Sabah saatin beşi, yan odadan sinirle kurulmuş cümlelerin sessizce söylenmesine rağmen kinini, nefretini duyabiliyorum, öyle hınçla söyleniyorlar ki huzursuzlanıyorum, kalbim hızlı atmaya başlıyor, geçmişe dönüyorum hiçbirşey değişmemiş sanki. Yattığım yatakta yıllar öncesine dönüyorum, gözlerim sımsıkı kapalı sanki açarsam beni de çekecekler kavganın içine, sesleri çok kısık ama içindeki şiddet yüzüme patlıyor sanki. Yorganı başıma çekiyorum, sesler biraz uzaklaşıyor. Ama tamamen duymamak istiyorum, duvarların arkasından, kapalı kapıdan nasıl oluyorda şiddeti, huzursuzluğu iliklerime kadar hissedebiliyorum kendime şaşırıyorum. Tabi geçmişte şaştığım şeyin ne olduğunu bilmiyordum, kalbim ve midem arasında dolaşan şeyin huzursuzluk nedeniyle olduğunu da bilmiyordum, duyduğum şeyi o yaşlarda herhalde korku, üzüntü gibi sade kelimelerle anlatabilirdim. Uyumak istiyordum, az önce gördüğüm rüyaya devam etmek, ama susmuyorlardı. Tam sustular tamam bitti derken, ağlamaklı bir sesle annemin sesi geliyordu. Kapının sertçe açıldığını duyduğumda yüreğim ağzımdan çıkacakdı.. Sanki beni yatağımdan çıkaracaklar ve söyle bakalım kim haklı kim haksız diyeceklerdi. Ne diyecektim ben, annemin yaşlı gözleri babamın kızgın bakışları arasında ne diyebilirdim? Hiç olmadı böyle birşey ama ben hep o korkuyu duydum..Yatakta dönüp duruyordum, işe gitmek için kalkmama daha çok vardı, ama bir kere odaya giren huzursuzluk havası tüm oksijenimi tüketmiş, uykumu alıp götürmüştü. Hiç birşey değişmemişti 36 yaşındaydım, hala annesi babası kavga edince yüreği ağzına gelen o küçük kızdan ne farkım vardı? Sadece ne oluyor bunlara hala diyip, cık cıklıyordum, değişen tek şey buydu sanırım..Odam oturma odasına dönüşmüş, yatağım çıkarılıp yatak olan bir kanepe konulmuştu. Annem çarşafı serip yatağı hazırlarken, hiç gülmeyen yüzüne baktım, gülmüyordu, mutsuzdu.. Babam meyve tabağı hazırlamıştı bana, gülüyordu, neşeliydi, beni rahat ettirmek için etrafımda dolanıp duruyordu. Yatağa girdiğimde mis kokulu çarşafların arasında kendimi 10 yaşındaki gibi hissettim. Pazar akşamları banyo yapıp, ıslak saçlarıma tülbent ile saran annem, sakın çıkartma üşütürsün derdi. Saçlarımı hiçbir zaman kurutmadım, yine ıslak saçlarımla annemin nasıl becerdiğini anlayamadığım mis kokulu çarşaflarında yatarken başımda tek eksik olan tülbentim değildi, herşey değişmişti, en çok da ben…. Ama gecenin bir vakti seslerine uyandığımda değişmeyen şeyler olduğunu görmek beni ürküttü.. Uyuyamadım, kalkamadım da, öylece tavana bakarken birbirlerine hayatı zehir eden ne kadar çok insan olduğunu düşündüm. Kalktığımda annem kahvaltı hazırlıyordu, ne oldu diye sormadım bile, biliyorum anlatılacak birşey yoktu..Huzur çok mu zordu? Uzun bir süre kalmaya gidemezdim herhalde, akşam evime gidip sessizlik içinde uyumayı istedim..Yağmur yağıyordu, hava karanlık, yollar bomboş idi, içimde huzur vardı şimdilik….
yorumlar
“Söyle bakayım anneni mi babanı mı çok seviyorsun?”ikisini de…”En çok hangisini seviorsun?” (!)… 🙂
Huzur önemlidir ama en önemlisi kendi içinde olanı..Duygusal, hassas arkadaşım, bana çocukluğumu hatırlattın, o kavgalardan sonra babam evden giderken, balkona çıkıp el sallamıştım, beni görmemişti bile..
“Huzur hicbir gürültünün, sıkıntının yada zorlugun bulunmadığı yer demek degildir. Huzur bütün bunların icinde bile yüreğimizin sukûn bulabilmesidir.”Huzur zor değil linet, kendi dünyandaki huzuru yaratmak senin elinde.Değiştiremeyeceklerimiz içinse kabullenmekten başka çare yok galiba…
dün akşam ailemin evine gittiğimde benzer birşey düşündüm linet. akşam tv seyrettiğim salonda, küçükken boyum yetişşin diye koltuğun üzerine çıkar, öyle pencereden bakardım. dün geceki gibi soğuk havalarda yağmuru, uçuşan yaprakları seyreder, içimde tuhaf bir huzur duyardım. herkes sonbaharın hüzün mevsimi olduğunu söylediğinden, ben neden hüzünlenmiyorum diye de düşünürdüm. boyum gibi aklım da kısaymış demek. ama işte, hayat öyle birşey ki, bitişi ve başlangıcı aynı an’a denk getirebiliyor. ve bence huzur, tüm zamanlar içinde sadece sana kalan an’dır. burada kastettiğim yalnızlık değil; sessizlik.. başka birşey düşünmeden pencereden yağmuru izlemek gibi.
