Internet aracılığıyla taşeronluğu ivme kazanarak sürdürülen uzlaşı kültürü üzerine bir numune
düşünce koçu sıfatlı zatı muhteremin felsefesinin çözümlemesi..Asıl uzmanlık alanı pazarlama stratejisi olan, varlık nedeni üretmek değil tüketime teşvik etmek olan, varlık sebebini ve sınırlarını: ‘Her şeye rağmen sürdürülebilir insanlığın var olması için; Eşimin göreceği en iyi koca, çocuklarımın göreceği en iyi baba, ailemin göreceği en iyi akraba, dostlarımın göreceği en iyi arkadaş, ülkemin göreceği en iyi yurttaş, dünyanın göreceği en iyi vatandaş olmalıyım misyonu ile yaşamaktayım.’olarak betimleyen, insanları tıptansa, alternatif tıpa yönlendirerek beyinlerini işlemez bir uyuşmayla tepkisizleştirmeye davet etmeye yeltenen, bu uyumluluk muskası zatı muhteremin, ağzına yakışabilecek promosyon kampanya başlığının ‘Yaşam uzlaşı kültürü olduğuna göre, gelin dostlarım uzlaşalım. Uzlaştıralım.’olması gayet olağandır.. Varlık nedeni üretmek olan varlıklar içinse ‘yaşam’ bir uzlaşabilen sanatı değildir.. asla olmayacaktır da. Sanat ve düşünce tam da aksine gücünü ve varlığını uzlaşmamaktan alır. Öyle olmasaydı bu gün toplumu değiştirip, dönüştürmüş hiçbir düşünce akımı, hiçbir ideoloji, hiçbir devrim ve hiçbir sanat eseri varolamazdı..
Üreten için, yaşam, kimseyi rahatsız etmeyecek, uyumlu ve söz dinler bir toplum kulu olarak, dürtülerle tepkileri ‘ayarlayabilme’ sanatı değildir. Aksine yaşam, yaratım için her türlü etkiye açık olabilmek ve bu etkilerden tepkiler üretebilmek sanatıdır.Zatı muhteremin hakkını teslim edeceğim bir nokta var ki, o da erkin yükselen değerleriyle uzlaşan herbireyi ‘cennette’ mutluluğun beklediğidir.. Zatı muhteremin ‘en iyi uzlaşanlar; dürtülerle tepkileri uzlaştırabilen kişilerdir.’ dediği topluluk, tüm ömürlerini yara almaksızın ve hiçbir iz bırakmaksızın, uyumlu, sağlıklı olmanın, kimseleri kırmamanın, hiçbir düşünceyle çatışmamanın ve doğal olarak tek bir ürün bırakamamanın kendilerine sunduğu rüşvetlerle tüketirler..
‘Elleri beyinle uzlaştıralım. Beyin sırf kendi habis istekleri uğruna elleri kullanıp, sigara içirtemesin bize. Bir mazluma vurduramasın. Açtırıp ağzımızı, gözümüzü yumduramasın. Kimseleri küstüremesin. Kimseleri üzdüremesin.’ bölümünüyse, ‘haydi şimdi bütün eller havaya’ şarkısı eşliğinde, bir türkçe barda masa üzerinde oynarken yazmış olduğundan şüphelenmemem mümkün değildir.
