bildirgec.org

aile hakkında tüm yazılar

Mutsuz Kraliçenin Hikayesi-4(VE MUTLU SON)

| 14 March 2007 01:20

Yaz gelmişti sonunda.Çok mutluydu kraliçe…Evet artık mutluydu,herkes mutlu olmasını istedikten sonra niye mutlu olmasındı ki…

Yaz gelmişti…Cem Karaca’nın “Bu Biçim” şarkısını dinlerken,içini bir yandan huzurla doldurup biryandan da hüzün takviye ediyordu.
….
Hiçbir kadın hiçbir erkeği ve hiçbir erkek hiçbir kadını
Bu biçim bu biçim sevmedi
Yokluğu ekmeğe katık edip sevgiyi açlığa eklemedi
Gözyaşlarının hiçbir teki bu biçim düşmedi
….
Neden hüzünlüydü?Bütün insanlar hüzünden kaçarken mutsuz kraliçe seviyordu bazen hüzünlü olmayı,seviyordu duygulanıp gözünden iki damla yaş akıtmayı,hüzün anlarında dudaklarında beliren gülümsemeyi de çok seviyordu.Çiceği,böceği,herşeyi seviyordu artık,10 yaşına gelmiş kocaman kızını,onun babasını ve yaz aylarını… “Mutsuz Kraliçe” diye adlandırılmamalıydı şimdi,dudaklarındaki gülümsemede,arada sırada akıttığı iki damla göz yaşında saklıydı huzuru ve mutluluğu mutlu kraliçenin.Sevenleri mutlu olmasını istemişlerdi,hüzün yakışmıyordu onun masum yüzüne.Ne olur mutlu olsun kraliçe artık demişlerdi.

Canım kardeşim

buddhala | 04 March 2007 08:07

Madeni paralarla sıranın bir ucundan diğer ucunda kurulmuş parmak kaleye o kadar güzel gol attım ki, sıranın kenarına dizilmiş ton ton kızlar beni alkışladı. İşte o gün, benim için yeni bir hayat başladı.

Babam hakkını arayan bir insandı. Ama bu bazen takıntı haline geliyordu. Mesleğinin orta yıllarına doğru ücret dengesizliğinden yakınan ve düzeltilmesini içeren mektupları, bütün bakanlıklara hayali adlarla gönderiyordu. Hatta el yazısından teşhis konmasın diye bana yazdırıyordu mektupları ve diğer kardeşlerime. İmzaları da bize attırıyordu. Birgün, küçük kardeşim “Baba, imzalar mektubun en sonuna atılıyor. Madem öyle, okuyan okuyacağını imza kısmına kadar okur zaten. İmzanın atılmadığını görmesi birşey değiştirmez o saatten sonra!” dedi. Babam bu kadar tescilli bir cevap karşısında apışıp kalmıştı.

Durun! Siz kardeşsiniz!

pimienta | 28 February 2007 13:56

Almanya’da şu günlerde son derece tuhaf bir dava konuşuluyor. Guardian’daki habere göre davanın konusu,çocuklukları ayrı geçmiş iki kardeşin birlikteliği ve bu birliktelikten dünyaya gelen dört çocuk. İki kardeş yürürlükteki ensestle ile ilgili kanunun iptalini istiyorlar yoksa kardeşlerden erkek olanı yine hapse girecek. Patrick Sübing’in kızkardeşiyle ilişkisi 2000 yılında başlamış ve kızkardeşi bu ilişkiden, ikisi özürlü olmak üzere dört çocuk dünyaya getirmiş. Çocuklardan üçü devlet tarafından çiftin elinden alınarak koruyucu ailelerin yanına verilmiş.

