bildirgec.org

cadı hakkında tüm yazılar

Cadı

ozanTi | 30 August 2010 14:24

Cadı… Halk ağzında şirret kelimesiyle eşdeğerdir. “Aman şu cadı kadın mı?” lafını ya da bir benzerini mutlaka duymuşsunuzdur. Neyse cadı lafının kullanım şeklini falan bir kenara bırakırsak yazının asıl amacına dönebiliriz.

Cadı
Cadı

Cadı denilince aha yukarıda gördüğünüz gibi kötü kalpli, yaşlı ama çok da seksi bir cadı aklıma gelmiyor benim. Ama görünce de oohh demekten kendimi alıkoyamıyorum.

Neden böyle bir anlayış oluşmuş durumda beynimizde bilmiyorum. Ama bir tahminim var. Anlatılan cadı karakterleri yahut çizilen cadılar hep Gargamel tipli oluşundan olabilir. Herkes böyle çizse cadıları onlar da sevilir be! Hakkaten onlar da sevilir.

Son sözüm sana ey okuyucu: Cadı da olsa insan, insandır! Sakın onu hor görme!

Ortaçağ’da Çocuk Cadılar

YasinTekin | 25 August 2010 10:41

Ressam Arthur Rackham, 1909.
Ressam Arthur Rackham, 1909.

Çocuk, cadı ve av kelimelerini aynı cümle içerisinde okumak bugün pek çoğumuz için ürkütücü gelse de Ortaçağ Avrupa’sının oldukça aşina olduğu konulardı. Çocukluk fiziki olarak insanlığın varlığından beri bulunsa da modern anlamda çocukluk fikri ancak 17. yüzyılda yaygınlaşabilmişti. Bu nedenle konuyu Ortaçağ ve çocuk kavramı üzerinde biraz durmakta fayda var. Zorlu iklim şartları, salgın hastalıklar, yetersiz beslenme gibi Ortaçağ’ın karanlık ortamında çocuk ile ailesi arasında duygusal bağlar yok denecek kadar azdır çünkü “Ortaçağ’da çocuk yoktur, sadece küçük yetişkinler vardır.” Var olan sınırlı sahiplenme duygusu da Hıristiyanlık değerlerini uygulatmak amacındaki Kilise’nin baskısı ile yaratılmıştı. Ortalama ömrün 30 yıl olduğu bir ortamda bir çocuğu büyütmek dertlerin en büyüklerinden biriydi. Nitekim bu bakış açısını Avrupa kökenli masallarda bulunan terkedilmiş çocuk olgusunun kullanılmasından da anlaşılmaktadır. Özellikle Grimm Kardeşler’in ünlü masalları Hansel ile Gretel’de çocukların üvey anneleri tarafında ormana terkedilmeleri ya da Pamuk Prenses’teki zalim üvey anne figürü bunu açıkça göstermektedir. Hatta yapılan araştırmalar göre üvey anne figürünün masalın orijinalinde bulunmadığını, 17. Yüzyılda derlendiği yer olan Almanya’da aile yapısına ters bulunarak bilinçli şekilde sonradan eklendiğini göstermektedir.

evlerden uzak yerler

nazokiraze | 15 January 2010 13:41

Thames Nehri kıyısında turistlerin ilgisini çeken Londra Kulesi (Beyaz Kule) pek çok esaret,idam ve işkenceye sahne olmuş tarihi bir yapıdır.

