İstanbul’daki BELEDİYECİLİK!!!!!
gerçekten varmı bu? çamurlarda oynarıdık aahh ah. ben 3 sene önceye kadar ankarada olduğum için, belediye’de tayyip dönemini görmedim. ama ankarada, CHP’li başkan karayalçın’ın üzerine gelip de 2 dönem üstüste kalan melih gökçek dönemini gördüm. ve gürtuna’yı da gördüm.
şimdi gürtuna’yı tayyib’in varisi olarak görüyorum, o kadar doğru olmayabileceğinden, spekülasyon yapmayacağım. sadece ankarada refah partili başkanla cehepe’li başkanın hikayesini anlatacağım. hatta madde madde anlatayım da, bazıları o şekilde daha etkili olacağını söylüyorlar:
_karayalçın ankara’da metro inşaatını başlattı, havanın ve suyun temizlenmesi için girişimler başlattı ve şehir planlamasına yönelik, bütün ankaranın gelecekteki gelişmesini ve genişlemesini içeren bir planlama başlattı.
_peki melih gökçek ne yaptı? güzel bir propaganda programıyla seçildi. nasıl olduğunu hatırlamıyorum, çünkü seneye 10 yıl olacak. ama ankaraya yaptıklarını hatırlıyorum.
1)dünyanın en büyük fıskiyesi. bu dünya harikalarının en büyüleyici olanı gölbaşının ortasında onlarca metre havaya su fışkırtarak, her hafta dünya rekorunu kırıyor. saol başkanım
2)dünyanın en büyük yapay şellalesi, keçiören’de bu büyük eserin dünya rekorunu kırmak için orda durması yetiyor. keçiörenin boklu yollarının arasında bp ve shell istasyonlarının üzerinde, gerçekten görülmeye değer bir kültürel varlık. saol başkanım.
3)dünyanın en saçma kavşağı. ankaranın ortasındaki en sıkışık kavşağa bir köprülü kavşak inşaatı projesi geldi ve mimarlar odası itiraz etti. çünkü sıkışık kavşağa köprü koymak, gerçekten de o kavşaktaki trafiği önlüyordu ve mimarlar odası bir avuç terbiyesiz asiden ibaretti. anarşist ve kızılbaştılar. herneyse…
köprülü kavşak karmaşaları önlemek içindir. fakat bu durumda, sıkışıklığı o kavşaktan alıp bir sonrakine taşımaktan başka bir görevi yoktu. mimarlar odası söyleyebileceğini söyledi.
ama melih gökçek iyi bir politikacıydı ve bu kadar büyük bir proje için kamuoyunu yanına alması gerektiğini biliyordu. o da şöförler odasına gitti. bir süre sonra bütün minibüslerin ve taksilerin camlarında şu yazılar belirmeye başladı: “MİMARLAR ODASI KENDİ İŞİNE BAKSIN! TRAFİK İŞİNİ, GÜNÜNÜ YOLLARDA GEÇİREN ŞÖFÖRLERE BIRAKSIN”
Mustafa’nın da dediği gibi; “taksici, milletin efendisidir” ya da “şöför, yolcunun annesidir” herneyse bunun gibi birşey işte. sonuçta ankaranın en sıkışık kavşağı inşaat çalışmaları yüzünden 3 yıl boyunca biraz daha sıkıştı.
bütün bu mücadelenin sonunda ortaya çıkan eser gerçekten görkemliydi. gerçekten. Ve oradan arabanızla geçerken, bütün bu tünellerin gerçekten bir boka yaramadığını unutup, kendinizi gerçekten bir avrupalı gibi hissedip şöyle diyesiniz geliyor: “sağol sayın başkanım, allah razı olsun”(god bless you)
Şimdi, ankara trafiğinin hakkaten de biraz rahatladığını düşünenler olacaktır. sabah 7-9 arasında kızılaydan herhangi bir belediye otobüsüne binerseniz, arabasını satmak zorunda kalmış ya da benzin fiyatlarından kullanamayan vatandaşları görürsünüz. ve bunu görmekle kalmaz biraz da içinizde hissedersiniz. nasıl mı? başkanıma selamlarla.
ankaranın belediye otobüsleri artık, melih’in rekorlarına bir tane daha eklemek ister gibi, ful kapasiteyi aşmış, DUBLE kapasite çalışıyorlar. kızılaydan, ki herhangi birine binebilirseniz, insanların gerçekten ne kadar esnek olduklarını öğrenirsiniz.
bir de bakmışsın, otobüs 120 kişi almış ve adım atacak yer yok. sen havada kalan sol ayağını koyacak bir yer ararken bir de bakmışın, bakanlıklara gelmiş otobüs, 40 kişi daha binivermiş. ve 15 dakika sonra sen de durumuna alışırsın ve şöförle birlikte arka tarafa doğru bağırırsın, ‘ilerleyelim beyler, bu araba daha yüz kişi alır.’
sağol başkanım!
ciddiyim. amin.
