hani “bahtsız açıklama” denir ya ondan oldu. üzüldüm resmen ya.. masturbasyon (halk arasında “osbir” denir) sonrasında n’apar bu spermler şimdi?- abi burası sigara kokuyo lan!- tabi kokar salak. dışarı çıktık, herifin elindeyiz,.. sokiim yaaa!…
koklamak başka şey; derinin temas halinde bulunduğu gazların kimyasal etkilerine tepki üretmesi başka. evet “koklamak” eylemi de burun içerisindeki yüzeye yakın hücreler tarafından yukarıdakine benzer şekilde gerçekleniyor ama biz buna koklama derken aynı şekilde gerçeklenen eylem dilde gerçekleştiği zaman buna “tadma” diyoruz. her duyunun farklı bir ismi var ve bunlar biyokimyasal süreçlerden ziyade eylemin kendisiyle özdeşleşmiş isimler taşırlar. kaldı ki, spermlerin yumurtaya doğru hareket etmelerinin sebebi zaten biliniyordu diye hatırlıyorum ben. döl yolundan ilerledikten sonra (bu yol tamamen fiziksel bir süreç, yerçekimi ve basınç etkisi) yumurtanın salgıladığı sıvıya doğru hareket ediyorlar çünkü bu en basit ifadeyle kimyasal çeki etkisi. tıpkı ağır metallerin özellikle beyin hücrelerine bağlanmaları gibi orada gezen spermler yumurtanın cidarındaki kimyasal ortama bağlanıyorlar. ama koklama işi, farklı kokuları birbirinden ayırd edebilme ve bir üst düzeyde bunların nelere ait olduğuna dair kanı üretmeyi kapsar. tüm bu süreç önceden edinilmiş bilgi gerektirir ki spermlerde bu söz konusu olamaz. tek iddia genetik formasyonu, yumurtanın kokusuna yönelmesini (muallak bir kavram, sperm’in yön tayin edebileceği kesin mi?) sağlayan sperm üreten canlıların spermleri kalıtımsal seçicilik yolculuğunda daha fazla dölüt oluşturmuş ve dolayısıyla daha fazla üremişlerdir… derinin koku aldığı fikri de garip. yani fiziksel ve kimyasal etkilerin tümüne, canlı vücudunun tümü tepki üretir ve bunu sinirler aracılığıyla beyin’e iletir. ancak bu kimi organ ve/ya dokularda kimi etkilere daha şiddetli tepki üretmek şeklinde evrimleşmiştir. yoksa foton bombardımanına tutulup da uyarım üretmeyecek bir sinir hücresi beklenemez. ya da adam anlaşılsın diye böylesine basit bir açıklama yaptı tabii, yine de ödül alacak olması hem bilgilerimden şüphelenmeme hem de olayın benim açımdan iyice garipleşmesine neden oluyor. bu konuyu didikleyip yukarıdaki hatalarımı düzeltirim belki ileride; olmadı bu adamdan alın ödülü bana verin.
Bilmiyorum ben mi yanlis biliyorum ama ornegin tad alimi ile koklama icin olan ‘kimyasal etkilesim’ farkli. O acidan belki sperm’lerin yaptigi koku alan sinir hucrelerindeki gibi bir kimyasal etkilesimdir. Ben kokuyu bilmiyorum ama tad aliminin nasil oldugu hakkinda az cok bilgim var. Oradan yola cikarak soruyorum, zira koku olayi tam anlamiyla farkli bir sey olabilir.
