bildirgec.org

seteka

11 yıl önce üye olmuş, 3 yazı yazmış. 7 yorum yazmış.

Batsın Bu Dünya!

seteka | 13 February 2007 05:16

Bir Nihavend Şarkı: Batsın Bu Dünya!

“Türkiye Türkiye olalı böyle zulüm görmedi”….buna benzer bir cümle Cumhuriyet’in ilk yıllarında Sivas’ta yapılan bir klasik müzik konserinden sonra vatandaşın birinin Sivas Sivas olalı… diye başladığı cümledir ve de konumuzla yakinen alakalıdır: Kapsam, ister Sivas olsun, ister Türkiye, mevzu aynı: devlet Kat’ında müstahkem mevkileri işgal edenler her konuda olduğu gibi musiki konusunda da kendilerine derin otorite vehmetmekte, vehimle kalsa gene iyi, bizatihi bu otoriteyi, eskaza ‘yanlış’ musikiler dinleme eğilimindeki biz fanileri yola getirmek için de kullanmaktalar. Peki Sivas’ın gördüğü zulümden bu yana köprülerin altından çok su akmamış mıydı? Demek akmamış ki, zulmün katmerlisiyle karşı karşıyayız: 7 dakikada (nota yazımı dahil) bestelenmiş bir nihavend şarkı bu : “Batsın Bu Dünya”.

Devrimin “Koca Oğlanı” : Ahmet Kaya

seteka | 27 March 2003 13:17

Çamurlu sokakların çocukları çeşit çeşittir. Daha tek haneli rakamlarla ifade edilen yaşlarında gecekonduya eklenen tek göz odaların harcını taşımayı öğrenirler çelimsiz sırtlarında. Çoğu, çocuk ellerinde gitgide ağırlaşan bu yükü sabır ve itaatle taşımak için zeka ve yaratıcılığa değil, suskun bir çalışkanlığa gerek olduğunu kavrar, ana-babalarının yolundan yürür hayata. İyi kötü bir ilk, bir orta, çıraklık ve ekmek parası; hayat onlar için basittir. Zekaya ve yaratıcılığa karşı derin bir öfkeyi yürütürler içlerinde. Ta ki, kendi kaderlerinin hükmünü yırtıp atacak, onları kendi hayatlarının efendisi kılacak o parlak ve görkemli zeka ve yaratıcılık gelip kapıyı çalana değin. Başka bir hikaye onları anlatacaktır; biz hikayesine niyetlendiğimiz diğerlerine geçelim: Pek azı bu suskun çalışkanlığın yerine zeka ve yaratıcılığı seçer, ana-babaları nezninde “hayırsız evlat” olma pahasına. Hastane çöplükleri karıştırmalar, okulu kırmalar, japon kale futbol, cigara ve küfre erken terfi; yaptıkları herşey hayatın durağan ve sıkıcı ritminin dışında başka bir ritm, daha renkli bir hayat arayışının ürünü gibidir. Yaş ilerledikçe, deli gibi sevilen analardan tırtıklanan ufak harçlıklar şaraba yatırılır molozlu hurdalı arsalarda; düşlerini bir yolunu bulup “parayı indirmek” süsler, anacıklarına bir apartman dairesi alabilmek için öncelikle yukarı mahallede. “Parayı bulunca” mahalleyi terketmeyi düşünmezler bile, mahalleye kendilerinde taşıdıklarından. Son model BMW’ler sürülecektir mahallenin tozlu yollarına, arabanın peşinden koşturan çocuklara şeker dağıtılıcaktır, omza atılan siyah kaşe palto tek el çapraz tutularak mahalle esnafı selamlanacak, kahvede herkese çay ısmarlanacak, gariban tafsilatıyla dinlenecektir. Hırsıza, uğursuza, kulamparacıya, ırzı bozuğa korku salınacak, kulak kanırtılacaktır. Yarım akıllı, bol pazulu mahalle delikanlısına sahip çıkacılacak, en kralından laciler giydirilip maiyete katılacaktır. Mahallenin futbol takımına en kralından “adidas” malzeme hibe edilecektir.

öyle böyle değil adamakıllı bir film!

seteka | 27 September 2002 14:08

Zoltan Fabri’nin Ağıt”ını birçokları huşu içinde anar… Bir kadının siyasi nedenlerle mapusta kalan sevgilisinin dışarı çıkan arkadaşı ile geçirdiği zamanı anlatan… o arkadaşa sevgilisinden sinen jestleri gören, koklayan, dokunan bir kadının öyküsü

Bu kadarıyla bile insaniyetten nasiplenenlerimizin içini cız ettirebilir bir öykü… Bir de Fabri’nin anlatımı katılınca çarpılmıştık doğrusu…

Şimdi de yeni bir “ağıt”la karşı karşıyayız. Amerika’nın kaybedenlerine dair (amerika’da kaybedenler de var; bilmeyen, bilmek istemeyenlere duyuralım bu arada)bir ağıt bu. Sinemalara geldi mi gelmedi mi bilmiyorum ama ben vcd’den izledim. Herkese şiddetle tavsiye etmekle kalmıyor ısrar ediyorum.