Sinestezi, istemsiz yoğunlaşma sonucu ortaya çıkan belirgin canlı ve güçlü duyusal deneyimdir. İnsanların çok azı günlük olağan durumda bu deneyimi yaşarlar. Bazılarınca tam bir “hastalık”, “anormallik” ve mucize hatta mistik bir insan yeteneği olarak kabul edilir..
Sinestezinin bir çok şekli vardır. En sık görülen çeşidi, harfleri renk olarak algılamadır. Ben de bir “sinestezik”im. Benim sinestezi hastalığımın türü ise, sayı-yer sinestezisidir. Bu sinestezide, her hesaplanan sayı onun çevresinde uzayda yerleşmiş olarak algılanır. Benzer olarak ve yine benim de içinde bulunduğum bir durum olarak, zaman aralıkları uzamsal bir planda düşünülür.
Sinestezi deneyimi birbiriyle ilişkili iki kısımdan oluşur. Bunlar tetikleyiciler ve eşleniklerdir. Tetikleyicilere harfleri ya da az önce söylediğim gibi benim yaşadığım bir durum olan sayıları örnek verebiliriz. Eşleniklere ise harfe karşılık gelen kişisel bir seçim olan renkleri ya da zamanın büyüklüğü ile doğru olantılı bir uzunluğu..
Ağlayan bir bebeği anne duyunca hoşuna gitmeyen renk olan açık sarıyı algılar. Bu genelde tek yönlü oluyor. Ve tetikleyiciler büyük bir esnekliğe izin verdiği halde eşlenikler sabit kalıyor. Şöyle ki, A harfini kırmızı olarak algılayan birey, A harfi küçük de yazılsa büyük de yazılsa farklı el yazılarıyla da yazılsa hep kırmızı olarak algılıyor..
Sinestezi bir hastalık olarak değil de bir duyusal algılama “hediyesi” olarak görülebilir. Ki öyle görülmesi daha makbuldür. Kendim de bir sinesteziğim diye demiyorum ancak bir çok yararı da vardır 🙂 Sinesteziklerin çoğu solaktır (ben sağlağım). Herhangi bir ruhsal ve beyinsel rahatsızlık eşlik etmez, sağlıklıdırlar. Bellekleri çok iyidir. Nesnelerin uzlamsal yerlerini çok iyi hatırlarlar. Ve ne gariptir ki yaşamışlık hissi (deja vu) sık rastlanır..
Aslında hepimiz birer sinesteziğidir. Günlük yaşantımızda kimimiz bazı müzikleri “sıcak, soğuk” olarak nitelendirir. Özellikle okul yaşantısında, bilgileri akılda tutmada yararlanılır (kendimden biliyorum). Enteresan olan şu ki, acaba ses olarak uyarıldığımızda, bu uyartılar beyinde beynimizin sıcağıi soğuğu algılayan bölgelerine mi sızıyor da böyle oluyor?
Şimdi en gizemli kısıma geçiyorum..
Sinestezikler, eğer erken çocukluk döneminde bu deneyimi yaşamaya başlarlarsa sinesteziyi günlük olağan bir olay olarak düşünürler. Çoğu, diğer insanların algısal deneyimlerinin bir parçası olarak aynı deneyimleri yaşamadıklarını öğrendiklerinde büyük bir şaşkınlık duyarlar. Çünkü o zaman dek herkesin kendisi gibi algıladığını kabul etmiş ve düşünmüştür..
O halde normal insanların yaşayarak deneyimlediği gerçek nedir? Birinci kişi öznel olarak sinestezik, gerçeği algıladığı gibi deneyimliyorsa (harf-renk) ve bu deneyimin normalden farklı olduğunu bir ikinci kişiden öğreniyorsa, bizim beyinlerimizle algıladığımız öznel gerçek nedir? Ya hepimiz dünyayı evreni olduğundan farklı algılıyorsak? Ya hepimizin gördüğü kırmızı aynı kırmızı değilse? Bu tüm duyular için geçerli sadece görme, duyma değil..
Doğru ya da yanlış yoktur; popüler görüş vardır hesaabı..
