bildirgec.org

asalet hakkında tüm yazılar

Evlilik Üzerine

vatanda | 11 December 2010 12:59

Evlilik yaşamımızın belkide en önemli kararıdır. Attığımız adımla birlikte bambaşka bir dünyaya farklılıklara herşeyden öte değişik bir kimliğe bürünürüz. Yaşamın belirli dönemlerinde farklı şekillerde ortaya çıksa’da bolca yanlışı olsada olmazsa olmaz bir durumdur evlilik. İster resmi olsun ister dini hatta kalbi şekillerde de olsa evlilik yaşanan birşeydir. Burda genel algı olarak Resmi evliliklerle birlikte duygusal ve dini evliliklerden de söz etmek istiyorum sonuçta biz insanlar çok farklı evliliklerden söz edebiliriz. Mesela duygusal evlilikler çok daha iyidir çoğu konuda çünkü her iki tarafta birbirinden her an ayrılabilecek bir durumdadır. Ve bağı sadece sevgi bağlılık ve aşk sağlar. Resmi evliliklerde ise zamanla alışkanlıklar çevre baskısı ve yaşam koşulları etkilemekte. Dini evliliklerde ise olay çok daha başka hem dini etkiler hemde örfi ananeler etki etmekte. Aslında olması gereken en önemli şey duygusal evliliğin oluşması ve gelişmesi daha sonra zamanla resmi evlilik olur ama burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var ki buda cinsi evliliğin belirli bağlardan sonra oluşması. Sonuçta ülkemiz özellikleri itibariyle en büyük hatalardan birisi önce cinsi evlilik sonra duygusal yada resmi evlilik olması hatta cinsi evlilikten sonra hiçbirşeyin olmaması ve taraflardan sadece bayan olanın zarar görmesi. Daha sonrada çok daha vahim ve kötü sonuçlar doğurması. Sözün özü hatta kısası ilk önce yürekte sonra belirli bağlarla bağlandıktan sonra cinsi ve resmi evliliğin olması. ( Burada cinsi ilişki belirli bir noktaya kadar evlilik öncesinde bilinmesi gerekmektedir. Sonuçta resmi evlilikte cinsellikte önemli bir rol oynamaktadır.)

Memurlar ve yaşam döngüsü

vatanda | 10 December 2010 12:03

Memurluk ve yaşam sorunları hakkında ne yazılsa aslında boştur. Özellikle de 700-800 tl ile yaşamaya çalışan kesimler düşünülünce gerçekten de çok saçma geliyor ama şu varki. Memur olduktan sonra insan değişiyor. Yaşam standartları ve sıkıntıları değişiyor. İster istemez bulunduğu ortamdaki yaşam standardına ayak uydurmaya çalışıyor. Hele bekar ve aile desteği alamıyorsa iş daha da zorlasıyor. Evet 1,500-2000 tl arası bir maaş alınıyor ama bu maaşlar cebe girerken nedense max 750-800 arası giriyor. Giderler ve bu giderlerin ötesinde ihtiyaçlar farklılaşıyor. Bulunduğunuz ortam insanlar ve değişik ihtiyaçlar oluşuyor. Kazanıyorum ama neden harcayamıyorum durumları oluşuyor ve sonuçta memur dediğimiz grup daima borçlu oluyor. Ha şuda var bir memur max 10 sene içinde rahat bir araba alabilir yada bi 10 senede orta halli bir ev sahibi olur ama daha da fazlası olamıyor. Ha diceksiniz e daha ne istiyorsun diye. Ama öyle diil işte yaşıyoruz yaşam geciyor memur olmak için birçok sorundan engelden geçmişiz daha birşeyler olsun istiyoruz. Kendimizi geliştirmek daha da birşeyler kazanıp daha iyi bir ortamda daha refah seviyesi yüksek bir sekilde yaşamak istiyoruz. Belkide insan ne kadar bulursa daha fazlasını ister durumuna düşüyoruz ama öyle oluyor. Birde saolsun bankaların tuzağına düştüğümüz yada birkaç defa hatalı kararlar verdi isek bu sefer tamamen dağılıyoruz. Kısaca sözün özü bir memur evet orta derece bir maaş alır ama bu alınan maaş öyle büyük bir getiri sağlamaz. Hatta zor durumlarda bile kalır. Yazımla sizleri sıktıysam affola.

Gelmişine / Geçmişine…

| 07 April 2009 15:09

www.antalyagazetesi.com
www.antalyagazetesi.com

An be an silinen tenin her hücresi
Görünmezliğin kaybolan incisi
Han’da mola veren, sabahın yolcuları
Yeni bir yola çıkacaktır, şavkın gölgesinde
İzin verir kayboluşuna, benliğinde
Bir bir buharlaşan olgun hücreler
Yerinde yeller estirir, geçmişine
Geçmişine geleceğine
Geçer birbirine tuğlalar, kat be kat
Örülür duvarlar, eklenen tel örgü parapetiyle
Harcını ne çok, ne de az at; durur yerinde
Duvarın sert asaleti
Çarpan hücrelerinin acısı
İrkilirsin hülyadan
Ben miydim gelmişine geçmişine yakaran
Islak dudaklara paydos
Yerinde çatlayan hücreler
Beyninde uğuldayan sesler
Gelmişine geçmişine
Hülyadan selamlar…

Asaletin Simgesi Atlar..

