bildirgec.org

david helfgott hakkında tüm yazılar

Deli mi, dahi mi? DAVID HELFGOTT

exorientelux | 14 January 2010 12:47

“Dahilikle delilik arasında ince bir çizgivardır” derler. Her dahi biraz da delidir. Ama yanılmıyorsam dahilere atfedilen bu az buçuk delilik, onların yaratıcılıklarına ve sıradışı özelliklerine gönderme niteliğinde bir iltifattır da aynı zamanda.

1947 yılının 19 mayısında Melbourne‘de dünyaya gelen David Helfgott da, müziğe olan yeteneği sayesinde küçük yaşta bir dahi olarak nitelenmişti. Babası Peter Helfgott’un öğretmenliğinde beş yaşında piyano çalmayı öğrenmiş, onlu yaşlarına geldiğinde de yarışmalarda başarılar göstermeye başlamıştı bile. Ama bu geleceği parlak görünen dahi çocuğun “deliliği” ise bir iltifat değil, ne yazık ki uzun yıllar onu piyanosundan eden psikolojik bir hastalık olarak kayda geçecekti.

David ve babası Peter Helfgott
David ve babası Peter Helfgott

Müziğe yatkın, müzik eğitimi almak isterken buna engel olunmuş bir babanın, kendi gerçekleşmemiş isteklerini oğluna yaptırmak istemesiyle başlayan bir süreçte, babası David’i hep başarılı olmaya zorlar; başarısızlıklarında onu küçümser, sevgisinde hastalıklı, kızgınlığında cezalandırıcıdır. David’in, düyanın çalınması en zor bestelerinden biri sayılan Rachmaninoff‘un 3. Piyano Konçertosu‘nu çalabileceğine inanabilecek kadar gözü dönmüş baba, oğlunun Amerika’da müzik eğitimi almasına engel olur.

Shine

exorientelux | 12 January 2010 14:22

“Hikayesini gerçek yaşanmışlıklardan almış filmleri hep sevmişimdir.”demiştim ya, işte güzel bir biyografik film daha: Shine.

Küçük yaşta müziğe yatkınlığı keşfedilmiş, piyona çalmadaki üstün yeteneğiyle takdir edilen David Helfgott, kendisi de klasik müziğe tutkun ama müzik eğitimi alamamış babasının kanatları (!) altında usta bir piyanist olma yolunda ilerlemektedir. Genellikle “emin adımlarla” ile birlikte “yolda ilerleme” ifadesini neden tek başına kullandığımı filmi izlemiş olanlar ya da izleyecek olanlar anlayacaktır. Zira babasının desteğini her an kulağının dibinde hisseden David, “Her zaman kazanmalısın!”, “Seni kimse benden daha çok sevemez, kimseye güvenemezsin!” telkinlerinin altında kendinden emin olmaktan çok despot babasının isteklerini yeine getirebilme çabası içindedir. Üzerindeki bu baskı, babasının fazlasıyla arzu ettiği Rachmaninoff‘un 3. Konçertosunu kusursuz çalma başarısını gösterdiği önemli bir konserde onu tepetaklak eder. Uzun yıllar bir akıl hastanesinde tedavi gördükten sonra bavulunu alıp hayata karışması ise onun için kolay olmayacaktır.