ekmek davası ne yaparsın, yinede diğerleri gibi tekmeyi erken vurmak daha iyi olurdu. bırakalım şol kazata faşizmin türkiye temsilcisi olarak anılsın, yakışır ilhan dedeme:))
İnternet cafe ne zamandan beri görmüyorduk seni buralarda. Ancak üzülerek söylemeyeliyim ki, zaman çoğu insanı tekamül ettirirken senin gibi birini hâlâ olgunlaştıramamış.
Oral Çalışlar/Radikal‘Darbe tehlikesi var mı?’Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği ‘Darbeye Karşı 70 Milyon Adım’ başlıklı yürüyüşe yedi bin kişi katıldı. İstanbul’da Tünel’den Taksim Meydanı’na yürüyen bu yedi bin kişi, darbe olasılığını önlemeyi düşündükleri için yollara düşmüşlerdi.Aynı günlerde gazetelerde yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olduğu belirtilen ‘eylem planı’ ve bu planın hedefleri dikkate alındığında bir darbe sürecinden geçtiğimizden bile söz edilebilir.CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek’in Taraf’ta yayınlanan belgeler konusunda söyledikleri de ilginçti: “Haberde ayrıntı var ve bu ayrıntılarla ilgili aynı ayrıntılı açıklamalar gerekir. Üstelik Genelkurmay’ın açıklamasında olduğu gibi onaylanmamış bir belgeyse ya da TSK’nın hiyerarşisi içinde hazırlanmadıysa, bu çalışmayı kimler yaptı? Bu konuda da kamuoyu aydınlatılmalı. TSK’nın kendi kuruluş yasasında aldığı görevler bellidir. İç ve dış güvenlik başlıca görevidir. Onun dışında siyasal hayata, partilere ve sivil toplum örgütlerine ait olan görev alanlarında TSK’nın faaliyet göstermesi doğru değildir. Aksi halde TSK’nın yasal çerçevesi aşılmış olur. Haberde belirtildiği gibi çeşitli çalışmalar yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Orada öngörüldüğü gibi belli kaynaklar ayrılmış mıdır, ayrılmamış mıdır? Ayrıldıysa bütçeden ödemeler nasıl yapılmıştır? Tabii bunların kamuoyuna açıklanmasını gerekiyor…”***Türkiye’nin yapısal bir krizden geçtiğini söyleyebiliriz. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası ülkemizdeki kurumlar otoriter bir anlayışla yeniden yapılandırıldılar. 1982 Anayasası bu yapılandırmanın ana omurgasını oluşturuyor. Bu otoriter kurumlaşmanın temel mantığı, demokrasinin olmazsa olmazı sayılacak halk iradesini denetim altına almak.Elbette ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesi gelişmiş demokrasilerde de var. Bu görev dağılımı çerçevesinde yargı; yürütme dahil bütün kurumların hukuki açıdan denetlenmesi görevini yerine getirir. Bu ülkelerin ‘hukuk devleti’ olarak varlığını sürdürmesi, bireyin haklarının korunması dengesi üzerine kuruludur.Bizdeki denge ise, ‘hukuk devleti’ yerine ‘otoriter devlet’ mantığı üzerine kuruludur. Milli Güvenlik Kurulu’nun yapılanmasından Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerine kadar bütün sistemin amacı ‘devleti değişime karşı korumak’, ‘otoriter devletin’ otoriter kurumlarını sürekli ayakta tutarak, toplum üzerinde bir baskı yaratmaktır.Neden gelişmiş bir ülkede değil de, Pakistan’da, Tayland’da, Endonezya’da askeri darbe tehlikesinden söz edilir? Çünkü askerin siyasi hayatta rol oynadığı rejimler geri kalmış ülkelerin rejimleridir.Bu tür ülkeler liginden gelişmiş ülkeler ligine yükselmek yönünde bir isteğimiz varsa, darbe olasılığını artık bir daha önümüze çıkmayacak kadar uzağa sürmeliyiz. Tartışmanın, kavganın gürültünün ana sebebi budur.“Bu ülkeye demokrasi erken geldi, bu ülke demokrasiye layık değil” diyen insanlarla tartışıp duruyorum. Türkiye’nin tek partili otoriter bir rejimle yönetilmesini isteyen, kendisini ‘solcu’ ‘cumhuriyetçi’ diye tanımlayan o kadar çok insan tanıyorum ki!***Artık açıktan askeri müdahalenin koşulları kalmadı. Bunu kavrayan birileri, bu kez yöntemi değiştirip ‘psikolojik savaş’ unsurları yoluyla geleneksel sistemi sürdürmek istiyorlar. Ortalığa dökülen belgelere baktığımızda böyle bir durumla yüz yüze bulunduğumuz iddia edilebilir.O zaman bizler de durumdan vazife çıkararak, demokrasi için harekete geçmeliyiz… Tünel’den Taksim’e yürüyen binlerce kişi işte bu duyarlığı ifade ediyorlardı…
