bildirgec.org

bekleyiş hakkında tüm yazılar

BEKLEYİŞLE HAYAT AŞK YAŞARSA N’OLUR

il mare | 28 March 2009 10:24

“Ne acayip hayat?

Hayat=Bekleyiş

Yaşarken bekliyoruz.Beklerken yaşıyoruz.
Ve onların çocuğu oluyor ki= ZAMAN

Beklemek girerse ilişkiye yaşamla eğer…
Zaman doğar…Kızı erkeği yok.Bu ayrımsızlık onu daha da güçlü kılar,her iki cinsin tüm özelliklerini almıştır.Herşeye sahiptir.
Bir erkek kadar güçlü ve zalim,bir kadın kadar merhametli ve narin.

Herşeyi vardır zamanın…

Sonra onun da çocukları olur,istediği herşeyle ilişkiye girer ama o. Yine minik zamancıklar gelir dünyaya. Minik minik saliseler,saniyeler,dakikalar,saatler…

Eş Kenar Muhakeme

Kuruvaze | 23 January 2009 13:44

Ne zamandı hatırlamıyorum, bildiğim tek şey; ölmek için zamansız bir gündü! Bir çok zaman olduğu gibi. (?)————————–Bütünsel bakış açısının, kuşatacağı manzaralar kadar devasayken… ne kadar çömelinse de ayrıntılarına erişilemeyecek kadar soğukken… en yüce fırtınalara rağmen sürüklenemeyecek kadar toprakken… hiç umulmadığı kadar vazgeçilmesine rağmen, hatırdan çıkmayacak kadar dağınıkken…————————-“Hayır! Hayır, sadece bu kadar değil” denileceğinden emindi. Bu yüzden, gömdüğü şehirler dirilemesin diye; ahiret haberini yalanladı gizlice. Yamamaktan aciz olduğu için, gedikleri daha da büyüttü haince. Kimseye sezdirmese de, bedduaların şahlanışını tahkikle dizginledi sessizce.———————————–Kubbe aralandı. Yere doğru sürüklenen boşluğun esintisiydi, saçlarımızı dağıtan. En geniş şapkalarımız bile kelimizi gizleyemezken, sadece kepeklerimizden şikayet ettik. Atamadığımız adımların hesabını; ellerimiz yerine, ayaklarımızdan sorduk! Hayır, biz hiç uslanmadık!———————————————–Tik tak, tik tak, tik tak… sarkaç hiç durmayacakmış gibi bir o yana, bir bu yana. Hiç susmayacak sessizliğin arasındaki sinir bozucu tekrar… tik tak, tik tak, tik tak… saat nihayete çeyrek var. Ve zemberek son sürat varış noktasına savrulurken yolculardan biri seslendi “Çıldırmış olacak ki; yaşanmayan dakikaları da hesaba kattı” diye. Hepimiz gibi o da fikr etmiyordu, israfın hesaptaki negatif etkisini.

********************************************************************************

Üç köşeli odanın etkisinde, okuduğu tablolar sadece uyuklamanın simgesiydi. Islak bakmış olacak ki, duvardaki resimler kurumak için akmaktan kendilerini alamadılar. Duvarları tek tek yokladı, sezgilerine güvendi Bergson gibi. Emindi ki bir gün bir çıkış kapısı muhakkak bulacaktı. Ellerinin bıraktığı izler tekrar edince canını acıtıyordu. Bu yüzden ayaklarına bulaşan görüntülerin ağırlığını kabul etti ve yine bir kenara çöktü. Düşündü uzun uzun içinde bulunduğu odanın bu halini;

Kırık Şans

Kuruvaze | 22 January 2009 10:13

Zamanı susmak gerekiyordu! Lakin hangi zaman olduğu çok açık değildi. Bu gün, yarın, yoksa dün MÜ? (!) aslında açıktı, ve açık olmak zorundaydı. Aksi taktirde ölmek, yoksulluğa doğmakla eş değerdi.Birkaç sallantı, birkaç gerginlik ve zarlar atıldı. Köşelerinden ayakta kalarak bütün düşeşlere ihanet, isyan sergilendi. “Şans” dedi bir kişi, lisanından utanarak. “Şans” dedi ikinci bir kişi, ne söylediğini unutarak.Kimdi, ya da ne idi şansı çekici kılan? Aşırı ısınmışlığı tutmaya yetenekli bir el miydi? Yoksa… Yoksa hiç var olmayan, lakin var olacağına inanılan bir “ŞEY” miydi şans. Kimdi ya da ne idi şansı çekici kılan?Tam karşımda duruyordu. Yansımadan açılan kapıdan geçmem için, bakmam yeterliydi. Görülen o ki; etrafı kaplamış olan karanlıkta, kendine yer bulması oldukça zor olmuştu. Şöyle bir gerindi ve yerine yerleşti. Elleriyle kendisine çeki düzen verdi, tozunu aldı. İşaret parmağını yalayıp havaya kaldırdı. Işık en iyi hangi yönden savruluyorsa, tespit edip yüzünü o yana doğru çevirdi. Ellerini açıp, mırıldanmaya başladı. Dinlemeye yeteneksiz kulaklarım sayesinde, sadece izleyebiliyordum olanları ve olacakları!Dudaklarının hareketi sona erdikten sonra, ellerini indirip, gök yüzüne doğru bakmaya başladı. Simasının memnuniyetinden anlaşılıyordu ki, görmek istediğini görebiliyordu. O gök yüzünü, bense onu izliyordum. Birden susturdu simasını, simasıyla beraber yansımasını.

