Okan Ersan, gitara ilk olarak 15-16 yaşlarında başladı. Gitardan önce piyano çalan Okan Ersan, o yaşlarda daha çok rock dinliyordu. Müzisyen bir babanın varlığı ve babasının bas gitarist oluşu, Okan’ a gitar çalmayı daha cazip kıldı. Rolling Stones, Deep Purple, Queen, Led Zeppelin gibi grupların da müziğine etki etmesiyle gitar ve rock, Okan için başlangıç oldu.25 yaşına kadar sahnelerde rock müzik çalan Okan Ersan, bir yerden sonra tatmin olduğuna karar verip, o sırada da dinlediği caz müziğin büyüsüyle yeni şeylere yöneldi. Caz müzikte duyduğu, farklı akorlar, gamlar ve müzikalite Okan’ ı etkiledi ve sürekli yeni sesler arayışı içersinde oldu. Şimdi bile caz dinlemesine ve fusion çalmasına rağmen, Okan kendisini daha uzaklara, daha iyi yerlere götürecek tınılar deniyor ve etnik müziklerde dinleyip bazen daha karmaşık, bazen daha duygusal tarzlara yöneliyor.Kıbrıs’ ta çıkan birçok albümde gitar çalmasını iyi bir tecrübe olarak gördüğünü dilegetiren Okan Ersan, üniversite eğitimini aldığı Marmara Üniversitesi Müzik Akademisinin kendisine birşey katmadığını söylüyor. Aksine kendi kendini geliştirdiğini, çok fazla müzik dinlediğini ve bunlar üstünde analiz yaptığını ekliyor.Okan Ersan’ ın müzik hayatındaki milat ise 2003 yılında İngiltere’ de yapılan “Guitarist Magazine” adlı yarışma olmuş. Bu yarışmada yılın en iyi gitaristi seçilecekti. Okan ise kendi bestesi olan “To whom it may concern” ile katıldı yarışmaya. Bu eser binlerce yarışmacı arasından ilk yüze ve ilk ona kaldı. Nihayetinde ilk beşe seçildi ve en son ikincilik derecesiyle yarışmayı bitirdi. Bu Okan için ve KKTC içinönemli bir zaferdi. Çünkü Kıbrıs 80 bini Türk olan bir yerdi veizolasyonlarla ve baskılarla dolu bir gündemi vardı. İngiltere’ deki jüriler, kendi milli sazlarını bu kadar iyi çalan bir insanınKıbrıslı bir Türk olmasını büyük bir şaşkınlıkla izlemişlerdi.Okan için tüm sorunlar hallolmamıştı elbet. Festival veorganizasyonlara katılması için albüm hazırlaması ve albüm için de plak şirketi ve maliyeti karşılayacak birikim ihtiyacı vardı. Ama o anda da imdadına okul arkadaşı Aydın Cankasay yetişti. Aynı zamanda dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş; Okan’ a, “Sen çalışmalarına devam et, Kıbrıs’ ın tanıtımına katkıda bulun” dedi ve mevcut müziköğretmenliğinden aldığı maaş, işinden izin alsa da ödenmeye devam etti. Okan Ersan, Leverkusen Caz Festivali’ nde Kıbrıs Rum Kesimi’ nin tüm engellemelerine rağmen, Kıbrıslı bir Türk olarak davet edildi. Bu festivalde Al di Meola alt grubu olarak sahneye çıkıp bis aldı. Ve Okan, bu organizasyonda sahneden indikten sonra seyircinin Al di Meola’ nın sahneye çıkmasını sabırsızlıkla beklediğini düşünürken, seyircionları tekrar çağırdığını, tekrar çaldıklarını anlatıyor bize.Erdem Koca, Cumhuriyet Cumartesi“Müziğin ne kadar evrensel bir gerçek olduğu somut haliyle gözlerimizin önünde. “Rumlar, Ersan’ ı engelleyemedi!” başlıklı bir haberdi bu. Kıbrıs’ ta özünü ve yeteneğini tüm engellemeler, lobiler, baskılar ve olanaksızlıklara rağmen kaybetmemiş, geliştirmiş ve sesini dünyaya duyurmuş birinin başarı öyküsü bu. Okan Ersan’ a yolun açık olsun diyoruz ve Soad grubuna karşı evrensel müziğin nasıl yapılacağına dair öğretici olmasını diliyoruz. Düşünebiliriz ki, Okan da yeteneğini kullanır ve şarkı sözü olarak Rumların zamanında Türklere yaptığı zülumleri gündeme getirebilirdi. Ama o bunu yapmadı. SOAD gibi bayağılaşmadı. O müziğin sadece barış ve bütünleştirici yönünü kullandı ve nihayetinde objektif bir şekilde takdir kazandı.”
–tırnak içindeki kısım, benim kişisel görüşümdür..
yorumlar
yuh! ne alaka?
