Bir okyanus gördüm dün gece Ankara yolu üzerin de. Oysa göller bile ufacıkdır buralarda bırakın okyanusu deniz bile olmaz diye bilirdim bu bozkır topraklar da.Oysa evet vardı ve tam oradaydı. alabildiğine mavi , alabildiğine coşkun dalgalara sahip bir okyanus. Zaman zaman duruluyordu dalgaları ama tatlı bir gülümseyeşin vals yapan eşi gibi tekrar coşuyordu dudaklardan yayılan tebessüm ile birlikte.Bir kaç ay olmuştu sanırım Ankara ya gelmeyeli ve bu yollardan geçmeyeli. çoğu zaman olduğu gibi sadece bir günlüğüne gidiyordum gene memleketime. Yorucu geçen bir gün gecenin saat 3 ünde binerek başladığım otobüs yolculuğunun başlangıcı ile noktalanmıştı benim için.Her bitiş bir başlangıçtır dedikleri bu olsa gerek.Günün yorgunluğundan olsa gerek sabahın beşinde yolculuğun bir dinlenme tesisinde duraklamasına kadar olan bölümü hatırlamıyorum. En son hatırladığım otobüste host a verdiğim ücret idi.Eh tam sahur vaktine denk getirdiklerine göre inip Ömür Tesislerinin meşhur su böreğinden yememek olmazdı değil mi ?Oldum olası sevmişimdir buranın su böreğini. gerçi hamur işleri konusunda tam bir yamyamımdır. Hatta vakti zamanında evlendiğim hatuna ilk sorduğum soru hamur işlerinden ve tatlıdan anlayıp anlamadığı idi ;)Velhasıl uyku mamurluğunu üzerimden atarak otobüsden indim.Aman Allah ım bu ne hal !Sabahın beşinde şehirler arası bir yoldaki dinlenme tesisi değil de adeta Ankara da mesai bitiminde ki Kızılay Meydanı.Bir yandan yeni gelen otobüsler , bir yandan ayrılanlar. Özel araçları ile bu hengameye çeşni katanlar.Otobüs yolcularına hoşgeldiniz, otobüsünüzü kaçırmayın ve hoşçakalın anonslarını yetiştirmeye çalışan personelin de hakkını yememek lazım. bu kargaşa da soluk almadan yetiştiriyordu anonsları.Bu kargaşa da iyice dağıldı uykum. Memlekete yakınlaşmış olmanın bir haberciydi sanki bu kalabalık. Deniz kenarında küçük akasabalarda yaşanan sakin günlerdne sonra tam bir mahşer kalabalığının içine dalmıştım.O koşuşturanların yerine ben yoruldum ve yorulunca da karnım iyice acıktı. Kapıdan içeri daldım. Ve direk kasaya su böreğimin fişini aldım. Bir an burnuma gelen enfes çorba kokusu her ne kadar beni caydırmaya çalışmış olsa da bildik tat daha baskın çıktı. Ve fişimi alarak böreği seri hareketler ile servis yapan arkadaşın yanına geldim.Fişimi uzattım.Ondan sonrası mı ?Ondan sonrası bizim otobüsden bir kaç yolcunun acele ile dışarı çıkdığını fark ederek kendime geldim.Fişi uzattım. O an daha önce hiç görmediğim okyanusun maviliği serildi gözerimin önüne. Çok mavi vardı yeryüzün de ve bir o kadar da okyanus sahili. Ama bu sahil bambaşka geldi birden bana . İki küçük pencereden başlıyordu ve giddikce derinleşerek genişliyordu ve tüm ufku kapatıyordu. Ve öyle sıcak bir sülüşü varı ki iki yanında ki beyaz sahillerin ortasında içini ısıtıyordu insanın. Daha tazecik di kimbilir belki 17 yada en fazla 19 yaşlarında . Küçük elleri çok usta bir şekilde seri hareketler ile servise hazırlıyordu su böreklerini. Benim tabağımı uzatırken hala ben o derin maviliklerde yüzüyordum. O da farkına varmışcasına okyanusda ki güzelliğe dayanamayarak o maviliklerde boğulduğumun gülümsüyordu tavşan dişlerini hafifce dudaklarının arasından göstererek.Aslında böyle durumlarda rahatsız etmekden çekinirim. dolayısı ile hızla en uzak masaya doğru yöneldim. Ama boşuna bir yönelişdi. Elimde böreğim koca salona bakakalmıştım. Bütün masalar full doluydu.Eh az önce dışarda ki kalabalığı düşününce bunu yadırgamamak gerekir. Hemen yanı başımda tek başıuna oturan genç durumu fark etti ve gözleri ile davet etti masaya . Ancak bu masa oturmamam gereken tek masa idi. Çünkü okyanus manzaralı idi. Ama başka çare olmadığı için oturdum. Börekden daha ikinci lokmayı almadn tekrar dalmıştım . Okyanusun derin sularına. Gülümseyişi eşlik ediyordu gözlerde ki sürekli dalgalar halinde ki bakışlara. Bir şeyi daha fark ettim ki beni cezbeden okyanusun maviliği değil. Tüm doğanın birlikte raks etmesin de ki uyum ve bu uyumun oluşturduğu çok tatlı bir sonbahar valsi idi beni cezbeden.Börek tezgahının önünde ki sıra sürekli yeni gelenlerin eklenmesi ile uzuyor . Tatlı kız seri hareketlerle bir yandan sırayı eritiyordu. Derken bir anlık boşluk oldu. Tezgahının önünde kimse kalmamıştı. Dudaklarında ki gülümseme hafifden duruldu. Okyanusun maviliği kendi içinde bir hortuma dönüştü adeta kendi içinde kasırgalar koparan. O esnada önünde ki tezgahı toparlamış ve bir sonra ki bombardıma na hazırlamıştı.Okyanusun mavilikleri iyice bulanıklaştı. Dudaklarda ki gülümseme durmuş . Artık o tatlı bakışların yerinde hüzün vardı. Yavaşca yanında ki tezgahdan uzaklatı.O ara bizim yolcuların telaşını fark ettim işte.