topluyor,korkusunu yenmeye çalışıyordu. Askeri bir okulun, sınıftan bozma odalarından birinde kilit altındaydı. Duyabildiği sesler, koridorlarda koşuşturan askerlerin ayak sesleri ile bahçeden gelen kedi miyavlamalarıydı…
Bu işin nereye varacağını kestiremiyordu. Ailesi, dostları, partili arkadaşları, halk ne durumdaydı?…Bu apaçık bir yenilgi demekti, bir yüz karasıydı…Bundan böyle , onu herkes , alçak, kalleş, görevini yapmamış bir adam sayacaktı…
“ Allah belasını versin!” diye söylendi, ne yapmalıyım diye düşündü…Elleri titriyor, gözlüklerini çıkartıp yeniden takıyor, sanki durmadan terliyormuşçasına alnını ve yanaklarını siliyordu…Yorgun damarları yüzünden olsa gerek,yürümekte zorluk çekiyordu…Yüzüne ıslak bir havlu tutarak odada bir süre dolaştı durdu…
Daha bir gün öncesinin , söz sahibi adamı; Her kapı gıcırtısı, her ayak sesi, anahtarın kilit üzerindeki her dönüşü ile irkiliyor, silinip gideceğini, bugüne kadar kazandığı ne varsa hepsini kaybettiğini düşünüyordu…Koridordaki, postal seslerine kulak kesiliyor, kapıların açılıp kapanışı ile evreni paramparça oluyordu adeta…
Olan olmuştu artık; Alın yazısının kendine yardımcı olmasını beklemekten başka çaresi yoktu… Gözyaşları, kırışan yüzünden dudaklarına dökülüyor, onları ıslatıyor, hıçkırıklara boğuluyordu…
Odası “mayıs” sıcağına rağmen serin sayılırdı. Masa, sandalye ve ranzanın dışında hiçbir şey yoktu. Kişisel eşyası olarak ta evinden alındığı gece, yanına alabildiği küçük valizi…
Yüzüne yeniden, ıslak havluyla kompres yaptı, ranzanın köşesine ilişti, odayı yeni görüyormuş gibi çevresine bakındı…
Kapı kilidinin dönmesiyle gözlerini kapadı, ellerini karnının üstünde kavuşturdu, nefesinin daraldığını hissetti…
Gelen nöbetçi subaydı…Tutuklu bakana bakarak özenli bir nezaketle,
“ Günaydın efendim! Ben teğmen………., kapıda görevliyim, bir isteğiniz olursa çekinmeden seslenebilirsiniz.”
Tutuklu, solgun ve bitkin görünüyordu. Şıklığı,halsizliğini ve mutsuzluğunu örtmeye yetmiyordu. Karşısındaki askere önce dik dik baktı,derin bir iç çekti. Toparlanmaya çalışarak,
Günaydın teğmen” diye kekeledi.İskemleye oturdu,nöbetçi subaya yan gözle bakarak,
“ Teğmenim ! İzniniz olursa birkaç sorum olacak.”
Genç teğmen, karşısındaki bu hayaletsel görünümlü adamı dikkatle süzdü. Onu tanıyordu ve devrilen hükümetin en önemli bakanlarından biri olduğunu biliyordu. Teğmen, ilk bakışta kendisini ürküten “bakanın” solgun yüzüne alışmıştı. Şimdi ise bu önemli adamın çekiciliğine kaptırmıştı kendini…Saatine baktı; Yediyi otuz beş geçiyordu. Nöbetinin bitimine otuz dakika vardı…”Bakan’ın “ sorusunu başıyla onaylayarak,
“ Evet! Tabi sorabilirsiniz” dedi…
“ Teğmenim,bizler burada ne kadar kalacağız bilginiz var mı?”
“ Bunu bilemem efendim”

