bildirgec.org

deniz hakkında tüm yazılar

YENİ ŞEHİR YENİ HAYAT…

pukiyi | 08 September 2007 13:23

Ben dört ay önce Bursa’dan Antalya’ya taşındım.Çok bunaldım çoook.Daha alışamadım ne yapacağım bilemiyorum.Deniz bile bana merhem olmadı. Heralde belli yaştan sonra , her ne kadar güzel olsada uyum sağlamak çok zor.Bir yakınım bana hafifi önerdi günlerdir yorumlarınızı okuyorum.Artık kendimi bu ailenin içinde görüyorum.Sevinçleri, üzüntüleri paylaşmak güzel@plakton’un yazılarını okudukça çok duygulanıyorum. Nice MUTLU ve GÜZEL günler dileğiyle………

İstanbul’da temiz hava için kampanya!

osidosi | 07 September 2007 18:40

Araçların egzozlarının neden olduğu hava kirliliğinden rahatsız olan İstanbullular işe İETT’den başlamayı düşündüler. Özellikle ,Özel halk otobüslerinin eski model ve simsiyah egzoz saçan otobüsleri yerine modern diesel otobüslerin veya doğazlgazla (LNG) çalışan otobüslerin kullanılması için İETT’ye e-mail ve faks yolu ile baskı yapılmaya başlandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ve İETT Genel Müdürlerinin e-mail adresinin verildiği Az ve Öz adlı blogda kampanya için gerekli metinler de bulunuyor. İnşallah yetkililer kulak verir. Çok desteğe ihtiyaç var.

Modern otobüs
Modern otobüs

büyük bir ecza deposu olan okyanuslar

kahkar | 05 September 2007 18:50

Bugüne kadar sadece karada yaşayan bitki ve hayvanlar sağlık için çalışıyor sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Denizlerden sadece derya kuzuları çıkacak değil ya, biraz da şifa çıksın da, biz de bulalım. Şimdi şöyle sıralansın:

http://flickr.com/photos/renatadiem/35937509/in/set-289715/
http://flickr.com/photos/renatadiem/35937509/in/set-289715/

– Denizlerde yaşayan bazı canlıların iskelet sistemi, bizdeki gibi öyle kemikten değil, kıkırdaktan oluşmuştur. İşte bundan faydalanabiliriz, demek istiyorum. Hazırlanabilecek ilaçlar yaraların çabucak iyileşmesini ve iltihaplanmayı önlemeyi sağlayabilir. Bu güzelliği bize yapabilir evet, çünkü içeriğinde kondroitin bulundurur.

Yaşasın balık mevsimi !

makaleci | 29 August 2007 15:28

1 Eylülde başlayacak av sezonu öncesi İstanbullu balıkçılar, tekne ve motorlarını bakımdan geçirip, ağlarını onararak yeni sezon hazırlıklarını tamamladı.

Yaşasın! Anormal sıcaklardan sonra, serin bir rüzgar eşliğinde pazara çıkıp, bol yeşillikli bir manzaraya eşlik eden dereotu, soğan, turp kokuları geliyor…

Dahası, bu kokulara karışan mis gibi taze çiğ balık kokusu da geri dönüyor…Evet evet, çiğ balığın kokusunu bile severim, neredeyse öyle yiyeceğim balığı ben…

Tok bir “Tık” sesi !

blood sugar sex magik | 29 August 2007 09:41

Uzun ve sıcak bir yaz günü, tabiri caizse sudan çıkmış gibi ter içindeyim.
Tvden sinek vızıltısı gibi bir ses geliyor, havanın daha da sıcaklaşacağını bu yazın bizi çok zorlayacağını söylüyor. Elimi kaldıracak gücü bile kendimde bulamıyorum. Bilirsiniz sıcak insana çok büyük bir mıymıntılık verir, hareket etmek dahi istemezsiniz.
Açık pencereden kulağıma bir yaz şarkısı çalındı o anda, denizin müthiş serinliğini hissetmek, güneşten nefret etmek yerine altında yanmak istedim bir anlık bir duyguyla.
Sonra gözlerim kapandı gayr-i ihtiyari, o bildik derin yaz hayallerimde buldum kendimi…
Deniz kenarı, arkadaşlar, dostlar, cıvıltılar…
Güneşin tenime dokunuşu, sıcakın altında erimek usulca…
Denizden yansıyan ışık hüzmelerinin gözlerimi alışı, bir renk, bir cümmüş etrafta…
Bir serinlik geliyordu bir yerden, hafifçe saçlarımı okşuyordu; yüzümde güneş ışınları adeta dans ediyor, saçlarımda onlara ayak uyduruyordu! evet, bunu hissedebiliyordum o an!
Bir huzur kaplamıştı bedenimi, dudaklarımın büküldüğünü, yüzüme koca bir tebessümün yerleştiğini hissedebiliyordum.
Sonra aniden tok bir tık sesi duyuldu! Uzaklardan gelen içinde bulunduğum rüyadan beni çıkarıp alan… Güneşin yakıcılığını tüm bedenimde hissettiğim saçlarımın okşanmadığı, tüm ahengin kaybolmasına neden olan bir tık sesi! Birden sıcak bastı dört bir yanımı, açıldı gözlerim o anda!
Acı gerçek belirdi karşımda…
Vantilatör durmuştu.
Bu muymuş tüm sebebi hissettiklerimin dedim. Bu mu beni taa deniz kenarlarına götürmüş, bu mu o meltemleri estirmiş vücudumda?
Pişman oldum rüyamdan uyandığıma ama artık katlanılabilir bir yanı kalmamıştı o yakıcı, sıcak yaz gününün!
Bir duş farz olmuştu bu bedene…
Duşun ardından derin bir araştırmaya girdim, tarihin buluşu olarak nitelendirdiğim vantilatör hakkında. Fransızca “vantilateur” kelimesinden gelmekteymiş. İlk vantilatör Da Vinci’nin 1500′lerde tasarladığı su gücüyle çalışan bir fanmış. 1949′da John Haven Emerson’un Harvard Üniversitesi’nde geliştirdiği vantilatör ise bugünküne en yakın olanıymış. Bir ev tipi vantilatörün (yani biraz önce bizde bozulan cins) ozon tabakasına hiç bir zararı yokmuş; ancak durum klimalarda farklıymış malesef.
Velhasıl ne faydalı bir aletmiş, ülkemin kimi zaman yegane sorunlarından olmuş;
-Balıkesir’in Bandırma İlçesi’nde aşırı sıcak havalar, vantilatör satışlarını arttırmış, Bandırma’da birçok mağazada son günlerde yoğun satışlar nedeniyle vantilatör kalmamış, işyerleri üretici firmalara vantilatör siparişleri vermeye başlamış. Vantilatörlerin değeri artmış halk isyandaymış.
-Gaziantep’te sıcaktan bunalan İnci Kırmızıtaş (20) açtığı vantilatöre saçını kaptırmış. Durdurulamayan vantilatör genç kızın saç derisinin çoğunu koparmış. Hastaneye kaldırılan genç kız ameliyata alınmış. Altı saat süren ameliyat başarılı geçmiş. Şükür ki İnci’nin kopan saç derisi eskisi gibi işlev yapacakmış.
Bu sorunlar dinmemiş halkımız vantilatör üzerine bir de fıkra yazmış. Yazımı da bu sıcak yaz gününde buz gibi gidecek şu fıkralardan biriyle bitiriyorum.
Esen Kalın…

