“Maymundan mı geldik?” sorusu, her zaman müspet bilimler ve teolojik felsefeleri karşı karşıya getirmiştir. Bir tarafta isimlerinin “kıllı”, “çirkin” “hayvanlar”la aynı yerde anılmasını bile istemeyen skeptikler, bir tarafta sonuç her ne olursa olsun, gerçek arayışını sürdüren meraklı bilim insanları, Darwin‘in ortaya attığı Evrim Teorisi’nden itibaren çatışıp dururlar. Ortaya çıkan, insanın maymundan evrilmediğini, sadece bugünlere gelen uzun yolda bir süre olsun yanyana yürüdüğümüzü işaret eden onca bulguya rağmen, olay her zaman tek, basit bir cümle dahilinde itiraz gördü; “Biz maymundan gelmedik!”Son yıllarda, yeni teknolojilerin ışığında, bilim insanlarının “biz de maymundan geldik demiyoruz ki!” yi anlatmak çabalarında, sonunda umut vaadedici ve inkar edilemeyecek bulgulara ulaşıldı; BİYOLOJİK ADEM.
Spencer Wells başkanlığında yürütülen GENOGRAPHIC PROJECT, Dünya üzerindeki tüm erkeklerden DNA örneği topluyor, ve bu bilgiler ışığında tam bir dağılım haritası çıkartıyor. Proje tamamlandığında, insanlığın kesin olarak nereden yayılmaya başladığı ortaya çıkacak. Hatta siz de 99.95 dolara sipariş edeceğiniz bir kit ile
DNA toplama kiti
(ayrıntılı bilgi yukarıda verdiğim proje resmi sitesi’nde) hem orijininizi öğrenebilir, hem de projeye katkıda bulunabilirsiniz.Belki de insanlığın soy ağacının köküne işaret eden gen, sizin DNA nızda mevcuttur…Şu anda bile Genographic Project, soy ağacımızın köküne olmasa bile, ana gövdesindeki tek bir erkeğe ulaşmayı başardı. Bu (yeni sayılabilecek) bulgular, dünya üzerinde en geniş inanan kitlelerine sahip 3 ana ilahi dinde de öngörülen Adem (‘adam’ ibranice ‘insanlar’ demektir) ve Biyolojik Adem’i birbirinden ayırarak, bu zemindeki tartışmalara daha yumuşak bir zemin sağlama yolunda önemli bir adım atmış kabul ediliyor.İşte Spencer Wells’in Genographic araştırması;
Y Kromozomu, babadan oğula neeredeyse hiç bozulmadan aktarılan bir mirastır. Yani eğer erkekseniz sizin Y kromozumunuz, büyükbabanızın büyükbabasının büyükbabasıyla aynı. Siz de erkek evladınıza aktaracaksınız, ve nesiller sonra bile, torununuzun torunlarında sizin bir parçanız saklı olmaya devem edecek, tabii eğer erkek çocuklar doğmaya devam ederse.Ama fazla da dolaşmamak lazım, netekim insanlar kendi topraklarından farklı yerlerde eğleşip üredikçe, ağaç dallanıp budaklanıyor, tepeden baktığınızda da gövdesini görmek bu şekilde zorlaşıyor.
ağaç, yukarıdan bakılınca böyle bişi
ama dalların altında
tek bir gövde var
Bunca minicik dala basarak, yere sağlam inmek mümkün. Tabii, nereye basacağınızı bilmelisiniz. Sağlam dallar, genelde atalarının topraklarını terketmemiş adamların tuttukları oluyor.
Elimizdeki en eski kaynaklardan sayılan Kitab-ı Mukaddes, bilime soyu halen takip edilebilecek olan eski bir insan gösteriyor (Süleyman ve meseleleri üzerine yazılmış 31 bab vardır, ayrıca Hz. Süleyman ve Sêba Kraliçesi, Kur’an da, en-Neml, 27/20-44, Tevrat’da II. Tarihler, IX,1-12 ve Matta İncilinde, XII, 42, Luka İncilinde, XI, 3 bölümlerde incelenebilir); Hz. Süleyman. Onun soyundan olduğunu iddia edenler ise, kendisinin yaşadığı Kudüs’ten tam 2400 kilometre uzakta, Etiyopya’da. Etiyopya Kraliyet Ailesi, doğrudan Süleyman’ın soyundan olduklarını iddia ediyor. Efsaneye göre, Süleyman’ın oğlu Menelik, içinde 10 Emir’in, yani Tanrı’nın sözlerinin yazılı olduğu kutsal sandukayı Kuzey Etiyopya’da Aksum‘da bir kiliseye getirmiş.
Aksum Krallığı
Eğer bu doğru ise, Etiyopya Kraliyet Ailesi direkt olarak Hz. Süleyman’ın, dolayısıyla Hz. Adem’in soyuna bağlı. Kraliyet Ailesi’nin bir prensi, adının açıklanmaması koşuluyla (adı açıklanırsa Süleyman’ın soyundan olduğu gerekçesiyle, taht üzerinde haksız rekabet yaratacağından korkarak) DNA örneği vermeyi kabul ediyor. Yapılan incelemeler olumsuz. Prensin kökü Orta Asya da biryerlerden. Yani Etiyopya Kraliyet Ailesi, aranılan sağlam dal değil.Thomas Jefferson, ABD’nin 3. başkanı ve Amerikan Başkanları’nın yardımcılarıyla seks yapma geleneğinin öncüsü olması dışında, DNA sı itibariyle bir özelliğe daha sahip. Jefferson’un Y kromzomu, Avrupalı gözükmüyor. Acaba araştırmanın ağırlığını taşıyabilecek sağlam bir dal olabilir mi? Bunun için Virginya Kırsalı’nda, hayattaki en yakın akrabasıyla görüşülüyor. Jefferson soyadını taşıyan torunun DNA sı, İncil’de Kannan ismiyle anılan, Lübnan Fenike’de bir yere işaret ediyor. Doğrudan bir ataya; dünya üzerindeki insanların yarısının genetik varisi olduğu; M9‘a…
M9’un soy ağacındaki yeri
M9, günümüzden 40.000 yıl önce yaşamış. Ağacın gövdesinde biryerlerde olduğu muhakkak, ancak kökünde değil. Çünkü, dünya üzerinde M9 mutasyonunu taşımayan insanlar da var, mesela Kenya’daki Pate Adası‘nda…
Pate Adası
Pate Adası, Çin stili porselen aksesuarlı mezarlar, İslami olabilecek en eski mimari kalıntılar, esmer, açık renk ve çekik gözlü türlü sterotipte insanlar barındırıyor. Binyıllar önce deniz ve kara ticaretinin oluşturmaya başladığı tam bir genetik ergime potası. Burada M9 Mutasyonu‘na sahip olmayan insanlar var. Eğer Pate Adası halkını tek bir genetik ataya bağlayabilirsek, bu ata, büyük ihtimalle dünya üzerindeki herkesin genetik babası olacak.