Gayet de derin bir alakası var. SOAD da iyi müzik yapan bir grup (şu sıralar yerine Disturbed’ü dinliyorum, tavsiye de ederim), ama şarkılarında kendi halklarına yapıldığı iddia edilen konuları söylemekten çekinmiyorlar, bu da müziğin “evrenselliğini” bozuyor.
culdesac, Soad’ ın yaptığı müziğin farkındasındır umarım. Müzik derken sadece tını olarak da anlama. Yazdıkları sözlerde dile getirdikleri şeyler bilinci oturmamış insanları ve toplumları birbirine kışkırtıcı yönde. Geçen Mart ayı dolaylarında Holy Mountain şarkısında insanların nasıl müzik gibi bir ihtiyaç içersinde, birbirine antipati duyduğunu gördüm. Amacım kimseyi birbirine kışkrtmak değil. Ama Soad’ ın yaptığı kınanacak birşey. Benim bu yazıdaki amacım, Soad gibi işini müziğini iyi icra eden bir grubun, müziğinin üstüne döşedeği sağduyudan uzak sözler. Soad’ ın uluslararası kulvarda konumunu biliyoruz. Soad bundan istifade edip müziğine ortak ettiği milli hisleri, herhangi bir olgun yönlendirme olmadan, fanatikleriyle had safhaya taşımakta. Okan Ersan ile altını çizmek istediğim nokta ise, Okan Ersan’ da uluslarası bir konum sahibi artık. O da müziğini bu yönde kullanabilir elbet. Ama o müzik denilen ihtiyacı amacı içersinde ruhlara hitaben kullanıyor. Neyse ben bu kadar yazıyım. Anlayan anlar, baboş 😉
müzik bence bi’ iletişim şeklidir ve adam/kadın dinleyicisine neyi anlatmak istiyorsa, anlatmaya çalışmakta özgürdür. müzik, zaten bu nedenle çok güzeldir.sizin bakış açınızla bakmayı deneyeceğim şimdi: yo, bunu başaramadım. haha.bi’ daha deneyelim…nazım hikmet ile mehmet akif ersoy’u kıyaslamak gibi. ne biliim ben… gibi…
Şimdi öncelikle benim anlam veremediğim nokta şu: bu Okan evladımız, KKTC’den çıktığı için mi “bakınız nasıl da ermenilere laf sokmuyor?” diyerek alkışlıyoruz kendisini? yoksa dünya çapında meşhur bir türk olduğu için mi?İlk olasılığı “yok artık o kadar da denyo değilizdir” diyerekten elediğimden ikinci olasılığın üstünde durasım geliyor, fakat o noktada da bakıyorum ki ne bileyim bir Erkan Oğur olsun bir Aydın Esen olsun bir ton dünya çapında meşhur cazcımız, füzyoncumuz, kasabımız, manavımız var. Onlar da ermenilere yahut yahudi soykırımına yahut şuna buna laf sokmadan, gayet “evrensel” müzik yapıyorlar.Okan’ın onlardan farkı nedir? Var mı? Yok mu? Yoksa niye hakkında sayfalarca haber yazıyoruz? Okan’ın Cumhuriyet’te tanıdıkları mı var? Böyle şeyler düşünüyorum ben. Oysa ki Okan bey kendi haline müzik yapıyor.Gelelim SOAD karşılaştırmasına. Pek sevgideğer cul hanımın da dediği üzere, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu kuzum?”Yani şimdi bu SOAD dediimiz adamların [ki böyle yazınca sabun – fight club – soap opera misali beş benzemez çağrışımlar yapıyor] belli bir geçmişleri, bir görüşleri var. Onu anlatıyorlar.Dur şimdi, biliyorum hemen çkıçkı yazmaya başladın bile ama, gerisini oku bi.. bi dakka ya?Şimdi düşünelim, süper bi yazarsın diyelim. Ve koyu bir komünistsin. Bu konuda yazıyorsun, inancın dünyanın komünizm ile kurtulacağı doğrultusunda. İnsanlara bu mesajı müjdelemek, herkesi buna inandırmak istiyorsun ve bu konuda çok heyecanlısın. O kadar heyecanlısın ki yazdığın şeyler, ideolojik olarak sana taban tabana zıt insanların bile gözlerinden yaşlar getirebiliyor. Misal “Memeeet! Memet! Sana sesleniyorum Varna’dan, duyuyor musun, Memeeet?” diyor.Fakat önünde sonunda yaptığın şey, [çoğu insanın gözünde] yalnızca komünizm propagandası.Seninle aşağı-yukarı aynı kalibrede bir insan daha var, farklı bir hayat görüşüne sahip. Daha İslamî, daha Allahsever, daha milliyetçi, ve saire.Bu adam da senin gözünden yaşlar getirecek denli güzel şiirler, yazılar yazıyor, oysa ki söylediklerinin dirhemine katılmıyorsun. Olmaz mı? Oluyor. Bak misal, “Gömsem seni tarihe, sığmazsın ki?” diyor adam. Ne güzel.Şimdi tüm bu gereksiz açıklamalar ışığında ne demeye çalışıyorum? Aslında özetle şunu: “Senin dinin sana, benim dinim banadır.” İlla din değil. Sen pembe seversin ben mavi, sen Apple seversin ben Intel, sen Starcraft seversin ben Total Annihilation vesaire vesaire…Ucu bize dokunuyor diye, ne bu şiddet bu celal? Ve biz dokundurmuyoruz diye erdem mi şimdi bu ımmm… ilmihlal? ahahaha!Kıssadan hisse: İnsanoğlu çeşit çeşit cicim, boşversene sen.
pazarlama yönteminize tüküreyim.. onlar gibi bayağı değilmiş de bilmemneymiş.. müziğini anlatsaydın keşke.. böyle gereksiz geyik yapmasaydın..onların muadili disturbed ne demek yahu? hiçbir şey dinlemeyelim o zaman the beatles ve jimi hendrix haricinde.. nasıl olsa her şeyin başı onlar..bu bağnazlığı bırakın lütfen.. “ama onların sözlerinin farkında mısın sen bi kere”… hadi arkadaşım hadi.. gölge etme..ülkelerin bile sınırları aşılıyor, sizin beyninizin sınırları aşılmıyor cidden..
