İstanbul’da 1891 (1894 yazar bazı kaynaklar) yılında dünyaya gelen Safiye Ali Osmanlı İmparatorluğun’a çeşitli hizmetlerde bulunmuş bir ailenin kızıdır.Babası Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid’in yaverliğini yapmış olan Ali Kırat Paşa annesi ise Mekke Muhafızı Müşir Hacı Emin Paşa’nın kızı Hasene Hanım’dır.(kendisi de Bülent Ecevit’in annesinin teyzesidir)
İlk olarak özel başlayan eğitimi Üsküdar Amerikan Kız Koleji ile devam eden Safiye Balkan Savaşı’nda gördüğü yaralılardan çok etkilenir ve kendine tek bir hedef belirler doktor olmak.Yaşadığı yıllarda elbette bir kadının tıp fakültesinde okuması ve hekim olması ancak hayal edilebilecek bir fantezidir, çünkü Darülfünun Tıp Fakültesi bayan öğrenci kabul etmemektedir.Belki de Maarif Vekili Şükrü Bey destek olmasa hiçbir zaman Almanya’ya gidip Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptıramayacaktı. Safiye Ali başarıyla bitirir okulunu , kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapar. Kurtuluş Savaşı sona ererken o yurduna dönmüş ve işe başlamış olur.Türkiye’nin ilk kadın hekimi olarak mesleğine başladıgında fakir çocukları tedavi etmek ilk amacı olur.Cagaloğlu’nda bir klinik açar, o dönemin ünlü hekimleri Besim Ömer Paşa ve operatör Emin Bey’den büyük destek görür. Altı yabancı dil bilen Safiye tıp kongrelerinde ülkemizi temsil etmeye başlar ve Doktor Ferdinand Krekeler ile evlenir (eşi göz doktorudur) . Viladethane (doğumhane) ve Süt Damlası adlı ana-çocuk sağlıgı kurumunda hizmetlerde bulunur, bu kurum Fransız Kızılhaç örgütündeki kadınlar tarafından Türk kadın ve çocuklarına yardım için kurulmuş o zamanın en modern sağlık birimlerinden biridir. Kadınların ev dışında tedavi görmelerini ve doğum yapmalarına hoş bakmayan toplum o dönem Viladethane’ye piçhane ismini takar.İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da bulunan Doktor Safiye Ali Krekeler ve eşi orada savaşta zarar gören kimsesiz çocuklara yardım ederler.
Savaş sonrası ülkesine döndüyse de kanser oldugunu öğrenince tekrar Almanya’nın Dortmund kentine gider.
Safiye Ali’nin 1952 yılında vefat etmesi Dortmund’lular tarafından büyük üzüntüyle karşılanır.Süt Damlası ve Safiye Ali
yorumlar
yannız türkiyedeki tek kadın jinekolog, ne para yapmıştır
ne yazık ki osmanlı’da kadınlar bir elin parmağını geçmez. ya belli bir sınıfın (kaymak tabakası) yada önemli memuriyetlerde çalışanlarınevde öğretim görmüş kızları vardır.anadolu’dan halkın içinden devletle bağı olmayan insanlardan kimse yetişmemiş.ee bu da hayli sakat bir sistemiş… ayrıca osmanlı tebası diye anlılan zenginler gayrimüslimler dışında ne ticaret yapmışlar ne de üretim. (diğerleri de amerika kurulurken göç etmişler)osmanlı yönetimi desen 2 kişi yanyana geldiğinde darbe yapacaklar diye içeri atılıyor zati. sırf futbol kulüpleri bile ne zorluklarla kurulmuş, buradan bile görülebilir vaziyet!osmanlı sonrası cumhuriyet dönemine bakıp ne kadar devletçi he kadar şu-bu diye burun kıvırıyoruz.baksana sen anadolu’dan çıkıp yetişen cumhurbaşkanları, doktorlar, öğretmenler bunlar nasıl yetişmiş. insanlar nasıl üretime katılmış… peh!
son resmin altndaki yazıyı arzederim:hayırbilir hanımlar tarafından dikilmiş çamaşırlar, muayyen zamanlarda çocuklara .ibe olunur(baştaki harfi tam göremedim, hibe olabilir?)
Cesur kadınlar ve cesur aileleri.Toplumun içinde kırmızı bir benek gibi sırıtacak denli idraki yüksek ve birikimli kız evlat yetiştirmeye çabalamak…Herkese benzemeyecek bu kadının o toplumun içinde neredeyse anlaşılmamaya mahkum olacağını, yalnızlaşacağını, ötekileştirileceğini ve dışlanacağını; hatta eş bile bulamayacak kadar yapayalnız kalacağını bile bile.İdealizm böyle birşey olmalı.
Almanyada okuması için devlette çalışan adamlar destek olmuş bu da bişi, ama keşke ülkemizdeki üniversiteye kız öğrenci alınması için girişim yapsalardı
ilk olmak….
tarihe geçmek