Pate adası halkından DNA örneği toplanırken
İşte bir ayağımız Jefferson’un, bir ayağımız da Pate Halkı’nın tuttuğu dala basarak indiğimiz noktada onu görüyoruz. Onun Y kromozomu mutasyonu, DNA sı 16 milyon insan tarafından paylaşılan Cengiz Han’da da, Siyah çocukları olan Thomas Jefferson’da da, David Beckham’da da, Martin Luther King’de de var. O, dünyadaki 3 milyar erkeğin biyolojik babası; M168.
Rift Vadisi
Kökeninin Rift Vadis , Tanzanya ya da Etiyopya‘da bir yer olduğu sanılıyor. 60.000 yaşında, yani o hep tartışılan “maymun adamlar”dan çok daha genç.
Frank Bender
Moleküler veriler, Biyolojik Adem’i net olarak gösterse de, elimizde onun neye benzediğine dair hiç bir kanıt yok. Ne bir kemik, ne de bir alet parçası onun zamanından günümüze kalmış. İşte bu noktada, adli tıp sanatçısı Frank Bender‘dan yardım isteniyor. Bender, şimdiye kadar bir çok adli vakanın çözülmesine yardımcı olmuş. Şanssız kurbanlardan arta kalan kemiklerden, onların bir zamanlar nasıl gözüktüklerini resmetmiş. Hatta bazan kemikler eksik olsa bile. Şimdi kendisinden istenen bunların hepsinden kat-be-kat zor birşey. 60 bin yıl önce ölmüş olan birinin rekonstrüksyonunu yapmak, üstelik elinde hiç bir veri olmadan, neredeyse imkansız. Bender’a done lazım. Bunun için, New York’daki American Museum of Natural History (Amerikan Doğal Tarih Müzesi)’ne gidilip Gary Sawyer’ın (o da tarihi yüzlerin rekonstrüksyonu konusunda bir uzmandır) fikri alınıyor. Sawyer, sözkonusu bulgulara en yakın fosil kanıtı olarak 100.000 yaşındaki Kafsa Adamı’nı gösteriyor. Kafsa Adamı’nın kafatasında alın kemiğinin dikleşmeye, çenenin küçülmeye ve kaş kabartısının da azalmaya başladığı görülüyor. Ama M168 ile aralarında hala 40.000 yıl var, ve bu bir sürü değişikliği oluşturabilecek kadar uzun bir süre.
Bender’in kaleminden Kafsa Adamı
M168e referans olması için daha fazla doneye ihtiyaç var. Bu noktada Spencer Wells, nereye bakacağını çok iyi biliyor. Hutzabe Kabilesi, Afrika’nın doğusunda, çok az kişinin bildiği çekirdek bir kabile. Halen binyıllardır süren geleneklerini koruyorlar. Şefleri Ulyus Nadeane Um Um Um Bae
Hutzabe Kabilesi Şefi Ulyus Nadeane Um Um Um Bae
‘nin (ismini belgeselde söylenilen şeklinden deşifre etmeye çalıştım, zaten br alfabe de kullanmadıkları için pek yanlış olmamıştır sanırım) taşıdığı Y kromozomu, bugüne kadar hiç karışmadan gelmiş, ve fiziksel görüntüsü, Kafsa Adamı’nınki ile birleşerek bize ikisinin ortasında bir referans verecek.
Hutzabeler
Tüm bu verilerin ışığında, profesyonel bilgisayar yazılımlarına Kafsa Adamı’nın ve Şef Ulyus Nadeane Um Um Um Bae’nin yüzlerindeki 200 den fazla referans noktası giriliyor, ve bilgisayar, Frank Bander’in rekonstrüksyonu için ortak hatlardan oluşan bir kafa ortaya çıkartıyor.
M168 bilgisayar modellemesi
Bender, bu modele insansı hisler ve tahmini coğrafyasının yansıtacağı detayları eklediğinde, işte ortaya çıkan sonuç. Huzurlarınızda, bay M168. Ya da ona (kısaca) “baba” diyebilirsiniz:
M168
İşte bir teori;
M168, kendi zamanında bir takım şeyleri ilk düşünen insandı. Fiziksel üstünlüğü değil belki ama zekası, ona uzaktan öldürmeye yarayan aletler yapmasında yardım etti. Şimdi bize çok basit görünen Hutzabelerin kulandığı aletler, onun zamanı için devrim niteliğindeydiler. Tabii bir üstünlüğünü de kullandığı başka birşey sağlıyordu; dil. Hutzabeler halen klikli bir lisan kulanırlar. İngilizcede 30 farklı ses varken, klikli dillerde 100 den fazla ses ayrılabilir. Belki de M168, bu sesleri ilk çıkartan insandı. Tüm bunların sağladığı avantajlar onu daha başarılı bir avcı yaptı. Avlanmadaki becerisi onu popüler kıldı. Yeterice yiyecek bulabildiği için daha çok kadını, dolayısıyla daha çok çocuğu oldu. Kabilesindeki diğer erkekler, belki üreyemediklerinden, belki de sadece kız çocukları olduğundan sonraki nesillere atlayamadılar, ve M168’in torunları 50.000 yıl önce Afrika’dan ayrılmaya başladı.
