bildirgec.org

bakkal hakkında tüm yazılar

Meybuz

herbivor | 25 September 2010 11:13

Bir elma ısırmak için, bir de meybuzun poşetini yırtmak için kullanırdım ben ön dişlerimi. Altından biraz itince kenarından suları damlardı mavi önlüğüme, tek iliğini hep kopardığım yakamla birlikte.

Beslenme çantasından çıkarılan öğlen yemeğinin ardından bahçeyi birbirine katma çabalarına girişirdik ufak olduğunun farkında olmadığımız bedenlerimizle. Suluklara abanırdık sonra, arkadaşların suluğundan “ağzımızı değdirmeden” içerdik, serinleyemezdik. Bozuk paraların şıngırtısı soundtrack, biz patlamaya hazır bombaya yetişen ajanlardık bazen, bazen “canavar”dan kaçardık hepitopu beş metrekare olan bakkala doğru. Nefes nefese “amca dört meybuz” derdik, bakkal amcamız bizi fiillerimizden arınmış şekilde de anlardı. Cömertliğimizin ilk yılları, al amca, iki yüz bin lira derdik, kendinden sonuna kadar emin bir sesle, “yiyin la” cümlesi gelirdi ardından, sonuna kadar gıda boyası ve çocukluk kokulu.

bakkal amca, bakkal amca

taha3045 | 24 March 2010 12:26

Kahvaltımı hazırlamak için kalktım yumurta çırptım iki tane ,içine beyaz peynir koyarak omlet kıvamına gelmeden bir iki kere çırpıp öyle tavaya koyunca ayrıca tepsiye peynir koyma zahmetinde bulunmayabilirsiniz. Zeytinlerden siyah olanını seçtim, yeşil zeytin sevmem pek, neyse zeytin olursa tepsi de peynirin gönlü kırılır, beni almadı der hem zeytin de yalnız kalır, onlar iki yakın dostlar en nihayetinde ketçap ve mayanoz gibi.(Annesi hasta olduğu için eşim iki gündür yok ve ben kahvaltımı kendim hazırlıyorum vay canına)

Anneme uğradım dün mahallemizin eski bakkalı ölmüş ne kadar üzüldüm. Tam bir bakkaldı o bakkalın tamı yarımı olur mu demeyin, mavi uzun gömlek giyen, cebinde sürekli küçük bir defter ve kalem taşıyan bakkallardan.Hani leblebi tozu satan bakkallardan. Ne çok üzüldüm mahsustan sakız alıp para üstü bozuk yoktu diye sakız verdiler diye annemleri az mı kandırırdım. Bir kere para düşürünce gidip ne kadar sataşmıştım bana istediklerimi versin diye Allah rahmet eylesin, son yıllarını her işini süpermarketlere kaptıran mahalle bakkallar gibi söylenerek geçirdi, ama biz her bayram onun elini öptük, o bizim hep bakkal amcamızdı.

yağmurlu bir hava ve ilk özel kanal

nazokiraze | 16 December 2009 16:56

Yağmur başladı, yazı yazasım geldi ve bir şey araştırmak , yazıya uzun zaman ayırcak durumda hissetmiyorum kendimi, keyfe keder aklıma ilk geleni yazayım dedim, iyi ki camın kenarına koymuşuz bilgisayarı, yagmura daha yakınım, kararan hava ve yağan yagmur yazı yazma istegi uyandırdı. Her zaman derim şiir veya romantizm içeren yazıları beceremem, becerenlerden olsam bu hava ne ilhamlar verirdi bana kimbilir.

Ortaokula yeni başladıgım yıldı galiba, teyzemin kızı ile kapının önünde bakkalın çırağına sataşırken yukarıdan büyük teyze kızı çığırdı özel kanal çıktı televizyonda diye. Akşam mı, gündüz mü bilemiyorum, koşa koşa çıktık merdivenleri, Magic Box Star 1 kanalına uzaylı görmüş gibi baktık. Özel kanal bu dediler, sansür olmayacakmış, hatta o sıra Madonna’nın klibini verince kanaat getirdim , bundan kelli açıklı saçıklı birşeyler izleyecektik .

bakkalın oğlu

admin | 04 March 2009 13:41

Cihangir’in travestilerle ünlü sokaklarına bir soluk kadar yakın, ama bir o kadarda sakin,elit sokaklarından biriydi, bakkal kültürünün yaygın oldugu, süper, hiper,piper gibi marketlerin herkesi el altına almadıgı dönemlerdeydik. Cihangir’in bu güzel manzaralı sokagındaki bakkal dükkanının bitiştigi apartmanda otururdular.

Babasının bıyıkları,giyinişi itibarıyla herkes, yeraltı adamlarından oldugunu düşünüyordu, burası Cihangir, burada kim ne iş yapar, kaçta eve gelir kimse bilmez,umursamaz o yüzden babasınıda kimse umursamıyordu. Annesi oldukça çirkef bir o kadar da gösterişli, bol altın takan biriydi. Heryere taksiyle gitmelerine ragmen neden arabalarının olmadıgı hiç sorgulanmamıştı. Taksiye verilen parayla rahat araba alabilirdiler.

Hiper Alışveriş Süper İndirim

rpc | 15 November 2008 17:02

Carrefour hipermarketlerinde 13 Kasım – 23 Kasım 2008 tarihleri arasında Hiper Alışveriş Süper İndirim kampanyası devam ediyor.
Süper indirimli ürünleri öğrenmek ve incelemek için kataloğa buradan ulaşabilirsiniz.

