Dayanamadım, şu yurttan kaçma hikayemi anlatmaya karar verdim. Malum okullar açılıyor, ders çıkarılması gereken noktalar mevcut.
Olayların gelişmesi benim yurtkur’un banyo dediği, ancak vücudunun sığabileceği küçük klubelerde hızlıca alınan bi duş sonrasıyla başlamıştı. Bornoz kılığında( ki yurtta böyle gezmek yasaktı, hatta önü açık terlik giymenize de pek hoş bakılmıyordu. Sanırım bekçiler erkek olduğundan, onların cinsel iştahlarını kabartmayalım durup dururken fikriydi bu) odama çıkacaken, banyonun karşısındaki kazan dairesinde fare var mı, fare yoksa ne var falan diye keşife çıkmaya karar verdim. Bu keşfim sırasında ise dışarıya açılan kapının açık olduğunu gördüm. Odama çıkıp arkadaşlarıma anlattım. E kaçarız bi gün falan diyerekten konuyu kapattık. Günlerden bir gün, ben kaçmaya karar verdim. İmzayı attıktan sonra çıkıcaktım kapıdan, arkadaşlarım da kapıyı kapıycaktı. Dünya sabırsızı bi insan olduğumdan hadi diyorum, dur diyolar, hadi diyorum dur diyolar. Ben de indim aşağı, çıktım kazan dairesinden, bizim pencerenin önüne gelip birinin ismini çığırmaya başladım. Arkadaşım çıktı, napıyosun orda dedi? Hadi kapatın kapıyı dedim. Artık bekçiler mi duydu ne halt olduysa çakallar farketmiş kapının açık olduğunu ve nöbetçi memur da tekrar imzaya çağırmış. E tabii imzam var ben yokum. Pek sevgili arkadaşlarım da bana sabah haber vermeyi uygun görmüşler ki ben Ankara ya Rashit adlı grubun konserine gitmiş, izlemiş, baygın vaziyette uyumaktaydım. Acilen şehrime geri döndüm, arkadaşlarımla netçez şimdi biz tarzı bir konuşmadan sonra, aynı şehirde oturan teyzeme haber veriyim, bana geldi falan desin dedim. Aldım teyzemi gittik yurda. Saçlarımı tek tek zenci misali ördürmüştüm, müdür bana; -ben de ne diye böyle geziyo bu demiştim, serserinin tekiymişsin falan dedi. Herşey bana karşıydı yani, öyle hanım hanımcık bi porte çizemiyordum saçlarım yüzünden, kadın ne anlatsam inanmıyordu zaten. Bi dolu yalan attık, ama ailene haber vericez dedi. Hı zıçtık dedim, harbiden de zıçtım zaten. Annem bi posta aradı azarladı, babam bi posta aradı azarladı, babam annemi arayıp bi posta azarladı, kardeşim babam annemi azarladı diye beni aradı azarladı. Ananem niye anneni üzüyosun diye aradı azarladı. Büyükbabam niye annaneni üzüyosun diye aradı azarladı. Bu geniş çaplı azarlama olayından sonra günler boyu bu olayın soruşturması sürdü. Önce tatbikat yaptırdılar. Müdür,yardımcıları ve teyzem aralarında da ben kazan dairesine indik ki bi kelepçeler eksikti kollarımda. Suçlu psikolojisine balıklama daldırdılar.( Suç işleyebilirmişim gibi bi tip mi vardır nedir bende, lisedeyken de kadının teki cüzdanını kaybettiğini farkettiği anda yanında sırf ben vardım diye boğazıma sarılmıştı cüzdanımı ver diye) Nerden kaçtın, nası çıktın falan bi dolu saçmasapalak sorulardan sonra savunma yaz dediler, bi sürü yalan uydurduğum için ne yazdığımı hatırlamıyorum şu an. Verdim savunmamı, görüşüldü falan aslında bunun cezası yurttan atılmak ama 3 gün uzaklaştırma veriyoruz dediler. Ben üzüldüm 3 gün verdiler diye. E sonra resim hikayesi var tabii. Bi baktım asmışlar fotoğrafı, altına da nerden kaçtığımı, ne kadar ceza aldığımı falan yazmışlar. Bakın görün cıss yaparız sonra hesabı.
Rezillik tabii. 3 gün kafa dinledim, arkadaşımda kaldım, bi de deli gibi kar yağmaz mı, sabaha kadar kaydık durduk. Yurdun önüne gittik, herkes camdan karı izliyodu. Ben heyoo şeklinde hoplayıp zıplıyodum. Yurda döndüğümde, banyoda kafamı şampuanlıyorum yan kabinden sensin di mi kaçan? ne cesaret yaa? süper falan deyip gözüme şampuan kaçmasına sebep oluyolardı bi takım insanlar. Ehü ehü şeklinde cevap veriyodum. O sıralarda da okulda sosyoloji sempozyumu yapılıyordu ve diğer illerden bi sürü öğrenci gelmişti. Telefon sırasında arkamdan onlardan ikisi vardı, ama yani tam solcu tiplerdi. Ben telefonda bi arkadaşıma bu kaçma olayını anlatıyodum ama onlar uzaklaştırma olayını anlatırken geldiler. Telefonu kapattım, sigaralarından kısa bi nefes aldılar, baksana naptın sen? bildiri falan mı dağıttın dediler? ben içimden hass diyerekten, yok ben yurttan kaçtım, şeyden, kazan dairesinden dedim. Bunlar da sanki bildiri dağıtsaydım beni baş tacı ediceklermiş ama yurttan kaçtığım için; -heee hikayesin yani, tarzı bi bakışla uğurladılar. Artık odamız benim adımla anılıyodu. Gençlik işte..