Her ne şekilde olursa olsun, bugün M168 ‘in DNAsı şu anda dünya üzerindeki her insanda var. O bizim yıllar önce kaybettiğimiz babamız. Halen boğazımızda bin yıllar önce avladığı sülünün bir lokması var. Ellerimizde de bir mızrak yerine uzaktan kumanda, evlerimizde böğürtlen yerine ayakkabı ve şapka toplayan kadınlar. Buna rağmen o zamandan günümüze değişmeyen bir şey var ki, o; M168 den aldığımız mirası çocuklarımıza geçirmeye devam edecek. Belki de ayaklarımız, Afrika’nın tozunu yüzyıllar sonra uzak gezegenlere taşıyacak. Ya da 5 metre ileriye savurduğumuz mızrak, binlerce ışıkyılı öteden gelip kalbimize saplanacak. Yaşayabilirsek göreceğiz…
yorumlar
Belgesel’in download linkleri:* 1. bölüm* 2. bölüm
Eline sağlık @EUQON. Bir şeyi düzeltebilir miyim? M168 dünyada yaşayan bütün insanlarda değil Afrika dışında yaşayan tüm insanlarda bulunan bir mutasyon. Afrika kökenli insanlarda rastlanan Haplogroup A (M91) ve B’de (M60) M168 bulunmuyor.
çok duygulu bir yazı olmuş… serdarsabri ve sen ne zaman atalarımdan bahsetseniz gözlerim doluyor…
serdarsabri; sanırım güncellenen bilgiler var, belgeselde söylenen aynen yazdığım şekilde, linklerden indirin bakın valla onların yalancısıyım :(buna ek olarak;* M94; B den R y ekadar tüm haplogruplarda,* M168; C-R haplogruplarında,* M89; F haplogrubunda,* Avrupa dağılımındaki G-Y haplogrubun kuzenleri olan L-R haplogruplarının (Avrasya Kavimleri) babası kabul edilen M9; K haplogrubunda,* M201 de G haplogrubunda (asıl adem olarak kabul edilen budur)gözlenebilir olarak kabul ediliyordu (ahanda kaynak), ama ben belgeselden direk çevirdiğim için öyle yazdım. yani yukarıdaki yazı belgeselin deşifresidir.NuMB; eyvallah, ben de belgeseli türk filmi seyreder gibi seyrettim valla 😀
Bu yazdığın daha doğru, M168 C-R haplogroup’larında mevcut, şurada detay bulabilirsiniz.
yani benim bildiim de öyledir ama, amca araştırma yapmış, bir sürü insan da sürekli katılım içinde, belki yeni bir sonuçtur. yazıda linkini verdim, hatta kendi soy ağacımı tam çıkarınca ben de katılmayı düşünüyorum. artık bende ne geni çıkar bilemem ama hazır olun, bilim ortamlarını patlatacam 😀
O doğru, notasyon sürekli değişiyor, yeni SNP’ler tespit edildikçe, ağaca yeni alt-haplogroup’lar ekleniyor. Benimki ilk önce R1b*’dı mesela şimdi R1b1c oldu. Genographic Project’in yaptığı testin aynısını FTDNA de aynı fiyata yapıyor, ben oraya yaptırmıştım, hatta burada Türkiye grubu kurdum. Hem maddi destek olsun, hem de örnek sayısı artsın diye FTDNA’deki bilgilerini 15 $’a Genographic Project’e aktarabiliyorsun. Tersi de olabiliyor, Genographic Project’teki bilgini FTDNA aktarabiliyorsun sanırım.
İnsanı düşündüren gen Har1FBilim insanları, insan beyninin maymundan daha gelişmiş olmasını sağlayan soyut düşünceye olanak veren HAR1F adlı bir gen saptadı. İnsan beyni kendisine en çok benzeyen primatların üç katından daha büyük. Bilim insanları, HAR1F geninin birkaç milyon yıldır tüm hayvanlarda hiçbir değişime uğramazken, sadece insanda soyut düşünceyi sağlamasının nedenlerini araştırıyor.İnsanı ‘konuşturan’ gen: MGC8902İnsanı hayvanlardan ayıran bir diğer özellik de konuşma yetisi. Araştırmacılar, insanlarda, hayvanlara göre çok yüksek oranda bulunan bir genin, lisan ve özfarkındalık gibi zihinsel fonksiyonları oluşturduğunu tahmin ediyor. MGC8902 adlı genin, beynin lisan, bilinç, farkındalık gibi işlevlerinden sorumlu neokorteks bölgesinin ana yapıtaşı olduğu tahmin ediliyor.ps;bende babami ariyorum haberin olsun !!!!! extraaaordinaryyyyyyyyyyyyy bir yazi olmus yawwgene.
Akıllarda soru işareti kalmasın diye Genographic Project’in sayfasından kopyaladım aşağıya, linki de bu.
Belgeseli bende izledim bir çok eksiklikler var, öncelikle Bask insanlarının DNA yapısında günümüz insanından farklar vardır, bir teoriye göre CroMagnon insanlarının torunları olduğudur. Birde Kuzey kutbuna kadar gidiyorlarda Yakut türklerine, Kuzey Amerika Kızlderililerine veya Güney AMerika Kızılderililerini niye kontrol etmiyorlar. Biliniyorki insanlık ömründe 60.000 yıldan eski eserler var . O zaman Adem değil bir nevi Nuh’tan bahsedebiliriz. Bence belgesel sonuca ulaşamadıkları için varsayımlara yönelmişler havasını yansıttı.
tamam işte. o dediklerin fosil kayıtları agentforistanbul. adamlar da onu diyo zaten. şimdiye kadar bulunan insansı kalıntılarıyla bugün dünya üzerinde yaşayan insanların kökleri aynı gibi gözükmüyo. yani bi nevi müjde veriyor; “maymundan gelmedik, tamam tartışmayın” diye.İspanyada biraz karışık bir bölge. aslında şu anda bile yüksekte yaşayan sarışınlar ve alçakta yaşayan esmerler önemli bir ipucu veriyor. İspanya; Galicia ve Bask bölgesi, İberya ve Endülüs olarak ayrı incelenir.şurada üşenmezsen ayrıntılı bilgi var.
