Zamanın tarih yazıcıları yaşadıkları çağ için “Bu dünyayı Nizam-ül Mülk yönetti, Ömer Hayyam yorumladı ve Hasan Sabbah korku saldı” olarak anlatırlar. Ben bu başlık altında, dönemlerine damgalarını vurmuş adamlardan Hasan Sabbah ve Fedailerini anlatmaya çalışaçağım…
İlk olarak Hasan Sabbah‘ı tanıyalım. Bu isimle ilk karşılaşmamı lisedeki tarih derslerinde oldu. Onu, o zamanlar İran bölgesinde Selçukluların başına musallat olan bir Şii lider olarak tanıdım. Bu isim her zaman bana sempatik geldi, bir de orası var. Neyse…Hasan Sabbah kimine göre -yandaşlarına- çok büyük bir önder, kimilerine göre ise kötülüklerin kralıydı. Ama gerçek olan birşey varsa o da yaşadığı döneme damgasını vurmuş bir şahsiyetti. Hasan Sabbah’ın yapmak istediği, bulunduğu yerden tüm dünyaya korku salmak ve yönetmekti. Bunu yapmak için de kendisine körü körüne bağlı adamların olması gerektiğini düşünüyordu. Bu adamları elde etmek için ise inanılmaz bir plan yapmıştı.Plana gelmeden önce bu plan fikrini ona verenin, Ömer Hayyam olduğunu söyleyelim. Yaptığı plan, kendisini Allah (c.c.) peygamberi yerine koymak ve muminlere öldükleri zaman gidecekleri yer olarak söylenen cennetin anahtarlarının elinde bulunduğuna inandırmaktı.Bu planı gerçekleştirmek için en uygun yer İsmaili tarikatıydı. Bu taritaka girdikten sonra kendisine planını gerçekleştirecek bir yer gerekiyordu, burası da Alamut Kalesinden (Kartal Yuvası) başka bir yer olamazdı. Alamut Kalesi konumu ile fethedilemez olarak görülüyordu.
Alamut Kalesi
Kale Hasan Sabbah’ın sahte cennet planını gerçekleştirmesi için biçilmiş kaftandı. Kalenin arkasında yapılmış, sadece kalenin içinden geçilebilen bir bahçesi vardı. Bu bahçeyi Kuran-ı Kerim’de yazan cennetin bir benzeri olarak dizayn ettirdi. Sahte cennetine köle pazarlarından kızlar satın alarak yerleştirdi, ve onları aşk sanatı konusunda yetiştirdi.Bu bahçeye göndereceği delikanlıları ise, kalede oluşturduğu özel bir birlik olan Fedailerden seçiyordu. Ama Fedai olabilmenin iki önemli şartı vardı: Hayatları boyunca hiç bir cinsel ilişkiye girmemiş olmaları ve İsmaili inancına bağlı olmaları gerekiyordu.Ancak bi sorun vardı: Fedaileri oraya onlar anlamadan nasıl gönderecekti? Bunu da haşhaşın bayıltıcı etkisini kullanarak çözdü. Bu şekilde kendisine Canlı Hancerler adını verdiği özel bir birlik yaratmış oldu. Haşaşiler adı da buradan gelmektedir. Bu birlikte askerler, sahte cennetin büyüsüne o kadar kapılmış oluyorlardı ki, Mehdi (yani Hasan Sabbah)’nin tek bir emriyle kendilerini ölüme gönderebiliyorlardı.