Huzur duymak istiyorum dediğimde istediğim şeyi tam olarak tariflendiremiyordum. Kimine göre birşeylere sahip olmaktır huzur.. Kimi için bu maddesel birşeydir ve çoğunlukla ona ulaşmak için çalışır. Oysa senin dediğin gibi puella pencereden yağmuru izlemek yada bir bebeği koklamak hiçbirşeyin verdiği dinginliği veremez.. Yada kelebek çok haklısın herşeyin yolunda gitmesi değildir huzur, kalbinin sukun bulmasıdır huzur… İşte asıl soru bu nasıl sukun bulacak?? … Ben bulmak üzereyim galiba, bunca zamandır cevap bendeymiş hemde…Herkese huzur diliyorum…Sörsiimm beni huzura boğdunuz, yalnız şu endirsinla hala tanışamadım huzursuzum:))Pibekk herkesin kesiştiği bir yerler oluyor mutlak, umarım hatırladıkların seni üzmemiştir..Teac; ne zor sorudur dimi?:))
Hemde çok zor… Sorulması da o kadar zor olan bir s0ru ama , neden kolayca sorarlar bilmem.
Linet,………………………………………..VeDoyacağım huzura, dizlerinde bir Huri’nin.
Huzura erdim birden:))
tamaaam beklenen konuk geldi
huzur ; dünyanın en pahalı lüksü bulunca tutacaksın pamuklara saracaksın ona göre 🙂
@linet, her ne kadar tartışmalar sessizce yapılmış olsada.. beyindeki yankıları rahatsızlık verici boyutta olabiliyor..herkese huzurlu bir yaşam diliyorum…
Daglara sinmis huzur,En kucuk kipirdanis yok yapraklarda,Kuslar ormanda suskun,Sabret yakin birgun sende huzur bulursun.Johann Wolfgang von Goethe
İpleri dolaşmış uçurtmalar misali/ Ne beraber uçabildik, boşverip şu dünyayı/ Ne gidebildik kendi yolumuza/ Rüzgarda savruk, başına buyruk/ Senle benZamanı, yaralarla ölçen kadın/ Geçmişiyle kavgalı/ Gündüz isyankar/ Geceleri Tanrı’ya sığınan kız çocuğu/ Kırdığı kalpleri dizmiş ipe/ Gene en büyük zararı kendineEn sevdiği ses, çocuk sesi/ Güneşli, billur, neşeli/ Oysa, yıllar var ki kendi/ Anne olmayı istememiş/ Çekip gidebilmek için bir gün/ Geride ekmek kırıntıları bırakarak/ Kuşlar yesin diye ayak izlerini/ Kalmasın ne bir sızı ne kalp yarasıSevişirken taşkın bir nehir/ Öpüşürken kor bir alev/ Uykusunda melek gibi masum/ Bakmaya kıyamadığım/ Kaç gece göğsünde uyuduğum/ Ama beraber uyanamadığım kadınİpleri dolaşmış uçurtmalar misali/ Ne beraber uçabildik, boşverip şu dünyayı/ Ne gidebildik kendi yolumuza/ Rüzgarda savruk, başına buyruk/ Senle benHer hasretten sonra/ Başka başka sevdaların kollarında/ Yemin etmişken bir daha konuşmamaya/ Gene bulup birbirimizi/ Sabahı olmayan gecelerde/ Aldatma pahasına sevdiklerimizi/ Ağlayarak seviştiğim kadın/ Senle ben ipleri dolaşmış uçurtmalar misaliİpleri dolaşmış uçurtmalar misali/ Ne beraber uçabildik, boş verip şu dünyayı/ Ne gidebildik kendi yolumuza/ Rüzgarda savruk, başına buyruk/ Senle bençok beğendim Elif Şafak yazmış Teomana şarkı sözü olarak…
çok güzel ifade etmişsin Linet harikaydı. İnan bende çocukluğumdaki annemle babamın tartışmalarını yaşattın. Bu arada 30 küsür yıldır evliler ama hala neyi paylaşamıyorlarda tartışıyor bizimkiler anlamıyorum. bu sebebden küçükken annamle babamın boşanmasını çok istemiştim. Hatta anane-babası boşanan çocuklar neden üzülürki diye de merak ederdim.
abartmayın yaaa… her ev de olur öyle ufak tefek kavgalar… gelip geçicidir
Boşanmış olsalardı bunu merak etmez, bizzat yaşamış olurdun… Anlatım güzeldi.
huzur deyince aklıma bodrum bodrum…
Huzurun nerede nasıl karşımıza çıkacagını kestirmek zor bazen huzur sandıgımız huzura benzer şeyler de yok degil. Hayat şekline göre huzur da değişebiliyor. Önceleri güzel bir ortamda bir kadeh birşey içerken duydugum huzur şu an Kuran okurken oluşan huzura bıraktı yerini. Oturup hayal kurdugumda yada Kuşadasında yaşarken bulundugum huzur ortamı oğlumun beni öpüşüyle kıyaslanamaz bile.. Herkesin huzuru kendine…
Huzur,çok güzel bir anlatım içinde ,herkesten bir şeyler var,beni huzursuz ettiniz sn.yazar 🙂