Bu gizli yayılmacı dünya görüşü temsilcisi zatı muhteremin sözleri, bir kulağımdan girip hiçbir bilgi zerresi bırakmadan tarih boyunca bir daha hatırlanmamak üzere öbür kulağımdan çıkmış bulunmaktadır.. Size de aynını öneririm.. simurg
yorumlar
koçu imzalı bir yazıyı ilk kez okuyorum. sempatizanı ya da müridi falan değilim. hatta uyumlu, uzlaşmacı biri olduğum bile söylenemez.artı, direnmenin, savaşmanın getirileri konusunda da hak veriyorum sana. adını hatırlamadığım bir zat şöyle demiş: isviçre, bilmem kaç yüzyıllık devam eden barış, büyük medeniyet!!! ne kazandırmışlar peki insanlığa, guguklu saatten başka! tüm avrupa birbirini yiyodu bu sürede ama da vinci, mikelanjelo, van gogh buralardan çıktı.bütün bunlara rağmen düşünce koçu denen zatın yazısını okuduğumda anladığım bunlara karşı söylenmiş sözler değil, proaktiviteyi canlandırmaya yönelik düşünce egzersizleriydi.bilmeyenler için kabaca tanımlamak gerekirse proaktiflik, alınan etkiyle verilen tepki arasındaki kısa zamanda, durup düşünüp, gerçek, özgün tepkimizi vermektir. gerçi düşünce koçu denen zat bunu biraz abartılı bir sevgi böceği tadında anlatıyor ama esas konu proaktifliktir ve bence bu kadar tepki gereksizdir. nokta
bu zatı muhterem şahsını düşünce koçu olarak lanse etmektedir.. ve geçimini böylelikle sağlamaktadır.. eleştiri daha çok bu durumadır.. oradan oraya forwardlanan yazısıyla proaktiviteyi canlandırmaya yönelik safiyane bir çabanın ötesine geçmektedir..günümüzde uzlaşı bulanık ve tehlikeli bir çağrıdır.. bu tür yazılar küresel topağa dahil olmaya gizli davetin yumuşak zeminini hazırlama gayretlerini çağrıştırmaktadır.. aculluğuma gelip iyi ifade edememiş olmakla birlikte niyet budur.. işin bir diğer aslı da daha ayağımın tozuyla hafif.orgun sistemini kavramaya çalışırken kendi kendime tuzak kuruşumdur.. affola.. :0)
Benim aklıma takilan mevzu sen ilkokulda, orta okulda düşünmeyi, soru sormayı, hakkını aramayı, kafa yormayı, araştırmayı vs öğretme hatta aksine dogma bilgilerle doldur körpecik beyinleri.Sonra adama 20 kusur yaşına gelince, gel sana NLP öğreteyim hayatın düzelsin, yaşamın evrilsin lakin şöyle 400$ dan başlıyan ücretlerimiz var vezne burda de yok ya….koçum anca gidersin yolun engebeli olsun….
“Mantıklı insan dünyaya uyum sağlamaya, mantıksız insan ise dünyayı kendine uydurmaya çalışır işte bu yüzden dünyadaki bütün yenilikler mantıksız insanların eseridir” demiş bir arkadaş, yazıyı okuyunca aklıma geldi de paylaşmak istedim…
nlp ve sair pop zırvalıklarla ilgili ben de biraz kafa yordum bir süredir. teorim şuydu: bu pop psikoloji, pop felsefe gibi şeyler insanların “anlam dünyası” arayışından nasiplenen, ticarileşmiş şeyler. insanların anlam arayışı olumlu bir şey, her yerde ve tüm zamanlarda gözlenen bir şey. ama bunun pop ürünleri tüketmeye yöneltilmesi mide bulandırıcı. özellikle nlp son zamanlarda trt’de yapılan bazı programlarla ve devlet okullarında düzenlenen seminerlerle devlet eliyle dahi yayılmaya başlandı. yahu dedim, acaba konu ile ilgili bir yazı mı yazsam. anlam arayışında, belki de felsefeye yönelecek, tefekküre dalacak (!) insanların sırtından para kazanan umut tacirlerinin çanına ot tıkamak için bir şeyler yapma isteği duydum. nette biraz araştırma yaptığımda bunun amerika’da iyi para kazandıran dev bir sektör haline geldiğini, ancak nlp’nin kurucusu olan Richard Bandler’ın 1994’te nlp merkezleri aleyhine 90 milyon dolarlık dava açtığını öğrendim. gerekçesi, ondan icazet satın almadan nlp kavramını kar amaçlı kullanmaları. haklı adam. onun fikirlerini sömürerek yeni bir kazanç kapısı yaratmışlar. kendisine de 5 kuruş ödememişler. Bandler’ın davası sonucu pek çok nlp şirketi isim değiştirmiş. Neuro Associative Conditioning vb. adını almışlar. abd’de davalardan sonra nlp sektörü öldü diyorlar. kurslara ilgi azalmış, kitap satışları düşmüş. tüm bunlar haziran 2003 itibarıyla oluyor.Bu durumda anlayacağınız üzre “koçumuz” münir arıkan isimli şahsın “asıl mesleği” de ortaya çıkıyor. boğaz köprüsünü satışa çıkaran sülün osman’ın mesleğinden. adam http://www.munirarikan.com/nlp.php linkinde yayınladığı photoshop marifetiyle imal edilmiş fotografta Bandler’ın arkasına geçmiş gösteriyor kendini. nlp’cilere karşı dava açan bandler münir ile poz vermiş öyle mi? buna en hafif deyişle tüketiciyi yanıltmak derler. bandler bu fotografı görse ne yapardı acaba. arkadan dolanıp puan almak nasıl olur, münir’e göstermez miydi? zaten koçun sitesinde yazılanlar o derece tekerleme tadında ve zırva ki, acaba diyorum bir hoax mıdır? belki adam bu işlerle dalga geçmek amacıyla site açtı ve sonra hiç beklemediği halde ciddiye alındı, köşe oldu.;))
Bence düşünce koçunun söyledikleri doğru. Ama yapması gereken bunları yazmak değil. Öyle yaşarsın, insanlar da seni alkışlar. Bravo der, seni örnek alır. Naif ama bu iş böyle.