Bunun en güzel örneği şuydu: Bir seferinde Alamut Kalesi Nizam-ül Mülk’ün askerleri tarafından kuşatılmıştı, kuşatma komutanı bir elçi göndererek kalenin kendilerini teslim edilmesini istedi. Buna karşılık Hasan Sabbah gelenleri korkutmak amacıyla, sahte cennetine gönderdiği üç askerin ikisiniden tek bir emirle elçilerin gözleri önğnde kendilerini öldürmelerini istedi. Birisine git şu kuleden atla, diğerine de hançeri kalbine sapla diyerek bunu gerçekleştirdi. Tüm kale ve elçilerin önünde fedailerden biri kalenin kulesine çıkarak hiç bir tereddüt göstermeden aşşağıya atladı, diğeri de aynı şekilde hançeri gözünü kırpmadan kalbine sapladı ve bu iki fedainin de suratlarında cennete gitmenin sevinciyle gülümseme görüldü. Bu olay bir anda tüm İran’da duyuldu ve Hasan Sabbah’ın müritleri artmaya başladı.Üçüncü fedaisini, yani canlı hancerini de Nizam-ül Mülk öldürmeye gönderdi, eline uçu zehirli bir hançer vererek. Yapması gereken sadece Mülk’ün herhangi bir yerini kesmekti. Aynı şekilde dönemin şahı Melikşah’ı da aynı şekilde öldürttü.Adamlarının eline verdiği haşhaş haplarını suikast sırasında almalarını istedi. Bu şekilde görevlerini gerçekleştirdikden sonra cennete gitme umuduyla hiçbiri olay yerinden kaçmadı ve ölümleri sırasında yüzlerinde taşıdıkları o gülümseme herkesin kalbine işleyen bir korku salınmasına neden oldu.Hasan Sabbah, bunu yaparak tarihteki ilk suikast timini kurmuş, aynı zamanda korku krallığını da başlatmış oldu. Bu planını gerçekleştirirken en önemli düsturu, “hiçbir şey doğru değil, her şeye izin var” idi.
Kaynaklar:* Kitaplar1 2*Film: Pers Prens
yorumlar
çok beğendim yazıyı
ben bu adamı emin malufun semerkantından öğrenmiştim, o zamanlar çok etkilemişti. 1 kitap okuyunca hayatım değişmedi elbet lakin güzel yazmıştı namıssız. çağdaşı olan nizamülmülk ve ömer hayyamla olan farkını aklımda kaldığınca şu metaforla anlatmıştı:
artık hemen herkesin herşeyden haberdar olup hiçbir şeyden etkilenmeyeceğini varsaydığımız şu çağda bile garip garip davranışlar görebiliyorsak o çağda bu adamın o insanlara bu davranışları yaptırması bana garip gelmiyor. inandırırsan insan herşeyi yapabilecek kapasitede.ve son olarak, anladığım kadarıyla kendisi o zamanki kabilesi neyse -pers herhalde- onun milliyetçisiymiş. türklerin ve islamın o bölgeye girişini hazmedememiş, dünyaya suikastçılığın kitabını yazıp hediye etmiş. assasin kelimesinin haşşaşilerden esinlendiği söylenilir. etimologlar gelsin anlatsın.
alamut isimli roman bu işi iyi bir şekilde kurgulamış. çok sürükleyici. inancın, kişinin kendi iradesiyle değil de başkalarının iradesiyle şekillendirilmesinin nelere yol açabileceğini ayrıntılı şekilde görebiliyorsunuz.günümüzde de alamut fedailerini görmek mümkün yaptıkları ve kendilerini konumlandıkları şekilleriyle, ne yazık!bir inancın özünü bilmeden, başkalarından öğrenmenin en büyük sakıncaları…
Ben daha önce duymuştum..Ezel dizisinde ramiz dayı bunun hikayesinide anlatıyor..
http://www.facebook.com/video/video.php?v=1218566155599 burdan hikayeyi izleyebilirsiniz…
Ya peki o zaman haşhaşın varlığından kimse haberdar değil mi ? Hasan Sabbah mı buldu yoksa 🙂 ?
Fedailerin Kalesi Alamut.. Bugüne kadar okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Dinin insanları yönetmede ne kadar güçlü bir araç olduğu harika şekilde anlatılıyor ve neredeyse günümüze ışık tutuyor. Din Pazarından para kazanan ve din üzerinden siyaset yapanların Hasan Sabbah’ın müridi olduğunu düşünmemek mümkün değil..
