Töre dediğin nedir? Biz töreyi, daha çok “namus cinayeti” olarak biliriz. Çoğunlukla başkasına kaçtığı için veya tecavüze uğradığı için öldürülen genç kızlar… Bu şekilde gazetelerde çıkan haberler… Sadece kadınlar mı töre kurbanı? Töre dediğin nedir? TRT’deki “Hayat Türküsü” pek de fazla beğendiğim bir dizi değil. Fakat, hasbelkader izlerken benim için önemli bir diyaloğa şahit oldum. Celal karakteri ile kız arkadaşı arasında geçen diyalog… O diyaloğu tam olarak hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla, Celal adlı karkter; sadece kadınların töre mağduru olmadığını, erkeklerin de törelere uymadığı taktirde “dışlanma” vb davranışlar sonucu mağdur olacağından bahsediyordu. Arkadaşı olan bayan karakter ise öfkeyle öldürülen kızlardan vd bahsediyordu. Bu diyalog benim için önemli, çünkü diyalogdaki her iki tarafın sözleri, Toplumumuzun bireylerinin töreye bakış açısının özetliyor. Bir tarafta töreyi yaşayan ve yaşamaya mecbur kalan kesim, diğer tarafta; töreyi sadece tv haberlerinden gördüğü kadarıyla bilen, fakat toplumun eğilimlerini ve davranışlarını yeterince kavrayamamış kesim.***Gerçekten de, toplumumuzu yeterince tanıyabiliyor muyuz? Yoksa “copy paste” yazılara yorum mu ekliyoruz. Birçok “hafif.org” yazısı ve yorumunda da bu “toplumdan kopmuşluk”, “topluma yabancılık” meselesini görüyoruz ve eleştiriyoruz. Kendi adıma konuşuyorum. Peki toplumumuzu ne kadar tanıyoruz? Aynı cumhuriyetin vatandaşlarının duygularını, düşüncelerini anlayabiliyor muyuz? Onlarla empati kurabiliyor muyuz? Sanırım hayır! Fakat yeterince tanımadığımız bu toplum için, orada burada gördüğümüz birkaç satırlık yazıya bakıp hemen ahkamımızı kesiyoruz. Aslında birçok sorunumuzun çözümünde yine bu ince ayrıntı önem taşıyor. Toplumumuzun bireyleriyle ne derecede empati kurabiliyoruz? Onları ne derecede anlayabiliyoruz? Onların da “biz”den olduğunu anlayıncaya kadar birçok sorunumuz hala çözümsüz kalacak.***Peki, töre dediğin nedir? Başka yazılarımda olduğu gibi, “töre”nin tanımını yapmak değil asıl amacım. Herkes farklı bir tanım yapabilir. Töreden ne anladığımı ifade etmek istiyorum. Törelerle ilgili sorunlarımızın çözümü için, kendi düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Elbette ki bilgi ve düşüncelerimde yanlışlıklar olabilir. Fakat bunlar, doğruların söylenmesi için bir işaret olarak kalacaktır yazımızda.***İnsanlar sosyal varlıklardır. Huzurlu va güvende yaşamak için bir topluluk oluşturmaya mecburdurlar. Topluluğun huzuru için, herkes yazılı ve yazılı olmayan kurallar bütününe uyar. Bu kurallar bizzat toplum tarafından ouşturulur. Toplumlar, birlikte yaşama sistemini “devlet” sistemiyle resmileştirirler.