Oral Çalışlar, son yıllarda Cumhuriyetten ayrılıp da- xx sene buraya zor dayanabildim. Cumhuriyet artık tutuculuğun ve faşist söylemlerin kabe’si oldu.”diyen ilk yada son gazeteci veya karikatürist değil. Neredeyse onlarca gazeteciden sadece sonuncusu. Ben hala bu gerçek özgürlükçü sol tavrına rağmen nasıl orada yazabildiğine ve onu orada barındırabildiklerine şaşıyordum. Geç bile oldu bu geçiş.Millet neye şaşırmış anlayamadım. Hasan Cemal, Cumhuriyet’i anlattığı kitabıyla zaten durumu ayan beyan ortaya çıkarmıştı. İnsanlar sizin safınızdan uzaklaşınca niye böyle huysuzlanıyorsunuz ki. Bakın, İslami cenahtan da polemikçi imam Ahmet Hakan yıllar sonra dini yaşama ‘yeter’ deyip, nişantaşı cafelerine akarak tüm komplekslerini doyasıya akıttı. Ulusalcı-laikçi devlet gazetesi kartelinin bir üyesi olmayı seçti. Adamın hakkı değil mi bu? Bastırılmış duygularını yaşama hakkı var elbette. Kırkına kadar kendini tutabilmesi ve bastırılmış duyguları ile yaşaması tuhaf.Oral Çalışlar yada Tan Oral, Aydın Engin, İpek Çalışlar, Hasan Cemal vs. gibi isimlerin bu gazeteden ayrılması gayet doğal. Bence İlhan Selçuk gazetesini “Fatih Altaylı”, “Emin Çölaşan, “Tuncay Özkan” yada “Fatih Çekirge” gibi isimlerle (tabi bir de bidon kafalılara 3 satır köşe yazısı ile meramını anlatan yazar Yılmaz Özdil) Cumhuriyetin boş kalan sütunları için bulunmaz isimler olabilir.
Bir sol haber sitesinde konuyla ilgili haber ve yorumlarına baktım az önce:
Yazar Murat Belge’nin Radikal gazetesinden ayrılmasına üzülen Doğan Grubu’nun sahibi Aydın Doğan, Radikal gazetesini yeni yazarlara açmaya karar verdi.Gazetede yazı yazmaları için teklif götürülen yazarlar arasında Ahmet İnsel, Cengiz Çandar, Ayşe Kadıoğlu ve Baskın Oran’ın adları geçiyor. Ancak bu kişilerden İnsel, kendisine bu yönde henüz bir teklifin gelmediğini söyledi.
Ve de haberin altındaki yorumlarda kendini solcu zanneden bir kemalist’in yorumu ilgincime gitti doğrusu:
Yorumcu: KemalistaSolculuğu eşcinsel ve yeşillik savunuculuğu, kürt şovenizmi olarak algılayan sığ zihiyetlere göre elbette Radikal de solcu, Taraf’ta.. Ancak gelin görün ki, SOLCU olmak öyle bedelsiz ve kolay bir iş değildir. Hiç bir zaman olmamıştır.Siz emekçinin ne kadar yanındasınız, SOL buna bakar..Ne kadar anti-emperyalist, ne kadar bağımsızlıktan, özgürlükten yanasınız..Yoksa Çalışlar da, Belge de kuru gürültüden ibarettir.Perihan Mağdenmiş, Ahmet İnsel’miş.. Zavallılıktır bu.. Sığlıktır, entelektüel ahlaksızlıktır. Patron yalakalığı ve AB yalamacılığıyla SOLCU filan olunmaz. Kıt zekalılar iyi anlasınlar bunu..
Murat Belge’ymiş, Ahmet İnsel’miş şuymuş buymuş.. Hepsi kıt akıllı, sığ insanlardır. Sol’a kattıkları ne olmuş ki bu insanların. Solcu dediğin eğitimsiz antiemperyalist kemalist softa kıvamında olur. Yaşasın Kemalist softalar güruhu! Emperyalizm ve batı sizden çok korkuyor.
İnsanlar sizin safınızdan uzaklaşınca niye böyle huysuzlanıyorsunuz ki.
soyleminin altına;Bakın, İslami cenahtan da polemikçi imam Ahmet Hakan yıllar sonra dini yaşama ‘yeter’ deyip, nişantaşı cafelerine akarak tüm komplekslerini doyasıya akıttı. Ulusalcı-laikçi devlet gazetesi kartelinin bir üyesi olmayı seçti. Adamın hakkı değil mi bu? Bastırılmış duygularını yaşama hakkı var elbette. Kırkına kadar kendini tutabilmesi ve bastırılmış duyguları ile yaşaması tuhaf.yazabilmen de baya tuhaf. esasında tuhaf falan degil. tuhaf beklenenin dısında bir seyler olması halinde soylenir. evet, evet baktım tekrar. hic tuhaf degilmiş. iyi durmuş. ama sen yazdıgın için.