@saintone, hasan sabbah haşaş’ı ilk olarak hindistanda görmüş ama orada sadece keyif amaçıyla kullanıyormuş
Hasan sabbah tarihte gerçekten yer edinmiş bir isim, çoğu kesim sevmez etrafımdaki insanlar bilhassa ama gerçekten takdir ediyorum.
paylaşım için teşekkürler tuttum bu yazıyı…
Dönemin Osama bin Ladeniymüş zaar!
teşekkürler sade ve güzel bir yazı olmuş.
Keşke Hasan Sabbah’ ın, Selçuklu Devleti’ ne hizmet ederken nasıl kariyer uğruna Nizam-ül Mülk tarafından kundeye getirilişini de ekleseydiniz. Pek objektif bir yazı olmamış. Erol Toy’ un Türk Gerilla Tarihi ya da Faik Bulut’ un Berfin yayınlarından çıkan bir kitabına da baksaydınız. Pek araştırma içermeyen, her blogda karşınıza çıkan, popüler kültürüne uygun ve Batılıların kaleme aldığı bir şekilde paylaşılmış bir yazı. Kendi tarihimizde bile böyle yapacaksak, Freud’ u götünden anlarız anca. Yine de emeğinize saygı duyuyorum ve artık tarih yaprağını çevirme ya da bir dünya klasiği kitabı okuma hevesimizi (bkz: Ramiz Dayı-Ezel) bir diziye borçlu oluşumuzu hisseder gibiyim…
dediğiniz konuya değinmeyi unuttum haklısınız eklemem gerekirdi. bir de hasan sabbah’ı ramiz dayının hikayesinden duymadın kaynak olarak paylaştığım kitaplardan okuyarak yazdım dediğiniz dizideb duyarak yazmadım saygı duyduğunuz içinde tşk ederim…
İnsanları kandırmakta, psikopatlıkta sınır tanımayabiliyor insanlar…
Güzel yazı olmuş emeğinize sağlık biraz daha ayrıntılı 2. yazınızı bekliyoruz.
ilginç bir hikaye ilk defa okudum.
bende daha ayrıntılı 3. yazınızı beklemeye namzetim
Gerekçesi her ne olursa olsun insanları bu şekilde kullanmış olması kabul edilebilir birşey değil. Nihayetinde insanların uyuşturulması ve aldatılması var. Tıpkı modeli ve esprisi ne olursa olsun; hırsızlık bir suçsa, aldatmak, baskı , şiddet ve cebirde bir suçtur.
evet bu yazı ilham verdi bana 🙂
çok güzel ve akıcı insan yazının devam etmesini istiyor.
İnsanların uyuşturucu ile sınır tanımayan psikopatlıkları ister istemez “din var mı?..” sorusunu tekrar tekrar sorgulamamı sağlıyor..
İnanın sadece “haşaşiler” i önceden duymuştum.Bu olaylardan haberim yoktu.
Hasan Sabbah bunları din ve haşhaş ile uyuşturmuş yani din ile maneviyatı(ruhu) ve haşhaş ile maddiyatı(bedeni) uyuşturmuş. E derim ki bunlar fedai olmayacakta kim olacak :))
yazı neredeyse romanın kısa bir özeti gibi olmuş, farklı kaynaklardan da alıntı yapılsa daha iyi olabilirdi. ayrıca yanlış hatırlamıyorsam Hasan Sabbah ismaili tarikatına soradan (planlarını gerçekleştirmek amacıyla) katılamamıştır. tam aksine zaten ismaili tarikatına mensup olduğu için böyle bir plan yapmıştır..
güzel makale sagol keyifle okudumpara kazanmanın yolları
Alamutla ilgili birbirini tamamlayıcı iki kitap var ikisini de okudum, çok sürükleyici eserler. Bazen gözünle gördüğünşey de gerçek olmayabiliyormuş demekki.
Hasan Sabbah ve Suikast Timi harişka bir romana benziyor ilk fırsatta okuyacağım. tşkler paylaşım için
Bilgi için teşekkürlerminoxidil satışminoxidil şampuanzayıflama onlinediyet ve diyetkanser