Eline sağlık güzel olmuş.Seviyorum şu hafif.org iyiki bulmuşum.Konu hakkında bir yorumda bulunamıyacağım.Çünkü bahsettiğiniz M ler den bir şey anlamıyorum.Ama 2005 model 14000 km de bir M5 var.)))SaygılarYorumsuz Nephilim
:))) ondan da bizde yok işte, yemişim 9 u 168i. para veriyo mu bana? yok! :))
Aha işte görün.Büyük büyük büyük dedem M31 ve ozaman ki mantisiBüyük büyük büyük ninem K69 ile ilk buluşması.Evimin baş köşesinde resimleri duruyor.Yukarıda adı geçen ressam arkadaş, yukarıda verdiğim resme istinaden el ele tutuşmuş bir portrelerini çizebilir mi ? acaba.SaygılarMeraklı Nephilim
@EUQON , eski eserler var derken insan elinden çıkmış , ancak akıllı bir yaratıkın yapacağı yapıları kastetmiştim. 60.000 yıl geriye gidiyorsak Afganistan dağlarında tarım yapanları ve karaya dönüşen Anadolu üzerinden Avrupaya giden insanları hangi konuma koyacağız. Ben hala National Georginin insanları yanıltma amaçlı teoriler kurduğuna inanıyorum. Ve ısrarla söylüyorum neden Yakut Türklerini, Kuzey Amerika ve Güney Amerika kızılderililerini ve yahut Aborjinleri incelememişler. Olayı eski Nuh Tufanı teorisine bağlasalar anlayacağım , itiraz etmeyeceğim ama Adem Baba kabul etmiyorum. Akıllı İnsan daha eski olmalı ve tek bir Adem fikrine kesinlikle katılmıyorum. Ayrıca araştırırsanız X kromozomundaki Mitekondrinin daha ayrıntılı varyasyonları vereceğine ve Havva ya ulaşmanın daha kolay ve mantıklı olduğu anlaşılacaktır. Bu arada verdiğin linki okumam çünkü Türkçe dışında bir dil bilmiyorum.
@agentforistanbul, ukalalık saymazsan bir düzeltme yapayım, mitokondri X kromozomunda bulunmuyor, mitokondri hücre içinde bulunan ve kendi DNA’sı bulunan ayrı bir yapı. X kromozomu, hücrenin çekirdeğindeki cinsiyeti belirleyen kromozom çiftinden biri (Erkek: XY, kadın XX). Mitokondri’deki DNA, kadın için soyun takibini sağlıyor. Birkaç Türkçe kaynak: Daha fazla genetik, Orta Asya’dan gelenler kimlerdi?
en azından artık onun bunun çocuğu gibi küfürler ederken ettiniz küfürlerin büyük büyük büyük babamız m31 e gittiğini biliceksiniz ((:
Vay @gnç kardeş hoşgeldin sefalar getirdin.1,5 saatte 7 yorum süper !!Yanlız M31 benim büyük büyük büyük babam.O küfür eden arkadaşları sen bi söyle bi isim ver bakalım bana.Babamız M31 (Büyük M ile yaz rahmetli görse kızar dı))demişsin.Akraba mıyız senle çıkartamadım.Meraklı Nephilim
@nephilim öncelikle gnç diil gnc hşgldin için tşkürler çok hoş buldum ve bunca yıldır böyle bir siteden bi haber yaşadıma üzüldüm 🙁 şu akraba konusunun detaylarına girmesek ii lur diyorum fazla zorlarsak hepimiz kardeş çıkabiliriz ensest ilişkiler bana göre diil ((:
Sevgili @gncC ve Ç nin arasındaki çük farkı işin özür dilerim.Klavyem sürçtü herhalde.Burada zorlama yok kardeş çıkarmak için.Hele ensest ilişkilere asla taviz vermeyiz.:))SaygılarÇözüm Ortağı Nephilim
@nephlilimvermediğin tavizden ve ardına kadar açık bıraktığın kapıdan ötürü mersi (:
19. yüzyılın erkek egemen zihniyetli, örümcek kafalı Darwincileri de, Sami dinlerine inanan yine erkek egemen kafalı “adam”lar da saçmalamış. Darwin’in teorisinden yola çıkanlar, ırkçılığı destekleyecek görüşler türettiler. Neymiş, homo, ya da adam, maymunla ortak atalara sahipmiş, yani bir nevi amcaoğluymuşlar, sülalenin bir kolu homo sapiens’e dönüşmüş, diğer kolu da maymungiller sülalesini oluşturmuş. Bütün bunlar da “en uygun olanın hayatta kalması” manasına gelen doğal seleksiyonla olmuş.”Evrensel erkek”, ben-i adem, hep kendisine bir ata, baba, arayışı içinde. Size baba diyebilir miyim sorusuyla antropoloji ilmini baştan yaratıyor. Homeros’un telemak’ı gibi mubarek. Baba arayışını nihayetine erdiremezse, afedersiniz piç gibi ortada kalmak, ya da Oedipus gibi “modafaka” (afrikalı amerikan ingilizcesi, anlayan anlar) olmaktan korkuyor. Şu meşhur, maymundan itibaren, tek sıra halinde yürüyen ve kılları her adımda azalan abazan ademler dizisi ilustrasyonunu hatırlayın. Hep beraber, uygun adım, erkek erkeğe takılan tipler. Hani memleketimizin sokalarında bu şekil yürüyen ve maghanda tabir edilen bir tür var ya, bana onları hatırlatıyor bu resim. Halbuki biraz kendinize çeki düzen verin, birer bağyan arkadaş edinin, kolkola bay bağyan medeni bir şekilde yürüyün. Yok efendim, adam evrimin o aşamasına henüz gelmemiş. Bu resmin çizildiği zamanların Avropasında, erkekgillerin erkekcil bilimi, paso erkeglerin kökenini cinsini, aidiyetini araştıradursun, kadınlara dair canım cicim aşk meşk şiirleri ya da misojenik herzeler dışında tek laf edilmez, kadınların tarihini kimse yazmazken, sonunda feminizm icad edilmiş de kadınların da insan olduğu, onların da dünya üzerinde varolduğu ademoğullarının kafasına dank eder gibi olmuş. Ancak gel gör ki bugün hala Adem efendiye baba arayanlar var.Evrim konusunda Sami dinlerine inanan yine erkek egemen kafalı “adam”lar da saçmalayıp duruyorlar. İlk insan Ademmiş, Havva onun pirzolalık kısmından yaradılmış falan feşmekan…Böyle teoriler ve safsatalar üretmek kolay ve ucuza maloluyor. Bakın bir tane de ben uydurdum: Adem kıllı maymundan türedi, bugün de hala iri ve kıllı olması bunu kanıtlıyor. Kadınları ise Tanrıça Gaia bir sanat eseri gibi yarattı, o yüzden kadınlar güzel, akıllı ve duyarlı varlıklar.Darwincilerin de, Ademcilerin de inandığı ortak safsata ise, insanın maymundan üstün olduğu. Böyle bir iddiayı desteklemek için sunulan kanıtlara bakıldığında da bunun ne kadar sudan bir iddia olduğu ortaya çıkıyor. Hayvan zihni diye bir kitap var, okuyun, Tübitak yayınlarından çıktı. Hayvanlar hakkında ne kadar gereksiz önyargılarımız olduğunu anlayın.
