soğuk olsa. çok soğuk ama, zemheri denileninden.
eskiden olduğu gibi ayaklarım çok üşüse. ciğerlerimiz ürperse şöyle derin nefes alınca. ayakta kalmaya uğraşsak rüzgâra karşı. kestane şimdiki gibi zevzek bir yiyecek olmasa, ısıtsa elini, avucunu insanın. o ürkütücü rüzgar sesini duysak dışarıdan. mavi-gri renge bürünse gökyüzü, deniz asfalt rengi olsa. filmlerdeki gibi olsa sakallarım, uçları beyaz beyaz kardan. ellerimi ovuştururken, sanki benim değilmiş hissine kapılsam. kar yolları kesse. bütün pisliklerden korusa bizi beyaz beyaz.
o soğuk korkuyu hissetsek yine, daha çok bağlansak. hep beraber sıcağı arasak. liberal yazı hayal etsek. daha çok çabalasak.
soğuk olsa şöyle. çok soğuk ama, zemheri denileninden. kendimize gelsek…
yorumlar
walla en son geçen sene yaşadım adam gibi bir kış. Askerlik nedeniyle doğudaydım. Nasıl özlüyorum şimdi…
erzurum’da okudum coook souktuuuuu! bi’ egeli kar mi gormush? beyinancuklamasi yasadim ve de coook eglendim. sabah saatleri fakulteye insanlar ilk gicenin actii yoldan gidiolardi. siralanmish ordekler misali.. bi de isiolardi kara; boole derin , ince bi’ delik oluodu. guluoduk. kar bulut gibi olduu zamannar bedenimi atioduk chiiiiiuww die; cizgi filmlerde hani kediler duvara ya da kapiya filan yapisiolar da vucut hatlari kalio ya orada, oole bi’ cukurluk kaliodu gerie. ay ne guzelmish yaf.
bir yerlerde kalsajk, kar yolları kestiğinde, tek başımıza, bütün o koşuşturmanın, debelenmenin içinden sıyrılıp, kendi içimize, derinlere bir baksak. Tek başımıza, donarak ölme tehlikesi geçirsek ve düşünmekten başka birşey yapmaya gücümüz olmasa? O zaman anlar mıyız, gerçekten kim olduğumuzu, ne istediğimizi? Olduğumuzla, yaptığımızın dağlar kadar uzak olduğunu anlasak, pişmanlığın ateşi ısıtır mı donan vücudumuzu? Yoksa birileri gelip kurtarır mı bizi? Sıcak evlere, konforlu ofislere, yalanlarımıza geri mi döneriz sıcak sıcak?
Ya iki kişi olsak, aynı soğukta, birimizin sadece yıkık hayalleri, diğerinin de sadece çocuk elleri olsa? Hangimiz donar önce?
çocuk eller elbet. Yıkık hayallerin kuytusu korur, soğuktan donmaya yüz tutan vücudunu…
cok tatliiiii
erzuruma felan gitmedim ama.
Kütahya’da çok pis soğuklar gördüm..
yahu havada zerre nem yok.. bi sabah bi kalkıyosun caminin önündeki 24 saat akan çeşme donmuş.. damlardan buz kütleleri sarkıyor.. çimenler bembeyaz kırağı tutmuş..
öğrencilik halleri buzdolabı yok, kola yı soğutmak için pencere dışarısında 4-5 dakika tutmamız yeterli oluyordu..
brrr.. salondayım sigara içiom kapıyıda açtım duman çıksın diye üşüdüm gene..
hayat bayram olsa. insanlar kardeş olsa. ama olmayacak.
soguk mu dedi biri…uzerinde kendi kilona yakin giysilerinle, ay adimlari ataraktan, parkta sooyle romantik bi yuruyus yapacagin zaman o goz cikartici beyazligin icinde 2 adimda bir karsilacagin kopenk atiklari ya da arabana binmeden once camindaki karlardan kurtulmak icin sarfettigin enerji ve akabinde kufurler,gazeteni alana kadar parmaklarinin morarmasi, burnunun kokunden kopacak gibi olup dudaklarinin, catir catir yarilmasi seni kendine getirir, kasinmayiniz. Azi karar cogu zarar.. Ben azcik bile sevmiyorum sogugu…
aslında, acı derdim ben, tatlidan çok
askerliğini kütahya’da yapmış.. daha ben yokmuşum.. anneme hala hatırladığında bir titreme gelir.. ablam için süt almaya dışarı çıktığında elleri tencereye yapışırmış.. kirpikleri aynen öyle filmlerdeki gibi buz buz olurmuş.. gözü soğuktan yaşarıp donma şeysi..
bir kaç defa gittim. Soğuğunu fazla yaşamadım. yarım şişe tekila içip döner gazino mu ne oraya gitmiştik.
hz. ali’nin kilici dedikleri sarkitlar vardi catilarda. ne buyuk bi’ tehlike. sumuum donardi. hep birileri kayar, duserdi ama acemiler haric kimse gulmezdi. banklar buzlara gomulur,merdivenler basamaksiz rampalara donusurdu. haa, bi de camlarda psychedelic sekiller olusurdu buzlarda. buzlu cam olayinin nereden geldiini orada annadiydim.
.