Naomi Klein’in kitabı ‘No Logo’nun, ‘Seattle ruhu’nun kutsal kitabı olduğu iddia edilir. Sonunda okumaya başladım; ama anladım ki çivim çıkmış benim; ilk 50 sayfadan aklımda kalan tek şey Naomi’nin kitap kapağının içine basılı süper fotoğrafı. Ne kadın ya.. Ama evliymiş.
20 yaşımda böyle kitapları hayatın anlamını bulmak için okudum ben.. Bir ciddiyet gerekiyor yani, karşında yüzbinlerce gencin ilham alıp sokaklara döküldüğü bir kitap var di mi? Yok ama, ben 2 gün, Naomi’nin fotoğrafına takıldım kaldım.. Bakınız şurada bir tane var.
Sonra daldım sayfalara, Klein, reklam dünyasına giydirdikçe giydiriyor.. Fakat kitabı okuyuş biçimimde beni huylandıran bir şey var.. Anladım ki, kitabın satır aralarında kendi işimde kullanacağım, paraya tahvil edeceğim reklam fikirleri arıyorum. Hani kitapta bunlardan yüzlerce var ama Oha dedim, oha, ben n’apıyorum ya?
En sevmediğim şeydir yani, ‘kişisel gelişimi sağlamak’ (Bu ne demek ya?), CV’ye yazmak için kitap okumak. Bi de yani böyle okuyacaksan, git öyle kitapları oku.. Peki soruyorum kendime: Ben n’apıyorum ha, ben n’apıyorum??? Beynimin içinde çınlıyor bu soru.. Kitabı kapatıyorum akabinde, neyse demek ki asgari bir haysiyet kalmış yani.. Bir nefes alıyorum, kitabın internet sitesini tıklıyorum, o da bir Weblog sitesi.. Bakınız…
yorumlar
Bu ne biçim Naomi fotosu ya. -1
Ben de Naomi’nin resmi harikaydı diye okuyunca Naomi Campbell sandımdı… Ben de uyanim bari… Bu arada kadın da bir şeye benzemiyor…
yok yok güzel aslında en azından ruhu güzel.
klein’ın metinleri birde şu kitapta var. Kitabın kaynağı şurası
bilgi yayinevi yakında bu kitabın türkçe çevirisini yayımlayacak.
az kaldı…
kitap nooldu bitirmedin mi?
peki reklam fikirleri çağırıştırdı mı sana?
bu yayınevleri çeviricez diyip çevirmiyorlar. ayıp.
yok yok bu sefer kesin. kısa süre sonra çıkacak.
diye bir başlık yazdım ama sonra Türkiye örneklerini düşündüm de, biraz saçma olmuş bu başlık tabii…
Klein’ın kitabında beni en çok etkileyen bölüm, “Bütün alt kültürleri paketleyip satıyolar” konusunu işlediği “alt.everything’ bölümü oldu.
Hakkaten yani, clubber kültürünün, bira markaları
için veri tabanı oluşturmakta kullanılan bir şekil almasından tutun, Levi’s’ın, Adidas’ın falan, siyahların yaşadığı getto’ları dolaşıp trend avlamaya çalışması..
Dünya 1960’ların ve 70’lerin masum dünyası diil yani, Klein bu konuda haklı. Türkiye de jet hızıyla intibak ediyor yeni dünyaya..
Şimdi atıyorum mesela, ‘Hafif.org’ diye bi cafe açılsa gitmez miyiz oraya? Sonra Jacobs ya da büyük bi yayınevi buraya sponsor olsa… Sonra iş çığrından çıkıp, kişisel bilgilerini veri tabanına aktaranlara, kitap hediye etseler… ‘Permission marketing’ hesabı yapsalar yani bunu.. Her şey bize hala normalmiş gibi geliyor olmaz mı? Ama 60’lar’da, 70’lerde bunlar normal diilmiş yani..
Bayan Klein’ın kitabını okurken ben bunu anladım.
“Sadece bunu mu anladın?” diye soracak olursanız, eh yani.. çalışıyorum hala üzerinde..
sen çeviriyorsun galiba, bu kadar emin olduğuna göre?
ben çevirmiyorum, ama yayıneviyle sürekli irtibat içindeyim de oradan biliyorum.
“bayan klein” tabirin pek hoş..