Okan Ersan’ a Cumhuriyet’ te tanıdığı var diye kıyak geçen yok. Mengüzar onu esprisine söyledi tahminimce ama İçinde Cumhuriyet gazetesinden alınan bir haber olduğu için, mimlenmiş gibi konunun Komunizme veya solculuğa getirilmesi ilginç. Ben oraya Zaman ya da vakit yazsaydım hangi yakıştırmayı yapacağını tahmin ediyorum. İnsanlar artık okuduğu gazeteye göre kategorize edilmiş ne yazık. Benim dediğim evet Müzik evrenseldir, Okan bunu başardı. Okan daki ince ayrıntı Kıbrıslı bir Türk oluşu ve müzik gibi evrensel olguda bile; tüm olumsuzluklara rağmen, yeteneğini icra etmeye çalışırken Rum Kesimi’ nin, politik davranması ve festivallere katılmasına ket koyması. Erkan Oğur ve diğer uluslararası müzisyen ve sanatçılarmızdan benim de haberim var. Onların ne kadar ender ve öz müzik yaptığı ortada. Bu konu onlarda gündeme gelmedi de neden Okan da gündeme geldi sorusuna gülüp geçiyorum. Hatta konunun Okan ve Cumhuriyet ile ilişkilemdirmesi beni ayrı düşündürüyor. Erkan Oğur ya da diğerleri, Okan gibi festivallere katılırken Rumların lobi faaliyetlerine maruz kaldı mı?Okan Ersan’ ı yazıma ben seçtim ve Soad ile konu edilmesi sadece benim seçimim. Neden Soad konusu ise ikidir yazıyorum ama siz genelde ideolojik kavramlarla daha fazla obsesif olduğunuz için, radarlar direk olayı algılıyor doğal olarak.Bu yazının iki konusu var.1- Okan Ersan’ ın tüm olumsuzluk ve AB üyesi Rumların baskı ve engellemelerine rağmen edindiği uluslararası kimlik2- Soad’ ın sahip olduğu uluslararası kimlik ve müzik olarak her ne kadar güzel işler yapsa da, söz olarak, ilk albümden son albüme Ermeni Soykırımı diye celallenip, müziğin evrenselliğine ihanet etmesi. (bu benim kannatim ama sorarım size, evrensel olan müzik yöresel hislerle, objektifliğini kaybetmez mi?)Gönderme yapılan nokta ise sadece Soad ve Rumlar. Kıyaslanan öğeler Soad ve Okan Ersan olup, yazının hiçbir şekilde Komunizm ve Solculukla alakası yoktur.Sizlerde gördüğüm diğer bir taknıtılı nokta ise, siz nasıl benim dinim bana senin dinin sana diyorsanız veyapazarlama yönteminize tüküreyim diyorsanız ben de siz de benim yazımı yazmama karışamayacağınızı söylüyorum. Hakaretleri de es geçiyorum.flu, o yazıda hangi satırdan, Soad dinlememeniz gerektiği kanaatine vardın merak ediyorum. Ya da hangi cümlede dinlediğiniz müziğin belli kıstaslara göre dinlemeniz gerektiği zorlaması sonucu çıkardın merak ediyorum.Asıl ben sizi heyecanlı görüyorum ne yazıkki.
Size sabah Rast ve Hüseyni makamı yazıyorum. Ayrıca tok karna Neva makamı alınız. Silah olarak değilde tedavi amaçlı kullansak çok süper olacak kanısındayım.
Ben tam anlamadım ama olay “SOAD güzel müzik yapıyor, vazgeçemiyoruz, ah bir de bize laf sokmasalar” gibi birşey midir acep?