VI. Henry’in kapatılıp öldürüldüğü (Güller Savaşı),Anne Boleyn’den Birinci Elizabeth‘e,dokuz günlük kraliçe Leydi Jane Grey‘e pek çok tarihe mal olmuş kişiler bu kuleye kapatıldı, kimileri başını kaybetti kimileri kurtularak saltanatına devam etti. Efsanelere göre onbirinci yüzyılda yapılan kulenin harcına kanlar karışmıştır, kesik baş veya hayalet hikayeleri Londra Kulesi ile özdeşleşmiştir.İngiliz deyimi olan kuleye gödermek, hapise yollamak demek oluyor. Hükümdarlar ve soyluların idamı genellikle kule içinde yapılırdı, halktan kişiler kule dışına layık görülürdü.

azar işitmek istiyorsan

astral | 08 September 2009 15:43

Dün, bugün, yarın… Dün hiç bitmeyecek. Yarın hiç gelmeyecek ve bir o kadar da, içimize bir şehir kurup bekleyecek öylesine. Şu an mı, o kim? Tanıyanınız var mı? Sorup soruşturdunuz mu? Tanımadıklarınıza bulaşmamanız gerektiğini söylemedi mi anneniz? Bana söyledi, ben de o yüzden bulaşmıyorum. Ne olmaz ne olmaz. Buralarda gelecek de gelecek midir acaba diye sorular sorulmaz çok ayıptır, çok.

Azar işitmek istiyorsan, yeni silinmiş beyaz bir koltuğa çamurlu, kirli pantolonunla oturmana gerek yok. ‘Sadece gelecek nedir? Ben geleceğe gidiyorum.’ gibi anlamsız sözcükler söylediğinde; annenin seni -en yalın silah aleti olan- süpürgeyi alıp eline kovaladığını hayal etmek zor değil ya da bu kasabada en çok uygulanan –süpürgeden oldukça etkili bir ceza olan- ayaklarından halatla sıkı sıkıya bağlanıp siyah, beton ve pas kokan, dipsizmiş gibi duran kuyaya sarkıtılmak olacaktır.

Cadıların Tokmağı

admin | 06 March 2009 16:30

1231 yılında Papa IX. Gregorius tarafından kurulan ve daha sonraları İspanya ve Roma’da kabul edilen, katolik inancını korumak ve kurulu düzeni bozmaya çalışan kafirlerle mücadele etmek için çalışan engizisyon mahkemeleri, bugün bilir katoliklerce de kabul edilmiş bir kara lekedir.

Sihirbazlardan bilim adamlarına, mucitlerden müslümanlara, protestanlardan yahudilere kadar her “tür” insana olmadık işkenceler yapıp, yıllarca hapiste tutan ya da diri diri halk önünde kazığa baglayıp yakarak cezalandıran engisizyon mahkemeleri 1486 yılında Alman engisizyon sorgucuları tarafından kaleme alındı. Cadıların Tokmağı isimli eser, tüm işkence metotlarını gözler önüne sermekte. Bu belge insanlık tarihi için çok önemlidir.

herkes ailecek cadı

nazokiraze | 26 October 2008 18:18

Artık her işini parmak ucuyla yapan, tuvalete gitmek gibi dertleri olmayan, zamanı ileri geri saran heroes dizisindeki kahramanların yaptıklarının hepsini bir saniyede yapabilen ama diziye heroes kadar masraf yapmadan yolunu bulan, uçan, kaçan, küçük yaşta erkek arkadaşlarıyla maşallah evlenmiş gibi davranan selenalar, perfinyalar,nanalar vs. girdi hayatımıza

Bir kaç senedir evinde çocuk olan tüm aileleri sıkan bu durumdan bahsetmek istiyorum. Televizyonlarda ki uçan, kaçan, mıçan, zıplayan büyücü, cadı hanımkızlarımızdan.

Bende bir kız annesi olarak sihirli annem dizisi zamanından bilirim, kızım ağlar sızlardı seyrederdi Allah’tan artık bunları izleme yaşını sanırım geçti ki izlemiyor. Hemde şimdiki bu tür dizilere bakınca sihirli annemi arar olduk hiç olmazsa onda iyi sanatçılar oynuyordu.

Etrafta kiminle sohbet etsem artan bu cadılı hokkabazlı dizilerden bahsediyorlar.Çocuklar sürekli her dilediklerinin olmasını istiyorlarmış, ellerine çubugu kapan cadı takliti yapıyormuş vs. açmayın desen bu zor işin içine çocuk girince aglaması, zırlaması,üzülmesi hep dert.