ahhh bebeğim. ne acılarımız ne de korkularımız bizi yüceltmeye yetmiyor.

hayatın bütün ağırlığını, bütün acılarını bağıra bağıra taşırken sessizliğimize insanları suçluyoruz. oysa ne yaptık ki biz. eleştirmekten ve üzülmekten başka. sözlerimiz neden hep havada kaldı. neden gülümseyişimizin altında hep gözyaşlarımız yattı.

önce birbirimizi anlamadık. insanları anlamamazlıkla suçladık. benim hayyam tadımı kim bilir senden başka. kimse. bu sana özel. senin için.

senin gözlerinde, sözlerinde eridiğimi kim bilir. kimse bilmez bunları. belki sen bile bilmezsin. her cümlemin altında saklı sundum sana aşkları. ya duymadın yada duymak istemedin. buna hiç içlenmedim. olur dedim kendime hayat ne zaman senin yanında oldu ki…

geçmişe özlem duyduğumu düşündüm hep, oysa benim özlemim birlikteliklere. seninle arama bir bağ koydum. göbek bağım oldu bu hiç kesmedim. ben bilmedim. sen bilmedin. o bilmedi. kimse bilmedi bağımı. ben bağıra bağıra sustum. söylemedim kendime.

geceleri düşündüm birde. ve kendimi avuttum köpeklerin yalnızlığında. seni buldum şarkılarda şiirlerde. gözyaşlarım aktı klavyeme ve ben şarkı söyledim. sonra uçsuz bucaksız şiirlere vurdum kendimi…

hayyamla oturup, iskenderle konuştum. sonunda kendi cümlelerimde buldum aşkımı. bildiğimi zannettiğim şeyleri aslında bilmediğimi, sokratcı havalarda olupta sokratı anlamadığımı anladım.

şimdi yine bu paragraflardan sesleniyorum sana. elimden başka birşey gelmiyor. sana dokunmak istiyorum. koklamak istiyorum seni. ve öpmek yol kenarında kuytu bir noktada. belki o zaman anlardın beni. akıtırdım içimdekileri senin içine. kızardın bana neden daha önce söylemedin diye. ama sen beni hiç dinlemedin ki.