Adamların evrimi
Sözünü ettiğim ilustrasyonu buldum. Abazan adamların evrimi.
eksik olmuş
puhaha süper olmuşşşş 😀
“Adem kıllı maymundan türedi, bugün de hala iri ve kıllı olması bunu kanıtlıyor. Kadınları ise Tanrıça Gaia bir sanat eseri gibi yarattı, o yüzden kadınlar güzel, akıllı ve duyarlı varlıklar.”bayıldım bu teoriye! bu nedenle ikonoklast’ı ayakta alkışlıyor, ve hemen destekçilerinden biri oluyorum.
Peki Tanrıça Gaia sanat eserleri olarak gördüğü ve yarattığı kadınları neden kıllı adem e gönderdi.Kıllı adem’ e göndereceğine, niye kadınlar gibi zeki akıllı güzel kılsız erkekler yaratmadı ve onlarla eşleşmelerini sağlamadı.Niye o sanat eserlerini kıllı maganda adem saydığınız maymundan gelme vatandaşa buyur etti.Evet tanrıça Gaia güzel akıllı ve duyarlı kadınları kıllık olsun diye kıllı adem gönderdi.Kendi halinde master yapan kıllı adem bunları görünce ağzının suyu aktı.diğer kıllıların da ağzının suyu aktı paylaşamadılar bu sanat eserlerini ilk savaşlar çıktı.Birbirleri öldürdüler o sanat eserleri için.Ama kıllı adem o sanat eserlerin o güzelliklerin nasıl da değiştiğine şahit oldu. O güzelliklerin yaşlandığında kalçalarının bacaklarının nasılda portakal kabuğu gibi olduğunu gördü(selülit).Hele o gıpta ettiği dokunmaya kıyamadığı memelerinin nasılda dizlerine kadar geldiğini gördü.İncecik bellerinin kayın ağacının gövdesi gibi kalınlaştığını gördü.Ve allahına dua etti ” Allahım iyi ki beni kıllı kaba saba kaslı yaratmışsın” .SaygılarKıllı Nephilim
fi tarihinden bahsediyoruz tabiki o zaman laser epilasyon epileydi sir ağda gibi mucizevi durumlar yoktu. ve tahminimce ilk hatunda kıllı bişeydi.ama onun sarışın olduğunu varsayarsak kılları kara kara göze batmaktan ziyade sarı sarı görünmemiş olabilir. üstelik kıl mükemmeliyet ölçüsüyse erkeklere has testesteron hormonunun kadınlarda normalin üstü düseyde bulunması sonucu kadınlarda kıllı oluyor erkekler gibi.ama ne mucize bir hormondurki testesteron-erkek libido ölçütü-bi okadarda cinsel hayatta arzulu yatakta müthiş kadınlar oluyor bu kıllı kadınlar 😀 kıldan tüyden meselerler bunlar alahtan kılsız ve tüysüzüm ama erkeğin mümkün oldukça kıllısı tüylüsü makbul derdi annanem hani böyle mevsimi geldimi yumak yumak tüy dökeni…yaşlıların tecrübesi çok vardır bir bildiğii ((:
” Allahtan kılsız ve tüysüzüm ” demişsin.@gnc bacım.Yukarıda saydığın lazer epilasyon,epileydi,sir ve ağda gibi mucizevi alet veya kimyasalları bir iki ay kullanmada göreyim ben seni.hele hele bi bir sene kullanma.Düşünmek bile istemiyorum.İnternetten bulduğum böyle kıllı bayanların resimlerini burda yayınlasam erkekler kadınların yüzüne bakmaz gay moduna geçiş için aday olurlar çünkü derler ki ” Yok birbirimizden farkımız, bari dırdırlarını çekmiyelim”Üst yorumları okursan eğer ne yazdığımı neden yazdığımı niçin yazdığımı anlarsın.SaygılarYaşlı,Tecrübeli Anlayışlı Nephilim
yaşlı tecrübeli anlayışlı nephilim gerçekten yok bnde öyle bi problem hani olan problemde herkesde olandan çok çok az zaten tuaf oldumu biliyorum yakında frijit olursan bilki testesteron azlığından istersen sefgilime sor oda buralarda biyerdeydi 😉
buarada yorumları tek tek ve büyük bi keyifle okuyorum.yanlız burda derin bir mevzu var.ben ve hem cinslerimi öven tanrıça gai nın yaptıklarını evet evet biz öyleyiz diyerek kabullenmek nahoş olmaz mı?ben mütevazi bir kızım ve eminim sizin gibi yaşlı tecrübeli anlayışlı bir beyfendi mütevazi olunabilmek için mütevazi olunacak konulara zaten sahip olmak gerektiğini yoksa sahip olmadığın bir durum için mütevazi olmanın ne gibi bir anlamı olduğunu hepimizden çok çok ii bilir.burda kadınların kılsız tüysüz güsel muhteşem yaratıklar olduğuyla övünmek yerine zahmet edip överek bizleri erkeklerle yarış içine sokan arkadaşın yorumunu okuyup erkekler kıllıda olsa muhteşemler demek daha keyifli olmuyor mu?herkes yerinin konumunun zaten farkında ((:
ikonoklast’ın yorumunu bir yarış gibi algılamamak gerek bence, “Böyle teoriler ve safsatalar üretmek kolay ve ucuza maloluyor. Bakın bir tane de ben uydurdum…” bu cümleden de anlaşılacağı üzere, bir ironi olduğu aşikar değil mi sizce de?Ayrıca o dizlere kadar gelen memeler, anaların memeleri. Varsın kimi kıllı ademler beğenmesin.