zaman durmaksızın akıyor

muttafa2007 | 25 February 2007 16:25

İnsanlar ne kadar da ahmaklar.Ellerinden kayıp gecen zamanlarını maalesef cok gec anlıyorlar.Tabi ki de is isten gecmis oluyo.Ders iş vb. ugruna sürekli calısıyor calısıyor calısıyor…Gozu doymak bilmiyor insanoglunun.Geriye baktıklarında kazandıklarını sadece para ve kariyer oldugunu goruyorlar.Bir kere cocugunu alıp bir parka goturmemis esine yeterince ilgiyi gostermemis hırs içinde hem kendi hemde etrafindakilerin omurlerini bitiriyorlar bos hayaller uguruna.İsmini tam olarak hatırlayamadıgım bir amerikalı ust duzey yetkili gorevinden istifa ediyor ve sbep olarak da’esime ve cocuklarıma suana kadar yeterli ilgiyi gosteremedim.Bundan sonra gosterebilmem icin..’ diyerek istifa ediyor.Bilmiyorum o kadar sene nasıl telafi edilebilir ama eger sizde boyle biriyseniz daha gec olmadan ilgiye davet ediyorum.Daha da mutlu olabileceginizi dusunuyorum.Can Dundar der ki:4 mevsimlikse hayat keskeler onun hep guzune denk gelir

Annem ve Babam

darjeeling | 20 February 2007 16:05

Annemi ve babamı göreceğim kısa bir süre sonra.
Kilometrelerin bizi fazla ayırmadığına inanırdım bir zamanlar ,ama ayırıyormuş. Hele bir de fikir ayrılıkları yaşamaya başlamışsanız bir uzaklık giriyor ki ailenizle aranıza sormayın. Sizi canından çok seven insanlara cephe almış buluyorsunuz kendinizi. Ne için? Sırf kendi hürriyetimizi ve fikirlerimizi kabul ettirelim diye. Sonuç? Giderek çocuklaşan bu özveri kaynağı insanları kendimize gücendiriyoruz. Değmez ama ben değmediğini uzun süre sonra anlamış biriyim. Pişmanlıklar içinde aileme kırgın ve kızgın olduğum günlerin haksızlığını yaşıyorum içimde. Ve şimdi onlarla buluşacağım. Bana her telefon konuşmasında haklı yere sitem eden insanları göreceğim ve onlardan özür dileyeceğim yaptığım tüm tutarsız ve saçma hareketler için.
Herkes anne ve babasının değerini bilmeli!

SADIK KALMAK İSTEYEN ERKEKLERİN EL KİTABI, (BU KONUDA YAZILMIŞ EN CESUR YAZI)

Radyocu | 19 February 2007 18:29

SADIK KALMAK EMEK VE KARAR İSTER
SADIK KALMAK, EMEK VE KARARLILIK İSTER

Her şeyin olduğu gibi aldatmanın da bazı sebepleri ve bir alt yapısı vardır. Sizinle bu konudaki gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Umarım sizin için yararlı olurlar.

Aldatmak, intihar etmek gibidir ve intihar edenlerin çoğu gerçekte ölmek istemezler. Aldatan erkeklerin çoğu da, aslında bu amaçla güne başlamazlar. İntihar fikrinin bir diğer yanıysa, genellikle zamanla olgunlaşmasıdır. Fakat aldatma eylemi, aniden de ortaya çıkabilir. Dolayısıyla, bir gözlemci olarak, aldatma eyleminin çoğunlukla, zihinsel bir hazırlıkla değil, aslında “boş bulunmakla” ortaya çıktığına inanıyorum.

EŞİNİ ALDATIYORSAN

beyrek | 16 February 2007 01:46

Karısını aldatan, aldatmayı düşünen ya da eşinin durumu farkedeceğinden korkup bu işten vazgeçen erkek arkadaşlarım, bu yazı sizin için bir çözüm olabilir.

Aldatan erkeğin içine düştüğü durumlar ve bu durumlar karşısında özellikle dikkat etmesi gereken hususlar şunlardır:

Eşinize karşı davranışınız: Eşini aldatan erkek, eşine son derece iyi davramaya başlar ve hiçbir kadın bunu kolay kolay yemez.
Bu yüzden karınıza olduğunuz gibi davranın.
Unutmayın ki kadınlar çiçek gibidir. Suyunu çok veririseniz de, az verirseniz de bozulurlar.

