bildirgec.org

Cali Kusu

11 yıl önce üye olmuş, 30 yazı yazmış. 501 yorum yazmış.

“…”

Cali Kusu | 20 June 2011 10:49

Yağmur yağıyor. Damlalar ince, hafif. Ara ara büyüyor, sertleşiyor. Toprağa çarptıkça parçalanıp dağılıyor. Sonra yumuşuyor. Toprağa çarpınca parçalanmadan kendini salıveriyor. Karşıdaki ağacın yapraklarına dokunup kaçıyorlar sanki. Tutunamıyorlar belki de… İstemeden de olsa düşüyorlar toprağa. Hiç incitmiyorlar birbirlerini. Sırasını bekliyor her damla. Gökyüzünden düşmeden önce vedaları sevmeyen yürek gibi gözlerini kapatıp toprağa yürüyorlar! Görmeleri önemli değil. Toprak sevecek onları nasıl olsa. Belki de bu yüzden ihtiyaç duymuyorlar vedalara… Gerek görmüyorlar son bir kez gökyüzüne sarılmaya. Doğru ya! Gökyüzü âşık değil miydi yağmura? Ve bütün aşklar mahkûm değil miydi ayrılığa?

Susmak rest çekmenin asil halidir!

Cali Kusu | 14 June 2011 17:30

Her harf bir insanı yansıtır aslında. başına geldiği kelimeleri kendine benzetir çoğu zaman ya da kendisi kelimeye benzer. Her harf her kelimede bir etki yaratamaz. İşte bu yüzden bazıları ünlüdür, bazıları ünsüz… ünlü insanların etkisi açıkça ortadadır. Kendilerine benzetebilirler çoğu insanı. Özenti yaratırlar toplum içinde. Özendirirler kendilerine. Ünlü insanlar sesli harflere benzerler. Bir araya geldiklerinde aeuüoöıi gibi anıran bir eşeğin akortsuz çıkan sesi gibidirler… Ve ünsüz harfler! sessiz insanlar… Tek başlarına çift camlı pencerelerden seslenen mahkum gibidirler… sesleri çıkmaz. İki seçenekleri vardır. Ya susup hiçliği kabullenecekler ya da sesli harflere yoldaşlık edecekler.

& Çocuk / !

Cali Kusu | 04 June 2011 16:14

Sıradan, sakin, duru bir hayat yaşamanın adı huzur sanırım. Ya da belki de alışkanlık. Alışkanlıkların yapışkan sadakatleri olmasa belki bu kadar zor olmayacak yeni sevdaların, aşkların ya da sıradan bir arkadaşlığın başlangıcı… Kördüğümle bağlanmasaydı eğer kalpler vazgeçilmez olmazdı tüyden geçme sevgiler… Zor değil aslında, buda sığdırılabilir çaresizlerin son durağına. Zamana…

Hayâl!

Cali Kusu | 03 June 2011 09:22

Meselası bol bir hayal kuruyorum. Gözlerim dalıp gitmiş gökyüzündeki yırtık bulutlara. Acınası bir durum. Acıyorum gözlerime. Mesleğinin gerektirdiğini yapamadı ömrünce. Sustu çoğu zaman. Hani dilin anlatamadığını anlatan gözler var ya. Lal oldu işte. Sustu. Karşısındaki gelinciğe boşluğa bakar gibi bakıyor. Siyah ve kırmızı onu hiç ilgilendirmiyor. Sadece süzüyor gereksizce. Sessizce… Umursamıyor sahibinin ayaklarına tırmanan karıncayı. Görmüyor, görmek istemiyor. Karınca kendinden emin bir şekilde ilerliyor. Nasıl olsa onu görecek olan gözler boşluğun esareti altında…

Kurban!

Cali Kusu | 30 May 2011 15:40

Rüzgâr kendini hissettirmeye başladı. Okşayan ahengi yavaş yavaş hırçınlaşıyor. Güneş bulutların arkasına gizlendikçe rüzgârın nefesi titriyor. Sağa sola çarpıyor. Gözleri kararır gibi… Gözlerini kapatır gibi… Öfkeleniyor. İçinde nefreti andıran duygular büyüyor. Ağaçları görüyor. Yemyeşil yaprakları sessizliğin çalgısıyla dans ediyor. Rüzgâr kıskanıyor. Güneşi özlüyor. Özledikçe öfkeleniyor. Güneş saklambaç oyunlarında bir türlü bulunamayan çocuğu oynuyor…

Uyanık Kalp!