“The Internet? We are not interested in it”– Bill Gates, 1993
iki satır hava atılmıyor rahat rahat. illa dmoz’a soktun beni ;o)tad alma:çözünmüş molekül ve iyonları dil ve damağın arka bölgesindeki “tat tomurcukları” ile algılama yeteneğidir. dilin üzeri epitel doku ile örtülüdür ve tat alma tomurcukları, dil üzerindeki papilla denilen yapılarda bulunurlar. papillalar mantarsı, çanaksı, ipliksi şekillerde olur. tat tomurcukları tat reseptörleri (tat hücresi) ve destek hücrelerinden meydana gelmiştir. her tomurcukta elli-yüz arasında tat reseptörü bulunur ve bunların dilin farklı kısımlarında farklı tat gruplarına hassas oldukları bilinmektedir. insan tarafından ayırt edilen tatlar genel olarak tatlı, ekşi, acı ve tuzlu olmak üzere dört grupta toplanır.her reseptör sinaps yoluyla beynin arkasındaki algılama kısmına bağlanır…tuzlu bileşimler (okuldan akıllarda kalan NaCl bey gibi) Na+ iyonları nedeniyle doğrudan hücreye girer. ama ben neden tüm bunları tercüme edip bin kaynaktan toplamaya çalıştığımı bilemiyorum.koklayabilen burun:burnun en üst kısmındaki sarı bölge koku alan reseptörlerin en gözde mekanıdır. bu hücreler aslen havayla temas halinde değillerse de mukus sıvısı kimi kimyasalların içinden geçmesine olanak sağlayarak (hücre zarından, karaciğer’e kadar metabolizmamızın hemen her yerindeki seçici geçirgenlik yapısı gibi) bu kimyasalların reseptörlere temasına izin verir. böylece uyarılan reseptör bir dizi biyoelektrokimyasal (bu ne lan?) işlemin başlamasına vesile olur. bu vesile ki beyindeki benzer alanın (yukarıdaki benzer alan) ularılması suretiyle koku almamızı bahane ederek off.kimyasal tepkimeler çok farklı değil, elbette birbirinden ayırd edilebilecek denli farklı ama sperm’in üzerinde koku reseptörü bulunması garip olurdu, yani sperm topu topu protein kılıfı ve dna’sıyla ortalama bir virüs gibidir. bu bağlamda koku lafı rahatsız ediyor beni. olmaz. olmaması lazım. ama oluyor diyor adamlar, bir iki ay içinde en azından bilim ve teknik’te türkçe makaleler geçer bu konuda. orada veya benzeri bir yerde denk gelirsem yazarım buraya da.dn: benim deneyimlediğim bir olay: grip olduğunda birbirinin eşi (mesela özdeş iki küp) patates ve elma parçasından birinden, gözlerini kapatarak, rastgele olacak şekilde (bir bardağa koyup biraz çalkala mesela) bir ısırık al, tahmin yürüt ve gözlerini aç.dn2: uzun süredir blog girmiyordum, çok gaza gelmişim ben.
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
o karanlikta gorerek ilerleyecek halleri yoktu zaten.
hani “bahtsız açıklama” denir ya ondan oldu. üzüldüm resmen ya.. masturbasyon (halk arasında “osbir” denir) sonrasında n’apar bu spermler şimdi?- abi burası sigara kokuyo lan!- tabi kokar salak. dışarı çıktık, herifin elindeyiz,.. sokiim yaaa!…
koklamak başka şey; derinin temas halinde bulunduğu gazların kimyasal etkilerine tepki üretmesi başka. evet “koklamak” eylemi de burun içerisindeki yüzeye yakın hücreler tarafından yukarıdakine benzer şekilde gerçekleniyor ama biz buna koklama derken aynı şekilde gerçeklenen eylem dilde gerçekleştiği zaman buna “tadma” diyoruz. her duyunun farklı bir ismi var ve bunlar biyokimyasal süreçlerden ziyade eylemin kendisiyle özdeşleşmiş isimler taşırlar. kaldı ki, spermlerin yumurtaya doğru hareket etmelerinin sebebi zaten biliniyordu diye hatırlıyorum ben. döl yolundan ilerledikten sonra (bu yol tamamen fiziksel bir süreç, yerçekimi ve basınç etkisi) yumurtanın salgıladığı sıvıya doğru hareket ediyorlar çünkü bu en basit ifadeyle kimyasal çeki etkisi. tıpkı ağır metallerin özellikle beyin hücrelerine bağlanmaları gibi orada gezen spermler yumurtanın cidarındaki kimyasal ortama bağlanıyorlar. ama koklama işi, farklı kokuları birbirinden ayırd edebilme ve bir üst düzeyde bunların nelere ait olduğuna dair kanı üretmeyi kapsar. tüm bu süreç önceden edinilmiş bilgi gerektirir ki spermlerde bu söz konusu olamaz. tek iddia genetik formasyonu, yumurtanın kokusuna yönelmesini (muallak bir kavram, sperm’in yön tayin edebileceği kesin mi?) sağlayan sperm üreten canlıların spermleri kalıtımsal seçicilik yolculuğunda daha fazla dölüt oluşturmuş ve dolayısıyla daha fazla üremişlerdir… derinin koku aldığı fikri de garip. yani fiziksel ve kimyasal etkilerin tümüne, canlı vücudunun tümü tepki üretir ve bunu sinirler aracılığıyla beyin’e iletir. ancak bu kimi organ ve/ya dokularda kimi etkilere daha şiddetli tepki üretmek şeklinde evrimleşmiştir. yoksa foton bombardımanına tutulup da uyarım üretmeyecek bir sinir hücresi beklenemez. ya da adam anlaşılsın diye böylesine basit bir açıklama yaptı tabii, yine de ödül alacak olması hem bilgilerimden şüphelenmeme hem de olayın benim açımdan iyice garipleşmesine neden oluyor. bu konuyu didikleyip yukarıdaki hatalarımı düzeltirim belki ileride; olmadı bu adamdan alın ödülü bana verin.