Sevgili @gnc bacımSizin sefgilinize bu tip soruları soracak kadar basit , kendini bilmez bir insan değilim.Sen de “istersen sefgilime sor” diyecek kadar erkek onurundan veya sevgilinin onurundan anlamayan, düşüncesiz bir sevgili olduğunu düşünmek bile istemiyorum.Bu mevzular ışığında sizin “sefgiliniz” sizin tüyleriniz hakkında yorumda bulunmak isterse bir şey diyemem.SaygılarımlaDüşünceli Nephilim
sevgili nephilim sıkıldım ben yaa hiç eğlenceli diilsin!ayrıca olmayan sevgilimin onuruda kimin umrunda zaten depresyona girmeye bahane arıyorum 🙁
tamam ne zaman sıkılacaksın diye bekliyordum.Bunun ismi baskı psikolojisidir.Bu sitede çok uygulanır.Psikolojin çöktü ve yelkenleri koyverdin.Sana bunu kimse öğretmez.Yaşayarak öğrenmelisin.Baskı altında doğru kelime ve sözcükleri bulma ve savunma neyi savunduğunun bir önemi yok sadece savun.anlatabildim mi?ve çökert. ))Kusura bakma sıktıysam.SaygılarAnlayışlı Nephilim
ya ben ömrüm boyunca yaptığım projeleri savunmak zorundayım üstelik bir nedeni olsun olmasın sadece savunuyorum… hayatta kalabilmek para kazanabilmek için öğrenciyken jürilerden geçebilmek için… neden burda da geriliyoruz kiii biraz eğlencenin kime zararı dokunur 🙁 bak gördün mü mutsuzum işte mutsuzum mutsuzum mutsuzum!..
Aramıza hoşgeldin iyi eğlenceler.(hayırrrrrrrrr sen aslında mutlusun)SaygılarNephilim
Zor olanı seviyorİnsan her defaGerçeği bendeSahtesi dilde gizliKalbe yenik düşenAşk kelimesininÜzüleni benÜzeniyse kalpte gizliBiliyorum kolay değilHayat buysa gerçek nedirAğlamaya alıştırdınÖlüm bize masal gelirÇok zor bunu inan anlatamamÇok zorGerçeğiyle yüzleşince yoksunAynalara baka bakaKendini kendine şikayet ediyorsunDelirir gibi
EUQON benim merak ettigim bi sey var, bu yazinin yazari olarak senin kisisel dusuncelerin nelerdir? Bi yerde yazmissin mujde veriyor biz maymundan gelmedik, bunu kendine mujde olarak mi goruyorsun yoksa, bunu soyleyen adam mi mujde olarak goruyor? kisacasi senin dusuncelerini bir iki satirla alabilirsem memnun olacagim. saygilar
valla Razielz, beni her zaman her konuda sonuç ilgilendirmiştir. başka bir yerde gene söylediğim gibi, aldığım eğitim dolayısıyla, müspet ilimlerin sunduğu her bulguya merakla yaklaşırım. din, inanç gibi şeyleri ne kendimde, ne başkalarında asla sorgulamam, onlar ayrı fenomenler. herhangi bir şekilde gökten zembille indiğimiz fikri bana uzak geliyor. Bunun yerine bir yerlerden başlayarak bu hale gelmemiz daha olası gibi. öte yandan (gene başka bir yerde dediğim gibi) doğayla her şekilde tezat bir tasarımımız var. yani bu konudaki araştırmaları inan bana ben de bir sonuca yaklaşmak için takip ediyorum.
peki baslangic nerden? yani nasil basladi her sey? inan bunu sana bir sey ispatlamak ve ya baska bir art niyetle sormuyorum. sadece seninle konu hakkinda konusmak ve bilgi edinmek istiyorum.