Oral Calislar`in cumhuriyeti birakmasi baska bir gazeteye gecmesi onun fikirlerinin ya da zihniyetinin degisecegi anlamina gelmez, adamin yasam tarzinda bir degisiklik olacagini sanmiyorum, Calislar`in durusu bellidir. Oral Calislar`i iyi okuduysaniz onun durusunu kolay kolay kaybetmeyecegini bilirsiniz.
Ben tuhaf karşılamıyorum diyorum işte. Gayet doğal. Ki, Oral Çalışlar pozisyon değiştirmedi hiç. Sadece Cumhuriyet Gazetesi üstündeki kamuflajını kaldırdı, gerçek tavrına dönüştü (baba siyasetçi nurcu-laik süleyman gibi).Ama bu polemik gülü bir hayli değişim yaşadı. Ama değişmek de insani bir durum. Ve de bireysel tercih. Size ne? kim nereye geçerse gesin. Sen söylediklerini eleştir.Oral Çalışlar düne kadar yazdıklarını artık Radikalde tekrar edecek. Eleştiriyosan söylemlerini eleştirmeye devam edersin.. Öbürkü de dün başka derken bugün başka şeyler diyor. Söylemini eleştir geç. Safı onu ilgilendiriyor sonuçta. Layıkını ve Ertuğrul’unu-Aydın’ını bulmuş işte adam. Günü aydın olsun. “Cemaatimizden bir kişi daha eksildi” diye arkadan sövmenin alemi ne.Ama ben hala senin tuhaf kelimesinde tuhaf tuhaf cümlecikler kurma sebebini anlamaya çalışıyorum.Arrogante’nin bu yorumdan anlayamadığı şey ne ola ki?
ooo, sen de degismissin be anthro. uslubuna dikkat ederek yazan bir adamdın sen. halbuki ben farklı fikirlerde olmamıza ragmen duzgun tartısılabilir biri olarak tanımlıyordum seni yakın gecmise kadar.sal bakalım..benden de olrayt o zaman..
Anlamıyosun diyosun. Mahalle delisi gibi yapıştıysam aynı mevzu üzerinden sana salıverdim seni, kurtul diyorum.Ben söylediğimde çelişik bişi görmüyorum. Bir karşılaştırma ile olayı ters açıyla algılayın diyorum garipseyenlere. Sen illa ısrarla çelişki var diyosan, daha ne diyim ki ama. Çelişik diyorsan çelişik olsun madem.
Cumhuriyet’in ilk kez kimin emriyle ve nereden temin edilmiş bir matbaa makinesiyle yayın hayatına başladığı, neye hizmet etmesi emredildiği, tarihi boyunca hep böyle devrimci ve çağdaş mı olduğu, ilk güzellik yarışması ve ilk piyangoyu hangi kıymetli gazetemizin düzenlediği, 9 Mart darbe girişiminin kimin makam odasından yönetildiği gibi konu başlıkları, seneler evvelinde kalmış olmakla birlikte, yine de renkli mevzulardır.Örneğin, durup dururken yersiz bir paranoyaya kapılarak yurt dışına kaçmış olan hassas ruhlu şair ve komünist Nazım Hikmet‘in gazetemizdeki fotografının yanına 12 Temmuz 1951’de yazılan şu resim altına bakalım:
Bu fotoğrafı sütunlarımıza geçirirken şair Eşref’in Abdülhamid’e yaptığı tavsiye aklımıza geliyor. Bu tavsiye ‘resmini teksir ettirip dağıt ki millet doya doya yüzüne tükürsün’ mealindedir. Biz de yukarıdaki resmi Nazım hesabına aynı gaye ile basmış bulunuyoruz.
Bu örnekte de görüleceği gibi, tüm Babıalî bu büyük ozanımızı unutulmuşluğun girdabında terketmişken, sevgili gazetemiz onu bir vesileyle Türkiye kamuoyuna anımsatmıştır.Ya sevgili gazetemizin ölümsüz patronu ve onursal başyazarı Nadir Nadi‘nin 3 Haziran 1938 tarihinde Viyana’dan yazdığı şu satırlar:
Hindenburg’ların, von Moltke’lerin, Rooswelt’lerin arasında en fazla nazarı dikkati celbeden üç isim var: Atatürk, Hitler ve Mussolini…
Böylesine Atatürkçü bir cümleyi -ve benzerlerini- sevgili patronumuzun nazi muhibbi olduğu biçiminde yorumlayan takkesiz liboşların çıkabildiği bu ülkede, boyalı basının işi nerelere kadar vardırabileceğini ve ihanet karşısında safları sıklaştırmamızın neden kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu anlamak zor değil.Gazetemizin ilk binasının daha önce İttihat ve Terakki cemiyetinin merkezi olmasından da manevî bir veraset anlamı çıkartılmaması gerekir. Öyle denk gelmiştir.