acaba neden nlp gibi bazı şeyler abd’de modası geçtikten sonra türkiye’de pazarlanıyor? burası bit pazarı mı bir çeşit?
Sevgili ikonoklast,Sahsima karsi yazdiginiz ve bu konuda epey kafa yordum dediginiz yazinizi ibretle ve hayretle okudum. Kafanizin baya yorgun oldugu goruluyor 🙂 Biraz dinlenin isterseniz.Dostum, NLP’yi sevin, sevmeyin. Bu bir papatya fali degil. Isin erbabi isin aslini bilir.Ancak Ingiltere’de bizzat Dr. Bandler ile cektirdigim resme karsi yaptiginiz hakarete ne demeli?O resmi cekerken yanimda miydiniz?Dr. Bandler bu resmi gorse ne der diyorsunuz. Merak etmeyin ben yolladim. Excellent’ dedi. Tabi bu resim ona gore mukemmel.Ha, bir de onun yaninda cektirdigim amuda kalkmis bir resmim var. Arzu ederseniz onu da yollayayim.Bundan sonra daha dikkatli kafa yorun bence. Ya da kafanizi yormayin. Her isin bir teknigi var.Vakit ayirdiginiz icin tesekkurler.Yaziniz harika. Kime gore Size gore. Ve siz bir insansiniz. Sizi seviyorum. Ve saygi duyuyorum. Ama saldiriniz, yalan ithaminiz, cok uzucu. Size yakismiyor. Keske, bunca kafa yormaniza gerek kalmadan bana ulasip, resmin orjinalini isteseydiniz.Not: NLP ve Dusunce Koc’lugu ile ilgili dusunceleriniz cok guzel. Sizin fikriniz. Ve Sizi yansitiyor. Sizi yansitan bir sey de, daima Size gore guzeldir zaten. Ama saldirilariniz Size yakismiyor. Biraz daha dikkat lutfen.SaglicaklaMunir ArikanNLP Trainer – Dusunce Kocu
Valla sistemdeki “potluğu gidermek”* yerine onun içinde en iyi nasıl yaşarım diye ders almayı düşünmek, zihnini zekice olduğunu sandığı bir sisteme göre stratejik olarak konumlamak (hem de onu var eden yıkıcı yanlarını törpülemekle, hem de eşine, çocuğuna, sevgiline, üretim arkadaşlarına karşı)… bence böyle bir koçluğa gereksinim duyan kişi zaten yeterince pişmiş bir bilmez’dir. Ders almasına gerek kalmamıştır. Ders versin. Parası da cebinde kalsın. Bir de şu var, zaten hiçbir şey yapmana gerek yok, döngü seni ele geçirir önünde sonunda. Bir de kendi isteğinle “eğitilmeyi” (cahilleştirilmeyi) talep etmek mavi hapı almak gibi bir şey (Yoksa kırmızı mıydı? Neyse…) Daha uzun da yazılabilir ama yazılamayabilir de. Allah akıl fikir versin diyorum sevgili koç’a ve öğrencilerine. İncelmemiz gereken bir zamanda bize inceliği öğretebileceğini iddia edenler yüzünden kabalaşmak da olası. [Potluğu Gidermek, Feyza Hepçilingirler’in olağanüstü bir öyküsünün adıdır. Deyimi oradan ödünç aldım. Aslı kürtaj hakkındadır ve okunması şiddetle önerilir bu arada.]
Sistem top olmus, hangi potu düzeltelim ki?