Süpermarketler -2

kapuska | 25 July 2008 14:21

Geçen yazıda kısa bir giriş yapmış, paranın ve matematiğin alışveriş olgusundaki yerine değinmiştim. Yine o yazıda söylediğim gibi başlarda belirli periyotlarda –ki bu hafta kavramının da ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi, insanlar ürettiklerini (veya avladıklarını) pazar yerine getirirler burada takas ederler ya da satarlardı. Fakat paranın tatlı kokusundan (sanırım güzel bir oksimoron oldu..) olsa gerek bir süre sonra insanlar pazar yerini hergün kurmanın menfaatlerine daha bir uygun olduğunu düşünmeye başladılar.

-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-
-bugünlerde de herkes uzmanlaşıyor-

Ne var ki, asırlar sonra kuantum mekaniğinin babalarından Heisenberg’in de ortaya koyacağı belirsizlik ilkesi gereği, insanlar aynı anda iki yerde birden bulunamazlardı. Dolayısıyla hem tarlada veya avlakta hem de tezgahın başında olamayacakları için insanlık yeni bir kavramla tanışmak durumunda kaldı: uzmanlaşma! Filozof katili bu terim sayesinde insanlar başlarda masumane iş bölümleriyle (kocanın avlayıp eşinin satması gibi..), biraz daha ileride ise yaptıkları işlerin erbabları olarak bugünkü uzun çarşılarımızın ilk tıfıl örneklerini oluşturmaya başlamışlardı.

Chicago’da Büyük Pazar, 1865
Chicago’da Büyük Pazar, 1865

Özellikle konar-göçerlik zamanlarında bireyin (veya iyimser bir ifadeyle kabilesinin) şahsi zorunluluğu olan zanaat bilme durumu, hayatta kalabilmek için başlıca yükümlülüktü. Nitekim avladıkları hayvanlardan matara yapamasaydılar yeniden avlanmak için su kaynağından uzaklaşamazlar, kili işleyemeseler yiyeceklerini kötü zamanlar için stoklayamazlar, çemberi tamamlamak için ekleyelim, madeni kullanamasalar avlanamazlardı. Şüphesiz bütün bu malzemeleri takas ederek de bulabilirlerdi. Fakat Ademoğlu, kendi cinsini yoktan yere öldürebilen yegane varlık olduğundan mı bilinmez, takas için yüzyüze gelmektense kendi üretmeyi yeğliyordu. Her nasılsa, zaman içinde ve bir noktaya kadar bu güdüsünü törpülemiş, ve toplum içinde yaşamanın avantajları baskın geldiğinde olmazsa olmaz bu edinimleri unutmaya başlamıştı (bugüne bir not, bkz. ampül takamayan elektrik mühendisi). Aynı şekilde ziraat ve ava istidadı olmayan zanaatkarların da kendi tezgahlarını açmasıyla bugüne kadar süregelen pazar ve çarşı uygulaması başlamış oldu.

ÇIKRIK

teacher07 | 02 April 2008 13:19

Herkes heyecan içinde bekleşiyordu. Genç yürekler coşku dolu, biraz da ürkek… Listeler asılmış dediler,kapılara yürdü herkes.Onlarca genç yürek; heyecanlı, meraklı , ürkek… Yarınları hazırlamaya başlayacak olan öğretmenler. Görev yapacak köy okullarını öğrenmek içindi heyecanları..Okullarını öğrenenler, haritaların başındaydı hemen. Yakın mı ? Uzak mı? Yolu var mı? Sorulara yanıt aranıyordu. Oradaki bir yetkili eğitimci (!) açıklamalar yapıyordu. O’na , senin işin zor be öğretmenim dedi…Genç yüreği burkuldu ama, yine de ters bir bakışla savuşturdu yetkiliyi. Gidecek, çalışacaktı hangi şartlarda olursa olsun.

Nutella

| 21 August 2007 10:03

“Hangimizi çabuk söyle hangimizi” diye haykırıyordu. O ise cevap vermedi, vereedi. Öylece baktı. Peki bu olanların perde arkasında hangi gerçek yatıyordu” tam romanıma bu şekilde başlamıştım ki, birde telefonum çaldı. Uzun uzun çalıyordu telefon. Bakmadım. Birkez daha çaldı. Yine bakmadım. Yine çaldı. Sanki birisi sırf kendi menfaatleri uğruna, bana gıcıklık olsun diye, uzun uzun çaldırıyordu telefonu. Gittim baktım. Keza 2 gün önce bakkal hasan amcadan biraz peynir, bi de nutella almıştım. Veresiye yapmıştım ilk defa. Belki de telefonun diğer ucunda bakkal hasan amca vardı. Lakin telefonu açtığımda, gerçekleri tüm çıplaklığıyla öğrendim. Arayan Hasan ın çırağıydı. “Efendim” dedim. Çırak “Abi kaç gündür dışarı çıkmıyorsun. Acıdım vallahi sana, çık biraz dışarı. Yok hasan amca” dedi. Bu sözler beni derinden etkilemişti. Ani bir sinirle “Sana ne olum. Sana mı soracam. İşine bak sen” dedim. O da bana “Abi gel ne istiyorsan al, sonra verirsin. Hazır hasan amca da yok.” diyerek, beni yumuşattı. “Tamam, geliyorum.” deyip kapadım telefonu.”