Bir yazarla kitabıyla ilgili bir röportaj… Romanın aldatan kadın kahramanı, aldatılan erkek tarafından dövülüyor… Röportajı yapan soruyor: ‘Neden kahramanınıza böyle bir ceza vermek istediniz?’‘Ceza vermek istemedim. Böyle olaylar zaten hep olan şeyler…’‘Yani bir bakıma sıradanlık katmak istediniz olaya…’‘Evet. Zaten her şey sıradan değil midir? Bizim yaşadığımız bir olayı en azından 3 milyon kişi yaşamıştır zaten.’Sıradanlık nedir? Bizim yaşadığımız her olayı gerçekten de önceden birçok kişi yaşamış mıdır? Her şey tekerrür mü eder? Yoksa her olay tek ve özel midir, aslında sıradan diye bir kavram yok mudur?Peki, kendisine baktığında, insan sıradanlık sıfatını kendine yapıştırabilir mi? O yazara sormak isterdim, ‘Ne yani şimdi siz de sıradan mısınız?’ diye… İnsan sıradan olmayı yedirebilir mi kendine?Bazı şeylere yukardan bakınca, tabii, istediği kadar sıradan görebilir onu insan… Fakat içine girince, hiç de öyle olmadığını görür… Kar tanelerinin hiç biri aynı değildir, ama uzaktan hiç bir farkları yoktur. Sıradan tanelerdir onlar, bizi eğlendirmek için Tanrı’nın cennetten gönderdiği…