‘
yorumlar
Selam,”Ben de bir “sinestezik”im” demişsin de, belirttiğin ve açıkladığın türünden başka nası belirtileri var acaba? Genelde görülen belirtileri araştırdım, biliyorum da bir “sinestezik” olarak senden duymak istedim. Yardımcı olursan sevinirim..
Nasıl yani?!
Sinestezi ye inanmıyorum..
bu hadise nefis bişeydir. empatide ya da sinestezyada bayağı ince işlenmiştir. bunun en nefis hali sesleri renkli algılamaktır. bilimsel olarak çeşitli görüntüleme teknikleri ile varlığı desteklenmiş de bir durudur. keşke bende de olsaydı la la la demek ister deli gönül
ben de okuduktan sonra keşke ben de sinestezik olsam dedim. ama çok nadir bir durum herhalde, ilk defa duydum ben.Bu arada eski yazılar arada çıkınca güzel oluyor, hafif’in eski üyelerinin çoğu artık burada olmasalar da.
nerde o eski yazarlar…
2002 yazısı.. ilginç bir yazı hortlatma olayı olmuş. yıllar içinde güme gitmiş olan gayet güzel bir yazı ortaya çıkmış.Kısmi sinestezi algılarım var benim de. Ama yazı ve konu ilginç bir hissimi de hatırlattı. Mesela dişinize bir metalin dokunma hissi, ya da alt dudağınızı iki dişin arasına alıp emme hissi hassas dokularınıza dokunma hissi gibi.. biraz garip birşey anlatmaya çalıştığım ama hayatımın çok derin bir geçmişinde (belki de bebeklik döneminde) yaşadığım duyusal bir algı vardır. nadir anlarda zihnimde flashback yapar. Ve garip olan ise o hissi tarif edebilmem mümkün olmamktadır. yalnız bu dediğim saçma ve garip hissi tarif etmeye çalıştığım birkaç kişi de şaşırarak aynı şeyi yaşadığını ve tarif edemediği bu hissi bazen hatırladığını söyleyince iyice garibime gitmişti. en yakın tarif; serçe parmağı tırnağı büyüklüğünde bir plastik nesne yada topu arka dişlerinle ısırmak gibi bir his. fakat esasen ondan da çok farklı bir his. aynı zamanda o nesneyi emer gibi bir duygu. fakat tam olarak emmek de değil. çok garip bir his bu tarif etmekte zorlandığım şey. dediğim gibi, o hissi zaman zaman deja vu şeklinde hisseder gibi oluyorsunuz ama başka hiçbir duyusal algıyla mukayese edemeyeceğiniz bu garip hissi tarif de edemiyorsunuz. ve de insanı çok rahatlatan bir his olduğunu anımsıyor beynim. dediğim gibi bebeklik döneminden kalma bir his gibi tahmin ediyorum ve nadiren bazı hisler onu deja vu etmeme neden oluyor. meme emmek gibi bir his mi acaba diyorum ama onunla da alakası yok. bir çeşit manyaklık mı diyorum ama bazen “dilimin ucunda” dediğiniz kelimeler gibi tam algılayacak ve hatırlayacak oluyorsunuz ama sonra uzaklaşıyor. en yakın tahminim dediğim gibi bebek beynimin meme emme hissini algılaması ama onun olduğunu da sanmıyorum. sanırım bunu bir psikiyatr ile paylaşmam lazım. ya benim bir manyak olduğuma hükmedecektir, yada anlatmaya çalıştığım his literatüre geçmiş bilindik bir algıdır.
senin durumun sineztezi ile alakası yok basbaya tacize uğramışsın işte… bu da senin neden böyle olduğunu açıklıyor aslında.
İlla gel beni kaşı, taciz et diyosun Ayı. Sende bu manyakça bir tik oldu bak olm. Her zaman uğraşamam seninle. Git başka biri kaşısın seni ulen!Git başımdan Ayı vızzz vızzz vızzz. Kanat taktın da sinir bozucu vızıldamalara başladın şimdi de başımıza. Manyak mı ne!
yahu ağlama hemen, sorununa bir çözüm bir tanıda bulunmaya çalışıyorum sadece… bir taciz durumu varsa eğer bunun senden kaynaklanan bir sorun olmadığını kendini suçlamaman gerektiğini bilmelisin.ayrıca bunun suçlusunun başkalarının da olmadığını anlaman gerekiyor.
