Dün kendimi o kadar karamsar hissettim ki; kendi kendimi bizzat ve de şahsen neşelendirmek istedim.Kendimi bildim bileli kelimelerle oynamayı çok severim. Bunun nedenini psikologlara bırakarak sizlere kelimelerle nasıl oynadığım hakkında biraz detay vereyim.Önce anagram ile başlayayım. Sözgelimi kelimemiz “kelime”olsun, bunun harflerini yer değiştirerek nasıl yeni bir kelime üretebiliriz. Bakalım “mekeli” olabilir mi, olamaz. “Elemik” de pek anlamlı gelmedi, o zaman “melike olsun. Uygun kelimeyi bulana kadar durmak yok yola devam. Bunun gibi çok örnek var güzide Türkçemizde.Daha sonra cümlelere başladım.(Sanki alfabeyi ben yazıyormuşum gibi oldu yahu.) ama burada atalarımızın yardımını inkar edemem. “Oku, baban gibi eşek olma.” türünden pek çok, özlü söz ile karşılaştım.Kariratüristlerden de feyz oldım tabii. “Cümle alem ltd.şti.” gibi. ama en zoru ata sözleri oldu. Onlara bir türlü kılıf uyduramadım. Ama aslında minareler ile ilgilenmememin bunda bir payı olabilir diye düşünüyorum.Bunun üzerine (Sanki çok iyi biliyormuşum gibi) İngilizceden araklamalara başladım.”Why high one why.””I run each teen me?””Year me sin””Car tall.” gibi.O da yetmedi saldım sokağa kendimi, plakalardan anlam çıkarma gibi gayet akademik ve de gayet bilimsel deneyler yapmaya başladım. Arpanın boyunu hesaplama işlemlerini hiç bir bilgisayar kaldıramayacağı için, iyice derinlere daldım.Baktım işin içinden çıkamayacağım, uzmana başvurayım dedim. Uzman kendisinin de bu gibi şeyleri yaptığını söyleyince-ki kendisi gayet yakın bir arkadaşım olur- rahatladım. Sonra düşünmeye başladım.”Neden olmasın, nasılsa kırk akıllı var çevrende, sana sadece kuyu ve taş bulmak kalıyor; onun da çok zor olduğunu sanmıyorum.” gibilerinden bir düşünce ile tuttum koğuşumun yolunu.