yazı gayet güzel, isteyen devamını okur. saftirikleri çok güzel kullanmış, günümüzdede zombi ulusalcıları çok güzel kullanıyor, aynı tuncayım özkanım gibi:)@anthro, şol cümlenin patentini alsan iyi olur
tabi bir de bidon kafalılara 3 satır köşe yazısı ile meramını anlatan yazar Yılmaz Özdil
hoşuma gitti, “gebermenin verdiği anırtılar”dan sonra bunuda kullanma oranım yüksek olacak gibi:)
bak adam 2 satırla anlatıyo, siz sayfalarca yazıyonuz bi bok anltamıyonuz,ordan burdan kopipestler, gugıllar, ekşi sözlükler, kombinler falan, külliyen israf…
antrö bak yorum yazma boşluğunun altında bi uyarı var oku onu canım,dudağından öpsün demek hakarete girer, siteyi ve kendini zor durumda bırakma, efendi ol…
ayrıca bidon kafa da hakarettir, şimdi yılmaz özdil sana dava açsa çatır çatır kazanır, ok35 i de süründürür, site de sizin bu zırvalıklarınızla uğraşır durur, efendi olun efendi,
Ben sana kel demedim. Orda kel deme diyo.Ben güzel bi dilekte bulunuyorum.Mesela “Yılmaz Özdil seni …” desem o zaman kel demiş gibi ayıp etmiş olurdum. Ama öpsün güzel bişey.
Ben şu:”Ayrıca mütemadiyen kavga çıkmasına sebep olan, iş yükümüzü arttıran kullanıcılar siteden uzaklaştırılır. Ahkamlarınızı çok siliyorsak tehlikedesiniz.”kısmını çok sevdim. Benim yorumumun silindiği hemen hemen hiç olmamıştır sanırım. (bi kere kendimin sildirtmem dışında) Dilinin lastiği kopukları sürekli ispiyonlayayım artık bari. Ne de olsa ben kop’un kel olduğunu bile yazmadım hiç. Benim için hava hoş.
sen gör bakalım şimdi bidon kafa dediğiniz yazıyı yılmaz özdile gönderdim,efendi adam dava mava açmaz ama ayıp ettiniz…s
bu sondaki “s” ne? S ile ne demek istedin bana?bak, altta ne yazmışlar. Ama ben gene de rapor etmiycem. Yılmaz artık ne yapıyosa kendi bilir.V V V V V V V
bak yeterince paran var mı?en az 200 milyar kazanırım senden,iyi dusun,samimi avukat arkadaslarımda var,bak ben saka yapmıyorum,gercekten ciddiyim,sonra benden gunah gider,
param yok valla, icraya verirsin, malım mülküm de yok, icradan da bişey alamazsın, hapis cezasına cevrilirse yatarım, iyi niyetten 3 ay sonra çıkarım,sen uğraştığınla kalırsın, masraf falan sen düşün…
eylul74 DİYOR Kİ, (25 Haziran 2008 15:36)yazıktır abisi bu seferlik affette maçı keyifli keyifli seyretsin kop kardeşimiz:)))…para nedirki milli coşkunun yanında:)))
ama ben o parayla kimsesiz cocuklarıda sevindiecegim,yani bu kotu bir sey degil ki!hatta iyi bir sey,
hatta süper bişey dekendi paranla da bu iyiliği yapsana kardeşim, illa tazminat parasıyla mı yapacaksın, ahlı paradır o uğursuzluk getirir, helâl kazancınla yapman lâzım hayır işlerini, yanılıyor muyum…
simdi cogu insan beni acımasız gorebilir,hayır kesinlikle degil,ben yalnızca hak ettigimi ve kimseyi fakir bırakmayacak sekilde alacagım,ve soz veriyorum bir kısmını derneklere verecegim,vicdanım rahat
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
TSYD sana dayansın
ekmek davası ne yaparsın, yinede diğerleri gibi tekmeyi erken vurmak daha iyi olurdu. bırakalım şol kazata faşizmin türkiye temsilcisi olarak anılsın, yakışır ilhan dedeme:))
oral çalışlar’ın anası keranede çalışmış diye bir dedikodu duymuştum. sen bilirsin muhalif demokrat. dooru mu acaba? çok merak ediyorum da.
aynı yazıyı bende gondermistim,zaten uzun zamandır merak ediyordum,bu adamı cumhuriyet nasıl kovmuyor diye,
çok mu merak ediyodun azmı merak ediyodun
İnternet cafe ne zamandan beri görmüyorduk seni buralarda. Ancak üzülerek söylemeyeliyim ki, zaman çoğu insanı tekamül ettirirken senin gibi birini hâlâ olgunlaştıramamış.