Peki ya metro? evet ankaranın biricik düzgün çalışan toplu taşıma aracı. ve onu melih açtı! murat projeyi başlattı, 4 yıl kadar sürdürdü ve melih başkanlığa gelip açtı. ve bunu böyle söyledi. yalan değil.
melih geldiğinde metro hazır değildi tabi ki. murat da melihe hazır değildi. seçim sonuçlarını muratın hizmetlerinin belgesi olarak sunacaklar olacaktır. seçimler ilkokulda öğretildiği gibi mi yürüyor gerçekten? ilk seçimi hatırlamıyorum, ama 2.sini çok yakından gördüm. başabaş gidiyordu.
melih nasıl kazandı? EKMEK! onun seçim stratejisi buydu, yoksullara ekmek dağıttı, sofra kurdu. ee, yaşadığımız kültür ve değerler içerisinde de kimse kolay kolay karnını doyuran adama ihanet edemez.
Dinleyin!
İ.Melih Gökçek çok kalender bir insandır. açları doyurur, işsizlere iş verir. ve bir belediyenin görevi de toplu taşımadan, çevre ve şehir planlamasında önce budur! gerçekten mi? öyle ya da böyle.
tabi atatürk bulvarının ortasında boydan boya uzanan havuzları saymayı unuttum. ve küçüklü büyüklü 100 tane daha havuz. melihin yaptırdığı bu havuzlara, bir psikanalist olarak şu tanıyı koyuyorum: küçükken altını ıslatırdı fakat bu iş biraz uzadı ve 6 yaşında da altını ıslatmaya devam etti. ve babası onu dövmeye başladı. aslında 8-9 hatta 12 yaşına kadar sürebilen bir problemdi bu ve çok da anormal değildi. ama dayak yediği için bunun travmatik bir etkisi oldu ve 25 yaşına kadar geceleri altına işedi.
askere gittiğinde, ilk haftada 4. kere altına işediğinde artık çarşafın ıslaklığını saklayamadı. bütün koğuşun alay konusu olduktan sonra, komutanın sorusuna, bunun kendi rahatsızlığı olduğunu belirterek ve bir de küstah küstah bakarak cevap verdiği için fena bir dayak da orda yedi. aslında komutan biraz ters tarafından kalkmış ve önceki koğuşta kimseyi dövecek bir sebep bulamamıştı. melih titriyordu. sabah eğitiminden sonra öğlen yemeği için yemekhaneye geldiğinde gerçekten büyük bir kahkaha koptu. bütün kışlada olayı duymayan kalmamıştı. melih koşarak ordan kaçtı ve kendini bir dolaba kapattı. ikinci bir travma geçirmişti. onu o dolaptan çıkardıkları günden beri ne yatağına ne de tuvalet ya da başka bir yere işeyebildi. kendisi bu anıyı bilinçaltına itmişti fakat bu bir savunma mekanizmasıyla, ankarayı havuzlarla donatma ve hatta ankarayı koca bir havuz haline getirme şeklinde bir saplantıya dönüştü.
herneyse…
Dinleyin! azönce ankara belediyesinin internet sayfasını gezdim ve neler seyrettim neler. melih hayır işlerine devam ediyor, ev kadınlarına iş buluyor ve işte böyle şeyler… sağol başkanım.
Melih ve televizyon: evet gerçekten güzel bir konu bu, çünkü aynı tayyip gibi, melih de televizyonda mükemmel bir çizgi sergiledi. gerçekten çok iyi hazırlanıp geliyordu. ama hiçbirşey o bilmemkaçtrilyonluk kavşağı meşrulaştıramazdı, doğalgaz ve su fiyatları gittikçe artıyordu, ama melih o kadar hazırlıklıydı ki asla yenilmiyordu. ve reha muhtarın programında ‘ooooooo’ sesleriyle kalkan kırmızı kartları hiç yemiyordu. politikanın başarısı da bu oluyor. peki ya belediyecilik?
internet sitesine biraz daha baktım. fazla bişeyden bahsetmiyor ama bir tanesi özellikle ilgimi çekti.
Dikmen vadisi. koskoca 2 gökdelen ve çevresindeki parklar, bahçeler ve havuz. bunu büyük bir müteahhitlik şirketi yaptı ve rantını biraz daha arttırmak için çevre yatırımları da yaptı. şimdi de onları satıp para kazanacak.
belediye de bu işe izin verip vergisini aldı. aferim melihe. ama pek bir ilgisi yok ankara belediyesinin bununla. bilmem anlatabildim mi.
yine de sağol başkanım, herşey için.
yorumlar
haftada 1 kere akardı sular, her taraf çöp yığını idi, haliç bok adasıydı…vs..
