Sussa herkes, hayata beş dakika mola ve ben yürüsem Gümüşsuyu’ndan aşağı tek başıma sadece anın farkına vararak. Aklımda ne yarın yapılacaklar listesi ne de aranacaklar listesi olsa. Yolun yarısından sonra müzik serbest, biraz Fransızca belki bir iki Dany Brillant şarkısı. Kitabım çantamda ağırlık yapsa da mutlaka yanımda olsa çünkü okurum bir ara.Farzet ki otobüs şirketlerinin yanından geçiyorum. Gidecek olanlar kapıda çantalarıyla bekleşiyor. Kiminin yüzü endişeli, neden bilmiyorum ama giden ben olsam kesin çok mutlu olurdum. En son nereye gittim ki? Hep burda gibiyim, hep hep hep… İki günlüğüne Ereğli’ye gitmiştim sahi.Şu an vapura binsem ama sıra beklemesem o bile yolculuk gibi gelecek bana. Ne var bu “gitmek”te bilmiyorum ama bana çok çekici geliyor. Hazırlanmak, neler götüreceğimi kafamda tartmak, minimumu aramak hatta bir küçük sırt çantasıyla gidebilecek kadar özgür olmak. Tamam çok seviyorum bazen ıcık cıcık giyinmeyi süslenmeyi (nadir) ama bana bir kotum, t-shirtüm, soğuksa hırkam, bir cift ayakkabımla siyah göz kalemim yeter de artar bile. Gereksiz olarak bağımlıyız bir çok şeye.Belki de yalnızca odamı toplamalıyım. Her şey ufak bir adımla başlar ne de olsa.