Oral Çalışlar/Radikal‘Darbe tehlikesi var mı?’Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği ‘Darbeye Karşı 70 Milyon Adım’ başlıklı yürüyüşe yedi bin kişi katıldı. İstanbul’da Tünel’den Taksim Meydanı’na yürüyen bu yedi bin kişi, darbe olasılığını önlemeyi düşündükleri için yollara düşmüşlerdi.Aynı günlerde gazetelerde yer alan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olduğu belirtilen ‘eylem planı’ ve bu planın hedefleri dikkate alındığında bir darbe sürecinden geçtiğimizden bile söz edilebilir.CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek’in Taraf’ta yayınlanan belgeler konusunda söyledikleri de ilginçti: “Haberde ayrıntı var ve bu ayrıntılarla ilgili aynı ayrıntılı açıklamalar gerekir. Üstelik Genelkurmay’ın açıklamasında olduğu gibi onaylanmamış bir belgeyse ya da TSK’nın hiyerarşisi içinde hazırlanmadıysa, bu çalışmayı kimler yaptı? Bu konuda da kamuoyu aydınlatılmalı. TSK’nın kendi kuruluş yasasında aldığı görevler bellidir. İç ve dış güvenlik başlıca görevidir. Onun dışında siyasal hayata, partilere ve sivil toplum örgütlerine ait olan görev alanlarında TSK’nın faaliyet göstermesi doğru değildir. Aksi halde TSK’nın yasal çerçevesi aşılmış olur. Haberde belirtildiği gibi çeşitli çalışmalar yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Orada öngörüldüğü gibi belli kaynaklar ayrılmış mıdır, ayrılmamış mıdır? Ayrıldıysa bütçeden ödemeler nasıl yapılmıştır? Tabii bunların kamuoyuna açıklanmasını gerekiyor…”***Türkiye’nin yapısal bir krizden geçtiğini söyleyebiliriz. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası ülkemizdeki kurumlar otoriter bir anlayışla yeniden yapılandırıldılar. 1982 Anayasası bu yapılandırmanın ana omurgasını oluşturuyor. Bu otoriter kurumlaşmanın temel mantığı, demokrasinin olmazsa olmazı sayılacak halk iradesini denetim altına almak.Elbette ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesi gelişmiş demokrasilerde de var. Bu görev dağılımı çerçevesinde yargı; yürütme dahil bütün kurumların hukuki açıdan denetlenmesi görevini yerine getirir. Bu ülkelerin ‘hukuk devleti’ olarak varlığını sürdürmesi, bireyin haklarının korunması dengesi üzerine kuruludur.Bizdeki denge ise, ‘hukuk devleti’ yerine ‘otoriter devlet’ mantığı üzerine kuruludur. Milli Güvenlik Kurulu’nun yapılanmasından Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerine kadar bütün sistemin amacı ‘devleti değişime karşı korumak’, ‘otoriter devletin’ otoriter kurumlarını sürekli ayakta tutarak, toplum üzerinde bir baskı yaratmaktır.Neden gelişmiş bir ülkede değil de, Pakistan’da, Tayland’da, Endonezya’da askeri darbe tehlikesinden söz edilir? Çünkü askerin siyasi hayatta rol oynadığı rejimler geri kalmış ülkelerin rejimleridir.Bu tür ülkeler liginden gelişmiş ülkeler ligine yükselmek yönünde bir isteğimiz varsa, darbe olasılığını artık bir daha önümüze çıkmayacak kadar uzağa sürmeliyiz. Tartışmanın, kavganın gürültünün ana sebebi budur.“Bu ülkeye demokrasi erken geldi, bu ülke demokrasiye layık değil” diyen insanlarla tartışıp duruyorum. Türkiye’nin tek partili otoriter bir rejimle yönetilmesini isteyen, kendisini ‘solcu’ ‘cumhuriyetçi’ diye tanımlayan o kadar çok insan tanıyorum ki!***Artık açıktan askeri müdahalenin koşulları kalmadı. Bunu kavrayan birileri, bu kez yöntemi değiştirip ‘psikolojik savaş’ unsurları yoluyla geleneksel sistemi sürdürmek istiyorlar. Ortalığa dökülen belgelere baktığımızda böyle bir durumla yüz yüze bulunduğumuz iddia edilebilir.O zaman bizler de durumdan vazife çıkararak, demokrasi için harekete geçmeliyiz… Tünel’den Taksim’e yürüyen binlerce kişi işte bu duyarlığı ifade ediyorlardı…
hımm. demek valideleriniz oradan tanışıyor.