*************************************

Çatladı tohum, parçalandı toprak. Devinirken kök, ağaç oldu yansıma. Dallarının yarımlık uzantısında, ayna sivriliğinde meyveler verdi, beslendiği ışık yağmurunda. Karanlığın endamında semiren iblise karşı, hüküm verilmiş, kararın parmaklıkları ölçülmüştü. Geçmişe ait simalar yırtılırken, geriye sadece kemiklerden sızan yenilik izi kalmıştı.

hüzünn

zeys | 05 October 2008 11:37

Çocukken.. çoocuk cagımdayken aklım henuz bır cok seye ermemısken herseyden uzakken yazılarım olurdu sonu bır turlu gelmeyen yazılarım..yazardım hepp..başlık genelllıkle aynı olurdu..
merhaba benle kalan tek sey kagıdım kalemım ve beyaz bır kagıdım..arkaası ıse hep aynı gelırdı o saf dusuncelerım soylerdı kı hayatım da keske boyle beyaz bı kağıda benzeseydı hayatı hep bı beyaz kagıda benzetırdım sankı kalem ben kagıt ta hayattı..ama anladım kı ..her zaman kalem ben olamıyormusum kagıt da her zaman hayatım olmuyormus….saat bılemıyorum kactır kaca varıyordur.. tek bıldıgım ..dudaklarımın büzülüşü aglamaktan korkum.. aglamaktan korkuyorum ..cok fazla aglamıyorum aglayınca da bı turlu susamıyorum..cok sey ızlıyor cok olaya tanıklık edıyorum ama sadece ızlıyorum bazen o hıc sevmedıgım dızılere takılıyorum.. sonra bı huzunle fırlayarak kalkıverıyorum cunku bana hersey benı ,hayatımı ,kararlarımı ,huzunlerımı ve en cok ta kırılan umutlarımı isteklerımı hatırlatıyor..her sahne bende buyuk bir ız bırakıyor..kactıgım hıc bırsye pesımı bırakmıyor..azmedıyorum ama kapılarım hep aynı yere cıkıyor..acılan kapıda gene aynı ruzgar ve gene aynı agacı goruyorum ruzgara kapılmıs yapraklarını savurmus solmus gene aynı ağacı goruyorum..
yıllarr cok hızlı gecıyor..benı benden alıyor yasam denılen sey..ıcımdekı saflıkları temızlıklerı sılıp supurmeye baslıyor..cunku o saf dusunceler o kadar cok yıkılp kırılıyor kı anlıyor.. uzulmemek kırılmamak yıkılmamak ıcın onlar gıbı olmalı ıncıtmemek ıcın kendını ıncıtmeyı unutmalı.. hayatından hayat feda etmeyı unutmalı..kendın ıcın yasamalı ..once kendın dıyor hayat…önce kendın..

BAY KURU BAY SIKI ve BAY BASTİANİ

ae31 | 19 November 2002 00:58

Uzun süre yazmadım. Bira açıp bekledim. Masamın üzerinde bir de küllük var

Uzun süre yazmadım. Bira açıp bekledim. Masamın üzerinde bir de küllük var. İçersine neler sıkıştıracaktım şimdi hatırlamıyorum ama bedenime kıvrılan dumanın esiriyim sanki. Olacakları biliyormuş gibi hiç bir şey yapmadım. Bu bana hiç bir şey kazandırmadı. Sigaradan nefes aldım. Tütün çıtırdadı belimi kavradı. Bir kahkaha attım ve ellimdeki şişeyi masaya bıraktım. Ne zaman almıştım ki.

İçimde inanılmaz bir güç klavyeyi yerle bir etmek istiyordu. Bu yaptım. Masayı yere yığdım. Gecenin 03 ünde yersiz bir gürültü koptu.. olsun dedim şiseden son damlayıda yürütmüştüm. Odanın içindeki duman bedenlere oradan içime girdi.