abimin adı da okan ersan :):) ne alakaysa yaziim dedim bi
……………..phh… phah… hah. haahahahahahahahahahah
Takıntılı olduğun nasıl da belli, yazının sadece o kısmını algılıyor radarlar! Alıntı yaptığın yeri tekrar yazacağını adım gibi biliyordum. O cümleyi özellikle yazmıştım ve beni yanıltmadın, mengüzar. Bu kişisel yaklaşımımı neden mi yaptım? Ben bundan önceki hiçbir yorumumumda, kısasa kısas olmadıkça, insanlara kişisel ve psikolojik gönderme de bulunmadım. Bana sataşma olursa cevabını da vermeye çalıştım. Sen de beni çok tanıyormuş gibi, öngörülü yaklaşıp, “Dur şimdi, biliyorum hemen çkıçkı yazmaya başladın bile ama, gerisini oku bi.. bi dakka ya?Şimdi düşünelim, süper bi yazarsın diyelim. Ve koyu bir komünistsin. Bu konuda yazıyorsun, inancın dünyanın komünizm ile kurtulacağı doğrultusunda. İnsanlara bu mesajı müjdelemek, herkesi buna inandırmak istiyorsun ve bu konuda çok heyecanlısın. O kadar heyecanlısın ki yazdığın şeyler, ideolojik olarak sana taban tabana zıt insanların bile gözlerinden yaşlar getirebiliyor. Misal “Memeeet! Memet! Sana sesleniyorum Varna’dan, duyuyor musun, Memeeet?” diyor.Fakat önünde sonunda yaptığın şey, [çoğu insanın gözünde] yalnızca komünizm propagandası…” gibi şahsıma yönelik kişisel ve psikolojik ithamlarda bulunman, beni senin kişiliğine yönelik ithamlarda bulundurmaya yöneltti. Benim senden farklı olan yanım, senin olmadığın bir durumla itham etmişsem özür dileyebilmem. Aha bak burda kendisi, Hocam bahs geçen konuda takıntılı değilsen affola!Senden ne bir özür ne de bir ateşkes istiyorum. Lakin, beni taşımadığım bir kimlikle itham ettin. Önceki yazılarımdan belki, hangi zihniyete karşı olduğumu tespit edebilirsin. Güncel olarak da o zihniyetin karşı yapısındaki, Komünizmle de beni itham edebilirsin. Hakkındır seni engelleyemem. Yazının sonuna gülücükler ve naralarını da ekleyebilirsin. Ne yazıkki itham ettiğin noktalarda, aynaya bak kendi yansımanı da görebilirsin. Heyecanlı olan ve ilk bir iki paragrafı okuyup alıntı yaparak hemen klavyeye sarılan ben değilim. Şu klavyeyi o kadar sınırlı kullanıyorum ki! Yazacağım kelimeler, konular sizin gibiler yüzünden nasıl da saptırılıyor, şaşırıyorum.
sevgili buddhala,”dur şimdi..” diye başlayan yer dahil olmak üzere, yorumumun hiç bir parçası belli bir kişiye yönelik değildi. tamamen genel, okuyucuyu yazının içine çekmeyi hedefleyen bir yaklaşım yani.öncelikle “şimdi düşünelim, süper bi yazarsın diyelim.” diye başlayan bir cümle/paragraf grubundan bahsettiğimizi unutmayalım. yani ne diyor, “farz edelim ki” diyor(um). misal yani, örnek. hayal ürünü. oradaki “sen” gerçek bir kişi değil, hele ki “sen” hiç değilsin. belki Nazım Hikmet üstüne alınabilir, ondan bahsediyor gibiyim.kaldı ki, “seninle aşağı-yukarı aynı kalibrede bir insan daha var”. burada da yazar (yani ben), Mehmet Akif Ersoy’dan bahsediyor, aslında.Not: Önceki yazılarını bilmiyorum, seni tanımıyorum, hatta o derece ki sen derken çekiniyorum, siz mi desem diyorum filan.Öneri: alınganlık yapmadan önce okuduğumuzu anlayalım ki üzülmeyelim sonra. (“şair burada bayrağa seslenmiş”)
bir de, hani aramızdaki anlaşmazlık henüz tam çözülmüş değil sanırım ama, şunu da eklemeden geçemeyeceğim:
“evrensel”lik dediğimiz kıstaslara dahil olabilmek için müziğin, aşktan sevgiden mi bahsetmesi gerekir? misal kahve avrupa’ya arabistandan yeni geldiği zamanlarda Johann Sebastian Bach oturup “kahve kantatı” yazmış. Gayet yöresel, arabistan’da kahve yüzyıllardır var ve kimse hakkında şarkı türkü yazmamış, “kahvee! kahvee! kahve verin bana” diye çığıran kızlar yok çin’de. noldu? yerelleşmiş olmadı mı müzik? oldu.”bitliste beş minare” de gayet yerel müzik, hiç bir evrensellik içermiyor.herkes kendi derdini anlatıyor, ve müzik aslında, tam olarak, bu sebepten evrensel. her şeyi içerebiliyor. düşmanlığı da nefreti de (allahın erasure’u gidiyor “i love to hate you” diye şarkı yapıyor be?) içerebiliyor aşkı da çiçeği de böceği de.adamlar rap yapıyor “nası goduk ama” diye “hey adamım geçen bizim arka sokakta iki adam vurduk buna ne diyecen bakalım yo yooo!” diye. “cehenneeeğmdeençıkaçıılgın tüüüğrk” var bi de. var oğlu var işte. ya hiç biri evrensel değil ya da SOAD da evrensel ya da ben bişeyleri çok yanlış anlıyorum.[senin söylediklerinden “objektifliğini kaybeden müzik, evrenselliğini de kaybeder” gibi bir anlam çıkarttığımdan yazdım bunu. eğer yanlış anladıysam kaale alınmasın “öeeyy bık bık bık konuşmuş yine” densin geçilsin isterim :)]
Ne Nazım Hikmet ne de Mehmet Akif Ersoy müzisyendi. Bu bahsettiğin benzetme konunun dışında. Benim dediğim müziğin sahip olduğu evrensellik ve objektiflik! Sanat veya şair-yazarlardan konu açan yok. Hadi Mehmet Akif Ersoy’ u ele alalım! Onun İstiklal Marşı’ nı törenlerde, okullarda pazartesi ve cuma günleri okuyoruz ezgili bir şekilde. Bana bir tane adam göster bu milli marşı okuyan Türk milleti dışında gönülden ve eskiyi anarak. Neden okuyan yoktur çünkü adı üstünde milli marş. Ha zıpırlık yapıp dersen Radiohead in de, “National Anthem” diye şarkısı var, ben de sana ufaktan gülücükler atarım.
