bildirgec.org

çizgi roman hakkında tüm yazılar

kuzzen2

knemo | 16 May 2003 03:27

cam gözleri, siyahını saklamış bu sefer. neşeli hareket ediyor masanın kenarında. cadı arkadaşları takılmış peşine, bir de yeni yetme; Ayşegül kitaplarındaki uslu kıza benziyor, ne kadar istese de yaramaz olamaz. Özgürlüğün verdiği huzursuzlukla salınıyor. ah şimdi benim şarkım. Sayko kilır kes kö se. kes kafanı koy kümese derlerdi eskiden.Ne kadar uzaktan bakarsam o kadar iyi.

o zamanlar x-man çizgi filmdi

ELOY | 20 February 2003 14:31

çocukluk günlerimizden. ne demişti xavier logan‘a herşey değişir. insanlar değişir. sen. ben. herkes… her zaman değişmediğin gün. öldüğün gündür…

İkinci Karakterler

supermarket | 16 November 2002 02:44

Küçüklüğümden bu yana okuduğum çizgi romanlarda ikinci karakterler her zaman daha çekici gelmişdi bana. Bakdım ki onlarsız çizgi romanın pek bi güldürücü ve eğlendirici bir tarafı yok…

Bunun üzerine bende oturdum bazı çizgi romanlardaki ikinci karakterlerin başroldeki karakterlere efektlerini, getirilerini ve götürdüklerini araşdırdım. Evet yapdım bunu. Sonuç şudur ki; Düldül olmadan Red Kitbir hiç olurdu. Eğer her bar kavgası esnasında bir ıslıkla camın altına koşup Red Kit atlamasını beklemeseydi ya da kızıderililer onu bir kazığa bağladığında Düldül ağzında bıçakla Red Kit in ipini kesmeseydi nasıl kurtulurdu Red Kit bu zorluklardan. Daha sayısızca Red Kit – düldül örneği… Ya da Kaptan Haddock olmasaydı Tentengibi çok düzgün, iyi aile çocuğu, terbiyeli ve yardımsever bir insanın çizgi romanları dünya çapında o kadar satarmıydı. Bu gün Afrika kıtasında bile hala en yaygın olarak basılan çizgi roman Tenten yada esas adıyla Tintin dir. Ama asıl alanlar Tenten için değil, bir macera esnasında binbir tane küfrü sıralayan ( bin lombar, tahtakuruları, eskimiş kaşarlar vs vs ), yapdığı babacan ataklarla Tentene e birazda sahip çıkan ve son anda yetişip Tenten i zor anlarından kurtaran bir adam için alırlar o maceraları. Keza orjinal adıyla Milu ya da bozuk Türkçesiyle Fındıkda öyledir. (Bkz: Tenten Kongo’da). Sözün özünde Konyakçısız ve Doktor Salassosuz bir Tommiks, Kit Carson’sız ya da Navajo Tiger’sız bir Tex Willer ve ya Hopdediks’siz (Obulix)bir Asterix neyimize yarar. Aslında göz ardı edilen fakat olmazsa olmaz olduğu hala anlaşılmayan o 2. Adamlardeğilmidir bu gün bile okurken insana keyif veren.

(Gölgesinden hızlı silahıyla Red Kit objektiflere gülerken)

superman blogu

shmoo | 26 September 2002 08:46

Bugün sevgili çocukluk kahramanlarımızların en ünlüsü, enn güçlüsü, en hızlı soyunanı ve giyineni, krypton gezegeninin garip çocuğu, selçuk erdem’in ineklerine yalatılmış saçları ve kanımca pek bi siyasi amaç gütmeyen, bi eli yumruk sıkılarak öne uzatan hareketiyle gönlümüzde taht kuran superman abimizin doğum günüymüş. Kutlu olsun, iyi ki doğmuş demeden geçemem. çocukken, muhtelif amerikan dizilerinde, çekirdek ailenin küçük çocuklarının, her önüne gelen süpırmarkıttan aldığı superman kostümüne esef dolu gözlerle bakıp, yutkunmadık mı? Evet bi on yıl sonra yakaladık süpırmarkıtta kahraman kostümü satmayı ama bizim için çok geçti. Bizimkisi de superman olma, en azından sevgilisi olma, en azından patronu olma, (bıyıklı ve gri saçlı olmamak şartıyla) hayali değil miydi? neydi bizim suçumuz? Neyse bu başka bi konu.