Laikçilerin zeka ve fikir seviyesi…
ya mezhebi genişmiş ya da zaman kavramında bir sıkıntı var. 16 yıl ne demek yahu, 16 gün der gibi…
Sergen Yalçının doğuştan Fenebaçeliydim demesinin bir benzeri.
oral bey yazık etmiş ömrünün 16 yılına…oldukçada dirayetliymiş…16 yıl çekilirmi orda yaa..insanın kendini öldüresi gelir hergün:)))))))))))
ama yinede zararın neresinden dönülse kardır…yeniden doğmuş gibi olmuştur şimdi:)
Oral Çalışlar, son yıllarda Cumhuriyetten ayrılıp da- xx sene buraya zor dayanabildim. Cumhuriyet artık tutuculuğun ve faşist söylemlerin kabe’si oldu.”diyen ilk yada son gazeteci veya karikatürist değil. Neredeyse onlarca gazeteciden sadece sonuncusu. Ben hala bu gerçek özgürlükçü sol tavrına rağmen nasıl orada yazabildiğine ve onu orada barındırabildiklerine şaşıyordum. Geç bile oldu bu geçiş.Millet neye şaşırmış anlayamadım. Hasan Cemal, Cumhuriyet’i anlattığı kitabıyla zaten durumu ayan beyan ortaya çıkarmıştı. İnsanlar sizin safınızdan uzaklaşınca niye böyle huysuzlanıyorsunuz ki. Bakın, İslami cenahtan da polemikçi imam Ahmet Hakan yıllar sonra dini yaşama ‘yeter’ deyip, nişantaşı cafelerine akarak tüm komplekslerini doyasıya akıttı. Ulusalcı-laikçi devlet gazetesi kartelinin bir üyesi olmayı seçti. Adamın hakkı değil mi bu? Bastırılmış duygularını yaşama hakkı var elbette. Kırkına kadar kendini tutabilmesi ve bastırılmış duyguları ile yaşaması tuhaf.Oral Çalışlar yada Tan Oral, Aydın Engin, İpek Çalışlar, Hasan Cemal vs. gibi isimlerin bu gazeteden ayrılması gayet doğal. Bence İlhan Selçuk gazetesini “Fatih Altaylı”, “Emin Çölaşan, “Tuncay Özkan” yada “Fatih Çekirge” gibi isimlerle (tabi bir de bidon kafalılara 3 satır köşe yazısı ile meramını anlatan yazar Yılmaz Özdil) Cumhuriyetin boş kalan sütunları için bulunmaz isimler olabilir.
Bir sol haber sitesinde konuyla ilgili haber ve yorumlarına baktım az önce:
Ve de haberin altındaki yorumlarda kendini solcu zanneden bir kemalist’in yorumu ilgincime gitti doğrusu:
Murat Belge’ymiş, Ahmet İnsel’miş şuymuş buymuş.. Hepsi kıt akıllı, sığ insanlardır. Sol’a kattıkları ne olmuş ki bu insanların. Solcu dediğin eğitimsiz antiemperyalist kemalist softa kıvamında olur. Yaşasın Kemalist softalar güruhu! Emperyalizm ve batı sizden çok korkuyor.
ulen dandik demıkratlaikçilerin fikir seviyesi girsin sana.koduumun demıkrat.
soyleminin altına;Bakın, İslami cenahtan da polemikçi imam Ahmet Hakan yıllar sonra dini yaşama ‘yeter’ deyip, nişantaşı cafelerine akarak tüm komplekslerini doyasıya akıttı. Ulusalcı-laikçi devlet gazetesi kartelinin bir üyesi olmayı seçti. Adamın hakkı değil mi bu? Bastırılmış duygularını yaşama hakkı var elbette. Kırkına kadar kendini tutabilmesi ve bastırılmış duyguları ile yaşaması tuhaf.yazabilmen de baya tuhaf. esasında tuhaf falan degil. tuhaf beklenenin dısında bir seyler olması halinde soylenir. evet, evet baktım tekrar. hic tuhaf degilmiş. iyi durmuş. ama sen yazdıgın için.
Oral Calislar`in cumhuriyeti birakmasi baska bir gazeteye gecmesi onun fikirlerinin ya da zihniyetinin degisecegi anlamina gelmez, adamin yasam tarzinda bir degisiklik olacagini sanmiyorum, Calislar`in durusu bellidir. Oral Calislar`i iyi okuduysaniz onun durusunu kolay kolay kaybetmeyecegini bilirsiniz.
Ben tuhaf karşılamıyorum diyorum işte. Gayet doğal. Ki, Oral Çalışlar pozisyon değiştirmedi hiç. Sadece Cumhuriyet Gazetesi üstündeki kamuflajını kaldırdı, gerçek tavrına dönüştü (baba siyasetçi nurcu-laik süleyman gibi).Ama bu polemik gülü bir hayli değişim yaşadı. Ama değişmek de insani bir durum. Ve de bireysel tercih. Size ne? kim nereye geçerse gesin. Sen söylediklerini eleştir.Oral Çalışlar düne kadar yazdıklarını artık Radikalde tekrar edecek. Eleştiriyosan söylemlerini eleştirmeye devam edersin.. Öbürkü de dün başka derken bugün başka şeyler diyor. Söylemini eleştir geç. Safı onu ilgilendiriyor sonuçta. Layıkını ve Ertuğrul’unu-Aydın’ını bulmuş işte adam. Günü aydın olsun. “Cemaatimizden bir kişi daha eksildi” diye arkadan sövmenin alemi ne.Ama ben hala senin tuhaf kelimesinde tuhaf tuhaf cümlecikler kurma sebebini anlamaya çalışıyorum.Arrogante’nin bu yorumdan anlayamadığı şey ne ola ki?
benim anlayamadıgım bir sey yok. ben anladıgımı zaten ‘tuhaf!’ cumlelerle anlattım. anlayamayan sensin belli ki.
