Şairlerin ve şiir sevenlerin yüzyıllardır üzerinde fikir yürüttüğü, tartıştığı, bir sonuca varmaya çalıştığı konu: Şiire hayal mi hâkimdir yoksa gerçeklik mi?Alexander Potebnya bu konuda “İmgesiz sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz.”diyerek düşüncesini keskin bir şekilde ifade etmiştir. Türk şiirinde de Ahmet Haşim, , Behçet Necatigil, Ahmet Muhip Dranas ,Hilmi Yavuz, , Atilla İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca,… gibi isimler zaman zaman şiirlerinde kullandıkları unsurlar ile hayalin yanında yer almışlardır.Atilla İlhan’ın “Cinayet Saati” isimli şiirindeki şu satırlara göz atmak bize konu hakkında fikir verebilir:“Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişiDemirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyorduDört bıçak çekip vurdular dört kişiYemyeşil bir ay gökte dağılıyordu”Şiirde gerçekliği savunanlar ise bunun şiiri daha içten ve çekici kıldığını dolayısıyla kalıcılığının arttığını savunurlar. Bunu sağlamak için de şiire günlük konuşma dilini hâkim kılma çabası içine girerler. Türk şiirinde Erzurumlu Emrah, Mehmet Akif Ersoy, Cemal Süreyya,… gibi isimler tercihlerini gerçeklikten yana yapmışlardır:“İlk akşamdan vardım kavil yerineÖnce gördüm kömür gözlüm gelmediBilmem gaflet bastı uyuduBilmem o yar bize küstü gelmedi.”KaracaoğlanTartışma sanırım insanlık tarihi bittiğinde dahi bir sonuca varamayacaktır. Hayal de, gerçeklik de şiirin vazgeçilemez unsurlarıdır.