Sonra supergirl çıktı, beyaz çizmeleri vardı, ben onlara takılı kalmıştım. Beyaz, uzun çizmeler. Çocukken izlediğim filmlerini hatırladığımda, klark’ı gayet yakışıklı bulduğumu ve küçücük kalbimi attırdığını hatırlıyorum ki özellikle saçları dağıldığı zaman. Neyse o gözlerinde çıkan kırmızı ışık ve her ölüme yaklaştığı zaman, nerden ezberlendiği bilinmeyen olum ölürse film biter cümlesi. Link vermeden olmaz diyerekten bi link veriyim. ne yalan söyliim sırf link vermek için. Replikler falan var, bişiler var işte. Klark olmaya kendini adamış artisimiz de attan düşüp felç olunca hepberaber üzülmüştük. O garip sandalyede oturan, ağzına bi boru geçmiş bi superman olamaz tabii. E resim olmadan olmaz diyerekten burda bahsettiğim etkileyici ışık ve bakışlarla görüyoruz kendisini. bu boş bakışlar neden bilmiyorum kızdaki. burda biraz poposu büyük ama bizim supermanimizdi, masmavi gözleri vardı, ilk bakışta belli olmuyodu. Şimdi yenisi çekilcek Warner Bros tarafından. Ha jude law superman olucak(bu ifadeyle zor tabii) ha olmıcak derken galiba keanu abimiz oldu. So What The Hell Is REALLY Going On With SUPERMAN? derken de görüyoruz bi takım insanları. (baby700 ün de anlattığı türlerle bi alakası yok bu bi takım insanlar teriminin)

Babasını da Anthony Hopkins oynıcakmış, bu adam da amma çok film çevirmeye başladı geyiğine girmeden, superman in doğumgünü iyiki doğmuş diyerek bloguma resim eklenmesi yönünde yardım alma çabalarıma girişmek için bitiriyorum.

Sen misin Karaoğlan, tanıyamadım.

Cyrano | 24 September 2002 10:42

Her yerde, habire gözümüze sokup durdular, “modern çizgi romanın başlangıcı sayılan Karaoğlan geri döndü!”. karaoğlan’ı severim, tabii bu haberleri duyunca da izlemek için sabırsızlandım, gerçi Karaoğlan’ın dizi formatında düşünülmesi, prime time’a konacak olması Karaoğlan’dan çok şey kaybettirecekti belli ki. Çünkü Karaoğlan ve babası Baybora her maceranın yarısını bir kızın, bir kadının memeleri arasında geçirirler. Karaoğlan filmlerinde belli belirsiz bir şeyler vardı ama diziden bunu bekleyemiyoruz ne yazık ki.

Kaan isimli bir orta asya türkünün maceralarının, devamı olarak yayınlanagelen Karaoğlan, dönemin gazetelerinde yer alan, Suat Yalaz’a ait bir çizgiroman, kahraman. Superman, Üç Silahşörler, Teksas gibi kahramanlara gıpta ederek “bizim niye bir kahramanımız yok” düşüncesinden çıkışla, Harold Foster’in Prince Vailant’ından da etkilenerek yarattığı bu kahraman, çıktığı ilk andan itibaren halktan büyük bir ilgi görmüş.

O zamana kadar, adaleti Superman, Zorro gibi karakterler dağıtırken, şimdi Karaoğlan isimli, türk tarih ve folkloruyla harman olmuş, bizden biri de adaletin savunucusu olmuş, güçsüzlerin, yardıma ihtiyacı olanların imdadına yetişmiştir. Bu da Karaoğlan’ın sevilmesi ve büyük ilgi görmesindeki en büyük etkenlerden biridir elbette.

izmir de çizgiroman::

raykilic | 31 August 2002 01:43

İzmir de, aslında tüm Türkiye de, çiziroman çizerleri bir zincir oluşturup üretmeye başlasak.. Çok güzel şeyler yapabiliriz.. Haberleşelim…