Ha şöyle baboş, konuya geldik sonunda. Ben diyorum ki, Soad elinde bulunan müzik denilen enstrumanı sözünü anlamayanlar için ezgisel olarak çok güzel icra etse de, söz olarak anlayana ve hele yanlış anlayana sınır komşusu iki toplumu kışkırtıcı yönde çalıyor. Verdiğin örneklere gelince. Bitlis’ te beş minareyi mesela yöresel diyorsun. Yazın misafir ettiğimiz Alman arkadaşlar, bize Elf gitarıyla o şarkıyı çalınca gülmekten yerlere yatmıştık. Bak müzik birbirine yabancı, aynı dili konuşamayan ki toplumu nasıl tek bir dilde buluşturdu. Rap ve diğer Allah’ a söven müzikleri dinlemiyorum bile. Dinleyene de karışmam. Onlar benim müzik anlayışım için uygun değil ama insanları birbirine kırdırmayan müziklere olgun yaklaşabilirim.
bir şeyler yanlış ama tam olarak ne olduğunu bulabilmiş değilim.soad’ın müziği evrenseldir.evrenselin karşıtı yereldir.evrensel demek imparatorluk gibi bir şey. bir grup, kıtalar-arası kulaklara ulaşabilirse evrensel yada global oluyor(ki evrensele kelime olarak baktığımızda buna uzaylılar da giriyor sanki)yerel müzik yöre ahalisi tarafından anlaşılıp, yorumlanıp, seviliyor.hah sanki buldum şimdi.müzikte evrenselle anlatılanın karşıtı sanki ‘yerel’ olmamalı. yani tam değil.bu duruma evrensel X yerel olarak değil de doğru X yanlış olarak bakmak gerekiyor.’bence’ ile başlamak gerekiyorbence soad’un yaptığı ‘yanlış’. ha işte şimdi doğru düşünüyorum. yanlışlığı, dünyaca ünlü bir grubun henüz kesin olmayan, olasılıktan ibaret, ve adına yalnızca sav deyip atacağımız düzmece bir mevzuyu sanki varmış, kanıtlanmış, kesinleşmiş gibi müziğine yansıtması. ha yapamaz mı? yapar tabi de yanlış olur işte. bazı şeyler sadece yanlış olacakları için yanlıştırlar böyle. ideolojiler, akımlar, taraflar müziğe yol gösterebilir. sağcı yada solcu, barışçı ve hatta anti-emperyalist şarkılar yapılabilir; doğrudur çünkü kesindir;yapılabilir. ama bir iddia, hele ki ucunda binlerce insanın (her iki tarafta da) acısını barındıran bir iddia, böyle bir grup tarafından kullanılmamalıdır. işte bu yerel falan değil, düpedüz yanlış! olur.ayrıca evrensel olan, hadi bir de çok güzel olan şey, ‘abi anama da küfretseler dinlerim’ noktasına gelmeli midir? o da ayrı bir konu.
Elisia derler ya, Hugo parmaklarının ucunda, kelimelerde parmaklarımın ucundaydı ama sunucu kilitlendi diye yazamadım. Ama sen yazacaklarımı hemen hemen yazmışsın.Evrenselin karşıtına yöresel demek ve Müzik evrenselse yöresel olan şeylerden müzik olmaz demek çok büyük bir hata. Matematiğin sosyal hayata uyarlamalarında yapılan bir yanlış olarak düşünelim bunu.Konuya gelirsek, aynen senin dediğin gibi. İngilizcede bazen karşılaştığım bir slogan vardı. “Think local, act global!” müziği de böyle algılayabiliriz. Soad ise tabiri caizse “Think local, fuck global” i benimsemiş durumda. Çekirdek düşünüp, genele katkı sağlaması gerekirken, çekirdek düşünüp genelden bazı dikkate değer kitleleri rahatsızlıktan öte birbirine kışkırtmayı tercih ediyor. Ben hiçbir zaman Soad’ ın sağduyulu bir şekilde basına çıkıp bu konuyla ilgili açıklama yaptığını görmedim. Onlar da benimsemiş durumda bunu. Bir grubun genel politikası bu olmamalı. Ne kadar yazık, müzik grubunu siyasi bir olguymuş gibi politika kelimesiyle aynı cümlede kullandım. Sorun burdan doğuyor. Bence bu yanlış ama müziğin anlayışı içersinde yapılabilir. Buna ket koyulabilir mi zor ama tüm bu yazının sebebi olarak soru şu:Müziğini layıkiyle icra eden bir karakter var aramızda. Kıbrıslı bir Türk. Rum kesimi tarafından saatlerdir tartıştığımız müziğe ket koyma, lobi faaliyeti yürütme girişimlerine maruz kalmış ama eli boş dönmüşler.Bir de müziğini söz içeriği olarak daha kemik bir kitleyi tercih etmiş ve müziğin evrensellik anlayışı içersinde iki toplumu birbirine kışkırtarak herhangi bir lobi faaliyeti ve engellemeye maruz kalmadan elini kolunu sallayarak icra eden bir grup var.Sizce bu çelişki değil mi? Çifte standart değil mi?Ya da olur abi, müziğin kapısı herşeye açıktır abi mi diyelim. O zaman müziğin kapısı Okan Ersan’ a niye kapatılmaya çalışılıyor? Bu kişi sadece Okan içinde geçerli değil. Başka koşullarda başka insanlarla olsa durum Okan’ ın karakterindeki insanı tercih ederdim ben, bu Rum ya da Ermeni olsa da fark etmez, sonuçta büyüsü bozulan müzik ve bu konuda bu ülkeye karşı belli bir tavır da var. Bu ince çizgiyi göremiyorsanız, bilemiyorum tabi ki!
