Cennetten gelen ses.. İnsan olmanın dehşetiyle görkemini onun kadar iyi ifade edebilen bir müzisyen nadirdir…Kavvali’nin parıldayan yıldızıdır sonsuza dek sönmeyecek olan ve “üstad” dır her şeyiyle…Geçmişinde büyük kavvallerin olduğu bir aileden gelen üstadın babası da kavvaldi fakat babası onun doktor olmasını istemiş ve bu yüzden müzikten uzak tutmuştur… O gizlice babası ve grubunun çalışmalarını yıllarca gizlice izlemiş ve bu şekilde kendi kendisine öğrenmiştir. Kavvali söylemeye başlamasını ise kendisi şöyle anlatır :”Babam Üstad F. Ali Han’ın 1964 yılında vefat etmesinden on gün sonra bir rüya gördüm. Rüyamda babam bana gelip şarkı söylememi istiyor. -Yapamam- deyince -Bir dene..- diyor, eliyle boğazıma dokununca şarkı söylemeye başlıyorum. Rüyamda babamın cenaze töreninde ilk konserimi verdiğimi görüyorum. Herkes yan yana oturmuş ve ben Kur-an’dan ayetler okuyorum…”Kendisine sufi olup olmadığı sorulduğunda “sufi değilim fakat onların yolundayım..” diyerek “bir sufi, sufi olduğunu asla söylemez” düsturunu da çiğnememiştir…Kavvalinin batı medeniyetince tanınmasını sağlamış ve bu türün dışında pek çok büyük müzisyenle ortak çalışmalar yapmıştır ki özellikle Peter Gabriel’le özel bir yakınlığı vardır. Kendisiyle birebir çalışma onuruna erememiş pek çok müzisyen ise kendisinden etkilenmiştir ki bu da çok doğaldır çünkü üstadın sanatı eşsizdir.Bir keresinde kavvali okurken ne hissettiği kendisine sorulduğunda ise :”Allah için şarkı söylerken kendimi onunla bütünleşmiş hissediyorum ve Allah’ın evi Mekke önümde uzanıyor. Peygamberimiz Muhammed için söylerken sanki Medine’de mezarının başında oturuyor ve onun için dua ediyorum.” demiştir. Yine kendisi kavvalinin gücünün eşsizliğini de “kavvalide aynı ezgiyi asla ikinci kez duyamazsınız..” diyerek açıklamış ve dinleyenlerin de anladığı gibi kavvalinin spontane bir müzik olduğunu ama kurallarıyla birlikte zorlu bir öğrenme sürecinin olduğunu vurgulamıştır.Üstad jazz müziğini sever, dinlerdi ki pek çok batılı jazz sanatçısıyla da birlikte müzik yapmışlardı ve Jan Garbarek, Michael Brook ilk aklıma gelen sanatçılardır.Kendisinin vefat ettiği gün haberini almış ve dostlarla birlikte dağa çıkıp sonsuzluğa uğurlamıştık yüreğimizden kopan ezgilerle,aradan 13 yıl geçmiş oysa ki daha dün gibi..