Akademiden mezun olduğumun altıncı ayında, dedektiflik sınavına girerek, kursa gitmeye hak kazanmıştım. Milet’teki eğitimden döndükten sonra Smyrna Emniyet Müdürlüğü’nde vazifeye başladım. Bağlı bulunduğum organize suçlar sigma şubesi ekipler amiri Emmanuel Kant, beni, uzun süredir takip ettikleri çok tehlikeli bir organize suç örgütünü izleme görevine vermişti. Platipus Sevenler Derneği adındaki masum görünüşlü bir felsefe derneği gibi çalışan bu kuruluş, tüm ülkedeki şubeleri ile çok tehlikeli bir amaç peşinde olabilirdi. İşte benim amacım, çok geç olmadan bu tehlikeyi ortaya çıkararak bertaraf etmekti.Ofisleri, George Bataille Bulvarında, oldukça modern ve gösterişli olan Ampri Kritisizm Plaza’nın yedinci katındaydı. Teşkilattan memur arkadaşların söylediğine göre plazayı yaptıran adam çok zengin bir Musevi idi. Ana tarafından kuzeni olan Sigmund Freud adındaki çok ünlü bir doktor ile Avrupa’nın önemli başkentlerinde akıl hastaneleri varmış. İlk yaptığım incelemede derneğin merkezinin iki kapı yanında kiralık bir ofis olduğunu öğrendim ve burayı tutmaya karar verdim. Böylelikle hem dinleme cihazlarını yakına yerleştirebilecektik, hem de bu azılı suçluları sürekli izleme imkanı bulacaktım.İki gün sonra ofisi kiraladım ve bir yağlı kağıt çetesine yapılan operasyonda ele geçirilen maun mobilyaları, teşkilattan arkadaşlar ile taşıdık. Bunun gibi gizli kimlikle yapılan izleme işlerinin en güzel yanı, görüntüdeki işi çaktırmadan gerçekten yapıp üç beş çorba çıkarmaktı. Hatta akademideyken hep anlatılan bir efsaneye göre, şair Korhan Demir, ilk görevinde izleme yaptığı bir kadın şaire aşık olarak şiir yazmaya ve domino oynamaya başlamış, daha sonra da mesleği bırakarak bu yolda dünyaca ünlü olmuş. Hatta bindokuzyüzyetmişsekiz Pasteur Bilim ödülünü almış, bindokuzyüzseksen yılında ise Sovyet Pesimist Monarşiler Birliği’nin en büyük domino ödülü olan Svıjny Bars yani Kar Leoparı ödülünü almayı başaran ilk Hun olma şerefini tatmıştı. Bu yüzden bir gün önce Delfi Mabedi’nin ordaki zanaatçılara yaptırdığım tabelamı hevesle astım. Tabelamda, tasarımı kendime ait olan, büyük bir omega harfi ve içinde birbirine çapraz duran iki adet yaylı tambur olan logom vardı. Bu tabelayı gören herkes, eski el yazmalarını tamir eden bir degüstatör olduğumu hemen anlardı.Söz konusu menfur derneğin büyücek yapılmış tabelasında ise bir eşkenar üçgenin içinde kendi kuyruğunu yutan bir yılan vardı. Altında ise Türkiye Platipus Sevenler Derneği yazıyordu. Bütün A harflerinin altına nokta koyulmuştu. L harflerinin ise A’la ile özellikle yakın yapılmaya çalışılmış olması ve sona koyulan renksiz ama kabartma H harfi, görmeyi bilen gözler için yaptıkları pis işleri maskelemeye çalıştıklarının apaçık bir işareti idi. Ayrıca tabelanın dört köşesine gelişi güzel sıralanmış rakamlar vardı. Bunları iyice inceleyip, şifresini çözebilmem için bir yüksek çözünürlüklü bir takografını çekip Beyazıt Halk Kütüphanesi’nde bulunan merkezdeki uzmanların yardımını almam lazımdı.