Avrupa Orta çağı’ında insanlık, bulaşıcı hastalık, açlık ve bitip tükenmeyen savaşlarla kırılıyordu. Hem sıradan insanlar hem de aristokrasi için durum aynıydı. Bütün kötülüklerin şeytandan ve intikam alan tanrı’dan geldiğine inanılıyordu. Her şey aleni, kaba ve doğrudan meydana geliyordu. Ölüm her yerdeydi, işkence ve vahşet de. Genç kızlar cadı diye yakılıyordu felaketlerin önüne geçmek için. Milyonlarca genç kızın yanan eti bile durduramıyordu felaketleri. Gelecek duygusu kalmamıştı. Halkın gözleri önünde infazlar, linçler, ateşe vermeler. Başkalarına ders olsun diye bedenlerin çürümeye bırakılması. İnsanları acı çekerken görme zevki.Hayvanlara işkence yapma. ”İnsanları, duygusal zevkleri ve duygusal ifade ediş bakımından kendilerini kısıtlamaya çalışmaya iten pek az düzenleme vardı.” (Lupton)Bedenleri ve davranışları denetleme, düzenleme ve baskı altına alma davranışı, insanların içinden ve gönüllü olarak yapılmazdı. Klise başta olmak üzere dışarıdaki bir otorite bunu yaptırırdı. Bedenin özel alanı çok dardı. Beden daha çok kamusaldı, ortaklığın bir parçasıydı. Tuvalet ve yıkanma gibi birkaç bedensel eylem biraz özeldi ama bundan da mahcubiyet duyulmazdı. İffet ve utanma topluma uzak ve lüks duygulardı. Herkesin tahmin ettiğinin tersine beden, Avrupa Ortaçağ’ında çok daha az hapsedilmişti. Beden henüz toplumdan ve dış dünyadan yalıtılmış halde değildi.Roman de la Rose adlı 1240 yılında bir eserde, Ortaçağ Avrupası’ndaki hamam sefaları anlatır.Hamam bir kaynaşma ve zevk mekanıdır. Birlikte yıkanma, birlikte şölenler ve birlikte çayırlarda uzanmalar.16. yy. İsviçresi’ni gezen Brantome senyörünün gözlemi de benzerdir. ”Kadını, erkeği hamamda birlikteydi; hiçbir ahlaksızlıkta bulunmuyorlardı.” 15 yy. Flaman ressamlarının tablolarına, Brugel’in resimlerine baktığımızda benzer kalabalık kadın erkek kaynaşması görülür.Cinsellik halka ait bişeydi ve rahipler ise bedenlerin kontrol altında olduğu bir yaşam sürüyordu. Bu katı yaklaşımın sonucu olarak ruh bedenin tutsağı oldu ve Brother Giles’in sözleriyle, vücut kendi pisliğinde yuvarlanan bir domuza ve duyularda aklın yedi düşmanına dönüştü. Bedeni kontrol etmek için çileci hareket kendini daha sıkı ritüellere verdi-oruç, bekarlık ve dünyevi zevkleerin reddi…Ortaçağ Hristiyanlığına göre kadının döllenmesiyle sonuçlanmayan her türlü cinsel birleşme doğaya karşı bir günahtı. Erkeğin karısından zevk alması da aynı şeydi. Saf zevkin tek nedeni vardır; döllenme. İlkel doğum kontrol, çeşitli birleşme biçimleri, hep zevkle ilişkilendirilmiş ve günahkarlık kabül edilmişti.Sosyolog Bryn S. Turner’a göre, her toplum dört temel görevle karşı karşıyadır; uzamda bedenlerin düzene sokulması;”içsel” bedenin disiplin yoluyla sınırlandırılması; ”dışsal” bedenin toplumsal uzamda temsil edilmesi.Protestanlık ve reformizm(Max Weber’e göre), elit (dinsel) kesimle halk arasındaki ayrımı yok etmeyi amaçlamıştı. Bunu da perhiz ve tutkuların kontrolü gibi uygulamaları halka halka yayarak gerçekleştirmişti. Arzunun bedensel reddedilişini manastırdan almış ve laik aileye aktarmıştı. Ailenin düzene sokulması, okul ve fabrikaların disipline edilmesi, manastır pratiğinin toplum düzeyine yayılmasından başka bir şey değildir. Kapitalizm gelişmesini bu protestanlık ahlakına borçludur.Kapitalizmle birlikte insan enerjisi çeşitli meslekler aracılığıyla dünyevi işlere kanalize edilmeye başlandı. Cinsel tatmin yerini ekonomik tatmine bıraktı. Toplu halk eğlencelerinin yerini bireysel eğlenceler aldı. Weber’in modernleşme sosyolojisine göre yaşam giderek bilimsel yönetime, bürokratik kontrole, disipline ve ayarlamalara maruz kalmaya başladı.Toplumsal ve kamusal festivaller ve panayırlar orjiatic bulunduğu için yasaklanmış ve yerine bireysel ve özel zaman geçirmeler getirilmişti. İnsanların enerjisi tatillere yollanarak tüketildi. Seksüel tatmin yerini ekonomik başarıyla değiştirdi.Bütün bunlar sanayi kapitalizminin üretimi sürdürebilmesi için gerekli koşullardı. Ama kapitalizm aynı zamanda tüketim de demekti. Bu ürünlerin tüketilmeside teşvik edilmeliydi. Kitlesel üretim, kitlesel tüketimi gerekli kıldı. Dağıtımın rasyonalizasyonu, bedenin rasyonilazsyonunu değiştirdi. Büyük alışveriş merkezleri geldi. Savaş sonrası ekonomik patlama, yeni bir tüketim etiğini gerekli kıldı. Artık priten, geleneksel anlayış, yeterince tüketmek için toplumu desteklemiyordu.Kapitalizmin ilk aşamasında, sermaye birikimi için arzusunun denetlenmesini savunan Webercilik yerini, geç kapitalizmde, hedonistlik tercihlerin çoğaltılması, reklamlar, gereksinimlerin uyarılması ve lüks tüketimine bıraktı.Geç kapitalizm arzuyu bastırmak yerine onun ifade edilmesini, üretilmesini, çoğaltılamasını teşvik etti. Tatmin isteğinin arttırılmasını istedi.