bildirgec.org

beyaz hakkında tüm yazılar

Edebiyat Alemi ile İlgili bir kaç soru

semazem | 17 May 2007 15:19

Edebiyatla ilgili, ilginç veya eğlenceli bulacağınızı düşündüğüm, bir kaç soru var aşağıda 🙂

1. Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen yazarımızın gerçek adı nedir ? Adı hadi neyse de, soyadını doğru biliyor musunuz bakalım.

2. Ümit Yaşar Oğuzcan’ın oğlu ile ilgili bir şeyler biliyor musunuz ? Adı nedir, Galata Kulesi ile bağlantısı nedir, onun için şiir yazmış mıdır ?

3. Orhan Veli nasıl ölmüştür ?

4. “Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış” hangi eserde geçer ?

5. İmzası sigara içen, şapkalı bir adamın profiline benzeyen şairimiz kimdir ?

Beyaz Yakalılara Sendika Lüks mü?

siyuu | 09 May 2007 14:12

Ülkemizde bankacılıkta, sigorta sektöründe, iletişim sektöründe, medya sektöründe, reklamcılık sektöründe ve buna benzer birçok özel sektörde “beyaz yakalı” olarak adlandırılan üniversite mezunu insan çalışmaktadır. Bu insanlar hergün kariyer, rekabet, küreselleşme, insan kaynakları vs. laflarıyla binbir stres altında işlerine gidip gelmektedir. İş güvencesi hemen hemen yok gibidir. Her an işten çıkarılma, alt kademelere kaydırılma tehlikeleri gündemdedir. Her yeni üniversite mezunu, çalışan “beyaz yakalılar” için bir iş kaybetme riskidir. İş kaybetmek demek; taksit ödeyememek, çocuğu özel okuldan almak, daha kötü bir semte taşınmak hatta büyük şehirleri bırakıp memlekete dönmek demektir. Bütün bu ezici baskı, “beyaz yakalıları” daha çok boyun eğmeye, üst düzey şirket yöneticilerine daha fazla esir olmaya itmektedir. Oysa her insanın belirli bir ortalama iş yapması halinde, gelecek endişesi olmadan iş hayatının ufkunu görmeye hakkı vardır. Buradan, “beyaz yakalılar” şirketleri yönetsin, hakimiyet onlarda olsun anlamı çıkarılmasın.Her insan, kendisinin ve ailesinin geleceğini planlayabilecek, iş güvencesine, çalışma haklarına sahip olmalıdır. Evet bu “beyaz yakalılar” içinde bu tür haklar yerine üstlerine yalakalıkla daha iyi koşullarda çalışanlar mutlaka vardır. Ama büyük kitleleri ilgilendiren sorunlar yalakalık veya iyi ilişkilerle çözülemez. Buradan gelerek; Türkiye’deki “beyaz yakalılar”ın bir sendikalaşma süreci yaşaması gerektiğine vurgu yapmak istiyorum. Siyasal amaçlarla değil, sadece kendilerinin ve ailelerin güvenli geleceği için.Türkiye’de bürokraside çalışanlar, iş güvencesine ve sosyal haklara sahipken, ülkenin ana itici motor gücünü oluşturan özel sektör çalışanlarının sendikasız çalışması akla aykırıdır. Gayet tabi, tertemiz, açık ekonomiyle bütünleşmiş bir sendika oluşturulabilir. Bu yazıyı okuyanların, sendika kelimesini “devrimcilik”le, “sosyalistlik”le, karıştırmasını istemiyorum. Biraraya gelip, haklarınızı savunacağınız kuruluşun adıdır “sendika”. Adı herşey olabilir. İngilizcesi “UNION”dur. Birlikten kuvvet doğar.

Sizin için lüks müdür?

Fanta Reklam Yarışması

bulukas | 16 April 2007 22:27

Yeni bir yarışma farkettim. Bunuda sizinle paylaşmak istedim. Fanta pikniktube.com üzerinden reklam yarışması düzenliyormuş. Yani fantanın reklamını siz çekebilirsiniz. Bence müthiş bir fırsat.

En iyi filme ev sineması
En iyi yönetmene kamera
En iyi senaryoya Dvd player
En yüksek oy alan ilk 50 videoya webcam

Ayrıntılı bilgi için buraya TIKLAYIN

Kırmızı, mavi ve yeşil…

| 16 March 2007 15:43

Kırmızı, yeşil ve mavi yolda yürüyorlarmış birden karşılarına hızla karşıdan gelen sarı çıkmış. Hayrola nereye gidiyorsun diye sormuşlar sarıya böyle hızlı hızlı. Bir sergi var yetişmem lazım demiş. Sonra bu üçü yürümeye devam ederken yeşil benim eve gitmem lazım çoluk çocuk ekmek bekler demiş. eyvallah demişler kırmızı ve mavi, yeşile ve içmek için beyazın meyhanesine gidelim diye kararlaştırmışlar. Sonra beyazın meyhanesine gidip başlamışlar içmeye karşı masalarında siyahla karısı eflatun varmış. Bizim salak mavi ve kırmızı içip içip zıvanadan çıkınca dalmışlar eflatunun vucud hatlarına bunu gören siyah bunları bir güzel dövmüş ve beyaza söyleyip meyhaneye bir daha sokmamak üzere söz istemiş. Dayak yiyen mavi ve kırmızı perperişan yolda otururlarken karşıdan gelen kahverengiyi görmüşler nedir bu haliniz demiş kahverengi. Bekleyin sizi hastaneye götüreyim tanıdığım bir doktor var demiş adı turuncu…

