hepimiz organik molekülleriz değil mi? ve hatta biz sadece 1 trilyondan fazla hücreyi oluşturan atomların nötron,proton ve elektronlarından oluşmuş değil miyiz? ve hatta -abarttım- bunların daha küçük partiküllerinden oluşmuşuz öyle değil mi? işte söylemek istediğim bu, bizi elle tutamadığımız gözle göremediğimiz ve hatta bilimsel olarak teori olarak geçen bu yapılar yönetiyor. hayatımız bu görülemeyen yapıların altında ezilip gidiyor. bize canlılık veriyor bu yapılar ve yine elle tutup gözle görmediğimiz bazı şeyler bizi, hava, su, ev, hayat, iş, okul, yemek, sıcaklık, seks gibi ihtiyaçlardan alı koyuyor. nedir bu ki, bu kadar kuvvetli…

…içinizde fırtınlar koparıyor, aklınızı başınızdan alıyor.
sebepsizce ve görünmeyerek. uykusuzluk, iştahsızlık, zamansız yüz kaslarının kasılması ile kahkahalar atmak ve nedensiz göz yuvalarının ıslanması, amaçsız yürümek, topluma uyumsuzluk, sidiğinizin renginin bozulması, okulda veya işte başarısızlık, bazen iktidarsızlıkta görülüyormuş….
üzgünüm ama bu belirtileri gösteriyorsanız ve aklını kaybetme eğilimindeysen, sizde bu gözle görülemeyen şeyin esiri oldunuz. her an hayatınız değişebilir. nasıl mı hiç migren geçirdiniz mi, yada sinüzitin nasıl gözlerinizle beyninizi baskı altına aldığını biliyormusunuz? eğer biliyorsanız, “aşk” denen şeyin esiri olduğunuzda yabancılık çekmeyeceksiniz, tabii “aşk” bunların birkaç ila bir kaç yüz doz üstünde bir acıyla gelecek kapınıza.
“kaybana ander” derler

bizim orada

. çok da haklılar hem “kaybana”dır hem de “ander”. yani hem öldürücü hem de süründürücü.
bir gün kadıköyde bahariyeden moda caddesine kendi kendine konuşup gülen birini görürseniz deli demeyin sakın ona, muhakkak oradan ya bir çay bahçesine gider, yada bir tavuklu sandviç yapan bir yere. bilmem anlatabildim mi:?

son bir uyarı ; ilk bahar vesonbahar bu elle tutulamayan ve gözle görülemeyen “şey”in en çok bulaştığı zamanlardır ve genelde iki kişiye birden bulaşır. dikkat edin