bildirgec.org

bağımsızlık hakkında tüm yazılar

Terör Örgütü ve Masum Kürt Vatandaşlarımız

schablon [pilli_silinen_hesap] | 09 June 2011 10:28

Günümüzde toplumumuzu derinden yaralayan, güncelliğini hiçbir zaman kaybetmeyen, toplumumuzda farklı dine, dile, ırka, etnik yapıya mensup insanlar arasında çatışma ve fitne çıkarıp, ülkemizi bölmeyi, parçalamayı, ortadan kaldırmayı düşünen, masum insanlarımızı katleden, “Kürtlere Bağımsızlık” sloganının arkasına saklanarak ABD’nin ve diğer emperyalist güçlerin çıkarları için çalışan, darwinist, ateist, komünist, materyalist, anarşist ve terörist fikirleri empoze eden ve bunları uygulayan bu cani, acımasız, gözü dönmüş, vahşi zihniyet terör örgütüdür.

SADECE DİL DEYİP GEÇİLİR Mİ?

tahsin1 | 24 May 2011 11:29

Dil, ilk bakışta insanların birbirleriyle ve çevreleri ile olan iletişimini sağlayan bir organ olarak algılansa da, dili esas önemli kılan unsur en temel bağımsızlık öğelerinden biri olmasıdır. Her milletin, devletin kendine özgü bir ana dili vardır ki bizim ana dilimiz de Güzel Türkçemizdir.

BİRLİKTE KURTULACAĞIZ

takyon | 09 December 2010 17:17

Sabırsızlıkla beklediğim bir gün vardı; doğum günüm. O yıl özellikle çok heyecanlıydım. Onsekizimi bitirecek, reşit olacaktım. Mutlaka bir önemi vardı bunun, öyle olmasa büyükler hep şöyle der miydi:
“Sus, karışma sen, hele bir reşit ol, o zaman bakarız”
Bu “bakarız” kısmını pek anlamasam da reşit olmanın tam bağımsızlık anlamına gelmediğini anlatıyor gibiydi. Yine de reşit kelimesi bir mıknatıs gibi çekiyordu beni.
İşte o gün geliyordu. Birkaç gün sonra reşit olacaktım. Sanki bir sınırın öbür tarafına geçmek gibi… Aniden zengin olmak gibi…Uzaya çıkmak gibi…Evet evet çok önemli birşeydi o.
Üniversitede ilk yılım bitmek üzereydi. Lisenin katı disiplininden sonra başımı döndüren bir rahatlık vardı üniversitede. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Derse girmesem kimse kızmıyor, çıksam kimse kızmıyor, hiç uğramasam umurlarında değil. Bir keresinde beşyüz kişilik anfide ders başlayalı onbeş dakika olmuş; içeri girdim. Hocam olan profesör kadıncağız arkası dönük anlatmaya devam ediyordu. Aradan beş dakika geçti ki acıktığımı hissettim, kahvaltı da yapmamıştım. Çıkıp bir güzel sınıftan, simit aldım, girdim anfiye, yedim üstelik simidi. Sonradan kendime kızdım gerçi. “Yahu şartlar müsait olabilir sen niye fırsatçılık yapıyorsun”. Tabii anfinin iki kapısı olması da sağlıyordu bu rahatlığı, yani öyle her sınıfa gir çık yapmak zordu. Olsun elimizdekiyle de gayet mutluyduk biz yeni yetmeler. Hem sonra, sınav sonuçları panoya asılıyor, öyle bütün sınıf kaç aldığını duyup pis pis bakmıyor. Böyle bir rahatlığın tadını alınca üstüne bir de reşit olursam kimbilir ne özgürlükler beni bekliyor diye seviniyordum. Hani bir ilacı sık sık alınca eşiğin artar, dozu artırırsın ya, reşit olunca da evde bana kimse karışamayacaktı, yasalar öyle diyordu, ne istersem yapabilirdim. Hayır, bunları duysalar, zannedecekler ki inceden inceye plan yapmışım; onsekiz bitince yapacaklarımın listesi şudur diye.