sonbahardan kaldı

cosmicdust | 24 January 2007 02:35

Yazın yapış yapış sıcaklığını geride bıraktı İzmir dün itibariyle. Dün gece yağmur yağdı. Hava yeniden serinledi. İzmir de yaşamama rağmen sevmiyorum yazı. Güneşi, denizi mutlu günleri, akşam yenen çoban salatasını. Sonbahar daha güzel geliyor. Japon bahçelerindeki kırmızılar ve sarılar, toprağın içten gelen sıcak kahverengiliği, yağmurla ıslanmış yumuşaklığı. Sonbaharın masallardan çıkmış hali
Sonbahara yakışır bir gün yaşıyorum tüm bunların yanında. Dizdiğim bunca övgünün nedeni de bu zaten. Hava kapalı. Uyandığımdan beri kitap okuyorum. Bir yandan bir şeyler çalıyor fonda. Durumla tamamen alakasız. Keyfimi bozan tek şey balkonda kurumayı bekleyen çamaşırlar. Zaten az olan ışığımı engelliyorlar. Hala yazlık giysilerimle oturuyorum. Ayaklarım üşüyor. İnatla çoraplarımı giymiyorum. Uyku vaktimin gelmesini bekliyorum bir yandan, kapı pencere açık yorganıma sarılmayı ve içten içe üşümeyi… Kışı özlüyorum. Klozete oturma korkusu yüzünden tuvalete gitmeye üşenmeyi özlüyorum.
Evim o kadar huzurlu ki. Hüzün mutluluk dağıtıyor. Dinginlik. Sakinlik. Ne kadar zamandır sakin kalamadığımın farkına vardım. Yaşadığım anı kaybetmenin düşüncesi bile beni ağlatabilir.
Hayatımın biraz daha iyiye gittiğini görüyorum artık. Sevgi açlığımın gereksizliğinin farkına varıyorum. Beni ne kadar yıprattığına şahit oluyorum. Aptallığımın da. Ne zaman oldu tüm bunlar ne zaman başıma geldi ben neredeydim yaşarken. Baygın olarak geçirdiğim beş yıl bana ne verdi diye sorgulamadan önüme gelenler arasından fark etmeden seçimler yaparken nerede kaybettim beni ve her şey ne zaman başladı diye sorguya çekmek istiyorum kendimi ürkütmeden.
Geriye dönüp baktığımda üzüldüklerim sevindiklerim gittikçe farklılaşıyor. Araları açılıyor. Büyümek mi bu kendini kandırmak mı? Büyüyoruz hayat zorlaşıyor diyoruz sürekli. Ya da keşke çocuk kalabilsek; temiz ve saf. Beyazlara bürümeye çalışıyoruz kendimizi masumiyetin rengi diyerek. Gerçekten masumiyet mi beyaz? Tüm renklerin karışımı tüm renklerin rahmi. Siyah ve beyazdan dengeler yaratıyoruz. Sonra hayır siyah ve beyaz değil gri de var işin içinde kesin hatları yok duyguların, hayatın diye ahkam kesiyoruz. Bir şey bildiğimizden değil anlam yüklemek için yırtınmamızdan. Söyleyecek bir şeyimiz kalmamasından korkuyoruz. Sürekli boşluk doldurma oyunları oynuyoruz. Tanrı olup yaratıyor ya da öldürüyoruz. İç içe tiyatro sahnelerinde abartılı mimikler ve jestler silsilesi hayatımızda. Dikkat çekmek için çırpınıyoruz. Kendi tanrılarımızı eğlendirmek üzmek; çocukları, tanrıya güçlerini fark ettirmek için umutsuzca çırpınıyor. Kolumuzu kaldırıp, rolümüze devam edecek halimiz kalmadığında ise son nefesimizi veriyoruz. Yeni gelenler sahneden sürükleyerek, hırsla kaldırıyorlar bedenlerimizi. yerimizi önce kapabilmek için. Perdenin kapanmasını bile beklemeden

siyah, beyaz, ölüm

huriki | 22 January 2007 22:02

Ölüm olgusu genelde siyah ve beyaz renklerle simgelenmiştir. Bir taraftan bilinmezliğin, karanlığın göstergesi olarak siyah, diğer yandan yeni bir hayatın başlangıcı olarak beyaz.

Aslında siyah da beyaz da fiziksel açıdan birer körlük durumudur. Nesnenin üzerine düşen ışığın nesne tarafından tüm renkleri yutması sonucu siyah ortaya çıkar; bu hiçbir rengin görülememesi durumudur. Beyaz ise ters bir yolla, tüm renklerin geri yansıtılması ile, yine hiç bir rengin görülememesi yoluyla ortaya çıkar. Bu iki rengin/renksizliğin bu nitelikleri sebebiyle ölümü yansıtması manalıdır. Renksizliğin ölümün bir göstergesi olarak düşünülmesi renklerin hayata işaret ettiği, hayatı temsil ettiği çıkarımını yapmamızı sağlar. Hayat fiziksel olarak görebildiğimizken, ölüm göremediğimizdir.

Komik mi desem ne desem

phrozen | 16 January 2007 10:00

Siz de; Beyaz, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Ferhan Şensoy, Levent Kırca vs gibi insanlara gülemiyor ve kendini farklı espri anlayışı olan insanlar arasında hissedenlerdenseniz ya da birçok kişi gibi Yiğit Özgür manyağıysanız şimdi tıklayacağınız linkte an itibari ile ilgili şahsın dergilerden scan edilmiş 464 karikatürüne ulaşabilirsiniz. Ne diyeyim bu adam bir değişik… 🙂