http://www.guvenliyasam.org/yayinlar
deprem hakkında tüm yazılar
aft, deprem ve araba kullanan kadınlar
kahramancayirli | 21 July 2009 10:01
mimdap.org adresinden alınmıştır.
Bu aft olayları çok fena. Şu an bir tane bademciğim yakınlarında, bir tane de sol yanağımın üst tarafında olmak üzere, kocaman iki aft var. Yemek yedirmiyor, yutkundurmuyor. İki gündür sabah akşam portakal suyu içmeye çalışıyorum, inşallah fayda eder.
Aftlar ilk kez üniversitedeyken rahatsız etmeye başladı beni. Kış aylarında özellikle, biri geçmeden yenisi çıkar, beyaz beyaz, kabus gibi, geçmek bilmezlerdi, yemek yediğime pişman ederlerdi. O zamandan beri senede 50 tane aft çıkıyor sanırım ağzımda..Aftların hastalık hastası olmamda rolü büyük. Bir ara her hafta iki doktora görünür, en az iki kan testi bir tane de büyük (endoskopi vb.) tetkik yaptırırdım..
emlak.mynet.com adresinden alınmıştır.
Güneş tutulmasının kan kardeşi büyük depremler. Yine güneş tutulmasından söz ediyor insanlar, umarım bu kez peşinden yıkıcı bir deprem olmaz, dünyanın herhangi bir yerinde.
Motor meselesinden sonra trafiği daha iyi gözlemleme fırsatı bulabiliyorum. Ayrımcılık türü mevzulara kesinlikle karşıyım ama trafikte bir erkeğin kullandığı aracın seyri ile bir bayanın kullandığı aracın seyri kesinlikle ayırt ediliyor. Kadınlar daha kötü araba kullanıyor demiyorum, ne kötü kullanan erkekler, ne güzel kullanan bayanlar vardır muhakkak, hak geçmesin.
Büyükşehirlerde görünmez sınırlar var. Diyelim Mavişehir gibi lüks bir semtte geziniyorsunuz, on-onbeş saniye içinde kendinizi bambaşka bir sosyo-kültürel mekanda bulabiliyorsunuz. Aynı durum Istanbul’da da var. Çok zengin-çok fakir semtler birbirine geçişmek üzere, çok yakınlar ve de çok uzaklar. İnsanların kullandığı sözcüklerden, üzerlerindeki kıyafetlerden, hatta dükkanlara verilen adlardan bile okuyabilirsiniz bu durumu.
Daha çok korkuyorum
admin | 07 July 2009 17:26
evergreenturkey.com
Daha çok korkuyorum
Kahraman Çayırlı
21 Ağustos 2005’te Radikal İki’de yayımlanan “Korkuyorum” başlıklı yazımın ardından kıyametlerin kopacağını düşünüyordum. Yanılmışım. Ama yanılmadığım noktalar da var: Ortalama elli yılda bir, yaklaşık yedi büyüklüğünde yıkıcı bir deprem üreten Fethiye-Burdur Fay Hattı’nın yeniden uyanma vakti günbegün yaklaşıyor. Tarihinde sık sık şiddetli sarsıntılar yüzünden bütünüyle haritadan silinen kentin eski insanları çareyi evlerini sağlam kayaç zemine, şimdi hâlâ ayakta olan Kaya Köyü’nün olduğu yere, yamaçlara yapmakta buldular. On yıllar önce insanların yaşayarak çıkardığı dersleri biz bugün uygulamamakta hiçbir beis görmüyoruz. Her sayımda şehrin nüfusu katlanadursun, ovada alüvyon, imara açılması gayet tehlikeli olan, en azından kat sınırı getirilmesi gereken dolgu, çürük topraklara yerleşmeye, kendi tabutlarımızı inşa etmeye devam ediyoruz. Tarım için elverişli olan bu toprakların imara açılmaması gerekirdi.Bölge, depremle beraber oluşan dev deniz dalgalarıyla yani tsunamilerle uzun zamandır boğuşmadı. Ancak yıllar önce Muğla kıyılarını inceleyen bilim adamları Fethiye’nin biraz batısında konumlanan Dalaman kıyılarında, hatta kıyıdan 11- 12 km içerilerde bile tsunami