***Bir de insanları huzura kavuşturmak için dini inançlar vardır. Bu inançlar, insanı ve evreni yaratan Allah tarafından indirilir. Kimi felsefe ve bilim dalları inançları; toplumların kendi icatları olarak tanımlasa da, semavi dinlerin temelleri ve yaygınlığı bu felsefe ve bilimlere oranla kat kat güçlüdür. Ayrıca bu felsefe ve bilimlerin kendi çelişkileri ve yanlış tespitleri sayılamayacak kadar çoktur. Zaten bunlar da “insan üretimi” olduğu için kesinlikle kusursuz değildirler. Kusursuz olmadıkları için de, Zamanı geldiğinde çürüyüp yok olmaya mahkum olacaklardır. Buna karşılık, her ne kadar aslından saptırılsa da; semavi dinler dünya döndükçe hayatını sürdürecektir.***İnsanlar akıllı varlıklardır. Her ne kadar, akıllarının nereden geldiğini ve aklın ne olduğunu tam olarak çözemeseler de, bu akıl nedeniyle en iyi kararları vereceklerini sanırlar. Birçok insan, en doğru düşüncenin kendi düşüncesi olduğunu sanır. İnsanlar, kendi akılarıyla icat ettikleri şeylerin kusursuzluğuna inanırlar.***Bunun içindir ki, siyasi ve ideolojik akımlara, sanata, mesleğe, bir insana veya başka birşeye bağımlı kalırlar. Özgürlükten bahsedilse bile, bu bağımlılıklar sorgulanmaz. Çünkü birey, bunu kendi rızasıyla tercih etmiştir. Sigara bağımlılığından, sevgili bağımlılığına… Sanat tukusundan meslek aşkına… Ve tabii ki töreler…***Töreler, toplumların kendi akıllarıyla üretip kabul ettikleri yazılı olmayan ortak yasalardır… (Benim tanımıma göre.) Onun içindir ki dinden ve devletten de önce gelir töre. İnsanlar, toplum içinde huzurlu yaşayabilmek için törelere uymaya mecburdur. Çünkü toplum, kendi törelerini icat edip benimsemiştir. Törelere uymamak demek, toplumdan ayrılmak demektir bu anlamda. Toplumdan kedini ayıran birisi de elbette toplum içerisinde dışlanacaktır. İşte, törelere uyma mecburiyeti de bu “dışlanma” tehlikesinden kaynaklanıyor. Birey, töre nedeniyle toplumdan uzaklaşmak isterse bile, bazen de töre onun peşin bırakmaz. Nereye gitse, “töre” gelip onu bulacaktır. Yani, töre mağduru sadece öldürülen kızlar değildir. Öldüren de bunu mecbur olduğu için yapar. Töreyi yaşayan herkes, aynı zamanda törenin mağduru.***Peki bu töreler ne kadar doğru? Ne kadar akılcı? Töre bir sorun mu? (Bu elbette ki soru değil. Ama hala, bu soruyu cevaplamaya muhtaç insanlarımız var!) Töre sorununu nasıl çözeceğiz? Elbetteki her sorunun çözümünde olduğu gibi, bunda da öncelikle sorunu doğru bir şekilde tanımlamalıyız. Bu sorunu en iyi şekilde tanımlayabilmek için de doğrudan halka karışıp, töreyle yaşayan insanlarla empati kurmalıyız. Yoksa dışarıdan kakalanan akılla, bazı siyasetçi ve STK mensubu insanların “eksik akılla” çözüm üretmeye çalışmasından bir sonuç elde edemeyiz. Bunlar ancak, toplumumuzu parçalamak için gayret gösterenlere yeni bir kamplaşma, yeni bir soyutla(n)ma ve yeni bir “bireyselleştirme” akımını başlatma imkanı verecektir. Sorun kendi içimizdeyse, çözümünü de kendimiz üretmeliyiz!(*) Töre sözcüğünü sıkça duyuyoruz.Çoğunlukla töre cinayetleri ve berdel olaylarıyla gündeme geliyor bu kavram.Çokça duymamıza, çokça eleştrimemize rağmen töreninne olduğunu bilmiyoruz diye düşünüyorum.Çokça dile getirmemize rağmen, bu kavrama yabancıolduğumuzu ima etmek için bilerek dil hatası yaptımve “The Töre” şeklinde bir başlık verdim.