Cali Kusu | 19 May 2011 10:52

Tuhaf bir tebessüm var yüzümde. Anlayamadım. Her gördüğüm insan acayip acayip bakıyor bana. Oysa gülümsüyorum ben ne var ki bunda? Üstelik tebessümüm rahatsız edicide değil. Kendimce, basit ve yerinde… Anormal bir durum varmış gibi, birazda acır gibi bakıyorlar bana. Sinirlerim geriliyor o an. ‘Ne ye bakıyorsun lan’ diyesim geliyor. Fakat tutuyorum kendimi. Sıkıyorum dişlerimi kıracak gibi. Ya sabır deyip ve eğip başımı devam ediyorum yürümeye. Biraz yürüdükten sonra ayaklarım ağırlaştı. Adımlarım yavaşladı. Daha isteksiz yürüyorum şimdi. Yorgun gibi. Hasta gibi. Ölü gibi. Ölür gibi…

Ara ara hayaller kuruyorum ve ayağımın altındaki karıncayı ezmekten vazgeçiyorum. Kırılıverir kolu bacağı. Daha nasıl kalksın ayağa. Nasıl taşısın sırtındaki buğdayı! Çekiyorum ayağımı geçip gidiyorum kıyıdan köşeden. Hem zaten günah defterimde doldu. Melekler ellerine ayaklarına yazar oldu. Derste tahtayı sekiz defa dolduran hocaya küfrettiğim gibi küfrediyor melekler bana. Yeter diyorlar. Yeter Allah aşkına! Yazacak ne kalem kaldı nede sayfa…

Telafisi mümkün olmayan şeylerin izahı gereksizdir!

Cali Kusu | 05 May 2011 19:16

Gidiyorum diyene hiç kal demedim. Öyle böyle değil, gerçekten gidene sadece hoşça kal dedim ve derim! Ve mümkünse dönmesin diye dilekler dilerim. Çünkü biliyorum döndüğünde onu sevmeyeceğim. Gönlüm kiralık daire değil sevgilim. Sen gidince yenisi gelmez. Sen gidince ‘sen’ geri gelmez… Gittiğindeki sen değil ki gelen. Gelirken yeni kırık kalpler getiren olacaksın sen. Üzgünüm canım. Tamirat işlerini bıraktım ben. Ellerim nasır tuttu. Hem kalbimde dayanmıyor artık. Çabuk yoruluyorum. Gözlerim çabuk doluyor. Ucu yırtık duyguların hikâyesi gözlerimi çok yoruyor!

Güvenmeyeceksin!

Cali Kusu | 03 May 2011 09:16

Hayatta üç şeye güvenmeyeceksin!
1- Eros’a
2- Eros’buya
3- Eros’bunun çocuğuna

Bunlar, kalp katliamından sorumlu kumandanın at üstündeki eşekleridir! Şeytanın uşağı, acının anası, azabın yoldaşıdır!

Güvenmeyeceksin aşka. Eros var işin ucunda. Okların ucunda alev olduğunu biliyor muydun? Kalbine saplandığında alnından terler akacağını. Kalbinin, üfledikçe alev alan kor olacağını biliyor muydun? Başkasının kalbine sığınmaya çalışırken kendi kalbinden olacağını, canının nasıl yanacağını biliyor muydun?

Simetri Hastası!

Cali Kusu | 30 April 2011 12:06

Sabrımı deniyor cahil zaman. İki de bir basıyor damarıma. Cahilliğine veriyorum. Basit tebessümlerle affediyorum. Her affedişimde tekrarlıyor hatasını. Ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum ki. Sürekli bir mesafe koyuyor onunla arama. Onu benden kıskanıyor mu acaba? Yok artık!

Özledim!

Cali Kusu | 25 April 2011 11:02

Kaşlarını çatarak doğan güneşin karşı binanın duvarına yansıyan nefret dolu ışıklarını görüyorum. Kendinden emin bir ahenkle tepelerin arkasından yükselişini özledim. Akşam batarken hoşça kal der gibi önce turuncu sonra kızıl olan rengini özledim. Güneşi özledim!
Yağmurun çatlak taşlar döşeli kaldırımdan yürürken suratıma düşen tükürüğünü görüyorum.
Bedenimi yıpratmadan ruhumu okşarcasına toprağa düştüğü ilk damlalarını özledim. Yerleri ıslatırdı çamur olsun da bana oyun malzemesi çıksın diye. Yağmurun ince ve zarif düşüncesini özledim. Yağmuru özledim!