Adamın biri karısını çok seviyormuş. Karısı bir gün ölmüş ve adam da üzüntüsünden bir süre sonra ölmüş. Adam cennete gitmiş ve karısını bir türlü bulamamış.Meleklere sormuş:
-Karım nerede?
Melekler de adama:
-Senin karın burada yok, belki cehennemde olabilir.
Bir de orayı ara demiş.
Adam karısının bir melek kadar temiz yürekli olduğunu düşündüğünden
cehenneme bakmayı zaman kaybı olarak görmüş ama yine de merakından bakma istemiş ve cehenneme
gitmiş.
Adam, cehennemde kendi etrafında sürekli
dönen kadınlar görmüş ve dayanamayıp bir zebaniye sormuş:
-Ya hemşerim, bu kadınlar neden kendi etraflarında dönüyorlar?
Zebani yanıtlamış:
– Bu kadınlar kocalarını kaç kez aldattıysa kendi etraflarında o kadardönüyorlar.
Meselâ şuradaki
sarı saçlı olan kocasını 20 kere aldattığıiçin kendi etrafında 20 kere dönüyor.
Adam sormuş:
– Peki benim karımı gördünüz mü?
Zebani yanıtlamış:
-Senin karını vantilatör yaptık.

Okyanus köpürdü

hivaye | 29 August 2007 09:34

http://www.dailymail.co.uk/pages/live/articles/news/worldnews.html?in_article_id=478041&in_page_id=1811

Denizin dibi

kopanisti | 28 August 2007 11:51

Mayna demir, bas ırgatın düğmesine, çıpa çıksın yuvasından, o çıpa çarpsın suya zinciriyle, o sular fırlasın yıkasın teknenin ahşabını, sonra o çıpa ulaşsın dibe, sonra o çıpa uzansın dipte kumlara, sonra sarılsın beğendiği bir kayaya.

Soyunalım sonra, dökünelim de hatta, atlayalım denize, sonra yüzelim içinde, sonra dalalım içine, sonra inelim derinine. Bakalım etrafta neler var. Deniz bu. Üstü başka alem, altı başka, içi başka, dibi ise bambaşka.

Rengarenk bir dünyanın içindeyiz, denizin içindeyiz, tıpkı kadının içindeymiş gibi.

Sarsın o deniz sarsın seni, kollarına alsın seni, yumuşacık ipek gibi dokunuşlar mest etsin seni, sonra kaybol onun içinde, sonra yoklasın heryerini.

Bir deniz kestanesi, ölmüş. Belki bir ahtapota yem olmuş. Kadındır deniz, annedir de hem. Sonra yuva olur o kestaneye, sonra kestane de yuva oolur tırtıllara, ve sonra yeni bir hayat başlar denizin dibinde, annenin kucağında, kadının bedeninde.

Ellemeyin öyle herşeyi. Uzaktan bakın ürkütmeyin onu. Sonra seyredin nefes alış verişini, sonra o alışsın size, sonra desin misafirimiz var, sonra yavaşça uzaklaşın yanından

Sonra yüzün doya doya denizin içinde, seyredin etrafınızda olan biteni, sonra düşünün herşeyi, sonra yine düşünün herşeyi.

Bakın, seyredin, düşünün

Çıkalım mı artık yukarıya, hayır biraz daha kalalım,

Ama havamız bitti, artık çıkalım.

Engellilerin oteli oldu !

makaleci | 27 August 2007 17:08

Türkiye’nin ilk Avrupa’nın en büyük engelli oteli, Marmaris’te açıldı. Bedensel engelliler için yaptırılan otel, yurtiçi ve yurtdışından gelen engellilere tatil imkanı sunuyor. Marmaris’in İçmeler beldesinde bulunan eski ”Park Panorama Otel” baştan aşağıya yenilenerek engelliler için tatil merkezi haline getirildi.Haberin detayı burada

Otelin tüm detayları ise burada belirtilmiş.