Vize
Vize

Vize kelimesinin sözlük anlamı “Bir ükeye girmek veya bir ülkeden çıkmak için yetkili makamlardan alınması gerekli izin” olarak geçmektedir. Yani dünyadaki bir çok ülkeye girmek için ülkemizden herhangi bir insan o ülkeden izin almak zorundadır ve izin mercileri de malumunuz üzere ilgili ülke konsolosluklarıdır. Peki bizim vize uyguladığımız ülke var mı? Cevap vereyim; Hemen hemen hiç yok, yani en aç ülke olan Etiyopya’ya bile vize uygulamıyoruz, daha doğrusu vize adı altında bazı ülkelerden giriş haracı alıyoruz o kadar. Yani bizim vizemiz ya da iznimiz satılık. Para karşılığı eşine “izin” veren kadınlar gibi aciz bir durum. Ama örneğin Amerika, Almanya, Fransa, Kanada ya da Ingiltere gibi gelişmiş ülkeler aynı durumda ne yapıyor dersiniz? Önce vize başvurusu yapacak kişiden bizim diğer ülkelerden aldığımızın çok üstünde bir vize işlemleri ücreti alıyor.Daha sonra bize bekleme cezası veriyor (bu her zaman bana Nasreddin Hoca’nın testiyi kırmadan evvel çocuğu dövmesini anımsatır), ve randevu için bekliyoruz. Bizimle izin vereyim mi, vermeyeyim mi konulu bir mütala yapılıyor, daha sonra ise tekrar bir bekleme cezası vererek başvuru sahibini muhattap kabul edip bunu sözlü olarak beyan etme tenezzülünü bile göstermeden, standart A4’e basılı siyah beyaz fotokopi bir kağıt yollayarak bize “size izin vermedik” diyorlar bu kadar, ki buna mahkeme dahil hiç bir itiraz hakkı da yok. Ayrıca Amerika bir adım daha ileri giderek kendi kargo firması olan UPS’e bir de dolar üzerinden fahişt fiyatlarla kargo parasını bile başvuru yapan kişiye tıkır tıkır ödettiriyor, böylece hem kendi ülkesinin değerlerini, Türkiye’de Türklere empoze ederken, aynı zamanda ülkemiz topraklarında bize izin vermese de, bizden haraç toplama işini çatır çatır yerine getiriyor.Böyle bir eziyet neden var? Yani neden biz bu eziyeti çekmeye devam ediyoruz diye düşünürsek bulacağımız sonuç tamamen ekonomik, dini ve stratejik olacaktır. Yani eğer bizim ekonomimiz onlardan iyi olsaydı, ya da benzer bir düzeyde olsaydı acaba bize vize uygularlarmıydı? Belki de hala uygularlardı. Yani diğer iki neden olan dini ve stratejik girdiler olmayınca bu “izin” durumu hala devam ederdi kanımca. Çünkü yine de biz müslüman bir ülkeyiz, ve ne yazıktır ki dünyanın batı kesiminde müslümanlık terör ile özdeşleştirildiğinden, dinimiz vize alımı açısından bir eksi olarak karşımıza çıkıyor ve bu tip ülkelerde müslüman sayısı önemsenecek bir büyüklüğe ulaşana kadar da bu böyle sürecek ve vize sürecine 1-0 başlamak durumunda kalacağız gibi görünüyor. Diğer önemli neden ise stratejik, vize ya da izin alma mecburiyeti bir bakıma ülkeye uygulanan bir yaptırımdır. Yani “ben senden kuvvetliyim ve o nedenle sen benim ülkeme geleceksen biraz sürüneceksin, ama ben senin ülkene geldiğimde sen benim karşımda ezilmeye devam edeceksin” anlamına gelen bir süreç bu. Bunun üzerine bir de ingilizce dilinin empoze edilmesi binince bunun etkisi daha da artıyor. Yani Ingilizce’nin Türkçemize monte edilmek durumunda bırakılması, ve gençlerimizin örneğin Amerikan filimleriyle, “onları öven, diğer ülkeleri döven” tavrı karşısında filmi seyrederken aslında o ezikliği içten içe yaşaması da sağlanmış oluyor. Gençlerimiz istemeden onlara ve dillerine hayran olmak durumunda bırakılıyor. Bu istismar tabii dünya üstünde diğer milletlerin gençlerine de yapılıyor, yalnız bizim ülkemizde değil. Kanımca, bizim filim sanayimiz ne zaman Amerikan filimlerini aratmayacak duruma gelirse bu istismarın da etkisi azalacaktır diye düşünüyorum. O nedenledir ki ülkemizin filim sanayisi, bilgisayar olanakları ve her tür teknolojik imkanlarını diğer ülkelerden daha hızlı bir şekilde artırmak aradaki farkı kapatmak namına oldukça önemli olarak ortaya çıkıyor. Bence en çabuk çözümlerden biri ülkemiz genelinde internetin ücretsiz hale getirilmesi olabilir, ve dünyada verilebilen en üst hızde zengin fakir herkese ivedilikle açılmalıdır. Böylece bu sayede sürece “informasyon” girdisinin önündeki bariyer kaldırılmış olacak, ve genç insanlarımızın ufkunun daha erken açılması sağlanacaktır. Çocuklarımızın yaratıcılığı ve teknolojik yatkınlıkları değerlendirilerek, onların üreten insanlar olarak kazandırılması, ve diğer ülkelere işsizlik gibi konular yüzünden gençlerimizin kaybedilmemesi çok önemlidir. Yurtdışında bir çok bilim adamımız yabancı ülkeler için çalışıp onlar için üretiyor ve onların ekonomisine katkıda bulunuyor. Biz sadece haberini yapıyor ve övünüyoruz, ancak bunun bize ülke olarak hemen hiç bir katkısı yok. Aksine üzülmemiz gereken bir durumda biz bir Türk bir buluş yaptığında seviniyoruz. Yani bu “Amerika daha da zengin olacak, Yaşasın!” gibi saçma bir sevinç aslında.

Türkiye
Türkiye

Ülkemiz bir çok ülkeden çok daha güzel ve kültürümüz ise dünyada örnek alınması gereken bir konumda. O nedenledir ki güzel olan değerlerimizi koruyup, bunun üzerine bir da yaratıcılık ve birlikteliği koyabilsek dünyada bir çok konuda 1 numara olmamamız için hiç bir neden yok. Cennet ülkemiz ve değerli kültürümüzü görmeleri ve öğrenmeleri için, bizim diğer ülkelere vize uygulamamız ve haraç almamız gerekir kanımca, çünkü malumuz üzere “özel eğitim” tüm dünyada ücretlidir 🙂