Atatürk ve Türk Bağımsızlığı

blackjack38 | 20 April 2009 11:26

Yıl 1919 Atatürk ve beraberindeki subayların canları pahasına yapmaya kalkıştıkları şey neydi bunu hiç düşündük mü? Bir macera mı, ölüm aşkımı, isyancılık mı? Kim canını bir macera, isyan için feda etmek ister veya bu riske girer ki? Atamız bugün bu topraklarda özgür, mutlu, huzurlu yaşayalım diye hayatını tehlikeye attı ve bu amacı için herşeyini ortaya koydu. O her zaman bir canın bir millet için feda edilebileceğini düşünürdü, bu kendi canı bile olsa. Bağımsızlık diyordu yüce atamız o kadar bağımlı meraklısı varken. Kendi toprağını kendi eken, kendi hayatını kendi şekillendiren bir millet için daha önemlisi ne olabilir ki? Bağımsız değil isen ne bir ailen, ne bir işin, ne bir eşin, ne de bir hedefin olabilir. Bize bu paha biçilmez hediyeyi veren Atamıza binlerce kez minnettarız ve bu topraklar hür olduğu sürece Atamız da huzurlu ve hür olacaktır. Hayatta çok az kişi birşeyleri kaybetden onların değerini bilir. İşte bizde kaybetden bağımsızlığımızın ve özgürlüğün değerini bilelim ve aynı Atamız gibi onun izinden gidip bağımsız olduğumuz için değil, bağımsızlık için yaşayalım.

Atam atının üzerinde
Atam atının üzerinde

GÜNEŞ KADIN:kızılderili bir kadının öyküsü

doxa | 20 May 2008 11:21

güneşe evlenme sözü vermiş kızılderili bir kadın. kabilesini terk ederek, tek başına yaşmaya başlamış. çadırını da hikayesini anlatan semboller dizemiş. bağımsızlığını ilan etmiş böylelikle. kabilesi de yadırgamamış hiç, dememişler ki nasıl güneşe söz verdin. söz verilmiş bir kere. güneşle evlenmeyi beklemiş kızılderili kadın. hayatını yaşamış, bekleyerek. her gün güneşe daha da aşkla bakarak. kabilesini terk etmiş, iyi de etmiş. yalnızlığıyla daha da bağlanmış güneşe. her günü umutla geçirmiş böylelikle. güneşin kendisi olmuş yıllarca sevgisiyle. güneş gibi bağımsızlığı ışımış, sevgiyi ışımış, bağlılığı ışımış. kadın ki yalnızlığı bile güzelleştirebilmiş. bir başka kadından duydum bu hikayeyi. kadınlar için ışımaya çalışan bir başka kadından. bu satırlar da ışısın bağımsız kadınlar için. güneş kadınlar için…

İnan, Aslan, Gezmiş…

teacher07 | 07 May 2008 14:29

Utanmadı; demokrasi havarisi geçinenler. El kaldırdılar, güller dalından kırılsın diye… 6 Mayıs 1972, üç fidan yok edildi. Tabii 12 Eylül 1980’de de bir orman yok edildi… İnanıyorum, yeniden yeşeriyor, yeşerecek daha gür , daha büyük orman. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bereket ektiler toprağa, binlerce isimsizlerle beraber…

Yakalandılar Sivas Gemerek’te verilmiş fermanDalgalandı kabardı deniz, göklere kükredi aslanDarağacındaki ipi kravat gibi taktı boynuna inanNe kaçtılar, ne de korktular vatan için darağacında üç fidanSuçları;İşçileri desteklemek… Öğrenci haklarını savunmak… Devletin bakanını protesto etmek… ABD elçisini protesto etmek… Üniversitenin polise teslim edilip kapatılmasına karşı çıkmak… Banka soymak… 6. Filoyu protesto etmek…