anladım, sor tabii abi niye sormayasın 🙂 başlangıç konusunda da çok çeşitli teoriler var tabii, eminim herkes bigbang, genesis gibi şeylere aşinadır. başlangıç konusundaki sırların büyük bölümü derinlerde saklı; arz’ın merkezinde. bilimin şu ana kadar inebildiğinden 20.000 km kadar uzakta bir çekirdek var. halen merkez basıncı ve sıcaklığına dayanabilecek komponentler keşfedilmeye çalışılıyor. eğer bu yapılırsa, gezegenimizin başlangıcı hakkında çok daha fazla bilgiye sahip olacağız. Halen gezegenimizde 200 derece sıcaklıkta ve 50 atmosfer basınçta yşayabilen organizmalar var. bunların varlığı, bir uzay yolculuğunun (ilk yaşayan organizmanın bir göktaşının çarpmasıyla yayıldığı teorisi) geçmişte mümkün olabileceğinin kanıtı varsayılabilir. ama tabii bu, “herşey nasıl başladı” sorusunun cevabı olamaz, zira buraya gelen oranzmanın da bir yerlerde ortaya çıkmış olması lazım.”Yaşam” olayının evrenin kinematiği ile oluşan bir döngü olduğu, yaşamanın illa bizim anladığımız anlamda şarkı söyleyip dans edebilmekten öte formları olduğunu ortaya atan teoriler var, ki bunlar bir quartz kristalinin bile atan bir kalbi olduğunu savunur; ama bunlar da “zembereği kimin kurduğuna” cevap vermez. bana sorduğun için cevap veriyorum; ben şahsen bu matruşka mantığını çok da merak etmiyorum açıkçası 🙂
valla matruskalarin vatanindan yaziyorum sana :)ama ilginctir bence doguyorsun, buyuyorsun, oluyorsun, bilmemki her sey uzaydan gelen bir organizmadan mi?bu gercek olsa bile zoruma gitmiyor degil acikcasi 🙂 neyse sohbetine doyum olmuyor 🙂 ilgin icin sagol
ne demek rica ederim. 2. yurduma, karadenizin öbür kıyısına selam söyle 🙂 teşekkür ederim, layık görüp bana sormuşsun ancak, ben zavallı bilgimle ancak bu kadar açıklayıcı olabildim. valla en güzeli nihilist olmak kardeşim, elimden gelse oluvericem ben de; bak georgias yüzyıllar önce son noktayı koymuş, onun zamanında da sorulan sorulardan sadece bir kaç on tanesi bugün cevaplanabilmiştir ancak. gerisi hala muamma…“Hiç bir şey yoktur. Olsa bile bilemeyiz, bilsek de bildiremeyiz”Georgias
valla Euqon simdi zavalli bilgi falan diyorsun ama oyle degil 🙂 senin gibi biri nihilist olurmu bilmem ama ben olamiyorum 🙂 2. yurda gelmeyi dusunuyor musun?
arada geliyorum fırsat buldukça. ukrayna ve romanya da çok arkadaşım var, ama bayağıdır bir geçmedim o tarafa. inşallah ilk fırsat bulduğumda geleceğim.
rusyaya da bekleriz 🙂
ilkel atomik yapıdan modern atomik yapıya gecişin iç yüzü halan bilinmiyor.anatomik yapıları ile bize benziyen insanların asağı yukarı 120 bin yıl oncesin guney ve dogu afrikada belirdiğini iddia ederler.fransada 1868 yılında kromanyon adlı kaya altı sığınagında yapılan kazı calışmalrında,görümleri bizden farksız insanların iskeletleri bulundugunda,bilim dunyası yeni bir insan türü ile ,bir başka degişle bizim gercek atamız,tipleri bizden farksız insanlarla tanışmış oldu.bu tarihden itibaren kromanyon,modern insanın simgesi haline geldi.orta yontma tas cagı neandertal’le tarihe gömülürken,kromanyon yepyeni bir kültür evresiyle bizi tanıştırdı üst yontma taş cagı.bize benzeyen insanların ilk nerde ne zaman ortaya cıktığı hep tartışma konusu olmuştur.modern insanın anavatanı hangi kıta olabilirdi. afrikayı modern insanın beşiği olarak gorenler arkaik yapıdan modern yapıya dönüşümü,mitokondriyal DNA (MtDNA) ‘daki mutasyon hızına dayanarak acıklamaya calışırlar.bazı bilim adamları dunya yaşayan tüm insanların ortak atasının afrika’da dogdugunu öne sürerler burdaki belgeselde konu olan gibi. asıl konu bundan 12 yıl once 1995 ‘de tüm modern insanların tek kadına baglana bilecegini düşündüler en azından bu düşüncenin baba’yı bulmakdan altı daha doludur.havva ananamızın afrika’da 200 bin yıl önce yaşadıgı mitokondriyal DNA kuramına gore acıklanmakdadır.ABD’de berkeley üniversitesi’nde bazı arastırmacılar,yaşayan bircok ırk gruplarında mitokondryal DNA’nın varyosyon hızını incelediler ve modern insan türünün ilkel insan türünden ayrıldığını saplamak amacıyla hücrelerin mitokondriyumlarında bulunan MtDNA’yı dikkate aldılar neden MtDNA’yı dikkate aldılar .MtDNA hüçre cekirdeginde yer almaz ve sadece anne tarafından kalıtımı sürdürülür.hic bir zaman baba tarafından gelen DNA ile karışmaz araştırma için hangisi siz ce daha mantıklıdır. dolayısıyla cinsel üreme sürecinden bagımsızdır.ayrıca ,MtDNA dogal secilim baskısından da etkilnemez.MtDNA ‘daki mutasyon hızının her 1 milyon yılda ancak yüzde 2-4 oranında oldugu oldugu kabul edilir.böylece bu ilkeden hareket eden araştırmacılar,modern insan türünde mokuler saati geriye dogru işleterek ,zamanımızdan 200 bin yıl öncesine kadar inerler ne kadarda tanıtık degilmi? afrikadan diger kıtalara yayılan modern insan toplulukları gittikleri her yerde yerli ilkel toplulukların yerini aldılar bakınız bu araştırmalar modern insan üzerine yapılan araştırmalardır belirmekde yarar var,onlarla karıştılar bunyelerine erittiler. bu genetik karışımlar ,beyin duzeyinde yeni bir yapılanma olusmasına ortam hazırladı.anavatan afrika görüşünü reddeden kimi araştırmacılara görede mitokondriyal saat diye bişey olmaz MtDNA ‘daki mutasyom bagzı devirlerde,hiç olmamıştı .onlara göre ,eger moleküler saat zaman zaman dogruyu gosteriyorsa bu daha ziyada duran saatin gün boyunca ikikez dogruyu göstermesi gibidir,demişlerdir kim bilir babayı bulmaya nedemişlerdir.sonuc olarak yıllardan beri her iki görüşde tam bir sonucu bulunmus degildir.durum boyle iken babayı bulma projesi neye hizmet etmekde acaba paraya mı dedikden sonra egemen devletlerin populer bilime nasıl mudahale ettikleri nasıl finansa ettikleri onu nasıl cevirdikleri hakkında yada yazı yazmamızın temelindeki alfabeyi bulan dil tanrıcası savitri yada sarasvati hakkında yazmaya gerek yoktur her halde.
