Zoltan Fabri’nin Ağıt”ını birçokları huşu içinde anar… Bir kadının siyasi nedenlerle mapusta kalan sevgilisinin dışarı çıkan arkadaşı ile geçirdiği zamanı anlatan… o arkadaşa sevgilisinden sinen jestleri gören, koklayan, dokunan bir kadının öyküsü…
Bu kadarıyla bile insaniyetten nasiplenenlerimizin içini cız ettirebilir bir öykü… Bir de Fabri’nin anlatımı katılınca çarpılmıştık doğrusu…
Şimdi de yeni bir “ağıt”la karşı karşıyayız. Amerika’nın kaybedenlerine dair (amerika’da kaybedenler de var; bilmeyen, bilmek istemeyenlere duyuralım bu arada)bir ağıt bu. Sinemalara geldi mi gelmedi mi bilmiyorum ama ben vcd’den izledim. Herkese şiddetle tavsiye etmekle kalmıyor ısrar ediyorum.
yorumlar
aronofsky’ye, “bazı planlar çok guy richie vari olmamış mı” diye sormak isterken heyecandan blöp blöp yapıp konuşamadığım, abimin de “ingilizce bilmiyorsan tercümana söyle” diyerek beni yerin dibbbine geçirdiği, dört bir taraftan hıçkırık sesleri eşliğinde izlediğim ve bir arkadaşımın izledikten sonra kustuğunu söylediği, inanılmaz film,..
yalnız buraya gelmez o,..
şu üstteki satırların tam tamına 1000 inci ahkamın olduğunun farkında mısın?
Aranofsky’a soru sorma imkanını nasıl buldun peki? Festivale geldiğinde filan mı?…