Büyük Aileler İçin Sandalye !

hypn0s | 14 January 2007 14:28

Hal Tayler isimli arkadas, büyük aileler için özel ürettiği sandalyeyi tanıtıyor. 3 küçük çocuğuna hikaye okuyabilmek ve aynı yerde oturabilmek için böyle birşey yaptığını söyleyen hal tayler hakkında daha ayrıntılı bilgiye şuradan bakabilirsiniz.

Sokaktaki çocuklarımız

kopanisti | 16 December 2006 10:07

Yazın iyi oluyordu çimlerin üzerinde denizin meltemini, ayın ışığını alarak uyumak da kışın fena üşütüyordu. Otelin önündeki havalandırma penceresi kaldırım dibindeydi ve çamaşırhanedeki kazanların buharı buradan dışarıya veriliyordu. Önünden geçerken bazen deterjanın acı, bazen de yumuşatıcının hoş kokusunu hissediliyordu. Soğuk kış geceleri uyumak ve üşümemek için ideal bir yerdi. Sıcak sıcak buhar önünde üşümeden sabahı etmek ama yine de sokağın gece tehlikesine karşı birbirlerine sarılarak uyuyorlardı.
Yağmurlu havalar haricinde her sabah işine yürüyerek giderdi, yolunun tam yarısıydı otelin önü ve oradan karşıya geçer deniz havasını alarak kordondan yürüyerek ulaşırdı iş yerine.
İşte yine orada uyuyordu çocuklar, yaz gelse de bu dertleri bitse diye düşündürken çocuklardan biri başını kaldırdı soğuk taştan ve yüzüne uykulu uykulu bakarak ”abi çok açız bize para versene gevrek alalım” dedi. Bir an durdu ”gevrek ama bali değil demi” dedi ”valla gevrek abi” dedi çocuk. Elini cebine attı, cebinde kaç parası olduğunu biliyordu, hepsini verirse akşam eve yine yürüyerek dönerdi, öğlen de yemek yemeyiverirdi ne olacak ki. Çocuk ayağa kalkmıştı çıkardı parayı ve çocuğa uzattı ”Al bakalım peynir ve yumurta da alın” diyerek 5 milyonu uzattı ve yürümeye devam etti. Çocuk önce inanamadı ardından bir çığlık atarak arladaşlarını sarsmaya başladı ” kalkın lan o abi 5 milyon verdi, yürüyün” dedi. Karşı kaldırıma geçmişti o esnada ve dönerek koşan çocukları seyretti. Çocukların köşede bekleyen gevrekçiye ulaştıklarını gördü, sevinçten zıpladıklarını gördü. ”Afiyet olsun” dedi içinden ve deniz kenarından yürümeye devam etti.

maceracı kaplumbağa

astral | 25 November 2006 17:10

Kardeşim de benim gibi hayvan hastası bir yaratık olduğundan pet centerın önünden geçerken dükkana girmiş ve hayvanlara bakmaya başlamış. Bu sırada pet centerın sahibi ile sohbet başlamış. Evdeki hayvanları saymış. ( kuş, balık, iran kedisi ve ingiliz kukır köpek) bunun üzerine böyle bir hayvan sevgisi ne güzel diyerek kaplumbağa hediye etmiş bizimkine. Bir enteresanlık olacak ya, bu hayvan da enteresan çıktı. Orta Doğu ve Balkanların en hızlı koşan kaplumbağası olabilir. Neden mi? Sen çık fanusundan kaplumbağa. Dolaş. Tabii bulmak için o küçücük yaratığı evi talan edelim. Bulamayalım. Tekrar incik boncuk aranılıp telaş yapılsın. Aferin kaplumbağa! Bulduk. Hadi yakala. Nasıl hızlı koşuyor. Bu kaplumbağa ya, hani tavşan kaplumbağa çizgi filmlerine konu olan… bu durum kaplumbağalar hakkında tekrar düşünmeme vesile oldu. Bizde mi bir şey var, anlamadım ki… İran kedim oyunculuktan uyumaz, kaplumbağam yarışçı çıkar. Kaplumbağa için çareyi makarna süzgecini fanusun üzerine koymakta bulduk. Hadi hayırlısı…