Polar Bear Loses Virginity
sana tavsiyem geçmişinde yaşadığın olayların acısını başkalarından çıkarmaya çalışma… kendini olduğun gibi kabul et, kendinle barışık ol.
sen bu taciz muhabbetine neden böle taktın kuzum. niye herbişeyi tacize bağlamaya çalışıyorsun? neden bu tarz nasihatları paylaşma gereği duyuyorsun? müsait bi zamanında açıl bana yavrum. yardımcı olurum. (aha! “açıl bana” dedim. şimdi yaşadığı tacizle ilgili bağ kuracak o laftan. benden de kaçmaya başlayacak)
:)) ayı için? a4 ün 4te üçü boşa gider be belesprit.
valla taciz olayı senin açılmanla başladı… ben sadece sana yardımcı olmaya çalışıyorum.
Böyle değişik hisler demişken Anthro,yazdıklarını aynılarını yaşamasam da sanki yaşamışım gibi okudumorjinalitesi böyle hissettirdi,benim de orjinal hislerim oluyor çünkü. Yazmak istedim:Ben de nasıl anlatacağımı bilemedim ama…Böyle…Kolayından başlayayım..Bir kitap okurken,onu içimden sesli okuyormuş giib yapıyorum amma çok yavaş konuşarak ve istemsiz bir şekilde yapıyorum bunu.Haliyle kitabı baya yavaş okuyorum,gözlerimle yavaş takip etmek zorunda kalıyorum.Hani mıy mıy yaawaaşcana konuşan insanlar vardır ya,bir kelimeyi 5 saniyede söylerler,onların haline bürünerek o yawaşlıkta takip ediyorum kelimeleri yani ve çok sinir oluyorum,yüksek sesle hızlıcana okumaya başlıyorum bu sefer kitabı bu durumdan çıkmak için…Bir de,öyle anlar oluyor ki,atıyorum elimi bir yere uzatırken ya da bilgisayarın tuşuna basarken,o ana özgü sanki o anla özdeşleşmiş bir yer böyle gözümün önüne yerleşiyor,ama bu 3 yaşındaki halim ya da seneeler evvel abuk bir olay olabiliyor,yani yaptığım şey ile uzaktan yakından bir çağrışım,ilişik olmayan birşey…Ve bu gözümün önüne gelen manzaralar standarttır,çok değişkenlik göstermezler ve genelde dedemin yol kenarında duruş anı ya da bunun gibi statik durumlardır.Birşey daha var fakat onu açıklayabilmem mümkün değil,düşündüm biraz nasıl yaparım diye ama imkansız… Benimkiler de bundan ibaret:)
2002 de yazılan yazıya ilk yorum 2009 da gelmiş “vay beee” demeden geçemicemNerden aklıma geldiyse itiraf edeyim bu konuyla ilgili bir şeyler yazmak isteyince tesadüfen rastladım bu yazıya.Sinestezi deyince aklıma ilk olarak beyaz gürültü geliyor. Gerçi bu radyolardaki iki istasyon arasındaki fışşş sesine beyaz gürültü denmesi daha teknik bir sebebe dayanıyor ama ben sinestezik bir tanımlama olarak algılıyorum.
yıllarca evvel sinestezi ile ilgili bir kitap okumuştum. şimdi adını bile hatırlamıyorum ama kitapkta iddia edilen şuydu. hepimiz sinestezik doğuyoruz. bebeklik döneminde bunu herkes yoğun biçimde yaşıyor.sonra yavaş yavaş azalıyor ve okul döneminde gelindiğinde tamamen bitiyor.ancak nadiren bazı insanlar tüm yaşamları boyunca bu özelliği koruyabiliyor. bu da onların hayataı algılayıp yaşamlaırnda diğerlerinden yani bizden çok farklı bir derinlik oluşturuyor.sinestezik insanlar sanatın her dalında ama özellikle müzikte başarılı oluyor.pek çok ünlü bestecinin de sinestezik olduğu da okuduğum bilgiler arasındaydı.