“bakan” sinirlerine hakim olmaya çalıştı Alçak bir ses tonuyla,
“İnanılır gibi değil!…Temiz havaya çıkamıyorum,gazete yok,dış dünyayla tüm bağlantımız kesik…Ben kanun kaçağı mıyım?…Bana hemen gazete getirmenizi istiyorum! “
Teğmen, bakanın emredici tonda söylediği bu sözleri,kararlı bir ses tonuyla yanıtladı,
“ Şu an için böyle bir şey imkansız,siz tutuklusunuz! “
Bakan, asker üstünde psikolojik bir baskı kurmayı denemiş ama başarılı olamamıştı. Fazla ileri gittiğini düşündü,
“ Haklısınız teğmenim!…Özür dilerim,zırvalıyorum bağışlayınız!
Teğmen;
“Emirler böyle efendim, inanın !”
Tutuklu bakanın soruları, katı, soğuk ve dokunaklıydı. Yanıtını alamayacağına inandığı bir başka soruyu da sormadan edemedi,
“Ha! Bir de ailem ne durumda,onlarda tutuklu mu?”
Teğmen,
“ Sanmıyorum !”
“ Peki! Onlarla görüşmemize olanak sağlanacak mı? Kabine arkadaşlarım, başbakanım, parlamenterler neredeler ? “
Teğmen’in yanıtı katı ve soğuktu,
“Bilmiyorum efendim!”
Bakanın, gözlerinin çevresi kararmış, dudaklarının uçları kırışmıştı. Sıcaktan bunalmış gibi gömleğinin yakaları açıktı…Gözlüklerini düzeltti, kravatını çözer gibi ellerini yakasına götürdü, kravatının olmadığını hatırladı. Odaya kapatıldığı sırada , güvenlik gerekçesiyle almışlardı…
Tekrar, teğmene dönerek
“ Anladım teğmenim! Üstleriniz kararlı değil mi?…Er ya da geç bizi asacaklar !…”
Teğmenin yanıtlamasına fırsat vermeden genç subaya gülümseyerek,
“Siz daha çok gençsiniz,şunu bilin ki;Hayat rastlantısal zarlarla doludur…Bizim başımıza gelen de bunlardan biri olmalı ne dersiniz? “
“…………………….”
Bakan, duygusal ayrıntılar üzerinde durmayı sevmeyen bir adamdı…Ya da , öyle görünmek istiyordu…Bu konuşmaya son vermek istediğini anlatmak ister gibi yerinden kalkarak yatağına yöneldi, yutkundu, dudağını siler gibi yaptı ve,
“Teğmenim,son bir soru “ dedi
“Bulunduğumuz oda kaçıncı katta?”
Teğmen,
“ Üçüncü kattayız!”
“ Sizin nöbetiniz ne zaman bitiyor?”
Teğmen saatine baktı,aşağı yukarı on dakikadır tutuklunun yanındaydı…Kapıya yönelerek bakanın sorusunu yanıtladı,
“ On beş dakika sonra,arkadaşıma devredeceğim” diyerek odadan çıktı ve kapıyı arkadan kilitledi…

BAHÇEDE DOĞUM

akoni | 20 March 2007 21:47

Günümüzde hala kadın veya erkek doktor ayırımı yapan hastamızın akibeti bahçede doğum. Ama bunun tam tersi olduğu zamanlar da olabiliyor mesela türbanlı bayan doktorlarımızın erkek hastaları kabul etmeyişleri gibi o hastaların akibetini hiç düşünmek istemiyorum.

İÇ ÇAMAŞIRLARINIZI YIKAMADAN GİYMEYİN!!!

| 06 March 2007 14:08

Geçenler de aldığım bir maili sizlerle paylaşmak istedim.Gerçek mi yoksa yalan haber mi olduğu konusunda bir bilgim yok.

Antropoloji uzmanı Susan McKimley, Güney Amerika’da gerçekleştirdiği bir sergisinden döndükten sonra göğsündeki bazı delikler dikkatini çekiyor ve doktora
gidiyor. Ne olduğu anlaşılmadığı gibi Antibiyotik veriliyor ve zamanla bu deliklerin kapanacağı söyleniyor.Göğüste şişme,dayanılmayacak ağrılar ve kanama başlayınca uzmana gitmeye karar verir ve o randevuda hayatını değiştirecek çok önemli bir durumla karşı karşıya olduğunu anlar(orijinalde bunun ne olduğu belirtilmemiş)Burada vermeye çalıştıkları mesaj (özellikle İngiltere’de yaşayanlar için-(bence herkes için geçerli)) ,giydiğimiz iç çamaşırları dünyanın birçok değişik ülkesinde yapılıyor ve bizim elimize ulaşmadan önce paketleme sırasında, paketlerde beklerken yada üretim sırasında kaç el değiştirip nelere ve nasıl parazitlere maruz kaldığını bilmiyoruz, dolayısıyla LÜTFEN bu maili tanıdığınız bütün bayanlara gönderin ve yeni aldğınız çamaşırları yıkamadan önce giymeyin.Satın aldığımızda çamaşırların içinde hangi parazitlerin saklı olduğunu bilmiyoruz.

Ameliyathane’den Canlı Yayın

hivaye | 17 January 2007 13:39

Burada Amerika’daki bazı hastanelerin yapmakta olduğu ameliyatlar canlı olarak yayınlanıyor.Bünyeniz kaldırabiliyorsa, arşivde daha önce yayınlanan videoları da bulabilirsiniz.