izlerine rastladı. Üstelik Ege Denizi’nde bir gecede sulara gömülen ya da tersi biçimde suların alçalmasıyla gün yüzüne çıkan Yunan adalarını unutmayalım. Köyceğiz Gölü’nün altından çıkan turuncu kiremitleri de… Bu şirin ilçenin yerlisi olan yaşlılar, bir sarsıntı esnasında su altında kalan köyü mutlaka anlatacaklardır sizlere de.Gözde tatil beldesi Bodrum için problem yok. Az katlı evler, sert zemin, hiçbir tehlike görünmüyor ancak Marmaris ve Fethiye için iç açıcı cümleler kurmak güç. Zira Batı Anadolu Fay Hattı’na has çökme, kısa süreli ancak enerjinin daha hızlı açığa çıktığı deprem karakteristiği kolon-kiriş bağlantılarının güçlü olduğu yapıları, sert zeminleri bile zorlarken; her iki ilçe de bu hususlarda fena halde sınıfta kalıyor.1855 yılında çok şiddetli bir depremle tamamen yıkılan Fethiye kasabası, aynı hazin sonu 1926’da ve 1957 Depremi’nde de yaşadı. Ancak doğa belki de halimize acıdığından Afyon-Dinar Depremi’nde esas şokun öncül orta büyüklükteki depremden bir hafta sonra meydana gelmesi gibi, önce 24 Nisan 1957 gecesi saat 21.17’de 6.2 büyüklüğünde, ardından 25 Nisan sabahıysa saat 4.26’da 7.1 büyüklüğündeki asıl depremle kent yerle bir oldu. Bu sayede sarsıntı, can kaybı açısından görece ucuz atlatılmış oldu (67 ölü). Periyodunu tamamlamak üzere olan (elbette kesin bir tarihin telaffuz edilmesi yanlış ancak bir an önce önlem alınmalı, belediyelerin harekete geçmesi gerekli) Fethiye-Burdur Fay Hattı’nın yine aynı biçimde davranacağının hiçbir garantisi yok. Likyalılar döneminde pek bayındır bir şehir olan Telmessos bugünkü adıyla Fethiye’nin yeni Gölcük-Değirmendere olmasını istemiyorsak vakit kaybetmeden harekete geçmeliyiz.
03.02.2006
depremi 24 saat önceden biliyor
MENTOLIN | 29 April 2009 17:19
Deprem profesörleri depremi önceden bilmek imkansız diye dursun, bazı insanlar geliştirdikleri yöntemlerle depremi önceden bildiklerini iddia ediyorlar. hatta iddia ile kalmayıp kurdukları sitede bu depremleri ilan ediyorlar. bunlardan biri de kadir sütçü. kadir sütçü kurduğu sitesinde karıncaların hareketlerini inceleyerek zamanını bildiğini iddia ettiği depremleri yayınlıyor.
marifetli karıncalar
insan acaba gerçekten doğru mu diye düşünmeden edemiyor. işte bu da sitesi.
Evinizde depremi uyaran sismograf cihazı…
| 27 March 2009 17:37
Masa saati görünümündeki bu ev tipi sismograf cihazı; herhangi olası 3 ile 10 arası şiddetindeki bir depremi algılayarak, sizi siren sesi ile uyarıyor. Sirenle birlikte japonca konuşan bir bayanın uyarısını da duyorsunuz. Bu cihaz 4 adet AA tipi pil ile çalışmakta, ayrıca saat ve takvim gibi işlevi de mevcut. Cihazı evinizde istediğiniz yere koyabilirsiniz.
Ülkemizde özellikle son 15 yıldır artan depremler, hepimizi tedirgin etmiştir. Belki de bu cihaz her evde bulunduğu takdirde, deprem esnasında daha hızlı davranmamızı sağlayabilir.
en büyük felaket, başıbozuk Krakatoa
nazokiraze | 23 March 2009 12:25
Dağ şeytanı Orang Aljeh’in rahatsız edilgi düşünülen,1883 yılında kimse Krakatoa yanardağının hayatlarını bu denli değiştirecegini bilemezdi. Bu hırçın yanardağ, orada yaşayan yerliler kadar o dönem dünyanın da kaderine imzasını atacaktı.