Benim kafam hala karışık, şimdi Grup Yorum olsun Arif Sağ olsun efendime söyliyeyim Pearl Jam olsun, bunlar siyasi mesajlar verdikleri için müziklerine gölge mi düşüyor, evrensel mi olamıyorlar?”Müzik evrenseldir”. Yani bunu bozmamak için hiç bir müzisyen şarkılarında mesaj vermesin öyle mi?O zaman mesajın sınırlaması ne? Senin hoşuna gitmeyen siyasi konular mı, yoksa hiç mesaj verilmesin mi?E canım kardeşim bizim ilahilerimizde mesaj vermiyor mu? Bir hristiyan gelip “Ahh sizin ilahiler müzikalite olarak çok güzel ama sözleri hiç hoşuma gitmiyor, evrenselliği bozuyor” dese sen ne diyeceksin?
ben hepten karıştım.evrensel olanın objektif olma zorunluluğu nereden çıktı ki ? müzik dil olarak evrenseldir ancak içerik olarak üretenin ve/veya yorumlayanın halini,ahvalini,hevesini barındıracaktır.ne yani bütün dünya’nın kendisini dinlemesini isteyen bir müzisyen/sanatçı güzellik yarışması seçmelerinde ki gibi ” dileğim dünya barışıdır ” mı demek zorunda ?
frank zappa’nın güzide sözüyle başlamak lazım. “fusion is confusion.”blog yazarı (kopi pasteçisi daha doğrusu) ya da cumhuriyet’teki yazının sahibi biraz bu durumda. kusura bakmayınız fakat bir yanlışlıklar komedyası olmuş. sorun en başta zaten, müziği nasıl algıladığınızda.okan ersan denen kişilik kendi yolunda ilerliyor, yolu açık olsun. kendini belirli bir siyasi hareketin öncüsü ya da temsilcisi olarak görecekse bu onun seçimi, bize ne? fakat tarih, iktidara yakın olan değil, iktidara alternatif olan müzisyenleri yaşattı hep. kaldı ki okan ersan’ın yaptığı müzik de, çaldığı yerler de politik olma fırsatının üst düzeyde olduğu yerler değil.system of a down ile karşılaştırmak da abesle horon tepmektir, kültürel şaşkınlıktır. okan ersan system of a down gibi yapmamıştır evet ama ne bileyim edip akbayram gibi de yapmamıştır, çıkıp da kıbrıslı politikacılara ne diye çözmüyorsunuz bu durumu da dememiştir. kıbrıs’ta veya dünyada bahsetmediği her konuda sorumlu mu sayılmalıdır şimdi?burada bir parantez açalım, system of a down’ın yaptığını seversin ya da sevmezsin, kendileri amerika’da da muhalif sayılıyorlar ama kötü örnek olarak veremezsin, holy mountain şarkısını da örnek gösteremezsin, mhp’li ozan arif de .bne yunan diye şarkı yazıyor, onunki de hakaret, ne yapmalıyız şimdi? system of a down’a karşıyım, müzisyenin de allahıyım diyorsan çıkar şarkı yazarsın, gerisi boş. ama kendi halkından bir müzisyenin kendi mücadelesindeki tavrını (okan ersan için, böyle bir mücadelesi var mı kısmı hala muğlak gerçi) başka konuyla özdeşleştirmek, klasik bir üçüncü dünya ülkesi tavrı, aşağılık kompleksi.buradan sonra, kıçımla güldüğüm alıntılara geçelim:
bu ne lan? caz yapıyorsun zaten, bilmemkaç standart üstünde yetenek ve ruhunu konuşturuyorsun, hangi sazla yapacaktın? ayrıca, dünyada batı tandanslı sanılan gitar vs. ile duyulan ilk türk kendisi sanki? türkiye’den gitar, bağlama zil sipariş edip alıp gidenleri duysanız götünüz düşer, perdesiz gitarı araştırın derim.
bu yazının sahibine, 70’li yıllarda furya olan, kıbrıs konulu plakları bulmasını en azından bu konuda araştırma yapmasını tavsiye ediyorum. devlet destekli ajitasyon propaganda hareketinin en komik nidalarıyla karşılacaktır.
tanrı her müzisyene böyle fırsat versin. müziği için, söylediği söz için asılan, yakılan, aç kalan, kendini öldüren müzisyenler ülkesinden el sallıyorum kendisine.