Melih’le Tayyib bana hep iki elti gibi gelmişlerdir nedense:)İkiside mahalle ağzıyla konuşmakta doktora yapmış gibiler. Bide çirkef laflar bulmakta üzerlerine yoktur. Çoğu tartışmalarda en çok dikkatimi çeken budur.
Melih Gökçek’ veryansın ederken karşısına Murat Karayalçını koyman çok garip. Karayalçın Altınsoy döneminin projelerinin inşaatını başlattı o kadar. Altınpark, metro, aşti hep Altınsoy dönemi projeleridir. Melih Gökçekin şansı bütün bu projelerin bitirilmesinin kendisine nasip olmasıdır.
Herşeyi taraftarlık mantığı içerisinde görmemek gerekiyor, bunlar bir süreç, biri çizer, diğeri projeyi başlatır birisi bitirir.
Herkesin idareciliği farklı ağırlıklar taşır. Bazısı projecidir ama icra yönü zayıftır, bazısı yeni projeler ortaya çıkarmakta (veya bunu yapacak ekiplere fikir vermekte) zayıftır, ama çok hızlı iş bitirir.
Bu yüzden yukarıdaki yazıyı otobüste sıkışarak gelmiş bir abonmanın “nasıl giydirsem” telakkisi olarak değerlendirmek lazım.
nasıl giydirsem nassıl giydirsem…
projeler hakkındaki aydınlatman için sağol amma taraftarlık yapmıyorum. muratın da yaptığı bokluklar vardır mutlaka ki hatırlamıyorumdur, anlatırsan ayrıntılarıyla o taraftan fa aydınlanırız. ama melih gökçekin göz boyamaya yönelik olmayan hiçbirşeyini görmedim.
bu arada, birilerine yemek yedirmeyi kötülemiyorum tabi ki ama bu sistemsiz ve yetersiz, seçimden seçime hızlanan kampanyayı kınıyorum. ee, evet.
son olarak da, ne ankarada ne de istanbulda, çaresiz kalmadıkça asla belediye otobüsü kullanmıyorum. kimsenin de o şekilde yolculuk etmek zorunda kalmamasını diliyorum. 2. dünya savaşında vagonlarla kamplara taşınan yahudilerle çingenleri çağrıştırıyor bana.
bu yazıdan otobüste sıkışarak gelinen abonmanın nasıl giydirsem mantığıyla yazdığını çıkarmak kolay değil! süper bir çakarsama yapmış arkadaş harcamamak lazım.
bir yazı bence
bunu acilen emin çölaşana fwd etmek lazım
en çokta i.melih olayını seviyorum, ipne melih der gibi oluyor
allahın dangılı işte
ha bi de melih işeme duygusunu fıskiye dışında sanata tükürerek onarmıştı
ayrıntılı psikoanalizlerini yapacak kadar akademik bir geçmişim yok ama doğduğumdan beri Ankara dayım ve 2 yıldır da okula otobüsle gidiyorum, otobüslerin kalabalık olma olayı doğru ama sabah iş saatinde ve akşam mesai saatleri dışında böyle bir kalabalıklık söz konusu değil. Bunları geçersek ben memnunum yani K.ören’de oturduğumuzdan değil, şehrin düzenine bayılıyorum, çoğu şehri gördüm Türkiye’ de ama en düzenlisi Ankaraydı hele İstabul ile karşılaştırma bile yapılamaz, trafik, insanlar vb.. açısından. Ama bence yiğidi öldürüp, hakkını yemememiz gerekiyor en azından ben memnunum, şöyle bir düşündüğümde…
İ nokta melih gökçek’in Emin çölaşan’a açtığı davayı bilirmisin? Dava konusu ise, Emin çölaşan’ın makalelerinde geçen “İ.Melih gökçek” yazısının gerçekte adını belirtmediği, İ harfinin ipne anlamında kullanıldığıydı.
büyükşehir sıkıntıları ha..
kardeşim siz de gidin herhangi bir ilde yaşayın..
ben sorunları dert etmek yerine çözmeyi yeğlerim.. en azından benim elimden gelenleri yaparım..
siz de böyle yapsanız, ne dersiniz hoş olmaz mı?
sen ve senin gibiler neden provakatör denilen tanımsız kıskırtıcılar ararlar ki.bi burada siyaset denilen bok yoktu onu da sen getirdin.azmin takdire şayan.Devaaaaaaam,,,,,
tamamen siyasi görüşüne göre yazmışın bay psikoanalist(herneyse). Birincisi keciorene selaleyi Turgut Altınok yaptı, Keçiöreni yaşanabilecek bir yere çevirdi ona hiçbir laf edemezsin keçiörenlilerde ettirmez zaten sana. 2. si Karayalçınla Melih Gökçek i karşılaştırdığına inanamıyorum, Melih gökcek ankarayı yasanabilecek bi yer haline getirdi..