Kısa boylu olanı, esiri olduğu arzusunu son bir umutla tekrarladı;
-Abi ben ayran içmek istiyorum.Diğeri sadece durdu ve gözlerinin en içine baktı. Telepati çalıştı. Kısa’nın verecek tek bir karşılığı bile kalmamıştı.O an aslında en çok yapmak istediği şeyi yaptı : sustu.
Uzun, gazlı içeceklere yöneldi. Yapılması gereken herşeyi doğru yaptı ve kapağın cam olmasının verdiği avantajla, dolaba doğrı adımlarken gözüne kestirdiği şişeyi kapağı açar açmaz yakaladı. Çıkardı. Mutlu görünüyordu. Karşılığı olan nakidi verdikten sonra şişenin kapağını açtırdı ve gözleriyle Kısa’yı alıp büfeden dışarı çıkardı.
Dışarıdaydılar.
-Hepsini birden dik. dedi uzun.
-İyi gelecek.
Kısa sadece emirlere uyabilirdi. Zalimce yönlendirilmeyi umuyor ve hatta arzuluyordu. Durumu gerçekten karmaşıktı.Denileni yaptı ve 300 ml. gazlı içeceği 7 sn. de içti.(Uzun herzamanki gibi haklı çıkmıştı.)Omuzlarındaki yükten kurtulduğunu hissetti. Konuşabilir, insanlarla dialoga girebilirdi. Espri bile yapabilirdi artık. Binlerce yıldır beynini kafatasına rendeleyen düşüncelerden bir anda kurtulmuştu. Bütün yükü hafifledi. Birileri kulaklarından beyninin içine mentol zerk ediyordu. Gibiydi.Uzun sordu :
-Nasıl hissediyorsun? Daha iyi mi?
-Evet. Çok daha iyi.-Tamam. Neler oldu? Bana anlatabilir misin?
-Herşey çok gerçekti. Gördüğüm herşeyin neden baktığım yerde ve gördüğüm şekilde olduklarını biliyordum. Gerçeklik bütün yüzeyimi balmumu gibi sarmıştı.-Kötü mü gerçekler?
-Hayır?-Kötü görünüyordun. O yüzden sordum.
-Anladım..Gerçekler üzücü değildi. Onlarla ilgili tek kötü şey, yıllardır diğer insanlardan öğrendiğim gerçeklikten daha farklı olmalarıydı. Ve daha anlamlı.. Bir ezilmişlik uyandı içimde. Tepemdeki atmosferin ağırlığı 3 katına çıkmış gibi hissediyordum.-Evet omuzların çökmüştü. Evet.
-Gerçek bana fazla geldi galiba?-Bence de herzaman fazla…
Yürümeye başladılar : Kısa Uzun’a ayak uydurabiliyordu. Sokaktaki insanlarla karşı karşıya gelmek canını sıkmıyor, onların gözlerine bakma egzersizleri yapıyordu. Gayet hoşnut bir şekilde 300 mt. kadar yürüdüler.Uzun birden:
-Geğirmemeye özen göster. dedi.
Kısa Uzun’u 18 senedir tanıyordu. Birden bire duyduğu bu ilginç tavsiye şaşırtmadı onu hiç. Daha ziyade, gelecek bir kaç saati için endişelenmeye başladı.Endişelenmeliydi de.Zira Uzun ;
-Gazlı içecekler sallandıkları takdirde köpürerek taşma, sığamama eyilimindedirler, biliyorsun.
şeklinde bir girişden sonra, yeni bir sigara için verdiği arayı saymazsak, hemen hemen şöyle devam etti:
Sıvıdaki akıcı forma ait olmayan uçucu maddelerin ‘pıssss.’ sesi eşliğinde atmosfere karışma arzususöz konusu.az önce 300 ml. kadar sıvıya -modern sanayi eşliğinde- zorla karıştırılmış yoğın miktardaki ‘gaz olma yanlısı madde taneciği’nin atmosfere karışıp döngülerine kavuşabilme şanslarını elinden aldın. Hepsini içine hapsettin…7 sn. kadar sürdü.Yaklaşık 20-25 cm. yükseklikten içindeki kapalı bir hazneye dökülmek suretiyle çalkalandılar. Sıvıdan sıyrılmak için uygun anı kollayan uçucular adına bulunmaz bir fırsattı bu. Mekanik, ortama hareket getirmişti. Ama gazlar atmosfere karışamadı. Hacimlerini senin içinde büyüttüler. Diyaframın gerildi ve omuzlarını yukarıda tutmak için alttan destek geldi..Geğirdiğin takdirde omuzların için daha fazla çaba sarfetmen gerekecek. Bunun için ; geğirmemeye özen göster.
Kısa en son yapması gereken şeyi yaptı : sustu.Ve sebepleri düşünmeye başladı.Her ‘bir gerçek’ fikriyatı için en az ‘iki geçerli sebep’ gerekiyordu ve geçerli sebepleri desteklemek için birkaç tane mantıklı çıkarımın etrafta geziniyor olması yeterliydi.’Niye?’ ler sebepleri doğuruyordu hep. Kısa’ya sebep ürettiriyorlardı. Bu sebepler önceden edindiği tecrübelerle yada ‘öğren’diği bilgilerle desteklendiğinde ortaya 0 km. bir gerçeklik zıplıyordu ve anında kök salıyordu. Boru değil. O konudaki gerçek o’ydu artık.Heryer yine gerçekle boyanmaya başlamıştı.Kısa’nın beş duyusu birden farklı bir gerçekliğe adapte olmaya başlamıştı ki, Uzun gezegenle bağlantısının kopmaması için imdada yetişti(!).
-Ama herşeyin bir bedeli var. Onun için dikkatli olmalısın.
Kısa ‘nasıl yani?’ şeklinde bakabildi sadece. Konuşmaya uygun hissetmiyordu. Çene hareketleri, tek başlarına bir belgesel olabilecek kadar çok ayrıntı eşliğinde, hiç olmadıkları kadar ‘anlam’ yüklüydüler.Kısa konuşamadı. Ama Uzun, açıklaması gerektiğini hemen anladı.
-Uçmak o gazların doğasında var. Bunu ne kadar engelleyebilirsin ki? Üstelik onları içinde tuttuğun sürece kendi iğrenç organikliğinle kötü kokmalarını sağlıyorsun.. Benimkisi sadece bir uyarı : bunu yanına bırakmazlar. Sıvılaşma eğilimi gösterip mide özsuyunun kimyasıyla çiftleşirlerse, öğütücü organının iç yüzeyini tahriş edebilecek bir yapı dünyaya gelebilir.Trit olmuş gaslarCan sıkarlar. Demek istiyorum. Dikkat et. Kontrollü özgür bırak onları.
Kısa bu noktadan sonra hiçbirşeyden emin değilmiş gibi davranmaya karar verdi.Hayırlı olsun (du.).