Olrayt! salıverdim gitti seni öyleyse.Anlayışlı insan..
ooo, sen de degismissin be anthro. uslubuna dikkat ederek yazan bir adamdın sen. halbuki ben farklı fikirlerde olmamıza ragmen duzgun tartısılabilir biri olarak tanımlıyordum seni yakın gecmise kadar.sal bakalım..benden de olrayt o zaman..
Anlamıyosun diyosun. Mahalle delisi gibi yapıştıysam aynı mevzu üzerinden sana salıverdim seni, kurtul diyorum.Ben söylediğimde çelişik bişi görmüyorum. Bir karşılaştırma ile olayı ters açıyla algılayın diyorum garipseyenlere. Sen illa ısrarla çelişki var diyosan, daha ne diyim ki ama. Çelişik diyorsan çelişik olsun madem.
olrayt.
Anladım. “Olrayt, çelişki yokmuş” diyosun.OK.
içeriden birisinin yazdıkları olayı biraz daha netleştirir.
yazı gayet güzel, isteyen devamını okur. saftirikleri çok güzel kullanmış, günümüzdede zombi ulusalcıları çok güzel kullanıyor, aynı tuncayım özkanım gibi:)@anthro, şol cümlenin patentini alsan iyi olur
hoşuma gitti, “gebermenin verdiği anırtılar”dan sonra bunuda kullanma oranım yüksek olacak gibi:)
seni ‘anlayışlı insan’ seni..
bak adam 2 satırla anlatıyo, siz sayfalarca yazıyonuz bi bok anltamıyonuz,ordan burdan kopipestler, gugıllar, ekşi sözlükler, kombinler falan, külliyen israf…
Yılmaz Özdil dudağından öpsün senin.Dünya’daki 3 cümle ile meramını anlatabilen tek köşe yazarı.
antrö bak yorum yazma boşluğunun altında bi uyarı var oku onu canım,dudağından öpsün demek hakarete girer, siteyi ve kendini zor durumda bırakma, efendi ol…
ayrıca bidon kafa da hakarettir, şimdi yılmaz özdil sana dava açsa çatır çatır kazanır, ok35 i de süründürür, site de sizin bu zırvalıklarınızla uğraşır durur, efendi olun efendi,
Ben sana kel demedim. Orda kel deme diyo.Ben güzel bi dilekte bulunuyorum.Mesela “Yılmaz Özdil seni …” desem o zaman kel demiş gibi ayıp etmiş olurdum. Ama öpsün güzel bişey.
hakarete girer, öpsün demekle neyi kastettiğini yüce yargı anlar…efendi ol…
birileri sıkıştıkça hakaret ve aşağılayıcı cümlelere yapışıyor…yorumlarının silindiğide yok..demek millet alışmış kendi haline bırakmış..:))) demek zararsız:)))
Ben şu:”Ayrıca mütemadiyen kavga çıkmasına sebep olan, iş yükümüzü arttıran kullanıcılar siteden uzaklaştırılır. Ahkamlarınızı çok siliyorsak tehlikedesiniz.”kısmını çok sevdim. Benim yorumumun silindiği hemen hemen hiç olmamıştır sanırım. (bi kere kendimin sildirtmem dışında) Dilinin lastiği kopukları sürekli ispiyonlayayım artık bari. Ne de olsa ben kop’un kel olduğunu bile yazmadım hiç. Benim için hava hoş.
sen gör bakalım şimdi bidon kafa dediğiniz yazıyı yılmaz özdile gönderdim,efendi adam dava mava açmaz ama ayıp ettiniz…s
bu sondaki “s” ne? S ile ne demek istedin bana?bak, altta ne yazmışlar. Ama ben gene de rapor etmiycem. Yılmaz artık ne yapıyosa kendi bilir.V V V V V V V
aynı kıvırma huylarını burda da sergile sen…
demek ki ben kopa dava acsam kesin kazanırım,acaba acsam mı???
