“Dahilikle delilik arasında ince bir çizgivardır” derler. Her dahi biraz da delidir. Ama yanılmıyorsam dahilere atfedilen bu az buçuk delilik, onların yaratıcılıklarına ve sıradışı özelliklerine gönderme niteliğinde bir iltifattır da aynı zamanda.1947 yılının 19 mayısında Melbourne‘de dünyaya gelen David Helfgott da, müziğe olan yeteneği sayesinde küçük yaşta bir dahi olarak nitelenmişti. Babası Peter Helfgott’un öğretmenliğinde beş yaşında piyano çalmayı öğrenmiş, onlu yaşlarına geldiğinde de yarışmalarda başarılar göstermeye başlamıştı bile. Ama bu geleceği parlak görünen dahi çocuğun “deliliği” ise bir iltifat değil, ne yazık ki uzun yıllar onu piyanosundan eden psikolojik bir hastalık olarak kayda geçecekti.

David ve babası Peter Helfgott
David ve babası Peter Helfgott

Müziğe yatkın, müzik eğitimi almak isterken buna engel olunmuş bir babanın, kendi gerçekleşmemiş isteklerini oğluna yaptırmak istemesiyle başlayan bir süreçte, babası David’i hep başarılı olmaya zorlar; başarısızlıklarında onu küçümser, sevgisinde hastalıklı, kızgınlığında cezalandırıcıdır. David’in, düyanın çalınması en zor bestelerinden biri sayılan Rachmaninoff‘un 3. Piyano Konçertosu‘nu çalabileceğine inanabilecek kadar gözü dönmüş baba, oğlunun Amerika’da müzik eğitimi almasına engel olur.Sevgisinde de cezasında da aşırı olan babsının bu engellemesine tepki veremeyen David, on dokuz yaşına geldiğinde Londra’daki Kraliyet Müzik Koleji‘ne burs kazanınca “kapıdan çıktğında bir daha dönemeyeceği” tehdidini arkasında bırakıp İngiltere’ye gider. Orada üç yıl Cyril Smith ile çalışan David, Rach 3’ü kusursuz bir şekilde çalmak peşindedir. Sonunda 3. konçertoyu çalmayı başaracak ama üzerinde hissettiği ağır baskının sonucunda hastalığının ağırlaştığının belirtileri de görülmeye başlanacaktır.

Okuldan sonra evine dönmüş, evlenmiş; ama kısa süren evliliğinden sonra şizoaffektif bozukluğu teşhisiyle on yıl tedavi göreceği Graylands Sinir ve Akıl Hastalıkları Hastanesi’ne yatırılmıştır. Tedavisi sürecinde piyano çalması yasaklanan David, hastaneden çıkıp dışarıdaki yaşama adım attığında dönen talihinin yolunda yürümekte olduğundan habersizdir.Bir barda çalışmaya başlayıp piyanodaki ustalığıyla terar “parlamaya” başlayan David, astrolog Gillian Murray ile evlendiğinde hem hayat arkadaşını bulmuş hem de dünyanın birçok ülkesinde konserler vermeye başlamıştır. 1991 yılında “Liszt, Racmaninoff, Chopin” CD’si Avustralya ARIA Ödülüne aday gösterilir. 1996 yılında Scott Hicks‘in yönettiği, baş rolünde Geofrey Rush‘ın oynadığı ki bu rölüyle Oscar almıştır kendisi, David Helfgott’un hayatını anlatan Shine adlı film çekilir. Filmin gösterimiyle beaber David Helfgott adı tüm dünyada duyulur. David’in “Racmaninoff 3” CD’si, filmin saundtrack’iyle birlikte best-seller olur. 1997 yılında New York Times ve Billboard, Helfgott’u “yılın en etkili klasik müzik sanatçısı” ilan ederler. İlerleyen yıllarda David Helfgott, “Brilliantisimo”, “Brave New World”, “Helfgott Magic” gibi kayıtlarında Rachmaninoff, Liszt, Chopin, Schumann, Mussorgsky gibi sanatçıların eserlerini çalmaya devam eder.

Avustralya’da eşi Gillian ile beraber mutlu bir hayat süren David Helfgott, Türkiye dahil tüm dünyada konser vermeye, insanları şaşırtan ilgisi ve yakınlığıyla el sıkmaya devam etmektedir.