Bilmiyorum ben mi yanlis biliyorum ama ornegin tad alimi ile koklama icin olan ‘kimyasal etkilesim’ farkli. O acidan belki sperm’lerin yaptigi koku alan sinir hucrelerindeki gibi bir kimyasal etkilesimdir. Ben kokuyu bilmiyorum ama tad aliminin nasil oldugu hakkinda az cok bilgim var. Oradan yola cikarak soruyorum, zira koku olayi tam anlamiyla farkli bir sey olabilir.
iki satır hava atılmıyor rahat rahat. illa dmoz’a soktun beni ;o)tad alma:çözünmüş molekül ve iyonları dil ve damağın arka bölgesindeki “tat tomurcukları” ile algılama yeteneğidir. dilin üzeri epitel doku ile örtülüdür ve tat alma tomurcukları, dil üzerindeki papilla denilen yapılarda bulunurlar. papillalar mantarsı, çanaksı, ipliksi şekillerde olur. tat tomurcukları tat reseptörleri (tat hücresi) ve destek hücrelerinden meydana gelmiştir. her tomurcukta elli-yüz arasında tat reseptörü bulunur ve bunların dilin farklı kısımlarında farklı tat gruplarına hassas oldukları bilinmektedir. insan tarafından ayırt edilen tatlar genel olarak tatlı, ekşi, acı ve tuzlu olmak üzere dört grupta toplanır.her reseptör sinaps yoluyla beynin arkasındaki algılama kısmına bağlanır…tuzlu bileşimler (okuldan akıllarda kalan NaCl bey gibi) Na+ iyonları nedeniyle doğrudan hücreye girer. ama ben neden tüm bunları tercüme edip bin kaynaktan toplamaya çalıştığımı bilemiyorum.koklayabilen burun:burnun en üst kısmındaki sarı bölge koku alan reseptörlerin en gözde mekanıdır. bu hücreler aslen havayla temas halinde değillerse de mukus sıvısı kimi kimyasalların içinden geçmesine olanak sağlayarak (hücre zarından, karaciğer’e kadar metabolizmamızın hemen her yerindeki seçici geçirgenlik yapısı gibi) bu kimyasalların reseptörlere temasına izin verir. böylece uyarılan reseptör bir dizi biyoelektrokimyasal (bu ne lan?) işlemin başlamasına vesile olur. bu vesile ki beyindeki benzer alanın (yukarıdaki benzer alan) ularılması suretiyle koku almamızı bahane ederek off.kimyasal tepkimeler çok farklı değil, elbette birbirinden ayırd edilebilecek denli farklı ama sperm’in üzerinde koku reseptörü bulunması garip olurdu, yani sperm topu topu protein kılıfı ve dna’sıyla ortalama bir virüs gibidir. bu bağlamda koku lafı rahatsız ediyor beni. olmaz. olmaması lazım. ama oluyor diyor adamlar, bir iki ay içinde en azından bilim ve teknik’te türkçe makaleler geçer bu konuda. orada veya benzeri bir yerde denk gelirsem yazarım buraya da.dn: benim deneyimlediğim bir olay: grip olduğunda birbirinin eşi (mesela özdeş iki küp) patates ve elma parçasından birinden, gözlerini kapatarak, rastgele olacak şekilde (bir bardağa koyup biraz çalkala mesela) bir ısırık al, tahmin yürüt ve gözlerini aç.dn2: uzun süredir blog girmiyordum, çok gaza gelmişim ben.