Bi de sokaktan geçen ne üdüğü belirsiz bi kişiye seslenerek bize bira almasını istediğimiz ve benim bir eldiven bi de mavi eşofman altına malolan hikaye var ki, rezilliğin bu kadarı yeter diyerekten noktayı koyuyorum.
ps: Tamam kabul, yurttan kaçma işinde iyi değildim ama, doktordan alınan bir günlük raporda birin yanına 5 yazarak çığır açmış ve hiç yakalanmamıştım. Eklemeden geçmiyim dedim.
yorumlar
3 gün ceza iyiymiş 🙂 Yaşaması nasıl bilmiyorum ama okuması keyifli bir macera olmuş.
Yurtta hiç alkol içemedim bir ona yanarım. Ama bu yıl kararlıyım yurda kaçak olarak gircem (yurtta kalmıyorumda) ve sabaha arkadaşlarla içecem.
bizim ordaki kız yurdunda, kızdan çok erkek olurdu. bi keresinde odaları kontrol ederken, erkekin biri ikinci kattan atlayıp karanlıkta kaybolmuş.
hatta bi denememde gündüz gözüyle giriyodum içeri, bekçi hoop dediydi. hopladıydım süratle.
benden:
Sene 2000, Avcılar. Okulda ciddi bir film projesi üzerinde uğraşıyoruz. Sınıfın anahtarını yönetimden aldık. Hem projeyi yürütmeye çalışıyoruz, hem de içiyoruz güvenle. Bu arada yurtta kalan arkadaşların yanında kalacağız. Elimizde yığınla malzemeyle yurda gizlice girmeye çalışıyoruz. Neyse ki kimse görmeden girmeyi başardık. Yatmaya hazırlanırken birden kapı yumruklanmaya başladı. Arkadaşlar kalktılar. Kapıyı açtılar. Gelen nöbetçiydi. Teftiş var odanızda diye girdi hışımla. Ben de hiç yurtta kalmamışım tırstım tabi. Birden odadan bir ses geldi. “Hadi len!” Bi süre sessizlik…Kapıdaki adam gülmeye başladı “ehu ehu şaka yaptım, korktunuz demu!!ahi ehu !
girmek için hani her bir ayağını 12 kilo ağırlığına getiren balçık çamur vardır ya, öyle bir araziden geçerek pencereye tırmanmak zorunda kalmıştım, sonra koridordaki halıların üzerinde yürüyerek Z 36 numaralı odaya girmiştim, e çok bariz olmuştu durum, derhal database’imi yoklayarak Ali Baba ve 40 Haramiler hikayesindeki kapıya X işareti koyma durumunu hatırlamış, kız arkadaşıma pabuçlarımı giydirip her odanın kapısına odaya girermiş gibi gitmesini öğütlemiş, güzel bir gece geçirmiştim akabinde. Ha bi kere de sarhoş kafa kız arkadaşımı kendi odama sokma anım vardır ki onda yakalanmıştım ama aaa ne alakası var aşkolsun görevli abi demiş yırtmıştım. Zevklidir yurt anıları be.
güzeldir…Ama kızlarınki daha güzeldir.. Çamaşır günleri, pijama partileri, bigudili, suratı yeşil maskeli tipler, pofidik terlikler..Komiktir yani.. Bir keresinde gece müdüresine fal bakma bahanesiyle çagırıp, kahvesine uyku ilacı katmıştık, sonrada kaçtık tabi.. Gecenin bir yarısı uyanıp bizi bulamayınca ailelerimizi aramış.. Annem de :” Kaçar tabi, genç onlar, benim haberim var, ne ispiyonluyorsun ?” diye azarlamış kadını, sanki görevi değilmiş gibi.. Annem benim benim bee ..
bi tane daha aklıma geldi. okulun içindeki yurttan geçip yemek yenen ucuz bi yere geçiliyodu. yurt kimliği olmayanları almıyolardı tabii. ben gittim, kimliğimi evde unuttum dedim. bekçi hangi blokta kalıyosun dedi. ben dördüncü blokta kalıyorum dedim. bekçi güldü, hadi kızım hadi dedi. orda erkekler kalıyo..
ben hee dedim arkamı döndüm gittim.
ingilizanahtarı! sen neymişsin be abi?
ben yazının yurt’tan yani canımız ülkemiz herşeyimiz türkiye’den kaçma mevzuu diye düşündüm. okuyorum okuyorum bir yandan da ulan nasıl bağlanacak acaba diye de merak ediyorum. ahahahaha ay çok güldüm kendime. bazen çok aptal olyorum yaw ben :)))))
ben sadece karlı bir ankara sabahı bir kız yurduna 7 tane muhteşem gül götürmüştüm ve gülleri hediye ettiğim kişi hariç,bayan bekçi ve yurdun tümü dahil ; -aaah ah diye iç çekerek bana ve güllere bakmıştı…