bir müzisyen dünyadaki en özgür kişidir, böyle olmalıdır. popülerliğini siyasi amacı için kullanabilir, kızlarla parti yapan müzisyen kadar bunu yapma hakkına sahiptir. olgun yönlendirme deyince kime gore neye gore diyeceğim ve özellikle son yıllarda, müziğinden sporuna katıldığımız her organizasyonda ortaya çıkan bu kendini kaybetme, diğerini düşman sayma hissiyatının etkisiyle yazılmış bir cümle olarak niteleyeceğim ne yazık ki. dünya türk olamaz, başkaları da var yaşayan.
müziğe bakış açınızda sorun zaten, en başta da söyledim. bazı konularda ortak fikir bulmak imkansızdır. müzik bir ihtiyaçtır demişsiniz. hayır ihtiyaçtan fazlasıdır, kendini adamaktır, kendini kurban etmektir. ruhunu dinleyene açmaktır, çok mahremdir ve çok tehlikelidir. amacını siz belirleyemezsiniz ya da neymiş acaba bu amaç? anlayan anlar tabii, anlatılacak bir şey varsa eğer.bu noktada menguzar denen bu şahsiyete de laf sokmak isterim: ben starcraft severim evet. tüm engellemelere rağmen oynuyorum hatta, neyse…
buddhala kardeşimize gelince, kendini anlıyorum, ifade etmek istedikleri var ama kısıtlı bilgiyle sonsuz fikir üretmeye çalışınca, ortaya kurban bayramında tuz ve suyla şişirilmiş koyunlarını izleyen çoban durumu çıkıyor. system of a down’a küstüm disturbed dinliyorum tavsiye ederim insanı o. amerika hardcore/punk sahnesini bu iki gruptan oluşuyor sanıp kıbrıs’ta çözümü ersan beyin etnik füzyon cazında arayan bir dostumuz. bakalım ne diyor:
takılmış bu noktada. aynı grup ırak savaşına karşı bush’a küfür de ediyor, kısaca “fikirlerini söylüyor.” çok sıktı artık bu konu. bir soru sormuşsunuz:
zaten yanlışınız burada. tüm mevzuyu yanlış anlamışsınız. bu zihniyet yıllarca müziği tektipleştirmeye çalıştı, resmi ve resmi olmayan müzik türleri uydurdu, kağıt üstünde bu müziktir bu değildir dedi, çok ama çok hatalı bir düşünce bu, soytarılık. aynı zihniyet ısmarlama şarkı filan da yaptırdı, hala etkisi devam ediyor.şimdi sizin örnek gösterdiğiniz bu cazcı, okan ersan, katıldığı bir festivalde, “yöresel hisleriyle” çırpınırdı karadeniz, sordum sarı çiçeğe ya da karlı kayın ormanı nağmeleri üzerine doğaçlama yaparsa “objektifliğini kaybedecek” demek ki. yazıdan anlaşıldığı kadarıyla etnik deneyler vs yapıyormuş çünkü kendisi.sayın buddhala, milli hislerim coşkun benim ama başkasının milli hisleri olmasın diye düşünmek biraz hatalı. ayrıca yukarıdaki bir müzik yazısıysa çok kötü, bir şey anlatmıyor, siyasi bir görüş yazısıysa yine çok kötü. system of a down gibi yapmıyorlar yazısıysa, çok çok kötü. tüm bu konularda söyleyecek sözünüz varsa, dersinize daha iyi çalışmalıydınız.jimi hendrix güzel bir söz söylemiş, “altılar dokuz olsa, güneş tersten doğsa yine de dönmem yolumdan.” ondan yüzyıllarca önce bir anadolu ozanı da “dönen dönsün ben dönmem yolumdan” demiş, işte bu, müziğin güzelliğidir, muhteşemliğidir, kimse etiketlendiremez.
doğru X yanlış vurgusunu tekrarlayacağım maalesef.yereli boş verelim ve konuyu uluslararası müziğe getirelim. evrenselse bambaşka bir şey.bir sanatçı şu zamanda, nazizmi popohlayan,uu baby ne güzel yandı yahudileruu dady sen de olsana küçük bir hitlergibi şu anda öylesine saçmaladığım türden şarkı sözlerini, çok güzel riff’lrle bezeyip, müzikal anlamda çok başarılı işler yaparsa siz bu sanatçıya ‘ooo bravo sanatçı özgürdür zaten aferim düşünce özgürlüğü heyo yaşasın’gibi argumanlarla gelebilir misiniz? olmaz değil mi? yanlış olur. yani dünyada, tarihte olmuş olayları sadece politik yada tarihsel olarak ayırmayız. doğru yanlış olarak da ayırırız.mesela savaş kötüdür. soad’ın (‘bile’) bush’a küfür etmesi bu konuda örnekler arasına girer. yada madem kısaltıyoruz ratm(rage against…)’nin amerikan politikalarına şarkılarında ettiği küfürler de dinlenilesi, azılası türdendir. bunları sanat yapan her şeyden öte, doğru olmalarıdır, herkesin aklına yatıyor olmalarıdır. ortada gerçek bir şey vardır. amerika orda burda terorist avlarken kendisini en devasa terorist yapmıştır. yada terorizmi çıkarları için kullandığı için herneyse. söylemeye çalıştığım, yukarıdaki örneklerde, soad’ın yaptıklarından farklı bir ayrıntı var. o da örneğin kıbrıs meselesinin tarihi bir gerçek olması. aynı abd nin dünya halklarına yaptığı zulüm gibi. gerçektir, yadsınamaz. ama ermeni meselesi, iki tarafın da kendi doğrularını söylediği bir iddiadır. gerçek değildir şimdilik. biz, olayı tarihçilere bırakırken onlar olayı politikacılara bırakıyorlar falan. ayrıca olayda bir ayırıcı daha vardır o da iddianın karşı taraftan gelmesi. yanı olay, bizim tarafta bir ‘suçlama’dır da aynı zamanda. bu bize yanlış gelir. doğaldır. sonuç olarak, bence, soad’ın, müziğini gerçek olmayan bir suçlamanın üzerine kurması, türkleri soykırım yapan ulus olarak dünyaya anlatmaya çalışması, onu ‘yanlış’ yapan unsurdur. gerçekçi değildir; fark buradadır… bence.ha bir de bu yazıdan, müziğin politik olmaması gerektiği düşüncesini çıkaranlar da yanılırlar. müzik tam tersi, seksenlerden önceki haline dönmelidir. john lennon’un vurulmadan (katledilmeden) önceki, o etkili haline. müzik suratındaki boyalardan arınmalıdır yani. ama olmayacak biliyorum. artık çooook geç.