Dejavuu88 | 21 March 2008 12:55

Asaletin, özgürlüğün, dostluğun, sadakatin simgesi..
Asaletin, özgürlüğün, dostluğun, sadakatin simgesi..

Yazıma ilham veren dosta teşekkürler…

Hepimizin çocukluğundan kalma replikler, imgeler vardır hafızalarımızın bir köşesinde. En zayıf anlarda kanayan düşler gibi sızıverir bilincimizin kapalı kapılarının altından gözlerimizin arkasına doğru usul usul. Benim aklıma gele gele atlara olan düşkünlüğüm geliyor. Nasıl da sağdan soldan fotoğraflarını toplardım ve et ürünlerine fon ayıramadığımız zamanlarda tavuğu bile yeni yeni tanırkene “baba çiftliğimiz olsun ve atlarla dolu olsun” gibi sözlerle babamın içinde derinlere bir sızı iliştirirdim o zamanlar farkında olmadan. Gün batımına doğru atımla yol aldığımı hayal ederdim, saçlarımı arkaya savurup. Geniş arazilerde çiftliklerde özgürlüğe başkaldırışlarını, hırçınlıklarını tüm asaletleriyle harmanlayıp koşuşlarını seyrederdim hayran hayran. Atların size düşündürdüklerini sıralar mısınız diye sorsam eminim çoğunuzun aklına ilk o büyülü sözcük gelecektir. Özgürlük… İnekler önde atlar arkada diye bir söz söylemişti biri kimdi o, neyse o konu başka karışmasın.

Hoşçakalın arkadaşlar:)

| 23 October 2007 10:03

Aranızdan ayrılıyorum.Şu güne kadar hafifte dolaşmak, yorumlarda bulunmak, herşeye rağmen keyif vermişti.Hatta mimlerin kazançların dışında tutulması bile her ne kadar evime icra memurlarının gelmesine, çeklerimin arkasının yazılmasına neden olduysa da:)))(herhalde böylesi bir duruma ilk atlayanlar da aşağıda yorumlarıyla kendilerini belli edeceklerdir yine)yine de iyi vakit geçirdiğimi, vücudumda biriken stresi atmamda tıpkı bir terapi gibi geldiğini söylemeliyim.Tek bir şeye kadar! Kendilerini burada deşifre etmeyeceğim, ama yapılan bir yorum benim eşimle birlikte özel hayatımı öylesine rencide edici hakaret ve argo kelimeler içeriyor ki, dili dünyadaki tüm tuvaletleri fırçalamaktan uzamış ve artık dokunduğu herşeye pislik bulaştırır hale gelmiş kimselere meslek etiğim ve içimdeki insaniyet ve insiyatif adına sabır gösteririm, ancak böyle bir platformda, benim ve ailemin üzerine bulaşmasına izin veremem.Bu kimseler hafifin kalitesinin bozulduğunu bu şekildeki yorumlarıyla ifade ediyorlar.Buna siz karar verin artık.Taa en başından beri anlatmaya çalıştığım, mesaj vermeye çabaladığım tek konuydu bu.Kimseye kırgın değilim.Herkesin bir kendini ifade etme şekli vardır.Ancak bu; argo ve küfür içerikli kişiye, aileye ya da ana baba veya kutsal sayılan daha nice değere, usluba dikkat edilmeden yapılan eleştiri de diyemeyeceğim saldırılar şeklinde olmamalıydı kanımca.Bana doğrudan saldırıldığında bile bu yönde rencide edici argo kelime, küfür, hakaret içerikli yorumlar yazmadığımı biliyorum.Ama insanım en nihayetinde.Yine de bilerek veya bilmeyerek kırılmalarına sebep olduğum arkadaşlarım olmuştur, affola.Zaten onlar bana ve diğerlerine kırılmışlıklarını ifade ederken dahi, asaletlerinden hiçbirşey kaybetmeyenler oldu her zaman.Üç çocuk annesi ve bir eczacı olarak gerçekten zaman konusunda çok sıkıntılıyım, bu sebepten ötürü işimde ve ailemde ihmal edilen boşlukları yine kendimle doldurmaya karar verdim.Belki de böylesi bir bahane iyi oldu.Bahane ne mi?Mimlerin kazanç kapsamından çıkarılması diyelim, siz öyle bilin:)

hicbir yol,yolcusundan uzun degildir….

| 08 October 2007 10:21

İnsanlık yaratılmadan önce;

Sadakat,

Kin,

Nefret,

Sevgi,

Hırs,

Akıl,

Erdem,

Kıskançlık,

Çılgınlık mekanın birinde toplanmışlar, o an yanlarında olmayan Aşk`ın arkasından konuşmuşlar….

Çılgınlık duyduklarından çok etkilenmiş…

– Ne yapıp edip ben bu Aşk’ı bir yerlerde yakalamalı ve ona sahip olmalıyım, diye karar vermiş…

Tüm gücüyle düşmüş aşkın peşine… Ne yaptıysa, ne kadar koştuysa bir türlü Aşk’ı yakalayamıyormuş… Pes etmek de çılgınlığına yakışmayacağından Hırs ve Nefret’in öğüdünü dinleyip Aşk’a tuzak kurmak için eline ucu çatallı bir sopa almış…..