sevgili TNT; dediklerin genel olarak doğru. Kafandaki soruyu şu şekilde aydınlatmaya çalışayım (konuyla ilgilendiğini düşünerek hafif detaya gierceğim, diğerleri mazur görsün)mtDNA nın mutasyon hızı stabil değildir. senin de söylediğin gibi, mitokondrial yapı DNA ile temas etmez, ancak eşeyli üremede mitokondrial mutasyonlara yol açabilecek farklı unsurlar diğer eş, yani erkek tarafından taşınabilir. mitokondri, prenatal seviyede saf olsa bile bu tip unsurlardan etkilenebilir. Bunların başında Robertsonian marker, Resiprokal translokasyon, Perisentrik inversiyon gibi eşlerden birindeki dengeli kromozom düzensizliği gelir.Tabii ki mtDNA yı yakın soyların incelerken kriter olarak alabiliriz, ancak konu evrimle birleştiğinde canlıların zaten doğal seleksyon gibi etkilerle geçirmekte oldukları mutasyon ve adaptasyonlardan mtDNA mutasyonlarını net olarak ayıramıyoruz. Bu da markörlemeyi güçleştiriyor.Net olması için elimizde aynı aileye mensup (tabii bunu bilmemiz gerekir) en fazla 3-5 aralıklı örneklerine ihtiyaç var ki bu evrimin ilgilendiği zaman aralığına vurulduğunda 1000 lerce örneğe tekabül eder. Bu senin bahsettiğin “duran saatin gün boyunca iki kez dogruyu göstermesi gibidir” yaklaşımının açıklaması; ancak aynı saate birkaç bin yıl boyunca bakan birileriyle “konuşmak” lazım :)Bütün bunlara karşılık mtDNA analizi, halen gelişmekte olan bir yöntem. bildiğim kadarıyla RNA yı karbon16 testine tabi tutup bariz sonuçklar almak konusunda çalışmalar sürmekte. Bu olsa bile, mtDNA yı Y kromozomu mutasyonlarına bağlayabilmek, ya da aynı donörlerden alınan verileri farklılıkları açısından beraber incelemek daha faydalı olacaktır.Söylediklerime örnek teşkilş etmesi açısından şu belgeyi incelemeni tavsiye ederim. Şurada da bu çelişki konusunda ufak bir makale bulabildim, makaleyi yazarken faydalanılan linkler de altında sıralanmış (onlara bakamadım). daha fazla kaynak eminim ki nette mevcuttur.
hımmm
3-5 gün pek ilgilenemedim ama gördüm ki ilime irfana sardirmişsiniz fena halde.tanri merakli zihinlere, araştirmaci parmaklara ve google a zeval vermesin.:)
olaya nasıl değinilmiş bir de burda bakın(:
AFRİKADA NE ARIYORUZilk modern insan olarak bilinen homohabilis mi yoksa homoerektus mu.evrim diyer pek cok sozluk gibi birden cok anlamı vardır.biyolojik anlamda evrim gen gruplarının frekanslarında ki zamanla meydana gelen degişim demektir.bu tanımı kullandıgımızda evrim karsı cıkılamayacak gerceklik olur.ama evrim genelde bir ata düşüncesi olarak algılanır.pek cok kişide bunun dogrulugunu gosteren yeterince kanıt oldugunu düşünüyor.ama ortak ata düşüncesi evrim teorisinin bir parcasıdır.günümüzde modern insanın kökeni sorunu,bir kısım araştırmacı modern insanın tek merkezden yani afrikadan izole bir toplulukdan geliştiğini savunurken,diger bir kısımda ,cok merkezli görüşü desteklemekdedir.modern insanı cok merkezli düşünenlere göre asya kıtası,sarı ırka ve avustralya yerlilerine ;avrupa beyaz ırka;afrika ise zencilere anavatan oldu.modern ırklar üç ana kıtada birbirlerinden bagımsız olarak geliştiler.afrikadan dunya ya yayılış, 200 bin yıl onceye tekabul eden homosapiens midir. ki bu sözü edilen araştrımalarda 200 bin yıl telafuz edilmekdedir.yoksa homoerectus mu yoksa homohabilis mi.özelikle son yıllarda çin de elegecen taş aletler ve insan fosilleri,erektus cizgisinde ki atalarımızın,zamanımızdan asagı yukarı 1,7 milyon yıl öncesinede çin de var olduklarını göstermekdedir.bu durumda atalarımız afrika dan erektus aşamsından önce cıkmış gibi görünmekdedir.peki bu sözü edilen araştırmalar 200 bin yıl öncesinde ne arıyorlar zaten evriminin homosapiens seviyesinde olan atamızı bularak işde adem babamız bumudur mu diyeceklerdir.evrim agacında ki ramidus,afrikanus,anamensiz,afarensiz,boisei,aethiopicus,robutus,hominidleri insansıları ve homohabilis,homoerectus, homosapiens (arkaik),homosapiens nenderthalensis’i ne yapacagız onlar zaten yoklarmıydı.başda da dediğim gibi evrim yanlızca ortak ata düşüncesi olarak algılanamaz.
zaten öyle algılanmadığı için bunca araştırma yapılıyor.
peki
Bilgi için teşekkürlerbasurbasur belirtileribasur nedirbasur kremi