Tamam, kabul ediyorum konuya hatalı yaklaştığım noktalar var. Ama pagan’ ın alıntı yaptığı noktaların çoğuna cevabımı vermiştim ya da gerekli kelime düzeltmesini yapmıştım. Okan herhangi bir hareketin öncüsü değil, lütfen üstüne basa basa bu konuya değindim. Yukarıdaki sadece müzik yazısı değil. Siyasi bir görüş yazısı hiç değil. Hele hele System of a Down gibi yapmıyorlar yazısı hiç değil. Abi yazının ne amaçla yazıldığını defalarca yazdım. Müzik ekseni ve dili geniş bir konu kapasitesine sahip. Konunun sadece benim milli hislerimle alakası yok. Şu yorumumda son paragrafa bir göz atın.Soad’ ın Holy Mountain şarkısının Bush’ a ve politikalarına karşı yazılmıştır yaklaşımını ilk savunanlardan biri bendim. Arkadaşlarım bana bir iki sitenin uzantısını verip, anlamını iyice netleştirince Soad’ a elbetteki yaklaşımım değişti. Ama Soad dinleyenleri engelleme ya da anti-Soad grubu kurup, misilleme yapma girişimlerini ya da 3. dünya ülkesi hareketi içeren bir eylemde bulunmadım.Konu sadece Soad değil. Başka yerde başka ülkeler arasında ilişkileri geren ve kesinleşmemiş tüm davalar veya toplumsal kavramlar üzerine müzik yapan gruplara karşı tavrım menşei ne olursa olsun net ve sabittir.Elisia güzel tespit etmiş dediğim ince çizgiyi.
Pagan, sadece Okan Ersan’ ı ön plana çıkarma niyetim yok. Biz de biliyoruz Perdesiz gitarın mucidinin Erkan Oğur olduğunu. Biz de biliyoruz Duman’ dan Batuhan’ ın Jimi stilinde gitar çalmadaki derecesini. Biz de biliyoruz Kerem Çaplı’ nın Jimi Hendrix’ in arkasında davul çaldığını.Peki pagan dediğin gibi olsun, benim milli hisli hareketimden; bu yazı milli hisli bir hareket yüzünden yazılmadı, -o sizin yakıştırmanız- dolayı bu yazım baştan aşağı bir fiyasko olsun. Müziğini herhangi bir yerden bir insan istediği gibi sonsuz dağarcıkla eserini dünyaya kazandırsın. Bir papaz ilahi yazsın. Ve ilahisinde Dante’ den esinlenip, “Cehennnemin 9. dairesinde” gördüğü Hz. Muhammed’ den bahsetsin. O da yetmedi, Crash filmindeki gibi beyazlar, zenciler için ,hatunları için çok oral yapar, erkekleri için de eroinman ve motherfucker desin, şarkılarında. Zenciler de, beyaz hatunlara, White chicks desin, ya da erkeklerine bunlar atalarımızı katletti, bunların zengin olanı gay olur… Biz de aaa, olabilir, müzik abicim bu yapılabilir, yapanın eline sağlık böyle bir konuya parmak bastığı için. Bu şarkılardan sonra, Müslümanlar, Hristiyanlara daha bir sevecen, zenciler de beyazlara daha sempatik yaklaşsın. Sadece Papa’ nın kutsal ağzıyla söylediği için özür bile dilemediği sözleri ne gibi polemiklere neden oldu, hepimiz biliyoruz. Tekrar ediyorum müziği bu şekilde isteyen icra edebilir. Buna kıstas koyalım demiyorum. Ama sağduyulu değil bu gibi eserler. Tek demek istediğim bu. Ve müziğin bu gibi kısıtlaması olmamasına rağmen, Kıbrıs Türkü olduğu için Okan Ersan’ ın karşılaştığı kısıtlamalar…
Bilgi için teşekkürlersigarayı bırakmakdiş beyazlatmasauna eşofmanargan yağı satışgeciktiricim
Bilgi için teşekkürleruçak biletiucuz uçak biletiuçak biletleriuçak bileti fiyatlarıistanbul uçak bileti