Ve uzakda ki dağların ardında ne yaşndığını hatta yaşanabileceğini bilmeden oraları özlemek orda olmayı hayal etmek. Henüz okul çağlarında öğretilrer orda bir köy var uzakda diye geyik muhabbeti yapılır yıllarca .Ancak zaman zaman bunu ister mi insan ? Hiç bilmediği bir yere gitmeyi , tanımadığı inanlar arasında adeta yeniden doğmuşcasına yeni bir hayata başlamayı.Kimi zaman küçük bir kasaba sahil kenarına kurulmuş. Tek bir caddesi olan medeniyetin ve dolayısı ile şehir insanının yozlaştıramadığı güler yüzlü sevecen insanlar. Sahil kenarında bir ev ve denizin maviliği üzerinden süzülerek ufka bakan kocaman bir teras. Dalga seslerinin martılar eşliğinde verdiği mükemmel konser ile birlikte yenen akşam yemekleri.Herhangi bir engele çarpmaksızın direk evinizin içine süzülen ve sabahın eşsiz tazeliğini denizin mükemmel kokusu ile bütünleştirerek size sunan güneş ışıkları .Ve dağların ardında ki bilinmedik o sahil kasabasında yeni bir hayat ihtimali henüz bakir , henüz dokunulmamış
yorumlar
betimlediğin o sahil kasabasının herkesi çekeceğini pek sanmıyorum; şehir hayatının dışında mutlu olmayacağını düşünen -yada sanan diyeyim- pek çok insan var çevremde; lakin bana sorarsan, öyle bir sahil kasabasında hayatımın geri kalan kısmını geçirmek için şu an yapamayacağım pek az şey var..
Bu yazının üstünden tam bir yıl geçmiş ve ben o hayata kavuşmak yerine daha da büyük büyük bir kaos olan İstanbul a gelmişim.Hayat işte ….
Bu gitmelere duyulan arzu,birşeylerden kaçış içinse boşunaBoynunuzun üstünde başınızı taşıdığınız müddetçe bir işe yaramazAma bazı zaman olur,herşey otomatiğe takılmışçasına tekdüzeleşir sıradanlaşır sanki hayatımızda,yada karşı koyamadığımız engellere,haksızlıklara karşı rest çeker gitmek isteriz bilmediğimiz yerlere..O yolculuk gidilecekse eğer an geldiğinde,sakın durma,”onları” duyma..Yorumunu şimdi okudum duymamışsın gelmişsin zaten:)İstanbul’a hoşgeldin