Tarihin en büyük yanardağ patlamalarından birinin yaşandığı 1883 yılının agustos ayında, yaklaşık beşbin kilometre öteden bile duyulabilen sıradışı gürültüler insanın kanını dondurur,bu gürültüler saatlerdir süren patlama gürültüsü değil,dağın parçalanmasının sesidir.Gökyüzü kül,duman,is ve koku içindedir, yaz günü bile gündüz vakti her yer karanlıktır,80 kilometre yüksege fışkıran küller heryeri sarmıştır,35 binden fazla kişi ölmüş (patlamada 2000,tsunamide 33.000),bir sürü hayvan leşi denizde yüzer. Patlamanın ardından kaybolan adanın ardından oluşan tsunami Java sahiline felaket getirir,Anger kasabası haritadan silinir, 295 köy sulardadır ve Sumatra çevresi ceset kaynamaktadır.Oluşan tsunami Hint denizinde yaşanan ilk tsunamidir ve dalgaların boyu çok büyüktür.(tarihteki en büyük tsunami)
küçük kıyamet
kahramancayirli | 23 March 2009 10:32
“Büyük Konstantin Depremi’nin ertesi sabahı. Avcılar, Sefaköy, Küçük Çekmece, Bakırköy, Büyük Çekmece, Kartal, Maltepe, Pendik birbirine girmiş; gecekondu mahalleleri can pazarı. Çürük zemin üzerine yapılmış, 17 Ağustosu güç bela atlatabilmiş gariban evleri, yerle bir. İnsanların bunca sorumsuzluğuna karşılık ayakta zor duran apartmanlar intihar etmez mi? Eder…” Tam da böyle yazmışım 1 Aralık 2006’da yayımlanan eski bir yazımda.
Şimdi ise devam edelim…
Hele ki İzmit’te yedi katlı bir apartmanın 17 Ağustostan sonra ikinci katının duvarları yıkılmış ve çatlak içindeki üçüncü katında bilmem kaç çocuklu koca bir aile oturuyorsa. Hele ki İstanbul’da “oturulamaz, hasarlı” raporu verilen evlerde hâlâ oturuyorsa onca aile… Hazır mısınız Türk ekonomisinin altmış saniyede 2001 yılına hatta 1994’e geri dönüşüne? Gözbebeğimiz İstanbul’da konuşlanmış bir sürü sektörümüzün aynı anda göçüverişine…
17 Nisan’a kadar 2 deprem olabilir
thutmosis | 17 February 2009 16:11
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=1060831&Date=17.02.2009&b=Isikara:%2017%20Nisana%20kadar%202%20deprem%20olabilir&ver=97
deprem
taha3045 | 09 February 2009 12:29
Hayat sanki ölümlü değilmiş gibi yaşanıyor.
Depremler oluyor,merkez üssü yürekler,
güvenilen dağlar hep hasarlı.
Herşey yerle bir, herkes ölü yaralı.
Gurur, ümit, güven ise enkaz altında.
Enkazlar kaldırılmaya başladıkça,
bu kez köpekler saldırıyor.
Herkes köpek,irili ufaklı boylarda,
birbirine havlıyor.
Kalabalık içinde ısırılacak birileri hep var nasılsa.
Herkes birbirini ısırıyor, salyalarını akıta akıta,
koparılan parçalar,
artık can yakmıyor. Kan bile akmıyor.
Değirmen (Sarıpınar 1914)
| 02 February 2009 15:58
*Dikkat! Uyarı mahiyetinde bir küçük not düşmek isteriz; filmi acaip derecede sevmemizden ötürü, hemen hemen tüm sahnelerine değinen bir yazı hazırlandı, maksat cümle sırrı ifşa ederek filmden soğutmak değil, bu güzel yapıttan haberdar etmektir. Lakin kantarın topuzunu bir kerte kaçırmamıza karşın biz yazarı da bir insan olarak addetmeli ve günahı/sevabı ile değerlendirmelidir…Evet efendim, işte otuziki kısım tekmili birden, Değirmen
Reşat Nuri Güntekin’in kısa romanlarından birisidir aslında Değirmen’imiz,
Değirmen, Reşat Nuri Güntekin’in kısa romanlarından biri. Bir kasabada yaşanan acı tatlı olaylar, kasabanın ileri gelenlerinin ruh dünyası, Sarıpınar’daki depremin açtığı yaralar ile çıkarcı, entrikacı tiplerin acımasız davranışları, ibret verici bir biçimde başarıyla işleniyor. Toplumun gerçekleriyle bir kez daha yüz yüze gelerek irkiliyorsunuz. Çarpıcı bir roman. (Arka Kapak)
(Bu, yazarımızın değirmenden istifade eden tek eseri de değildir, ismini veripte film boyunca göremediğimiz değirmen bir başka eseri Damga‘da
eserin isminde geçmese de satırlar içerisinde daha işlevsel bir halde (aşıkların buluşma noktası olarak) belirir önümüzde.)
Edebiyat dünyasında ve sıklıkla yazın aleminden beslenen 7. Sanatta yer almış diğer değirmenler ile kıyaslandığında filmimiz çok daha mütevazi ve sükuta ramolmuştur. Kaldı ki şu an bile Türk sineması’nın aktif çalışan dev ismi Şener Şen mevzubahis olduğunda, filmografisinde pek ismi zikredilmeyen maalesef son sıralarda gelen bir filmdir.