aç yıldırım aç,aç aç aç
hayrola davamı açıyorsunuz…beni şahit yazmayın:)))))
bak yeterince paran var mı?en az 200 milyar kazanırım senden,iyi dusun,samimi avukat arkadaslarımda var,bak ben saka yapmıyorum,gercekten ciddiyim,sonra benden gunah gider,
param yok valla, icraya verirsin, malım mülküm de yok, icradan da bişey alamazsın, hapis cezasına cevrilirse yatarım, iyi niyetten 3 ay sonra çıkarım,sen uğraştığınla kalırsın, masraf falan sen düşün…
muhtemelen parayı avukat arkadısımla bolusurum,ben kılımı bile kıpırtadmam,o herseyi halleder,yani bir telefonla herseyi hallederim,
eger birazcık paran oldugunu sezersem affetmem,bana maddi durumun fena degil gibi geliyor,ama dur ben yakın zamanda anlarım
yok be usta ne parası, olsa süründür valla, ama yok, çok paran gider senin, kapora falan
avukat arkadasla ortak olacagımız icin benden para cıkmaz,ama onu biraz ugrastırır
kop bana faydan dokunabilecegini hic dusunmezdim,bak ben simdi umutlandım,
işte işin ucunda para kazanamıceksınız ya, depositiniz yanar o zaman, zararı size dokunur
boşverin davayı şimdi barışın gitsin:)))))))))))akşama nasılsa tüm yürekler beraber atacak…birlik beraberlik duyguları zirve yapacak hazırmısınız?:)))
senin vardır babanın annenin mulku koyde de olsa farketmez
kafam cok karıstı,
annem babam yok, bişey de kalmadı onlardan…
eger zengi oldugunu bilsem hic affetmem,ama bilemiyorum,
Allah rahmet eylesin,bilemiyorum bakalım,
aaaa alaman kardeşlerimizin ifadesini alıcaz yaa…hemde dava açmadan…unuttunuzmu?:)))))
bu cok buyuk fırsat,paranın bir kısmını bagıslarım derneklere
yazıktır abisi bu seferlik affette maçı keyifli keyifli seyretsin kop kardeşimiz:)))…para nedirki milli coşkunun yanında:)))
ama ben o parayla kimsesiz cocuklarıda sevindiecegim,yani bu kotu bir sey degil ki!hatta iyi bir sey,
hatta süper bişey dekendi paranla da bu iyiliği yapsana kardeşim, illa tazminat parasıyla mı yapacaksın, ahlı paradır o uğursuzluk getirir, helâl kazancınla yapman lâzım hayır işlerini, yanılıyor muyum…
kendiside kimsesiz bir çocuk olduğunu ifade etti…önce sevindirmeye en yakınından başlamak sevaptır:))))))
onunda uzulmesine gerek yok ben yalnızca gayri menkulleri alırım,adamı sokakta bırakcak halimiz yok,onu fakir bırakmayacak kadar alırım,
aslında clicia yurt dısında olmasaydı,asıl ondan cok alırdım,ama sonucta kop fakir kalmayacak bana guvenin
buda bir kere helal kazanc
“Yılmaz Özdil hafif.org’da yazmaya başlasın” kampanyası!
:)))))) celıcıa x ten al…sonuna kadar .:))))))hatta şahitlik bile yaparım seve seve
e ben de yurt dışındayım, yırttık o zaman
yurt dısında olmasaydı, ah simdi cok mutlu olurdum
sen buradasın kop yemezler bunları
simdi cogu insan beni acımasız gorebilir,hayır kesinlikle degil,ben yalnızca hak ettigimi ve kimseyi fakir bırakmayacak sekilde alacagım,ve soz veriyorum bir kısmını derneklere verecegim,vicdanım rahat
ollm, helâl arayı bağış yapabilirsin, tazminat ahlı paradır bağış yaparsın ama dinen makbul değildir, hayır etmez o para..
bana dini mi ogretme,kime sorarsan sor haram degil,sonuna kadar helal,
kop kardeşim fazla damarına basma bence:)))) o kadar dil döktük senin için….tam ikna olacaktı bak şimdi yaptığına:))))))
ahlı para helâl olmaz, sen bi sor bunu
ben bu konuları iyi bilirim fıkıha girer,basbakan bile alıyor,
yaw kendi helal paran varken vermiyosan, başkasından aldığın tazminatı daatman riyakarlık olur, hiç bi açıklaması yok bunun
kardes bende yuklu para olsa verecegim derneklere ama yok
anlaşıldı dava açılacak en iyisi ben birkaç dernek numarası bulayım hayrına:)))))
yuklu paraya bakmaz ki o gönlünden ne koparsa, kazancına oranla, hele sen bi kendi paranla başla o işe, arkası gelir merak etme
ben zekatımı veririm, arasıra sadakada veririz,benim icim rahat
konuyumu kaldırdılar..fazla açıldık:)))
ya kop uzatma artık,bence her sey yolunda,eger cok para kazanırsam davadan,bir kısmını sana geri veririm
senin bi nane yiyeceğin yok, onu da yapmazsın
tamamdır,eylul bak o da kabul etti,icin rahat olsun,
eee yapacak bişey kalmadı o zaman:)))) hayırlı olsun…ben bir iki dernek adresi buldum..:)
ben kendim veririm derneklere siz rahatsız olmayın,
hepimiz tehlikedeyiz